Paylaş
ŞAHİN VE ERSOY NELER DEDİ
Konuşmalarında Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Bugün 70 ülkeden katılımcı var, 300 ünlü ve Michelin yıldızlı şef burada. Çevremizi koruyup öze dönmemiz lazım”,
Bakan Mehmet Nuri Ersoy, “GastroAntep Festivali’nin her sene gelişerek devam ettiğini” belirterek ”Cumhuriyet’in 100. yılında 100 ürün tescillendi. Gaziantep artık bir cazibe noktası” dediler.
BÖYLE BİR DURUM DA VAR
Burada bir tespit yapmamız gerekiyor. Gaziantep bölgesinin aslında tarihine bakmak gerekiyor; üzüm ve bağcılık yönünden zengin bir bölge. Bunun M.S. 2 yy’da Romalıların doğudaki en büyük kenti olan Zeugma Antik Kenti’nde çıkarılan mozaikler üzerinde görülmesi mümkün. Ayrıca bu bölgede Dionysos betimli mozaikler karşımıza sıkça çıkmaktadır. Dionysos, Denizli Çal bölgesinde tapınım gören bir tanrı. Fakat Zeugma Antik Kenti’nde Dionysos betimli mozaiklerin görülmesi, burada üzüm ve bağcılığın yaygın olduğunu, buna dayalı olarak şarap üretiminin yoğun olduğunu gösteriyor.
BAĞLAR ZEYTİN VE FISTIK OLDU
1950’li yıllarda Gaziantep bölgesine özgün üzüm bağlarının olduğu ve Fransız şarapları ile yarışabilecek kalitede şarapların üretildiği biliniyor. Fakat ne yazık ki şimdi bağların yerini zeytin ve fıstık almış.
Geçmiş yıllarda antepfıstığına dair şu söz söylenirdi:
“Baba yetiştirir, oğul yer...”
Bu sözün içeriğine bakacak olursak antepfıstığının meyvesi uzun bir süre sonra (yaklaşık 20 yıl) meyve veriyor. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalarla bu sürenin 7-8 yıla düştüğü söylenebilir. Antepfıstığının bölgede tatlılarda, yemeklerde ve kuruyemiş olarak tüketilmesi ekonomiye katma değer sağlıyor. Bölgenin sadece ihtiyacını karşılayabildiği için ihracat söz konusu olamıyor. Son yıllarda fıstığa olan ilgi artarak devam ediyor. Birçok alana yeni fıstık fidelerinin dikildiği dikkat çekiyor.
Bölgede görüştüğümüz fıstık üreticileri, haklı bir talepte bulunuyorlar:
“Karadeniz’de fındığın, Ege’de üzümün her yıl taban fiyatı belirlenirken antepfıstığında böyle bir uygulama neden yapılmıyor? Hatta bundan sonra ceviz ve badem alanlarındaki artış sonucunda bu ürünlerin de aynı sorunla karşılaşacağı şimdiden gündeme getiriliyor. Her şeyin bir üretim planı yapılması gerekmiyor mu? Son yıllarda nar ekimi bir anda arttı, ancak gerekli gelir sağlanamayınca söküm yapılması ekonomi için bir kayıp değil midir?”
FISTIĞIN ÖYKÜSÜ
ANTEPFISTIĞININ tarımı aslında bölgede yeni değil, M.S. 2 yy’a tarihlenen Zeugma Antik Kenti’nde 1930’lu yıllarda açığa çıkartılan bir mezar taşında genç yaşta bir bireyin sol elinde bir antepfıstığı cumbası (salkımı), sağ elinde ise kafası kopmuş bir güvercin durmaktadır. Bu mezar taşı Gaziantep bölgesinde 1800 yıl önce antepfıstığının tarımının yapıldığının göstergesi sayılıyor.
Bu sitel (mezar taşı) Romani bambino olarak adlandırılmaktadır. Ve sitelin altında genç yaşta olduğuna dair bir yazı yer almaktadır.
Prof. Tekelioğlu uyarıyor:
‘COĞRAFİ İŞARET ALINMAZ, SATILMAZ’
BATALhöyük’te festival açılışında karşılaştığımız Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu bize coğrafi işaretli ürünleri bir ders gibi anlattı. Şimdiye kadar 1202 ürünün tescillendiğini, 704 ürünün ise tescil beklediğini açıkladı. “Coğrafi işaret alınmaz, satılmaz, verilmez, insanların anonim hakkıdır” dedi ve şu bilgileri verdi:
“Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA), Antalya 3. Uluslararası Coğrafi İşaretler Semineri’nin bitiş bildirgesi ile 15 Ekim 2012 tarihinde kurulmuş ve Türk patent ve marka kurumu tarafından tescillenmiş bir markadır. YÜciTA’nın vizyonu, Türkiye’nin coğrafi işaretler alanında faaliyet gösteren en önemli sivil aktörü olmaktır.”
Misyonu ise; ülkemize coğrafi işaretlerin önemi konusunda farkındalık yaratarak, “Türkiye’de ideal bir coğrafi işaretler sisteminin kurulabilmesi, yöresel ürünlere değer kazandırılarak sürdürülebilir kırsal kalkınmanın desteklenmesi, kültürel ve biyolojik çeşitliliğinin korunması konularında çalışmaktır.”
COĞRAFİ İŞARETTE İSTANBUL’A AYIP
İSTANBUL’da üç tane coğrafi işaret olduğunu (Şilebezi, Şile kestane balı ve Silivri yoğurdu) açıkladı ve “Kimse ilgilenmiyor. İstanbul’un saray mutfağı çok geniş ama buna rağmen ilgilenilmiyor. Nerede torik, lüfer ve İstanbul’un ünlü mezeleri?” diye sordu.
Yavuz Hoca açıklamasında, en çok coğrafi işaretin 99 ile Gaziantep’e verildiğini, ikinci sırada Şanlıurfa, üçüncü sırada da Hatay’ın yer aldığını söyledi.
Paylaş