6.7.2007 tarihinde köşenizde yayınlanan ve kliniğimizde yatan bir hastamız ile ilgili şikayet mektubunu yayınladınız, okudum. Konuda bahsi geçen hastamız, dilekçelik 30.5.2007’de başka bir hastaneden "myom" tanısı ile rahim ameliyatı geçirmiş. sonradan alınan rahminin patolojik incelemesinde "Leyomyosarkom" (kötü huylu rahim adalesi tümorü) 26.6.2007 Salı günü tamamlayıcı cerrahi için kliniğimizde tek kişilik bir özel odaya yatırılarak, gerekli tetkiklere başlanılmıştır.
Tetkikler sonrası 3.7.2007 Salı günü ameliyat olması planlanmış ve ameliyattan bir gün önce kliniğimize gelmek üzere izinli olarak evine gönderilmiştir. Kliniğimiz çok yoğun çalışan bir klinik olduğundan izinli giden hasta odalarını başka hastalarımıza tahsis ediyoruz.
Hasta tekrar kliniğimize geldiğinde doğal olarak eski odasının dolu olduğundan 3 kişilik bir odaya alınmak isteğinde yayınladığınız şikayet mektubunu gönderen yakını olay çıkartmış ve görevli nöbetçi asistanlarımıza türlü hakaretlerde bulunmuştur. Tüm bunlara rağmen hasta ilk boşalan özel odaya alınarak, 3.7.2007 Salı günü ameliyata alınarak, kendisine cerrahi evreleme pelvik-paraaortik lenf adenektomi ameliyatı yapılmış ve toplam olarak 51 adet lenf düğümü çıkartılmıştır. Hastamız halen posoperatif 3. günündedir. Ameliyatı son derece başarılı geçmiş olup, ne ameliyat esnasında, ne de post operartif dönemde hiç bir komplikasyon gelişmemiş olup, en kısa süre içinde eski sağlığına kavuşturularak hastanemizden taburcu edilmesi planlanmaktadır.
Jinekoloji servisinde 28 yatak vardır. Bunlardan sadece 10 tanesi tek kişilik özel odadır. Doğum servisimizde 42 yatağın sadece 11’i özel odadır. Özetle toplam 70 hasta yatağımızla 2006 yılında toplam 3754 ameliyat gerçekleştirilmiştir. Kliniğimiz başta olmak üzere Gazi Tıp Fakültesi, Türkiye çapında referans hastanesi olduğundan, sayılardan da göreldiği gibi çok yoğun bir iş potansiyelimiz vardır.
Ülke dışından Kazakistan, İran, Irak,Kosova ve Kuzey Kıbrıs’tan uzmanlık eğitimi almak üzere gelen hekimlerinde gerekli eğitimlerini üstlenmekteyiz. Halen Macaristan ve Polonya’dan gelen iki tıp fakültesi öğrencisi ana bilim dalımızda staj yapmaktadır. Yazınızda bahsi geçen asistanlarda dahil olmak üzere tüm asistanlarımız, merkezi TUS sınavını kazanarak bize gelmişlerdir. Günlük mesaimiz 08.30 - 17.30 olmasına rağmen tamamı sabah 07.00’de görevlerine başlayıp, akşamları 20-20.30’dan sonra ancak evlerine gidebiliyorlar. Sık bık hastalarımızdan teşekkür mektupları alıyoruz.
Kliniğimiz, ülkemiz kadın doğum hekimlerinin ana derneği olan, Türk Jinekoloji Derneği yönetim kurulunda iki üye ile temsil edilmekte olup, bunlardan biri dernek yönetim kurulu başkanıdır. 1999 yılından beri ülkemizde aile planlaması kongrelerini yapmaktayız. Ana bilim dalımızda şimdiye kadar 15 bilimsel kitap ve yüzlerce araştırma makalesi yayınlanmıştır. Dikkat edecek olursanız gelen mektupta hastanın yanlış veya eksik tedavisiyle, yapılan ameliyatın komplikasyonuyla ilgili hiç bir yakınma yoktur. İşin doğrusu hasta yakını, yemeğin kalitesini ve hijyenik olup olmamasını değil de, masa örtüsünün kırışıklığını gündeme getirmektedir. Hal böyle iken, pırıl pırıl genç arkadaşlarımızın ve kliniğimizin köşenizde haksız yere suçlanması, tüm çalışanlarımızda büyük bir üzüntü ve infal kaynağı yaratmıştır. Şikayette bahsi gçen hastamız da dahil olmak üzere pek çok hastayı sağlığına kavuşturduğumuza inanıyoruz.
Haldun GÜNER- Gazi Üniversitesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
GÜNÜN SÖZÜ
"Sağlık Ocaklarında muayene ücreti alınmıyor demek halkı kandırmaktır. Sağlık Bakanlığı’nın 1 Temmuz itibariyle sağlık ocaklarında sosyal güvencesi olmayanlar için bile muayenelerin ücretsiz olduğu gerçek dışıdır. Kuruluşundan bu yana sağlık ocakları ücretsiz sağlık hizmeti verdiler. Ancak AKP hükümeti sağlığı piyasa bileşeni haline getirmiş ve sağlık ocakları içinde vezne, yazar kasa, muayene ücreti gibi terimlerle sağlık kurumlarını ticarileştirmiştir."
(Ankara Tabip Odası Başkanı Önder Okay)
Havalimanında oy kullandırmadılar!
BİLDİĞİNİZ gibi yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız gümrük kapılarında 22 Temmuzda genel seçimleri için oy kullanıyorlar. Ben de 5 Temmuz sabah saat 5.00 sularında Helsinki’ye gelmeden önce oyumu kullanmak istedim. Seçim bürosundaki görevliler nüfus kimliğimi istediler. Bilgisayardan baktıklarında; siz Ömer Seyfettin Lisesi’nde oy kullanacaksızın diye bana oyumu kullandırtmadılar. Kendilerine yurtdışında görevli olduğumu söyledim ve pasaporttaki giriş ve çıkış tarihleri ile pasaportumdaki Helsinki’de oturma vizelerimi gösterdim. Bana gümrük çıkışlarında kimlerin oy kullanabileceğini belirten bir genelge gösterdiler.
Sözkonusu genelgenin 1. maddesinde ’yurt içerisinde herhangi bir yerde seçmen kaydı bulunmayanlar oylarını gümrük kapılarında kullanabilir’ diyor. 2. maddesinde ise ’yurt dışında en az 6 ay kalanlar oy verebilirler’ diyor. Kendilerine 2. madde çerçevesinde oy kullanmam gerektiğini ısrarla söylememe rağmen oradaki görevliler, hayır siz oyunuzu ancak Ankara’daki Ömer Sefettin Lisesi’nde kullanabilirsiniz şimdi kullanamazsınız dediler ve bana oy kullandırtmadılar. Kendilerinden zabıt tutmalarını istedim yapmadılar. Gerekçelerinin geçersiz olduğunu ve 2. maddenin gayet açık olduğunu bu gibi durumlarda durumun vatandaşın lehine yorumlanması gerektiğini ısrarla vurguladım. Bana cevap olarak "Ne malum 22 Temmuz da Türkiye’ye gelip mükerrer oy kullanmayacağınız" dediler.
Böyle bir mantık olabilir mi? Ben vatandaşlıktan çıkmadığıma göre oturduğum mahallenin muhtarı tarafından doğal olarak seçmen listesine kaydım yapılıyor. Muhtar nereden bilecek benim yurtdışında olduğumu?.. Kimbilir kaç kişinin oy kullanma hakkı bu şekilde gasp ediliyor. O görevliler vatandaşa güvenmediklerine göre, ben de onlara güvenmiyorum. Ben onlara nüfus cüzdanımı verdim. Ne malum oradaki iş bilmez görevlilerin benim nüfus bilgilerimle benim adıma oy kullanmadıkları....
Kamuoyu ve Yüksek Seçim Kurulu’nun bilgisine sunuyorum.