Fındık üreticisi 3 yıldır belini doğrultamıyor

GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, bu yıl fındık rekoltesinin 468 bin ton dolayında olacağını, ürünün yüksek fiyattan satılacağını, dolayısıyla üreticinin mağdur olmayacağını açıkladı.

Haberin Devamı

Bakanın iyimser açıklamalarına karşın, fındıkçının yüzü bu yıl da gülmeyecek gibi... Çünkü Ordu ve Giresun’da etkili olan aşırı yağıştan yüzlerce dönüm tarım arazisi ve fındık bahçesi zarar gördü. Bölgenin bitmez kâbusu seldir; vurduğu da üreticidir. Önceki ve geçen yıl dondan ötürü bir hayli mağdur olan, borcunu ödeyemeyen üretici bu yıl da selin ve heyelanın kurbanı oldu.

 

Geçen yılki ürününü para eder diye evinde saklayan ya da emanete bırakan köylü, fındık fiyatının 8-9 liraya kadar düşmesi ile zaten zarardaydı. Daha bu zararını gideremeden bu kez sel darbesi ile umudunu yitirdi.Yazgısı bölgede tekel oluşturan birkaç tüccarın ve işverenin ağzından çıkacak söze bağlı olan üreticinin geçen yıldan bu yana devam eden yoksunluğu devletin söz vermesine karşın hâlâ sürüyor.

 

Haberin Devamı

Oysa Tarım Bakanı Faruk Çelik, fiyatların düşüklüğü karşısında bölge insanının yaşadığı mağduriyetin ortadan kaldırılacağını, fındığın devlet tarafından satın alınacağını açıklamıştı. Ne var ki devlet hâlâ alım yapmadı, üretici perişan, belini doğrultamıyor.

 

İki sezondan bu yana süregelen mağduriyetin üstüne bu yıl da selin darbesini yiyen Karadeniz’in çileli üreticisi devletin fındığa sahip çıkmasını, hak ettiği değerden satın almasını bekliyor.

 

Üretici fındık piyasasına belirli grupların, şirketlerin değil, devletin egemen olmasını istiyor.

 

Fındığın hak ettiği değerden satılması, köylünün evine girecek aşın, ekmeğin artması, borçların ödenmesi, bekârların evlenmesi, öğrencilerin okul harçlıklarının çıkması demektir. Eğer fındık para etmez, yine değerinin altında satılırsa üretici belini doğrultamaz. İki sezondur yokları oynayan fındık üreticisinin artık dayanacak gücü kalmadı.

 

Bakan Çelik, üreticinin çığlığına kulak vermeli.

 

Şükrü KARAMAN

 

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

 

- “BİR suda iki balık kavga ediyorsa, oradan 5 dakika önce bir İngiliz geçmiş demektir.” (Kızılderili atasözü)

 

FUTBOLDA CEZA VE ÖDÜL ‘BOL KEPÇE’ OLMAZ

 

TÜRKİYE Futbol Federasyonu, porsiyonları büyük tutan (“öksüz doyuran” olarak tarif edilirdi...) eski kasaba lokantaları gibi... Pazara inen köylü yurttaşlar, haklı olarak tercihlerini buralara kullanırdı. Fenerbahçe Başkanı’na da bol kepçeden bir ceza takdir etmişler. Bir Galatasaray maçı sonrasında yapılan küfürlü ve ‘şike’ yaptığına dair tezahürata tepki gösteren Yıldırım, açıklama yaparken, Galatasaray’ı şike yapmakla itham etmiş, ‘şike yaptığı’ ispat edilirse kendisini köprüden atacağını söylemiş... Hakemleri ve Passsolig uygulamalarını da eleştirmişti.

 

Haberin Devamı

Aziz Yıldırım, 3 Temmuz’da başlayan ‘şike iddiaları’ ile ilgili yargılama süreçlerinde, Fenerbahçe’nin cemaat denilen ‘derin yapı’nın hedefinde olduğunu da ısrarla ileri sürmüştü.

 

Federasyon ilgili kurulunun bu cezası, Fenerbahçe’nin veya Galatasaray’ın (her iki camia da federasyonlardan önce vardılar) prestijlerine bir etki yapamaz. Passolig’in çok matah bir uygulama olduğu anlamına gelmez, hakemlerin son sezondaki form durumu, geçen sezon kritikleri ortada olduğundan, aksine başarılı olduklarını göstermez.

 

Sekiz ay gibi bir hak mahrumiyeti cezasının orantısız olduğu ortada, yemek tabağında kallavi porsiyonun bir zararı olmaz ama ceza tayininde endazeyi kaçırmak, keyfiliğe işaret eder, sıradan bir klasman derecesine Avrupa şampiyonundan fazla prim vermeye benzer. Cezalar, primler gibi ‘ulufe’ dağıtılırcasına dağıtılamaz...

 

Haberin Devamı

FUTBOLUN GELİRLERİNİ ARAŞTIRIYORUM BANA YARDIMCI OLUR MUSUNUZ

 

- “ADIM Michael Jorgensen. 2010-2015 yılların arası Türkiye’de otururken Koç Üniversitesi’nde buz hokeyi hocası olarak çalıştım (websitem de var ‘www.maykilscorner.com’). Bu sene Londra’ya London School of Economics’te Kalkınma Programı’na odaklanarak yüksek lisans yapmaya geldim. Yüksek lisans programım için Türkiye’nin spor gelişmeleri üzerinde (özellikle futbolun) bir tez yazıyorum. Sizin daha önce Ankara’daki futbol gelişmeleri hakkında yazılarınızı okudum (örneğin Keçiörengücü’nün gelir kaynakları hakkındaki yazınız).

 

Mümkünse size Türkiye’nin futbolu hakkında sorular sorabilir miyim? Okurlarınız da katkı sağlayabilir. (M. Jorgensen1@lse.ac.uk)

 

Haberin Devamı

Bu günlerde Londra’dayım ama ağustos ayında İstanbul’a araştırmaya geleceğim. Sizden çok öğrenebilirim diye düşünüyorum. Öğrenmek istediğim şeyler şöyle:

 

Türkiye’deki başarılı futbol takımları nasıl sürdürülebilen gelir kaynakları sağlıyor.”

 

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ!..

 

- “TÜRKİYE’de bir İslam devleti ve hilafet rejimi kurmak, Türk milletini dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczup, ruh hastası veya dini kazanç metası haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirgânlar -o bezirgânlar ki, dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar görünürler- evet bunlar ve birtakım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışarıdaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır.”

 

Efendim, yukarıdaki yazıyı ben yazmadım. Bu alıntı 1960’lı yıllarda Yargıtay Başkanlığı yapan rahmetli İmran Öktem’in, 7 Eylül 1967 tarihinde yeni adli yılın açılışı töreninde yaptığı konuşmanın bir bölümüne aittir.

 

Hani bazen göğüs geçirir ve “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer!..” deriz ya, işte bu tür yazı ve düşünceleri okudukça, insanın bir göğüs geçirmemesi ve bu yaşadığımız günlere hayıflanarak, “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer!” dememesi mümkün değil...

Hilmi DİNÇER

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları