Bugün ülke çapında yürütülen FETO/PDY yapılanmasına ilişkin mücadele mutlaka bir siyasi sorumlunun başkanlığında tek elden yürütülmeli, bilgiler burada toplanmalı, alınacak tedbirler buradan üretilmeli.
Kabinede beş başbakan yardımcısı var, bunlardan birinin başkanlığında Adalet, İçişleri, Maliye Bakanlığı, TSK, MİT, Jandarma yetkililerinden de oluşacak bir koordinasyon ile yürütülmelidir.
Bu mücadelede en büyük yanlış, bilgi kirliliği ve bu çerçevede herkesin FETÖ/PDY avına çıkmasıdır.
Bu örgütün yapısı, görev şeması, delilleri ve gerçek uzantıları ancak böyle bulunup önlem alınır.
Önüne gelen devlet kurumunun ilgili ilgisiz her yere yazılar yazarak tedbir talep etmesi, bilgi istemesi bu işin kısa sürede içinden çıkılmaz bir hale sokmaya yetecektir.
Ordunun geleceği, devletten, meslekten atılanların durumu; bunların tazminatları ve emekli maaşları, yeni politikalar oluşturulması...
Yani bu sorun ancak ‘siyaseten’ çözülür! Ve bu çözümün –çok şükür ki– bu süreçte olumlu ilişkiler de sürdürülen muhalefetin desteği ile yapılması zorunludur.
ANAP dönemi yolsuzlukları böyle araştırıldı. İşin başında sadece bu işle görevli Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu vardı. Daha önce de 1978’lerde Ecevit yine yolsuzluklar için Başbakan Yardımcısı Faruk Sükan’ı soruşturmaların takibi için atamıştı.
Yani araştırma ve soruşturmaların koordinasyonu tek elden yürütüldü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süreçte tek başına savaşan bir insan durumunda.
Ona sözle yardımın dışında, cansiperane çalışan münferiden devlet kurumları var olsa bile organize bir ekip görüntüsü yok.
Düşünün ki köy ve mahalle aralarında bile kendiliğinden durumdan vazife çıkaran köylü ve mahalleli av tüfeği ile FETO/PDY elemanı tutuklamasına bile gider oldu.
Kuru ile yaşı, suçlu ile suçsuzu, iyi niyetli kandırılmış insanları ayıramaz ve herkese toptancı bir yaklaşım ile suçlu yaftası yapıştırılır ise korkulur ki, yıllar süren yeni husumetlere zemin hazırlanacaktır.
Ve kaybeden, başarısız olan son darbe, kalkışma, başka türlü başarılı olacaktır.
GÜNÜN SÖZÜ
- “(TÜRKİYE’deki son gelişmeleri yorumlarken) Her iki taraf da ellerinde somut delil olmadan birbirlerini suçluyor.”
(Fareed Zekeria-CNN International)
GİRESUN’DA BİR AY ÖNCEKİ REKTÖRÜN BAŞINA GELENLER
GİRESUN Üniversitesi önceki dönem rektörü Prof. Dr. Aygün Attar, hakkında açılan soruşturmada kendisiyle ilgili ‘delilsiz, mesnetsiz, somut bilgi ve belgeye dayanmayan hukuksal’ içerik taşımayan soruları yanıtladı.
Geçen ay tartışmalı bir şekilde görevden alınan Prof. Attar kendisine büyük haksızlık yapıldığını şöyle ifade ediyor:
“Bütün dünya görsün, anlasın FETÖ/PDY’ci kim? Hain terör örgütü Fetullah Gülen cemaatine karşı hep mücadele ettim. Yönetimi ele geçirmeye çalışan örgüt elemanlarına karşı üniversitenin bütün alanlarını korudum. Mücadelem hâlâ da sürüyor.
Bütün Türkiye’yi, Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı, hükümetimizi, yargımızı, basınımızı ve kamuoyunu Giresun Üniversitesi’nde yaşanan mevcut yönetim tarafından kurulan kumpasa duyarlı olmaya, kendilerini başkalarına suç atarak gizleyip aklamaya çalışan asıl FETÖ/PDY militanlarının ortaya çıkarılmasına katkı sunmaya davet ediyorum.”
MEZİTLİ’DE JAKARANDA KORULUĞU
CHP’li Mersin-Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan telefonda “‘CHP Çalışıyor, Türkiye kazanıyor’ projesi çerçevesinde, Eskişehir ve Antakya’dan sonra CHP’nin öncü belediyelerinden Mezitli’nin tanıtımının CHP Genel Merkezi’nde bugün 15.00’te yapılacağını” söylüyor. Okurlarınızı bekliyoruz diye ekliyor.
Neden Mezitli? Birkaç projesini not alıyoruz:
“Mersin’e bağlı ilçemizin nüfusu yaklaşık 200 bin. Yazın daha da artıyor. Bir üniversite araştırmasına göre 50 bin civarında da Suriyeli yaşıyor. Çok kapsamlı olarak düzenlenen 250 civarı kadın üreticinin bulunduğu kadın üretici pazarı... Jakaranda (mor çiçekli bir ağaç. Akdeniz ülkelerine özgü) korulukları. Sivil toplum örgütleri ile birlikte 7-8 büyük koruluk yapıldı, ağaçlar dikildi. Tarım alanlarının konuta açılmaması ve 14 katın üstünde binalara da ruhsat verilmemesi için meclis kararı alındı. Ünlü Pompei Harabeleri’nin kazı çalışmalarına destek veriliyor. Çocuklara bale eğitimi veren bir merkez ve tiyatro topluluğu kuruldu.”
MESAJ PANOSU
- DÜNYADA hiçbir şey karşısındakini kandırdığını sanan bir budalanın sevinci kadar komik değildir.
Haldun TANER
- “FETÖ ilişkilerinde bazı siyasiler, hepimizin günahı var diyor. Hatta bazıları “benim yüzde 90” diyebiliyor. Buna hukukta vebal derler. TCK’daki tanıma göre iştiraktir, suç ortaklığıdır.
D. MERAL
- WASHINGTON’da Türk Silahlı Kuvvetleri sadece Hava Kuvvetleri tuğgeneral rütbesiyle temsil ediliyor. Öteki kuvvetler, Kara ve Deniz albay rütbesiyle temsil edilir.
Yılmaz POLAT
İSTANBUL AVM VE GÖKDELENLERE TESLİM EDİLDİ
MÜHENDİS odaları deprem afeti için 17 yılda çok şey söylediler... Bunların içinde en değerli çalışmaları TMMOB Mühendisler Odası Başkanı Cemal Gökçe, söylemiştir ya da yapmıştır, bize göre... Ne yazık ki, mekan ve çevre güvenliği olan bir yapılaşma düzeni oluşturulamadı. Toplumsal yaşam deprem tehlikesini dikkate alarak deprem riskini giderici özellikte düzenlenmedi. Yani deprem gerçeği ilesağlıklı bir şekilde yüzleşilemedi. Hatta deprem gerçeği kimi zaman unutuldu veya unutturuldu, kimi zamanda deprem kullanılarak akıl ve bilim dışı işler yapıldı. NasIl bir İstanbul’un yanıtını Gökçe şöyle veriyor:
“Ne yazık ki rantı yüksek İstanbul’da gerçeklerle yüzleşerek planlı ve yaşanabilir bir kent ortaya çıkarmak yerine deprem başta olmak üzere birçok afete açık bir İstanbul yaratıldı. Yok sayılan yapı stokunun deprem riski taşıması sorunu “deprem odaklı kentsel dönüşüm aldatmacası” ile inşaata dayalı ekonomik model sürdürülerek, depremin kendisini hatırlatması başka bir depreme kadar unutuldu.”
Yapı stokunun oluşturulması evresinde dikkate alınması gereken yer seçimi kararlarından yapı tasarımına, yapı tasarımından yapı üretimi ve yapı denetimine kadar, bilimsel ve çağdaş ölçekte bütünlüklü bir düzen kurulmadı, kurulamadı. Dolgu alanları ve dere yatakları imara açıldı yerli yersiz yerlere AVM ve gökdelenler yapıldı; yapılmaya da devam ediyor.
İBB’nin 2003’te İTÜ, YTÜ, ODTÜ ve BÜ’nün yaptırmış olduğu Deprem Master Planının sonderece önemli olduğunu belirten Gökçek bu çalışmanın aynı zamanda digger kentlerimiz açısından da dikkate alınması gereken bir çalışmaolduğunu söyledi.
YENİ PLAN YAPILMALIYDI
Üstelik 8500 yıllık bir tarihsel geçmişi olan ve önemli uygarlıklara başkent olarak tanıklık etmiş olan bir kenttir İstanbul… Kentin bütünlüklü bir çerçevede masaya yatırılarak yeniden planlanması ve bu planın uygulanması bilim çevrelerinin ve meslek odalarının fikir birliği içinde oldukları bir konuydu. Ayrıca er veya geç büyük bir deprem yaşayacak olan İstanbul`un depreme hazırlanması ve çarpıklıklarının giderilmesi, diğer kentlerimiz açısından da önemli bir örnek veya şans olabilirdi.
Bugün, İstanbul Alışveriş Merkezlerine (AVM ) ve gökdelenlere teslim edilmiştir. Deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmamış yaşadığımız dairelerin içerisi dışarıdan daha güvenli bir hale gelmiştir. 17 Ağustos 1999 Depremi`nden sonra İstanbul`u depreme hazırlamak için dönemin valisi başkanlığında 14 kişiden oluşan İl Afet Merkez Kurulu oluşturulmuştur. Bu kurul İstanbul`da bulunan yapı stokunun deprem güvenlikli hale getirilmesi için çalışma yaparken, bir başka gerçeği görmüştür. Yapı stokunun deprem güvenliğinin sağlanmasının yanında deprem sonrası toplanma alanlarına ve çadır kurulacak boş alanlara ihtiyaç vardır. Üç yıl içinde 493 boş alan belirlemiştir. Bu alanların ¾`ü AVM ve gökdelenlere dönüşmüştür.
İstanbul`da bulunan diğer kamu arazileri ve özelleştirme kapsamına alınan kamu kurumlarına ait bina ve araziler başta TOKİ olmak üzere satılarak yapılaşmaya açılmıştır. Ayrıca parsel bazında yapılan imar değişiklikleri orman alanlarının ve su havzalarının dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılması yeni risk alanları oluşturmuştur.
Bu durum bir yandan doğal kaynaklarımızı tüketirken, diğer yandan da doğal olayların afete dönüşmesi için bir fırsat yaratmıştır. Kentlerimizin açık ve kapalı alanları aynı zamanda birer yaşam çevresi olarak görülmesi gerekirken, bu anlayıştan giderek uzaklaşılmış, kentlerimiz başta İstanbul olmak üzere sadece mekan düzeyinde ele alınmıştır. Kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte deprem afetine karşı hazırlanan İstanbul beş afetle karşı karşıya kalmıştır.
Özetle İstanbul’da bilim ve akıl dışı işler yapılmıştır.
GÖKÇEK'İN GİZEMLİ " KIRMIZI IŞIK" SÖYLEMİ BAKIN NEDİR
ABB Başkanı Melih Gökçek “Üç harfliler” ve “muhtemel Marmara depremi” gibi ilginç ‘teorilerinden’ sonra bir de Ankara semalarındaki gizemli ‘kırmızı ışık’tan bahsetmiş. Şimdilerde işi gücü bırakmış bu kırmızı ‘nur’un ne olduğunu araştırıyormuş.
Eğer 13 Ağustos cumartesi gecesi gökyüzünde bizim de gördüğümüz kırmızı ışıktan bahsediyorsa, o öyle gizemli bir ‘nur’ falan değildi.
Şöyle anlatayım: Biz Ankara Çiğdem Mahallesi, 100.Yıl İşçi Blokları tarafında oturuyoruz. (Taurus Alış Veriş Merkezinin hemen yanında) Regnum Sky Tower isimli bir iş merkezi yapıldı. Son 2-3 aydır geceleri bu binanın yukarıdan aşağı doğru oldukça büyük bir bölümü çok güzel ve canlı kırmızı renkte ışıklarla süslendiriliyor. Gece görünüşü gerçekten çok güzel. 13 Ağustos cumartesi gecesi Ankara’da gökyüzü çok bulutlu idi ve bulutlar oldukça alçaktı; müthiş de yağmur vardı. Bu binanın kırmızı aydınlatmasının ışıkları, bulutlardan yansıyor ve gök yüzünde kırmızı renkte ilginç bir görüntü oluşuyordu. Biz o gece balkondan uzun süre yağmuru ve bu görüntüyü izledik.
1071 Malazgirt Bulvarından Öveçler istikametine gece giderken bu ışıklandırılmış binayı görmek mümkün. Başkan özellikle bulutlu bir gecede bahsettiğim yerden bu görüntüye bir baksın; acaba söylediği ışık bu olabilir mi? Görevlendireceğiniz bir muhabir tarafından bu manzarayı resimleyip sizler de görebilirsiniz.
(İsmimi yazmayın, Melih Gökçek’in ne yapacağı belli olmaz.)