"SAYIN Bayer bu müstesna köşenize bu konuyu taşımanızdan çok memnun olduğumu ifade edeyim. Ben de fahri madurlarındanım. Gece 23.30 da yazılmış ceza tutanağı aldım. Çay Yolu’nda oturuyorum. Kırmızı ışık ihlali yapmışım.. Tutanakta sadece araç plaka bölümü dolu diğer bölümler boş (renk model v.s.)...
Arkadaş da ne menem bir görev aşkı varmış ki bu hizmeti verip mutlu bir şekilde evine veya başka bir yere gitmiştir.
Şimdi sormak istediğim soru o saatte bu arkadaş ne ruh halinde idi alkollümüydü sinili miydi v.s.sorulacak sorular hep muallakta kalacak.
Radardan geçiyorsunuz; sizi ve yaptığınız hatayı kamerada izliyorsunuz, diyecek bir şeyiniz olmuyor. ’Fahri’nin becerisine ve ruh haline gözünün ’feri’ne göre aracınıza arkadan ceza yiyorsunuz?
Acilen, Emniyet bu abukluğa son vermelidir. Arkadan ceza uygulaması kalktı deniyor ama devam bu Maliye bedava paraya dur der mi acaba?
Beni ve benim gibi düşünenleri son derece rahatsız eden bir konu hukuk eğitimi olmayan bir kişinin nasıl olup ta bu makama oturtulup Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na getirilmesi bu uygulamanın ne derece hukuki olduğu...
Bu konuda birşeyler yapacaklardan biri de ana muhalefet partisi diye düşünüyorum. Lakin onlar da bizden aciz, çil yavrusu gibi dağınık ve bitikler.
Allah bize ve demokrasi aşığı vatanını milletini ve de bayrağını sevenleri korusun.
Bu konudaki görüşleri köşenizdeki köşenizde bekliyoruz. Remzi ÖZHAN
İnönü ve fizik
TÜRK Fizik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr.Baki Akkuş, derneklerinin 10 yıl başkanlığında bulunan Prof. Erdal İnönü’nün görev süresi içinde yaptığı başarılı çalışmaları anlatan bir açıklama yaptı.
İnönü’nün döneminde 8 kez fizik kongresi düzenlendiğini, 1976 mayısından itibaren ’Çağdaş Fizik Dergisi’nin çıkarılmasına öncülük ettiğini, Avrupa Fizik Derneğinin (EPS) 5. Fizik Kongresi’nin 1981’de İstanbul’da yapılmasını organize ettiğini belirterek "Kongreye katılan Türk ve yabancı 400 bilim adamı yanında, 1933 Nobel Fizik Ödülü Sahibi Paul Adrian Maurice Dirac, 1979 Nobel Fizik Ödülü Sahibi Muhammed Abdüsselam ve daha sonra 1988 de Nobel Fizik Ödülü kazanacak olan Jack Steınberger katılmışlardır" dedi. Akkuş daha sonra şunları söyledi:
"Prof. Dr. Erdal İnönü, Türk Fizik Derneği Başkanlığından 1987’de görevden ayrılmasına rağmen Türkiye de fizik biliminin ancak Türk Fizik Derneği çatısı altında gelişeceğine inandığı için vefatından öncesine kadar sürekli olarak derneğin bilimsel etkinliklerine katılarak bunu başarmıştır. İnönü’nün en büyük ideali ülkemizin bilim ve teknolojisine çok büyük katkı yapacak Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ne (CERN-İsviçre) ülkemizin üye olmasını görmekti. Bu ideali için çok uğraştı. Bürokratik engelleri aşamadı. Türk Fizik Derneği olarak İnönü’nün bu isteğini ve idealini gerçekleştirmek için devam eden girişimlerimizi en yakın zamanda sonuçlandırmak için görsel ve yazılı basın ve kamuoyu desteği ile tüm gücümüzle çalışacağız.
İnönü, Balkan Fizik Birliği’nin kuruluşunda ve gelişmesinde büyük katkılarda da bulunmuştur.
Ayrıca Matematiksel fiziğe yaptığı katkılar nedeniyle 2 yılda bir verilen, Nobel’den sonra en önemli ödül kabul edilen 2004 yılı Wigner Madalyasının Prof. Dr. Erdal İnönü’ye verildiği ’Grup Teorisi ve Temel Fizik Vakfı’ Başkanı Prof. Arno Bohm tarafından açıklanmıştı. İnönü’nün ünlü fizikçi Wigner’le birlikte 1953’te yapmış olduğu ve İnönü-Wigner Grup Kontraksiyonu olarak bilinen calışmanın son senelerde sicim ve zar teorisi alanında yapılan calışmalarda önem kazanması 2004 Wigner Madalyasının Erdal İnönü’ye verilmesinde etkili oldu. İnönü, madalyasını, 2-6 Ağustos 2004 tarihleri arasında Meksika’da toplanan ’Fizikte Grup Teorisi Metodları 25.Uluslararası Kollokyumu’unda yapılan bir törenle aldı. İnönü, Prof. Feza Gürsey’den sonra bu ödüle layık görülen ikinci Türk bilim adamıydı.
Genç fizikçilerin idolü olmuş, büyük küçük hemen hemen herkesin sevgisini, ilgisini, sempatisini, kazanmış, nazik, mütevazi, aydın bir bilim insani olan Prof. Dr. İnönü hocamıza tanrıdan rahmet, ailesine ve fizik camiasına başsağlığı dileriz."
Amcam Hilmi Ok’a...
AMCA biliyorum futbolsuz yaşamak sana zor gelir. Gereksiz tartışmalar içine seni de alıyorlar. Kendini savcı ve hakim yerine koyan kendini futboldan anlıyor zannedenler seni sorgulamaya kalkıyorlar.
Amcacığım, bu adamlaralaf anlatamazsın. Bu adamlar tüccardır.
Şu maçta şu pozisyon olmasaydı, hakem şöyle karar verseydi şeklindeki açıklamalar yıllardır hiç değişmeyen biçimde devam ediyor. Eğer o maçta hakem istedikleri biçimde karar versedi Turk Futbolu mu kurtulacaktı?
Amcacığım, sen sen bunları bizden iyi biliyorsun bu iş sistem ve çalışma işidir. Eğer Türk futbolu böyle kurtulacaksa ne için bu kadar yabancı burada..
Amca kendini Futbol profesörü sananlar unutma ki Derwall ve Piontek’in kurduğu sistemin mirasyedileridir. Bu miraslar tüketilmiştir. Sağlığına dikkat et...
Yeğenin M.Salim OK Mimar
Tek yürek
Türkiye üzerinde dış tehditler ağırlaşmıştır.
Cumhuriyetin ağır darbe aldığı bir dönemden geçmekteyiz.
Üniter devlete karşı federasyon talepleri kongre kararları olarak basına yansımaktadır.
Ulusun şahlanışı doğru hedeflere yöneltilmelidir.
Bağımsız, özgür, kardeşçe yaşanacak, aydınlık Türkiyemizin yolunu açacak ulusal bir politikanın yaşama geçirilmesi için çaba göstereceğiz. Cumhuriyetimizi bütün ilke ve devrimleriyle ayakta tutacak, onurlu bir Türkiye yaratmak için mücadele edeceğiz. Bu mücadelede başarılı olacağımıza bütün analık duygularımızla inanıyoruz.
(Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin açıklamasından)
’Yanığın Emine’
ÇANKIRI’ya Yurtiçi Kargo’dan armağan edilen ’Yanığın Emine’nin hikayesi nedir?
Çankırı, Kurtuluş Savaşı sırasında stratejik öneme sahip bir lojistik merkezi olmuştu. Çankırılılar sırtlarında, kağnılarda cephane taşıyarak, cepheye, Mehmetçiklere ulaştırıyorlardı. ’Yanığın Emine’ de bu isimsiz halk kahramanlarından biridir. Yanığın Emine, sırtında çocuğuyla birlikte kağnısıyla cepheye top mermisi taşırken, nem kapmasın diye çocuğunun üstündeki örtüyü cephanenin üstüne örter. Bunun üzerine yanındakiler ’Çocuk ölür’ diye uyarırlar. Yanığın Emine ise "Millet malıdır, nem kapmasın.Çocuk tekrar olur.Ancak Vatan tekrar kazanılamaz" cevabını verir.
GÜNÜN SÖZÜ
"Türkiyenin’nin Kuzey Irak’taki, Güneydoğu’daki projesi nedir, ne yapmak istiyor, hedefi nedir; bütün bunlar belli değildir. Kıbrıs’ta ne istiyoruz. Bu iktidarın bir milli politikası yoktur."