F klavye Q’ya karşı 5 kat daha hız yapıyor

CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar, bir F klavyesi gönüllüsü... Dün yaptığı bir açıklama ile Başbakanlığın F klavyenin kamuda zorunlu tutulmasına ilişkin genelgesi konusunda bir açıklama yaptı.

Haberin Devamı

Acar, kararı gecikmiş ancak doğru bir adım olarak değerlendirdi. F klavyenin Türkçeye en uygun dizilişte olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını, Türk yarışmacıların ‘on parmakla, bakmadan yazma metodu’nda ‘Dünya Daktilografi’ yarışmalarında çok sayıda şampiyonluk kazandığına dikkat çeken Acar, “F klavye ile yapılan yazışmaların, Q klavyeye göre ortalama beş kat, yabancı dille yapılan yazışmalara göre ise iki kat daha hızlı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Çok önemli avantajlar sağlaması ve Türkçeye en uygun klavye olmasına karşın, Türkiye kendi klavyesine uzun yıllar sahip çıkmamış, Q klavyenin yaygınlaşmasına seyirci kalmıştır”
diye konuştu.
EKSİKLER VAR
Türkiye’de F klavyeli dizüstü bilgisayar bulunmadığına vurgu yapan Acar, şöyle devam etti:
“F klavyenin kamu kurum ve kuruluşları için zorunlu standart haline getirilmesi, özel sektörün de bu yönde teşvik edilecek olması önemli bir adımdır. Ancak, özellikle ilk ve ortaöğretim kademesindeki ‘özel’ eğitim kurumlarında da F klavye için zorunluluk getirilmesi yerinde ve yararlı olacaktır. Eksik olan bir husus da dizüstü bilgisayarların F klavye olarak dış alımının gerçekleştirilmemesidir. Bugün ne yazık ki F klavyesi olan bir dizüstü bilgisayar bulmak mümkün değildir.
Yaklaşık 11 yıldır iktidarda olan AKP’in F klavyeyi hatırlamasını, F klavye konusunda iki kanun teklifi veren bir milletvekili olarak yararlı ve olumlu buluyorum.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün daha önceki açıklamalarında F klavyenin kullanılmasını salık verdiği biliniyor. Hatta Slikon Vadisi ziyaretinde Gül’ün ricasıyla iPhone’lara F klavye uygulaması yapılmıştı.
F klavyenin oluşmasında büyük emeği geçen ve uluslararası hızlı yazma yarışmalarında Türkiye’ye sayısız ödül kazandıran İhsan Yener’in kim olduğunu Google’dan bulabilirsiniz.

Haberin Devamı

İktidar hesap versin!

ADAM gibi demok-rasilerde en önemli Meclis görüşmesi bütçe görüşmeleridir. Zira özünde bütçe görüşmeleri, yürütmenin, milletin seçilmiş temsilcilerine “Ülkeyi yönetebilmem için şu kadar paraya ihtiyacım var, bunu şuraya şu kadar, buraya bu kadar harcayacağım” dediği ve bu miktarı milletten vergi olarak toplamak için yetki istediği müzakerelerdir, dedikten sonra LDP Genel Başkanı Cem Toker’in önerisini okuyalım:
“AKP hükümeti 2014 yılında Türk milletinin alınterinden, kazancından 385 milyar (katrilyon) paraya vergi adı altında el koyacaktır.
Türk milleti bütçe görüşmelerinde, Diyanet’e her sabah neden 10 trilyon verildiğini duymak ister, savunma bütçesinin artıp artmadığını, eğitime yapılacak harcamanın verimli harcanıp harcanmadığını bilmek ister.
Güneydoğu’da terör bir yıldır durdu ise, her yıl terörle mücadeleye harcandığı iddia edilen on milyarca doların, bundan böyle nerelere harcanacağını bilmek ister.
Terör ile mücadeleden tasarruf edilen on milyarlarca paranın, neden vergi indirimi olarak Türk milletine yansıtılmadığını merak eder.
Bütçe müzakerelerinde bunların hiçbirine değinilmeyecektir. Zira dünyada en kolay iş, başkasının parasını har vurup harman savurmaktır. Hem de hesabını vermeden...”
LDP; Başbakan Erdoğan, bakanlar Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’i çok kızdıracaktır.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

ATAKÖY gazetesinin 22. kuruluş yıldönümünde, CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey’e, TBMM’de 31 Ekim’deki konuşmasından ötürü ‘Onur Ödülü’ verildiğini...

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın moloz ve hafriyat konusunda verdiği üç ayrı soru önergesinin ikisine Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun verdiği yanıtta, İBB’deki akrabasının atık molozla ilgili değil, çöp ve tıbbı atıkların bertarafı ile ilgili olduğunu, diğerinde Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın ise İstanbul’da 1190 firmanın atık-moloz inşat yıkım işi yaptığını bildirdiğini...

PANO

SARIKEÇİLER Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran diyor ki: Savran: “Antibiyotikle üretilen tavuğun başına gelenler keçinin de başına gelmesin!” Anadolu’nun göçebe yaşam ve üretim tarzını sürdüren son topluluğu olan Sarıkeçili Yörüklerinin ev sahipliğinde bilimadamları buluşacak.
Panelin kolaylaştırıcılığını yapacak olan gazeteci Yusuf Yavuz, ”Göçebe keçi yetiştiriciliği yok olmak üzere” dedi.

Haberin Devamı

TÜRKİYE İsrafı Önleme Vakfı ve Aziz Akgül bir ilke daha imza attı: Türk Telekom AŞ’nin sağladığı fon ile cezaevlerindeki kadınlara mikro kredi vermeye başladı. İzmir Aliağa Kadın kapalı Ceza İnfaz Kurumu bünyesinde başlatılan program için dün start verildi.

Büyükkarıştıran’da rant bitmiyor

LÜLEBURGAZ ilçesi Büyükkariştıran belde belediye başkanı Lütfü Karaman ve bazı belediye personeli belediyeyi ‘emlak ofisi’ gibi kullanıyor. Koltuğu devraldığı günden bugüne Trakya’nın en büyük emlakçısı olarak tabir edilen Lütfü Karaman son dönemdeki kazançlarına yenilerini ekledi. Halen inşaatı devam eden oyuncak fabrikasından ve n şehir projesinden komisyon olarak milyon TL’ler aldiği Büyükkarıştıran halkının bile diline dolanmış durumda... Sadece kendisi değil Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı personeli ve emlak servisi çalışanıda bu durumdan belediyenin imkanlarını kullanarak küçük bir servetin sahibi oldular. Bu durumdan kira veren, maaş, vergi ödeyen biz ve diğer emlakçi arkadaşlarım mağdur ve şikayetçi olup, derdimizi anlatacak yer bulamamaktayız. Gayrimenkul satışı için anlaştığımız yatırımcılar imar durumu hakkında bilgi almak için belediye gittiklerinde personel tarafından kendilerine başka yerler sunulmakta yada biz sahibini tanıyoruz, diyerek aracılık işini üstlenmektedirler. Bu rant diğer belediye başkan adaylarininda iştahını kabartmaktadır. Öyleki bir aday 5 yıllık belediye başkan maaşının 5 katını seçim harcamasi olarak gözden çıkarmiş durumdadir.
MHP İl Başkanı Şaban Savaşan’ın, yerel Hürfikir gazetesine çarpıcı açıklamalarda bulunarak
“Büyükkarıştıran Beldemizde mevcut başkan tarafından mafyavari bir uygulama söz konusu.
Hangi partilimizin yanına gitsek, başkanın yandaşları tarafından tehditlere maruz kaldıklarını öğreniyoruz. Her ne kadar DP adayı olsa da, seçimleri kazandığı takdirde AKP’ye geçeceği herkes tarafından söyleniyor. Yaptığı uygunsuz tavırları ile de zaten bunu gösteriyor.
Yetkililerin bu hukuk dışı uygulamalara karşı müdahalede bulunması gerekiyor. Hiç kimse devletimizden daha büyük olamaz” açıklamasını yaptı.
Okan SUÇUKCU

Haberin Devamı

Sanatçılar Girişiminin açıklaması:

Laik devlet özgür toplum

LAİK devlet, özgür toplumun temeli, demokrasinin güvencesi, Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza en büyük onuru yaşatmıştır.
Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler, dini siyasi rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatmayı yıllar boyu sürdürmüşler, din ve vicdan özgürlüğünün gerçek anlamda güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı kendilerine hedef seçmişlerdir. Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden kendisine miras kalan laik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir.
Özel yaşamlara ve aile yaşamına müdahale etmeyi kendine hak gören, t
ek tip birey ve tek tip bir gençlik yaratmayı amaçlayan, fetvayı, yasaların üstünde gören, toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan, tüm kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve bir DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan AKP’nin baskıcı ve anti-demokratik müdahaleleri Anayasayı, yasaları ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yüksek yargı kurumları kararlarını açıkça ihlal etme boyutuna ulaşmıştır.
Kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş, daha sonra bu suça TBMM’ni de ortak ederek sorumluluğuna siyasi paydaşlar aramıştır.
İktidar sahiplerinin kadın haklarına bakışı, “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” biçimindeki akıl almaz hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 darbesiyle başlatılan gericileşme, devlet kuruluşu olan okullarda hem kız çocuklarına hem de öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini, gerçekte ise siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır.
1994 yılında “tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek” diyerek yola çıkan siyasal* iktidarın temsil ettiği gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır. Bu iktidar öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız – erkek yan yana olmaz” biçiminde utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı – erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı ve gerici uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermeye devam etmektedir.
Siyasi iktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan şey, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin üstünü örtemez; kimse de bunun gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir.
Çağdaş, ilerici ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleri çerçevesindeki dünyevi kurallardır. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Karşı karşıya bulunduğumuz durum ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma gayretinden ve anayasal laik devlet ilkesini açıkça ihlal etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Halkımızın büyük bir bölümü laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasal temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, davadan geri durmaya, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur.
Laik, ilerici, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar, anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir.
Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden taviz vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür.
Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin,
• hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini “başörtülü bacım – başörtüsüz kadın” veya “dindar nesil - ayyaş nesil” biçiminde ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
• dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
• laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
• laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla ödün vermeyeceğimizi
• din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
Ataol BEHRAMOĞLU- Sanatçılar Girişimi Dönem Sözcüsü

(Not:Yarın Taksim Hill Otel’de 11.00’deki basın toplantısına Tarık Akan, Rutkay Aziz, Edip Akbayram, Ali Sirmen, Mustafa Mutlu, Birgül Ayman Güler, Bedii Süheyl Batum, Dilek Akagün Yılmaz katılacaklardır.)

Yazarın Tüm Yazıları