Paylaş
İSKİ'nin internet sitelerine bakıyoruz... İstanbul'un barajlarının doluluk oranı bölümlerinde şubat ayından sonra rakamlar verilmemiş. Mart ve nisan rakamları yok; çünkü yağış yok.
Bir başka tabloda İstanbul barajlarındaki doluluk oranı %49.38 olarak gösteriliyor.
Halbuki bu oranlar 1998'de 97.85; 2003'te 99.42, 2004'te 95.64 ve geçen yıl da 95.55 idi.
Yani doluluk oranının yarı yarıya düştüğü anlaşılıyor.
Son 10 yılda ocak-şubat aylarında İstanbul'a düşen yağmur miktarlarından örnek verirsek... 1997 91.3 milyon m3, 2003 %233.4 milyon m3, 2005 268.1 milyon m3 ve 2006 224.1 m3.
İSKİ'nin verilerine göre son 50 yıllık ortalamada İstanbul'a düşen su miktarı 161.7 milyon m3.
Tablolar endişe verici bir durum olduğunu gösteriyor."
Bunları İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel anlatıyor.
Barajlardaki su gözükse de bunların 30-35 santimden aşağısının çekilemeyeceğine dikkat çeken Göknel, "Bu durumda Alibeyköy, Elmalı, Kazandere ve Istrancalar'da verilecek su kalmadığı görülüyor. Bunlar sıfır noktasında" diyor.
Göknel şöyle devam ediyor:
"Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen ile bir baktık ki, havalar kurak gidiyordu. 15 Ekim 1990'da barajlarda 42 milyon m3 su kalmıştı. Terkos Gölü ikiye bölünmüş, ortasındaki tepe çıkmıştı. İstanbul'un nüfusu 8 milyondu; günde 1.5 milyon m3 su veriyorduk, bunu 800 bine indirdik. Yalova'dan günde 30 bin ton su getirmeye başladık, susuz bölgelere 110 tankerle su taşımaya başladık... Bu vesile ile İstanbul Belediyesi'ni uyarmak istiyorum. İstanbul'da günde verilen su miktarı 1.9 milyon m3'ten hemen 1.2 milyon m3'e indirilmeli, Karadeniz'den su çekilmeli ve yağmur bombası için hemen ihaleye çıkılmalı... Belki de bunlar düşünülüyordur ama eski bir İSKİ Genel Müdürü olarak, katiyen siyaseten değil ama bir İstanbullu olarak bunları Sayın Kadir Topbaş'a aktarmak zorundayım."
AKP/Malatya'da 160 aday adayı
"BASKIN basanındır" seçimi, geleneksel demokrasiye aykırıdır.
Komünist rejimlerde, tek partili yönetimlerde olduğu gibi 'erken kalkan sonuç alır' anlayışının bir uygulamasıdır.
Demokrasiler, sürprizlerin en aza indirildiği rejimin adı değil midir?
Erken seçim kararının bir unsuru da AKP'nin 'aday hücumu'ndan kurtulması olarak gözüküyor.
Bu nedenle adaylık düşünen bürokratların sıkıntıya düştüğü anlaşılıyor.
Çünkü iki gün içinde karar verecekler.
Bu süre içinde hangi 'yandaş' bürokrat istifa kararı verebilecek?
Aynı durum CHP için de söz konusu.
AKP, bürokratlara "Sen görevine devam et" dediğine göre, Başbakan'ın da aday tercihinde biraz rahatlayacağı anlaşılıyor.
MİLLETVEKİLLERİ RAHAT
AKP'den istifalar sırasında Başbakan'ın, Kızılcahamam'daki örgüt toplantısında, milletvekillerine 'yeniden aday olacağı' işareti verdiği belirtiliyor.
AKP'den milletvekili olmak isteyenlerin sayısının çokluğu şimdiden dikkat çekiyor. Bir örnek verirsek; 7 milletvekilinin çıktığı Malatya'da 'aday adayı' konumunda olanların sayısının 160 olduğu belirtiliyor.
Bu arada artan nüfusu nedeniyle İstanbul (70) ve Ankara'nın (29) milletvekili sayılarının artması da gündeme gelecek.
Adaylık kavgalarını önümüzdeki günlerde daha yakından göreceğiz.
TOKİ Başkanı AKP'den aday
AKP hükümetinin başarılı bürokratlarından Erdoğan Bayraktar ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı
Şahabettin Harput ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şahin'in AKP'den aday oluyorlar.
Saygı Öztürk'ün, hurriyet.com.tr'deki haberine göre Milli Eğitim'den adaylık başvurusunda bulunması beklenmen üst düzey bürokratlar şunlar: Dr. Veli Kılıç (MHP), Yavuz Erbaş (DYP), Ömer Balıbey (DYP), Salih Çelik, Cumali Demirtaş, Cevdet Cengiz, Cemal Taşar, Muzaffer Doğan, Remzi Kaya, Kerem Altun, Hasan Albayrak, İbrahim Özdemir, Nurettin Konaklı, Halis Koyuncu, Osman Çelik.
Sağlık Bakanlığı'ndan; Dr. Şanal Tosun (AKP), Prof. Nihat Tosun (AKP), Dr. İlhan Eğilmez.
Çalışma Bakanlığı: Fahrettin Oğuz Tor (MHP), Süleyman Kılıç ve Arif Aytürk
Bu arada AKP'li Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er'in Malatya'dan adaylığı düşündüğü öğrenildi.
CHP'DE ADAYLAR
AKP Milletvekili Mahmut Zeydan'ın, CHP Genel Merkezine gelmesi, CHP Milletvekili Esat Canan'ı rahatsız ettiği ve bu nedenle Cumhurbaşkanı seçiminin 1. turuna katıldığı belirtiliyor.
İlk gün CHP'den adaylıkları söz konusu olanlar Prof. Yücel Aşkın, Derviş Günday, Prof. Kemal Gürüz, Prof. Şükrü Sina Güler, Prof. Suat Çağlayan, Erdoğan Toprak ve Şinasi Öktem olarak gündeme geldi.
SP-BBP İŞBİRLİĞİ
Partiler arasındaki işbirliği konusunda ilk somut adımın SP ile BBP arasında atıldığı ve Erbakan'ın talimatıyla Genel Başkan Recai Kutan'ın, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu arasında başladığı öğrenildi.
Toplum vicdanı ve 'kan parası'
RÖGAR kapağından düşen Dilara'nın babası, MVM şirketinin taşeron firması ile anlaşmış ve tutuklu iki sanık tahliye edilmiş.
Bir bedel karşılığı acılar giderilemez.
Halbuki, gazetede manşetlerinde yer alan olay karşısında toplum vicdanı günlerce sızlamıştı.
Bir yanda kamu vicdanı bir yanda da 'kan parası' denen gerçek.
Bu nasıl bir 'helalleşme!'
Firmanın bir bedel ödediği anlaşıldığına göre kamunun, toplumun vicdanı tatmin edilmiş oldu mu?
Çanakkale ve Manisa mitingleri yarın
"DUR yolcu! Bilmeden gelip bastığın, /Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. /Eğil de kulak ver bu sessiz yığın, /Bir vatan kalbinin attığı yerdir."
'Cumhuriyet Mitingleri' Tandoğan, Burhaniye ve Çağlayan'dan sonra yarın 14.00'de Çanakkale ve Manisa'da yapılacak.
Bu arada Çorlu'da polisin, bazı fabrika sahiplerine baskı yaparak mitinge gidecek işçiler için araç tahsis edilmemesini istediği iddia edildi. Tekirdağ Valisi Aydın Nezih Doğan bu konudaki sorulara "Kesinlikle böyle bir şey olamaz. Vatandaş istediği yere gider, istediği toplantıya, istediği araçla gidebilir. 'Polis baskı yapıyor' mazeretinin arkasına sığınanların bir oyunu olabilir. Kesinlikle bizden böyle bir talimat yoktur."
Uçmakdere'de paraşüt etkinlikleri başlıyor
TEKİRDAĞ Valisi Aydın Nezih Doğan, deniz kıyısındaki tarihi Uçmakdere köyünde yamaç paraşütü etkinliklerinin başlayacağını açıkladı.
Doğan şunları söyledi:
"İlimizin Şarköy istikametinde 30 km. uzaklıkta Uçmakdere diye bilinen eski bir Rum köyümüz
vardır. Orada pazar günü 12.00'de yamaç paraşütü şenliği düzenliyoruz. İlk kez bu sporu yapanlara açıyoruz Uçmakdere'yi... İstanbul'da yamaç paraşütü yapan 5 bin kişi olduğunu öğrendik... Artık Fethiye'ye gitmeye gerek kalmayacak. Parkurun yüksekliği 600 metredir" dedi.
İrtibat: hyildiz59@hotmail.com; 0532.332 05 77)
Biliyor musunuz
AKAMPUS.com'un üniversite öğrencileri arasında düzenlediği ankete göre, Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda %48 onaylıyorum, %49 onaylamıyorum ve %2 ilgilenmiyorum yanıtlarının çıktığını...
GÜNÜN SÖZÜ
"AKP mağdur değil... 4.5 yıldır iktidardalar. Hangi problemi çözdüler? Esas mağdur çiftçi, işçi, memur, esnaf ve toplumun ekseriyetidir."
(BTP Genel Başkanı Prof. Haydar Baş)
CHP'den 'İstanbul'um Sana Ne Oldu' kitabı
CHP İstanbul İl Başkanlığı, 'İstanbul'um Sana Ne Oldu?' başlıklı 204 sayfalık bir kitap yayınladı. Kitapta, İstanbul'un bugün artık büyüsünü kaybettiği, 14 yıllık RP-FP ve AKP anlayışında 'pazarlamacı belediyecilik' anlaşına teslim edildiği, "İstanbula yapılanları İstanbulluların affetmeyeceği" belirtilerek, 'kara deliklere' karşı "İl Başkan ile Büyükşehir Meclis Grubunun bu yönetim anlayışı karşısında vermiş olduğu mücadele' gazete kupürleriyle destekleniyor.
Kitapta İstanbul'un karadelikleri' şöyle sıralanıyor:
1. Ulaşım ve trafik
2. Deprem ve vurdumduymazlığı
3. İsraf ve savurganlıkx
4. Rant paylaşımı
5. Kültür ve yozlaşma
6. Din istismarı,
7. Megaköy
8. Gölge yönetim
Fatih esnafı kan ağlıyor
"BİZLER Fatih'te esnaflık yaparak hayatımızı sürdüren normal sıradan insanlarız.
Fatih itfaiyesi çevresinde benin gibi dükkan çalıştıran bir çok insan var.
Fatih İtfaiyesi 2000-2006 yılları arasında en az 5 kez tadilat ve tamirat gördü,
Hatırladığım kadarıyla;
2001 yılında binalarının tamamı tadilat gördü.(iç mekanlar lambiri yapıldı)
2002 yılında çatıları tekrar tamirat gördü,
2003 yıllında garaj kapıları ve iç mekanlar tamirat gördü,
2004 yılında binalar boyandı ve yine tamirat gördü,
2005 yılıda itfaiye personel binası komple tadilat gördü,
2006 yılıda İtfaiye başkanlık binası çatısı onarıldı ve tamirat gördü.
6 yılda 6 kez tamirat gören bu binalar şimdiki itfaiye Daire Başkanın (Ali Karahan) lüks merakından dolayı
2007 yılında tekrar ihaleye verilmek istendiğini internetteki ibb.gov.tr adresindeki ihale bölümünden öğrenmiş bulunuyoruz.
Daire Başkanı Ali Karahan, bizlerle bu konuyu paylaşmıyor ve bizlerden kaçıyor.
Fatih itfaiyesindeki kişilerle yapmış olduğumuz görüşmelerde binalarda çalışan yaklaşık 400 civarındaki personel en az bir yıllığına da olsa Fatih itfaiyesiyle birlikte semtimizden taşınıyorlar.
Fatih itfaiyesinin taşınması bizleri esnaf olarak çok üzüyor. Fatih'teki yangınları kim söndürecek. Fatihteki esnafla kim alış-veriş edecek.
Bu binalarda gerçekten tadilat yapılması gerekmiyor. Yine partilerine yakın olan birileri ihaleyi alıp köşeyi dönecek.
Sayın Kadir Topbaş'a ulaşamıyoruz. 23 Mayıs 2007 yapılacak olan ihalenin iptal edilmesini ve Fatih itfaiyesinin yerinde kalmasını istiyoruz.
Esnaf kan ağlıyor alış veriş durma noktasına geldi. Bizleri ayakta tutan bu itfaiyeci kardeşlerimizi semtimizden lütfen uzaklaştırmayın.
Bu binaların tadilata ihtiyacı yok. Zaten bunlar tarihi eser... Lütfen bu konuda bizlere yardımcı olmanızı bekliyoruz.
Fatih itfaiyesinin yerinde kalması istiyoruz. İhalenin yapılmadan iptal edilmesini istiyoruz.
ihalede 270 iş günü olarak belirtilen gün sayısının bizlere göre 470 olacağı endişesini taşımaktayız.
Fatih halkı olarak yardımlarınızı bekliyoruz."
'Devlet baba'-'Ak baba” ikilemi
1- Türkiye’nin kamu düzeninde, Cumhurbaşkanlığı makamı, son derece sağlıklı bir algı çerçevesi ile:
a. 'Devlet Baba' imajını temsil eder 'AK Baba' yada bir başka 'politik baba'yı değil!
b. Anayasa’nın 'gözetleyicisi'; 'denge' unsuru ve 'kimsesizlerin de kimsesi'dir.
c. Toplumun beğeni ve güvenine sahip, günlük politikadan uzak ve yansızdır.
d. Bu nedenlerle, toplumsal uzlaşı ile doldurulmak istenir.
2- Mevcut Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde 'algısal uyumsuzluk' yaşanmış ve süreç aksamıştır. Tıkanan Cumhurbaşkanlığı seçimini, algısal uyumu sağlamadan, TBMM’de yada halka giderek aşmaya çalışmak yeni ve gereksiz toplumsal gerginliklere yol açabilir.
3. Bu bağlamda, başta iktidar ve ana muhalefet partisi mensupları olmak üzere, herkese tek tek önemli sorumluluklar düşmektedir. Herkes, sakince, kendi vicdanının sesine kulak vermelidir. Kimsenin kimseye kendisi adına karar yetkisi vermesi gerekmez. Grup kararı almanın engellenmesi bundandır.
4- Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Devlet yönetiminde, çok ciddi bir algısal dönüşümdür. Bütün boyutları ile çalışılmadan, tepkisel bir telaş ile, uygulanmaya çalışılması, beklenmedik sorunlara yol açabilir. Kaldı ki, halkın yarısını temsil etmeyen bir parlementonun böyle bir karar alması yakışık almayacağı gibi; konu yeterince tartışılıp aydınlatılmadan, böyle bir değişime gidip gitmemeye halkın karar vermesini istemek de halk’a saygının bir göstergesi olamaz!
5- Demokrasi bir uzlaşma ve erdem rejimidir. Toplum, adalet ve hakkaniyet duygularını zedeleyen dokunulmazlıkların sınırlandırılması ile seçim barajının %10’dan en az %7’ye indirilmesi noktasında, TBMM’de bir uzlaşma ve karar beklentisi içindedir. Aksi halde, İslami değerlerle de ortak akıl değerleri ile de, alınacak milletvekillikleri 'helal olmayacağı' gibi, suçlardan arınık olduklarından da emin olunamayacaktır! Demokrasinin bir başka niteliği de samimiyet rejimi olmasıdır; kandırmaca değil!
Prof. Dr. Niyazi KARASAR
Paylaş