Paylaş
Ayçiçeği fiyatlarının geçen yıla göre 1500’den 1000 kuruşa düşmesi nedeniyle köylü büyük tepki göstermiş; ancak CHP 19 Ağustos’tan bu yana ancak yeni miting yapmayı akıl etmişti. Ayçiçek fiyatları açıklanmadan önce yapılması gereken miting ancak 40 gün sonra düzenlenince konunun ‘havası’ kaçmıştı...
Türkiye AKP’nin 11 yılında ‘yağlı tohum, hamayçiçeği yağı, küspe ithalatına 27 milyar dolar, tarım ve gıda ürünlerine ise 104 milyar dolar ödediğini vurguladı. AKP’nin geleneğinde ‘ihanetçilik’ olduğunu, önce Erbakan’a ihanet ettiğini, sonra 1974’te Kıbrıs Harekâtında Kaddafi’nin ambargoya rağmen Türkiye’ye tam destek sunduğunu belirtirken “Tayyip Erdoğan Kaddafi’den 120 bin dolarlık ödül aldı, ancak Kaddafi’ye en büyük ihaneti bu arkadaş yaptı” diye konuştu.
“Biz boyun eğmeyiz, ister biber gazını, ister TOMA’nı getir, haksızlığa, hukuksuzluğa, zulmüne karşı özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele edeceğiz” diyen Kılıçdaroğlu “Bayrağa saygı duymayana siz de saygı duymayın” diye ekledi.
Ama Trakya bölgesinde bu sözleri daha anlamlıydı:
“CHP’liyim demek Kuvayı Milliye demektir. CHP’liyim demek halkçıyım demektir, CHP’liyim demek devrimciyim demektir, CHP’liyim demek çağdaş ve özgür bir Türkiye’den yanayım demektir.”
Mitingin kalabalığı 2011’deki genel seçimlerin gerisindeydi. Neden coşkulu bir kalabalık yoktu. Bir kere mitingin yapılmasına son anda karar verilmiş, bazı örgütler yeterince ‘gayretli’ olmamışlardı.
Vatandaşlarla konuşurken, herkesin birbirini suçladığını fark ettik... Bir grup milletvekilini (Mehmet Kesimoğlu ve Turgut Dibek) suçlarken, bir gün önceden Trakya’da tur atan Gürsel Tekin, Nihat Matkap, Ensar Öğüt, Recep Gürkan, Bihlun Tamaylıgil, Candan Yüceer, Umut Oran, Faik Öztrak, Emre Köprülü ile belediye başkanları Hamdi Sedefçi, Abdullah Hacı, Ünal Baysan ve Emin Halebak’ın (son iki isim tatilden bir gün önce dönmüşlerdi) çalışmaları boşa mı gitti? Bir özensizliğin olduğunu özellikle vurgulayalım.
ADAY ADAYI PİYASASI
‘Aday’ piyasası tam gaz açılmış... Genel merkez yöneticilerine ilgi büyük. Tekirdağ’da 5, Çorlu’da 4, Kırklareli’nde 4, Lüleburgaz’da 5, Babaeski’de 3 ve Çerkezköy’de 15 aday adayı olduğunu düşünürsek, mitingde bir partilinin‚ “Çerkezköy’de sandık istiyoruz” diye bağırması, milletvekili Candan Yüceer’in “Bunu derhal kaldırın, Genel Başkan’ın olduğu bir toplantıda böyle pankart olamaz” tepkisine yol açtı. Belediye Başkanı Halebak ile milletvekili Mehmet Kesimoğlu, bir grup işçi tarafından haklarına sahip çıkmadıkları için yuhalandı.
Nutuk ve Çılgın Türkler
1994 yılında Köln’de Turgut Özakman’ın bir konuşma yapması üzerine Avrupa ADD Başkanı Dursun Atılgan kendisine şu mektubu gönderiyor.
“Hem Büyük Söylev, hem de sizin ‘Çılgın Türkler’ ilköğretim okullarının 4. sınıfından itibaren zorunlu ders kitapları olarak okutulmalıdır.
Laik Cumhuriyetimize ve üniter devletimize, Atatürkçü düşünce doğrultusunda sahip çıkacak kuşakları, öğretmenleri ve öğrencileri yetiştirmenin kaynakları bunlardır.
Ama öncelikle bu yapıtı okuması zorunlu olanlar, TBMM üyeleri, devlet organlarında görev yapan tüm bürokrat ve teknokrat kesim, öğretmenler, öğretmenler, öğretmenlerdir...
Saygıdeğer Hocam, siz, çok zengin niteliklere sahip bir yazarımız olmanın yanı sıra, yaşayan Atatürkçü anıtlardan birisiniz.
Sizinle gurur ve onur duyuyoruz.”
Evet Türkiye, Özakman’ı unutmayacaktır.
Kurtiz neden idama mahkûm olmuştu
MÜŞTEREK arkadaşımız Tuncel Kurtiz’in ölümü dolayısıyla başımız sağ olsun.
Onu, bir Tunceli olayı ile anmak istedim.
Yıl 1968. Bir yandan üniversite ile uğraşırken, öte yandan da Halk Oyuncuları’nda
Pir Sultan Abdal, Devr-i Süleyman, 141. Basamak, Teneke, Komisyon oyunlarında oynuyorum.
Kurtiz de hepsinde var.
Tunceli’de Pir Sultan Abdal oyununu oynamak istediğimizde, devlet tüm gücüyle oyunun oynanmasını yasakladı.
Tunceli halkı ile devlet güçleri polisi, jandarmasıyla gece boyunca çatıştı. Bir yurttaşımız, M. Doğan Kılan öldürüldü.
Bizler de tutuklandık. Ayberk Çölok, Nesimi Çimen, Tuncer Necmioğlu, Rahmi Saltuk, Elif Türkan Çölok hatırladığım isimler.
Suçlama da şuydu: Bir sınıfın tahakkümünü tesis edici çalışmalar yaparak, devletin düzenini bozmaya yönelik gösteriler düzenlemek.
Yani 141-142 sayılı yasalar: İdam!
İdam edilmedik ama devlet devletliğini yaptı, tümümüzü günlerce işkencelerden geçirdi.
İşte böyle, devlet o zamanlar böyleydi.
2000’li yıllara girdik.
Ne kadar yol aldık acaba?
Nazmi KAVASOĞLU-BERLİN
Paylaş