Geçen mayısta
Hürriyet'te Stockholm mahreçli
‘‘Türkiye'nin parasıyla Kurdistan‘‘ başlıklı haberdeki açıklamaları ile
Türkiye'de çeşitli çevrelerden tepki alınca o günden beri
Kuneralp'in çeşitli engellemeleriyle karşılaşıyorum.
Nitekim
TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığındaki sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan
'Türkiye Platformu' temsilcilerinin dünkü
İsveç temaslarını son anda tesadüfen öğrendim. Çünkü
Kuneralp ben ve İhlas muhabirini haberdar etmemişti. Buna karşın
TOBB Başkanı
Rıfat Hisarcıkloğlu, özel uçağını bekleterek
İsveç'teki temasları hakkında bilgi verirken, Büyükelçi
Kuneralp, bu konudaki soruma
‘‘Siz ilk önce Büyükelçilik ile iyi diyalog kurmayı öğrenin’’ diye yanıt vermeyi tercih etti.
Kendisiyle ilgili haberleri öğrendiğimizde bize anlamsız şekilde
'paparazzi gazetecileri' diyor. Haberlerin isteği doğrultusunda yazılmasını istiyor,
Türkiye'de yazdığı haberi kendisine gösteren gazetecileri örnek veriyor bize.
Sayın Büyükelçi şu kadar gazeteye haber servisi yapan bir medya kuruluşunun çalışanı olarak bizleri bilgilendirmeyecekse kimi bilgilendirecektir?
Tandoğan UYSAL- Doğan Haber Ajansı Stockholm Muhabiri Fadıl oğlumuz Tayyip damadımız
YEREL Siirt Mücadele Gazetesi'nin sahibi
Cumhur Kılıçcığlu ile telefonla sohbetimizde
'Fadıl Akgündüz vakasının' başka boyutları ortaya çıktı. Sade Siirtlinin
‘‘Fadıl oğlumuz, Tayyip damadımız’’ diye değerlendirdiği gelişmeleri
Kılıçcıoğlu anlatıyor:
‘‘Yaşanan olay halk hareketidir.
Siirtliler kendisini
'Robin Hood' olarak görmüş,
‘oylarımız namusumuzdur' diye kendisini TBMM'ye göndermiştir; öyle iddia edildiği gibi bu seçimde para olayı olmamıştır. Yaşananlar ders olmalıdır.
Fadıl hakkında
'çakal' gibi olumsuz yayınlar Siirtlilerin iradesine saygısızlık olarak kabul edilmiştir. Bu yayınlar sürerse
Fadıl da yarın başbakan olabilir. Vaatleri
'Bir tatlı yalan' da olsa insanların hayal dünyasına umut olmuştur.
Siirt'in kültürünü bilmeyenler,
Fadıl olayını
Merve Kavakçı ile sakın karıştırmamalıdır.
Tayyip Erdoğan da mahkûmiyetinden sonra yurtdışına kaçsaydı belki o da
kırmızı bültenle aranacaktı.
l Biraz fazla savunuyorsunuz Akgündüz'ü...
- Bu seçimde ne konuştum, ne de gördüm. 15 bin kişi ile para ilişkisine giren, ancak bunlardan 130 kişinin kendisinden şikáyetçi olduğu
Fadıl, Siirtliye göre banka mı dolandırmış; devleti mi soymuştur? Bunun dışında başka suçu varsa idam maddesi geri getirilsin, idam edilsin. Bu nedenle
Siirtliler onu yapılan haksızlığa karşı savunuyor.
l Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olması için formüllerden birinde Siirt'teki seçimin iptali konusu gündeme getiriliyor.
- Her şey olabilir; seçimlere itirazlar var. Seçim olabilir mi, olur.
Tayyip Erdoğan eşi (Gülbaran ailesinin kızı) dolayısıyla damat olduğu
Siirt'ten aday olur mu, olur? Kazanır mı, kazanır. Kaybeder mi, kaybeder. Her ihtimali düşünmek lazım.
Lojman takıyyesi
BİRÇOK okurumuz, TBMM lojmanlarının satılması konusunda
Tayyip Erdoğan'ın ileri sürdüğü görüşlere katılmıyor.
İstanbul'dan
İsmet Ateşner, ‘‘Tayyip Bey, takıyye yapıyor; çoğu milletvekilinin eşleri türbanlı. Onların topluca bir arada gözükmesini istemiyor. Bu nedenle dağınık oturarak gözlerden uzak tutulmasını amaçlıyor. Aslında bununla diğer bürokratlara gözdağı vermek istiyor.
Baha Erdem de
İstanbul'dan
‘‘Gerçek amaç lojman satışı mı?’’ diye soruyor ve şöyle diyor:
‘‘Gerçek amacın tasarruf ya da irticai basında yazdığı gibi
'Saltanata son' olduğuna inanmıyorum. Hatırlanacağı gibi
Refah-Yol hükümetinin başına iş açan en büyük yanlışlardan biri
Erbakan'ın tarikat liderlerine Başbakanlık'ta verdiği yemekti.
Erdoğan bundan ders almış görünüyor. Meclis lojmanlarında 363
AKP'li milletvekiline her gün çok sayıda ziyaretçi gelecektir. Doğaldır ki, bunların büyük bir çoğunluğu kara çarşaflı, türbanlı, sakallı, özetle çağdaş görünümden uzak kişiler olacaktır. Komün görüntüsü verecektir.
AKP bu görüntüye engel olmak istemiş, lojman satışını gündeme getirmiştir.’’
Bu eleştirilere hak vermemek olanaksız...
AKP lojmanları satarak olsa olsa 100 milyon dolarlık gelir sağlayabilir. Programında tasarruf konusunda bir şey varsa söylesin. Tasarrufu ciddi düşünüyorsa,
İstanbul Ataşehir'de tam 2 milyar dolarlık satılmayan konut var; ilk önce onları elden çıkartırsa
Hazine'ye gerçek kaynak yaratmış olur.
Domino teorisi
l ‘‘4 Kasım günü Meclis'te 2 parti olacaktır. AKP Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu elde edecektir...’’ VERSO'nun sahibi
Erhan Göksel, 22.10.2002'de, yani seçimlerden neredeyse iki hafta önce köşemizde
'belge olsun' diye iddialı şekilde konuşuyor; ‘‘Sınıfsal yapı değişti. Sağ-sol tanımı artık kalmadı. Merkez partiler eridi. Halk aç ve karnını doyuramıyor’’ diyordu.
l ‘‘(Mesut) Yılmaz
gelinen noktada aday (cumhurbaşkanlığı) bile olamayacak artık. Yılmaz
giderse Çiller
de gidecek. Demirel'
in tasfiyesiyle bütün diğer siyasi liderler de tasfiye olacak. Öyle bir süreç başladı ki; domino teorisi gibi bütün taşlar birbirinin üzerine devriliyor. Bütün siyaset yenilenecek. Tayyip Erdoğan
bugün seçime girse % 28 oy alır.’’
Bu sözler de
Dr.
Erhan Göksel'e ait; 24.4.2002'de
Radikal'de
Neşe Düzel'e söylemiş. Kim kızarsa kızsın, parayı aldığı partiyi veya grubu yüceltir derse desin
Erhan Göksel, öngörülerinin raporlarını
ABD'ye de gönderiyor. Galiba olabilecekleri daha erkenden görüyor.
TURKIA!
TÜRKİYE ‘İslamic Rebuplic of Turkey' olma yolunda ilk büyük adımı atmış bulunuyor! Hepimize hayırlı olsun. Ben
Atatürkçü aydın kesimin bu akıma karşı ne gibi bir hazırlıklar yaptığını merak ediyorum.
NOT: İsimde bir düzeltme yapmak istiyorum.
‘İslamic Republic of TURKIA' daha dokunaklı oldu galiba, ne dersiniz? Bu adamlar halkın iradesini öne sürerek
Cumhuriyetimizin adını bile değiştirebilirler, inşallah yanılıyorum.
H.D.-İSTANBUL ‘Haydi Erdoğan için namaza’
BUGÜN (8.11.2002)
Şişli Camii'nin oralardaydım. İlk cuma... İnsanlar sanki dini yasaklayan bir ülkedeler gibi birbirlerine
‘‘Haydi Erdoğan için namaza...’’ diye çağrı yapıyorlar. Ben ilk önce
Erdoğan diye birisinin öldüğünü zannettim; sonra anladım.
Daha şimdiden dolaylı din tacirliği başladı.
Siz medyada maalesef çok abartılı bir biçimde pohpohluyorsunuz. Tayyip'in oğlunun,
Sevim Tanüvek'in trafik kazasında ölümüne neden olduğunu, yaşı tutmadığı halde ehliyet verildiğini sonra da yurtdışına acilen gönderildiğini unutuyorsunuz...
Bunlar unutulur şeyler değil...
Ş.A.-İSTANBUL Durmuş, giderayak 10 ihale verdi
‘‘AMAN ismim saklı kalsın’’ diyor okurumuz: ‘‘Sağlık Bakanı
Osman Durmuş giderayak 10 Devlet Hastanesi'nin ihalesini yaptı. Ne yapılan davetten haberimiz oldu, ne duyurusundan. Anlaşılan birilerini kolladı. Öyle kolladıkları da, baba müteahhitlermiş.
Bir ihalenin bitiş bedeli 20 trilyondan aşağı değil. Bir bakın;
Kahramanmaraş ihalesini kime vermiş; İstanbul
Bağcılar'daki Devlet Hastanesi'ne Vali
Erol Çakır neden karşı çıkmış!...’’
En korkusuz son bakan
Osman Durmuş mu acaba?
BİLİYOR MUSUNUZ
ENERJİ Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'ne
Mesut Yılmaz'ın, ANAP Genel Başkan Yardımcısı
Selçuk Pehlivanoğlu ve Bakanlık Müsteşar Yardımcısı
Temel Eryılmaz'ın hemşerileri Rizeli
Hilmi Özbeden'in atandığını...
Biliyor musunuz?