DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, 11 Aralık 2009 tarihinde Başbakan Erdoğan’a domuz gribiyle ilgili bir soru önergesi yöneltir.
Yani, malum domuz gribinin tartışıldığı günler... Zor soruları iktidar yanıtlamaz ya da ‘gündemden düşmesini’ bekler. Yağız’ın sorusu da, Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ, tarafından 11 ay 10 gün sonra, yani konu unutulduktan sonra yanıtlandı. Yağız yaklaşık bir ay sonra Başbakan Erdoğan’a yönelttiği soru önergesinde şöyle diyor: “Domuz gribi aşısı olmayacağınızı açıkladınız. Bu açıklamayı yaparken de Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ ile aynı görüşte olmadığınızı söylediniz ve bakanınızı adeta azarladınız. Bir yurtdışı gezisi sırasında da yinelediğiniz açıklamanız, vatandaşlarımızın bir kısmını kararsızlığa sürüklerken, bir kısmını da aşı olmaktan caydırdı. Bu durum, bilim çevrelerinde de tepkiyle karşılandı. Örneğin, Pandemi Bilim Kurulu Üyesi Gazi Üniversitesi İmmünoloji Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Vedat Bulut, ‘Başbakan’ın aşı olmayacağı yönündeki açıklamaları insanları olumsuz etkiledi. Başbakan’ın açıklaması toplumun %20’sini caydırsa, bunun ekonomiye yükü 200 milyon dolar civarında olur. Başbakan yaptığı açıklamayla kamuya zarar verdi’ demiştir. Açıklamalarınız yüzünden çaresiz kalan Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ da, ‘Bu kadar gayretten sonra, ‘Ben aşılanmam’ ya da ‘Çocuğumu aşılatmam’ diyenlere ne yapacağız? Artık insanların kendisi bilir yani. Kimseyi zorlayacak bir hâlimiz yok’ demek zorunda kalmıştır.” Yağız sorusunun devamında “Bu zararı kim, nasıl karşılayacak? Türkiye’deki domuz gribi aşısına güvenmiyor musunuz? Güvenmiyorsanız neden bunu açıkça söylemiyorsunuz? Domuz gribi aşısı uygulaması kararını hükümet olarak mı aldınız? Yoksa buna, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tek başına mı karar verdi?”
BAKANIN YANITI
Sağlık Bakanı Akdağ, bu soruyu 21 Ekim tarihinde şöyle yanıtlıyor: “İhtiyaç miktarı kadar aşı alınarak sadece alınmış aşıların ücreti ödenmiş olduğundan herhangi bir kamu zararı oluşması söz konusu değildir. Risk grubunda olan kişilerin aşılamaları mecburiyet değil, gönüllülük esasına göre yürütülmektedir. Sayın Başbakanımız da, Türkiye’deki pandemik H1N1 gribi aşısına güvenmediğinden değil; risk grubunda bulunmadığı için aşı yaptırmayacağını ifade etmiştir. Pandemik H1N1 gribi aşısı yetkili otoriteler tarafından ruhsatlandırılmış güvenli bir aşıdır. Sağlık Bakanlığımız, aşının muhtemel yan etkileri konusunda aileleri ve toplumu özenle bilgilendirmiştir. Uygulama sonrası aşıya bağlı beklenmeyen, ciddi yan etki bildirilmemiştir. Aşı için gereken bütçe, hükümetimizin gerekli kaynağı ayırması ile mümkün olmuştur. Aşı uygulaması, başlangıcından itibaren gönüllülük esasına göre yürütülmüş ve vatandaşlarımızın bu imkândan yararlanması sağlanmıştır.”
Savcılık vicdanları rahatlatmayacak mı
800 BİN memur adayının kaderini belirleyen ve tamamen rezillikler ile dolu KPSS 2010 lisans sınavdan önce tüm oturumlarda soruların sızdırıldığı kesinleşmişken...Hırsızlar hakkında hukuken herhangi bir işlem yapıldı; ve bunlar özel sınav salonlarında toplanarak sınava tekrar girdiler. YÖK ve hükümet olayı örtbas mı etmek istiyor? 2010 KPSS sınavından 5 ay gibi bir zaman geçmesine rağmen halen savcılık soruşturmasından bir sonuç çıkmadı; buda ülkemizde işlerin ne kadar yavaş işlediğini ve bizlerin hayatlarının ne kadar ucuz olduğunu ortaya koyuyor. Bu olayın örtbas adilmesini istemiyoruz, Bu kadar KPSS mağdurunun beklentilerinin karşılanmasını istiyoruz. Öğretmen adayları için onca güvenlik önlemleri alınarak nasıl temiz, adil ve eşit şartlarda yarışabilecekleri yeni bir sınav yapıldıysa veya yapılmaya çalışıldıysa biz P3 adaylarınada temiz, adil ve eşit şartlarda yarışabileceğimiz yeni bir sınav yapılmasını istiyoruz. Serhat DAŞDEMİR
Biliyor musunuz
SAĞLIK-Sen Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Şenol Şahin’in, üyeleri Şaduman Aydemir’i darp eden hasta yakını Pınar Aybaba’nın açılan kamu davası sonucunda 10 ay hapis cezasına çarptırıldığını, bu cezanın 6 bin TL para cezasına çevrildiğini açıkladığını...