Paylaş
(I)
Balıkesir'den gelen bu faks, bilinen ve yaşanan örneklerinden biri... Acaba, Sağlık Bakanı İbrahim Özsoy ne diyecektir?
‘‘Balıkesir'de sağlık hizmetleri, tamamen doktorların ticari hırslarına dökülmüş durumdadır. Şöyle ki; Devlet Hastanesi doktorları iki rakip tomografi şirketi kurmuşlardır. Gelen hastaların en küçük şikâyetinde bile çoğu, kendi ortak olduğu şirkete göndermektedirler. Eğer yanlışlıkla diğer firmaya giderseniz hemen sizi uyarıyorlar:
‘‘Lütfen diğer firmaya gidiniz yoksa doktor muayene etmez!’’
Saat 14.00'de Devlet Hastanesi'ne giderseniz Başhekim Yardımcısı dahil birçok doktoru bulamazsınız, Muayenehanelerine telefon ediniz, hepsinin 'özel hizmet'te olduklarını göreceksiniz. Hatta şu yazdıklarıma belki inanmayacaksınız... Doktorun özel muayenehanesinde hastamı muayene ettirdim. Hastaneden aldığım resmi reçeteyi eczaneye götürdüğümde eczacı ‘‘Siz özel muayenehaneye gitmişsiniz’’ dedi. ‘‘Nereden bildiniz?'' diye sorduğumda ‘‘Bu kuvvetli ilaçları ancak muayenehaneye gidenlere yazıyorlar’’ yanıtı karşısında çok şaşırdım.
Sayın Bakanım, Balıkesir Devlet Hastanesi'nden gelen tomografi faturalarını incelettiriniz, ne kadar yüksek olduğunu göreceksiniz. Buradaki mesaileri kontrol altına aldırınız. Emin olun; bu manzara hastaları çok rahatsız ediyor.’’
Türkiye'de tomografi aygıtı vurguna dönüştürülmemeli.
Gerçek Atatürkçülere...
Evet bu ülkede gerçek Atatürkçü olan üç kişi vardır. Bu kişiler Atatürk sevgisi ile o kadar özdeşmişlerdir ki, Atatürk'ü ne resmiyle, ne de bedeniyle kullanma yoluna gidiyorlar. Onlar, Atatürk'ü Türk ulusuyla bir bütün olarak görüp, ne mevkilerini, ne makamlarını düşünüyorlar. Onların Atatürk sevgisi bir başka sevgi ve o sevgi vatan sevgisi, Türk olma sevgisi, ulusçuluk, inkılapçılık, laiklik sevgisi...
Bunları yaparken her türlü tehditlere boyun eğmeden canlarını ortaya koyacak kadar yürekli bir sevgi bu...
Peki kim bunlar?
Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, İ.Hakkı Karadayı ve şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri...
Kimse alınmasın herkes Atatürkçü ama bunların Atatürkçülüğü tartışılmaz.
M.Ali CEYLAN-Kocatepe/ANKARA
Evren'in Marmaris'i
ABARTISIZ her gün 10 kez elektrik kesilmesi, sokakların pislik ve çukurlardan geçilmez hale gelmesi, yağmur yağdığında araçlara olan hasar sizin gözlerinizle görmeden inanamayacağınız bir durumdur. Elektrik kurumu bu acı durumla mücadele edemeyecek durumdadır. Hatta hatta bazı inşaatlarda çalışmalar sürsün diye kasıtlı kesinti yapılmaktadır.
Buna dur diyen kimse yoktur.
Belediye, futbol takımı ile reklam yapmakta, park yerleri ile büfeleri bile kulüp için kiraya vermiş durumdadır. Trafikle ilgilenen hiç kimse yoktur. Günde 10 kez elektriğin kesildiği bir yerde hangi elektronik aygıt sağlam kalabilir! Buna çare bulacak kimse yok mudur?
Sokaklar bile babalar dikilerek kiraya verilmiş, yeşil sahalar barlara peşkeş çekilmiş. Böyle bir belde bu kadar başıboş nasıl bırakılabilir.
Turistler sokaklarda cambazlık yapıyor, halk da gülüyor.
İnsaf beyler! Bu belediyeye ve bu partiye oyumu verirsem namerdim.
Fahir ÖZAYDIN-Em. Albay-MARMARİS
(Dr. Adil Özdemir de, Marmaris'le ilgili yazısında aynı konulardan yakınıyor ve 'Nerede belediye, nerede kaymakam, nerede emniyet? Bunlar kendi elleri ile devleti Refah'a teslim edecekler' diye ekliyor.)
Bodrum'daki rezillik
TÜRKİYE'nin cadde ve sokaklarından görünen o iğrenç manzaralardan Bodrum'un cadde ve sokakları da nasibini alıyor. (Yerlere tükürmeler ve yerlere burun silkmeler...) 2000'e üç kala hâlâ böyle olaylara tanık olmam karşısında sinirleniyorum. Medyaya çok önemli görevler düşüyor. Bu konuda neden yayın yapmıyorlar? Maalesef belediyelerin de bu konuda yaptırımları olmuyor. Avrupa ülkelerinde yüksek para cezaları var, bizde de uygulanabilir. İnanın turistlerin şaşkınlıkla ve iğrenerek baktıklarına gözlerimle tanık oldum. Hatta bol bol resim de çekiyorlar. Çünkü kendi ülkelerinde bu rezilliği görmeleri mümkün değil.
Gülru KALAY-BODRUM
TANJU ÇOLAK'ı eleştiren yazıdan üzüntü duydum, bazı kişilerin hapisten çıkan insanların aktif işlerde görev alamayacakları gibi garip düşünceler taşıdığını gördüm. Tanju Çolak geçmişte bazı karanlık işlere bilerek veya bilmeyerek girmiş olabilir. Ben bunu engel olarak görmüyorum. O geleceğin Tanju'larını, Oğuz'larını, Rıdvan'larını bulup yetiştirecek, nasıl iyi insan olunacağını kendisini örnekleyerek gösterecektir. Eminim ilerde yetiştirdiği futbolcularla gurur duyar ve geçmişine bir sünger çeker.
Ercan YARAC-Moosburg/ALMANYA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Erbakan'ı Başbakanlık'tan asker değil, Çiller düşürdü.’’
(Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit)
(II)
Doktorların sorumluluğu
Babam Ahmet Görücü'yü 17.10.1997'de kaynak suyla yanma neticesiyle Cennet Mahallesi'ndeki D. Hastanesi'ne yatırdık. 10 günlük tedavisi sırasında kendisine ağır tüberküloz teşhisi konuldu ve yanıkla birlikte tüberküloz tedavisi de uygulanmaya başlandı. Ancak, sağ kalçasına yapılan bir ağrı kesici iğne, sinire denk gelerek babamın ayağında kısmi felç ve ağrıların oluşmasına sebep oldu. Yanık tedavisini sürdüren Opt. Dr. E.E. bu ağrıların iğnenin sinire gelmesinden kaynaklandığını, çok önemsenecek bir durumun söz konusu olmadığını belirterek taburcu etti. Fakat ağrılarla uyuşukluk ve yanma hissi giderek arttı. Hastaneye ağrıların dayanılmayacak hale geldiğini anlatmak üzere başvurduğumuzda ortopedi doktoru E. Bey, babamı tedavi ederek iğnenin hangi sinire rastladığını bulmak ve sinir tahribatının düzeyini belirtmek üzere EMG çekilmesini talep etti. Çekilen EMG neticesinde de bu bacakta bazı kas liflerinin ağır düzeyde, bazılarının ise hafif düzeyde tahrip olduğu -raporda görülüyor- tespit edildi. Raporu göstermek üzere gittiğimizde de, iğnenin hemşireler tarafından yapıldığını, zaman zaman doktorların bile böyle hatalar yapabileceğini, sinirler ağır düzeyde tahrip olduğu için de babamın 3-6 ay arasında asla çalışmaması gerektiğini söyleyerek, birkaç ağrı kesici verdiler.
ESKİ TÜBERKÜLOZU YENİ SANDILAR
Ağrıların şiddetlenmesiyle yapılan tedavinin yetersiz olduğuna kanaat getirerek bir başka doktora gitmek zorunda kaldık. Yaklaşık bir aydır babama, tahrip olan sinirlerin düzelmesi için kortizon tedavisi uygulanıyor. Ağrı şiddeti giderek azalmasına rağmen hala yatarak tedavi görüyor. Bu arada tüberküloz için de bir başka doktora gittiğimizde, babamın gençliğinde geçirdiği tüberkülozun D. Hastanesi tarafından yeni geçiriliyormuş sanıldığı ve gereksiz yere tedavi uygulandığını da öğrendik.
Yaşamın bir parçası olan doktorlar yaptıkları hataların direkt olarak insan sağlığına zarar verecek sonuçlar doğurduğunun bilincinde olmalıdır. Babamın başına gelen bu yanlış uygulamalar maalesef hastane yetkilileri, özellikle de Başhekim Sn. Ü.T. tarafından çok hafife alınmış ve bu tip yanlışların her zaman yapılabileceğini belirtmiştir.
D. Hastanesi'nin idarecilerini, özellikle de başhekimini insan sağlığına karşı gösterdiği sorumsuz davranışı şiddetle kınıyorum.
Berrin KULELİ-KADIKÖY
Gerçek Atatürkçüler'e...
Evet bu ülkede gerçek Atatürkçü olan üç kişi vardır. Bu kişiler Atatürk sevgisi ile o kadar özdeşmişlerdir ki, Atatürk'ü ne resmiyle, ne de bedeniyle kullanma yoluna gidiyorlar. Onlar, Atatürk'ü Türk ulusuyla bir bütün olarak görüp, ne mevkilerini, ne makamlarını düşünüyorlar. Onların Atatürk sevgisi bir başka sevgi; o sevgi vatan sevgisi, Türk olma sevgisi, ulusçuluk, inkılapçılık, laiklik sevgisi...
Bunları yaparken her türlü tehditlere boyun eğmeden canlarını ortaya koyacak kadar yürekli bir sevgi bu... Peki kim bunlar?
Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, İ.Hakkı Karadayı ve şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri...
Kimse alınmasın herkes Atatürkçü ama bunların Atatürkçülüğü tartışılmaz.
M.Ali CEYLAN-Kocatepe/ANKARA
Kira gelirini kim gösteriyor?
Bahçeşehir'de kayıtdışı işyerleri bulunduğunu, bunların vergi denetimleri sırasında korunduğunu yazmıştık. Ancak, Bahçeşehir Ticaret Merkezi'ndeki bir grup esnaf, kendilerine haksızlık edildiğini vergi mükellefi olduklarını söylediler. İddia sahiplerine göre gerçek durum ise şöyle: Bahçeşehir'de villa ve apartman dairelerinde 20'ye yakın kayıtdışı bilgisayar, emlak, tekstil ve irtibat bürosu var. Vergi denetim elemanları, çarşıya geldiklerinde şöyle bir etrafı kontrol etseler, bu işyerlerini göreceklerdir. Okurlarımız bu konuda üzerinde 'Maliye' yazılı araçlarla gelinmemesini de öneriyorlar. Ayrıca rant yeri sayılan Bahçeşehir'de konutların yüzde 50'si kiralık olduğuna göre, kira sözleşmelerinin de araştırılması isteniyor.
TANJU ÇOLAK'ı eleştiren yazıdan üzüntü duydum, bazı kişilerin hapisten çıkan insanların aktif işlerde görev alamazlar gibi garip düşünceler taşıdığını gördüm. Tanju Çolak geçmişte bazı karanlık işlere bilerek veya bilmeyerek girmiş olabilir. Ben bunu engel olarak görmüyorum. O geleceğin Tanjularını, Oğuzlarını, Rıdvanlarını bulup yetiştirecek, nasıl iyi insan olunmasını kendisini örnekleyerek gösterecektir. Eminim ilerde yetiştirdiği futbolcularla gurur duyar ve geçmişine bir sünger çeker.
Ercan YARAC-Moosburg/ALMANYA
TRAFİK CANAVARI'na... 34 H 58 plakalı aracınla Yedikule Surları'nı çıktıktan sonra Topkapı'ya giden yoldaki ilk ışıklarda dururken, aracınızın kapısını açıp içi dolu küllüğü asfalta boşalttınız. Arkanızdan sizi uyarmayı düşündüm, ama aklıma dayak yiyip yüzü gözü sargılar içinde kalan değerli Prof. Orhan Kural gelince vazgeçtim. Köşenizden sizi sorumlu bir vatandaş olmaya davet ediyorum. E. KARA-ATAKÖY
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Erbakan'ı Başbakanlıktan asker değil, Çiller düşürdü.’’
(Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit)
Paylaş