‘DİYANET'e zor sorular’ (15.12.2001) başlıklı yazımıza Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan (DİB) 5 sayfalık bir açıklama geldi. Açıklama Protokolve Halkla İlişkiler Müdürü Nihat Kaya'nın imzasını taşıyor. Bu arada Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz da aradı, fakat İstanbul dışında olduğumuzdan konuşma imkánı bulamadık.
Yazımızdaki, ‘‘Diyanet dev bütçesi ve sınırsız harcamalarıyla ülke kaynaklarının önemli bir bölümünü harcıyor. Bunun karşısında ciddi bir sonuç elde ettiğimiz söylenemez. Ülkede tarikatlar, şeyhler, müritler, irticai vakıflar, örgütlür, cinciler, büyücüler, kısaca laikliğe karşı olan herkes istediği gibi hareket ediyor’’ iddiasına; Diyanet'in Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte vücut bulmuş ilk anayasal kuruluşlardan biri olduğu, kuruluş amacından taviz vermeden yürüttüğü hizmetler nedeniyle her zaman çeşitli din istismarcılarının mesnetsiz isnatlarına maruz bırakılarak yıpratılmaya çalışıldığı vurgulanarak, özetle şöyle devam ediliyor:
CİNCİLERE RAĞBETİN SUÇU MEDYANIN
‘‘Ülkede tarikatların, şeyhlerin, müritlerin, çeşitli örgütlerin faaliyetlerinin bulunması, başkanlığımızın hizmetlerinin yeterli olmayışından değil, birçok sosyolojik, siyasi ve ekonomik sebeplere bağlıdır. Cincilerin, büyücülerin toplumun bazı kesimlerini istismar etmesini ise bazı medya kuruluşlarının bunların faaliyetlerine ve reklamlarına ekranlarını ve gazete sayfalarını ayırmalarında aramak lazımdır. Bugün ülkede büyük bir çoğunluğun bu din istismarcılarına karşı tavır almasının en önemli sebeplerinden birisi de hiç şüphesiz ki, batıl ve hurafe inanışlarla mücadeleyi şiar edinmiş başkanlığımızın bu alanda sürekli toplumu aydınlatma çabaları yatmaktadır. DİB'in bazı bakanlıkların bütçelerinden fazla olmasının sebebi ise başkanlık personelinin bazı bakanlık personellerinden fazla olmasıdır. Bütçemizin % 95'inden fazlası personel maaşlarına harcanmaktadır. Şayet camiler imam-hatipsiz kalmayacak ise bu bütçe gereklidir.’’
DİB'E YENİ BİNA Açıklamada, önceleri beş ayrı binada görev yapan Diyanet İşleri'nin tek binada daha iyi hizmet verebilmek amacıyla Eskişehir yolu üzerinde yaptırılan binaya taşındığı belirtilerek, ‘‘Maliye Bakanlığı'nca tahsis edilen arazi üzerinde yapımına başladığımız bina, yeterli ödenek alınamadığı için 11 yıldır bitirilemiyordu. Türk Diyanet Vakfı'nın yardımlarıyla bina tamamlandı. Bu bina gereksiz midir? Niçin olmamalıdır? Bu tenkitler de anlaşılamamıştır’’ deniliyor.
İstanbul'daki The Marmara Oteli'nde düzenlenen konferansla ilgili iddialara ise şu yanıt veriliyor:
YILMAZ, İMAMLA BERABER Mİ KALSIN
‘‘İstanbul'da düzenlenen uluslararası bir konferansın organizasyonda bir aksaklığa yer vermemek ve ülkemizin iyi biçimde temsili için bu konularda deneyimli bir şirket aracılığıyla yapılmasının ne kötülüğü vardır? Bu tenkit neden yapılmaktadır? Ayrıca bu konferansa il müftülerinin tamamı davet edilmemiştir.’’
M. Nuri Yılmaz, İstanbul'a gelişinde neden Diyanet Vakfı'nın misafirhanesinde değil de 5 yıldızlı otellerde kalıyor sorusu ise ‘‘Diyanet İşleri Başkanı'nın, başkanlığına bağlı memur ve din görevlilerinin kaldığı Türkiye Diyanet Vakfı tarafından işletilen misafirhanede kalması uygun ise, öyle de yapılabilir. Diyanet İşleri Başkanı'nın ve başkanlığın o durumda olmasını arzu edenlerin bunu niçin istediklerinin takdiri kamuoyuna aittir. Kaldı ki bu durumlarda yapılan ödemeler mevzuat çerçevesinde gerçekleşmektedir’’ şeklinde yanıtlanıyor.
Başkan M. Nuri Yılmaz'ın evinin tefrişinin Diyanet Vakfı'nca karşılanma iddiasının tamamen asılsız olduğu da vurgulanan açıklamada, bu konuda özetle şu görüşlere yer veriliyor. ‘‘İddia edilen, başkanın oturduğu lojman ise, bu Kamu Konutları Yönetmeliği'ne göre 'Özel Tahsisli Konutlar'dandır. Bu nedenle bu lojmanın tüm masrafları da ilgili kurum ve kuruluşların bütçelerinden karşılanmaktadır. Bu sadece Diyanet'e özgü bir uygulama değildir.’’
CEP TELEFONU
Eski DevletBakanı Nevzat Ercan'a tahsis edilen cep ve otomobil telefonlarıyla ilgiliyanıt da şöyle: ‘‘İhtiyaç üzerine geçici bir süre için bahsedilen telefonlar Sayın Ercan'ın Özel Kalem Müdürlüğü'ne 1996 yılında teslim edilmiştir. 22.5.1998 tarihinde de söz konusu telefon bakanlıkça başkanlığımıza iade edilmiştir. Ne başkanlığımızın, ne de Diyanet Vakfımızın hükümet bakanlarına herhangi bir hediye alması söz konusu değildir. Bu imalarla neyin amaçlandığını anlamak mümkün değildir.’’
Açıklamanın son bölümünde ise şu görüşe yer verilmiş:
‘‘Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumu yersiz ve mesnetsiz isnatlarla yıpratmak, devlete de, millete de, kişilere de hiçbir yarar getirmez.’’
Yalçın Bayer'e mektup
Sevgili Yalçın Bayer
BAŞINA gelen olayla ilgili önceki günkü yazını dikkatle okudum. Ama orada Tuncay Özkan'a çok büyük bir haksızlık yapmışsın.
Tuncay, büyük bir iyi niyetle beni aradı ve uçakta kendisine söylenenleri anlattı. Ne senin belirttiğin gibi bir art niyeti ne de başka bir art düşüncesi vardı.
Sadece bir dost olarak ve bu grubun bir üst düzey yöneticisi olarak yapması gerekeni yaptı. O nedenle yazının sonuna eklediğin Tuncay'la ilgili sözleri keşke yazmasaydın, diyorum.
Ertuğrul ÖZKÖK
GÜLEN'İN KİTAPLARI
Fethullah Gülen'in kitaplarını satan Diyanet Vakfı, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Zekeriye Beyaz gibi hocaların kitaplarını neden satmıyor sorusuna cevaben ise, ‘‘Diyanet İşleri Yüksek Kurulu'nun incelemesinden geçmemiş hiçbir kitap başkanlığımız bünyesinde satılamaz, tavsiye edilemez. Öztürk ve Beyaz bugüne kadar hiçbir eseri için başkanlığımıza müracaatta bulunmamışlardır. Bu nedenle adı geçen kişilerin eserlerinin başkanlığımıza bağlı yayınevlerinde satılması mümkün değildir. İddia edildiği gibi yayınevlerimizde Fethullah Gülen'in kitapları satılmamaktadır’’ deniliyor.