Denktaş: Gül uyarınca sustum

NECMETTİN Erbakan, İstanbul'daki bir programından Ankara'ya dönüyor. Atatürk Havalimanı VIP'inde, o sırada İngiltere'den gelecek oğlunu karşılamak üzere İstanbul'a gelen Serdar Denktaş ile karşılaşıyor.

Haberin Devamı

Erbakan'ın yanında İl Başkanı Osman Yumakoğulları ile bazı partililer, Denktaş'ın yanında da KKTC'nin İstanbul Başkonsolosu bulunuyor.

Denktaş henüz, şimdiki Başbakan Ferdi Sabit Soyer hükümetinde Dışişleri Bakanı... Yani Serdar Denktaş, daha hükümetten 'düşürülmemiş'. Zaman itibarıyla geçen yılın ilk çeyreği sayılabilir.

Erbakan, hoş sohbetten sonra "Babanıza selam söyleyin" diyor Serdar Denktaş'a... Bu arada, uğurlamada bulunan SP'ye yakın bir isim, "Denktaş'ın o zaman bu petrol işini bildiği halde neden açıklamadığı" tartışmalarının bugün ortaya çıkması üzerine, Serdar Denktaş'ın, Erbakan'a şöyle dediğini aktarıyor:

"Efendim Kıbrıs açıklarında müthiş şekilde petrol rezervleri var, ben bir gün konuşmamda bunu açıkladım. Açıklar açıklamaz Dışişleri Bakanı Abdullah Gül aradı. 'Bu açıklamanız bizim stratejik plan ve projelerimize ters düşünüyor' diye ikaz edildim. Biz de bir daha böyle bir şey konuşmadık, bu uyarı üzerine..."

Haberin Devamı

Erbakan'dan şöyle bir yanıt geliyor:

"Hııımm... İşbirlikçiler."

2003'TEN BERİ BİLİNİYOR

Serdar Denktaş, 30 Ocak'ta Lefkoşa'da yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin geçtiğimiz günlerde Lübnan'la imzaladığı denizde petrol ve doğalgaz arama anlaşmasının bir benzerini 2003'te Mısır'la yaptığını anımsatmış, o zaman konuyu gündeme getirdiğinde M. Ali Talat tarafından 'gülümsenerek' bakıldığını ve ciddiye alınmadığını ileri sürmüş, Annan Planı tartışmalarının yaşandığı 2003 yılında denizde petrol ve doğalgaz arayan yabancı bir araştırma gemisinin Türk savaş gemilerince Kıbrıs açıklarından kovulduğunu söylemişti.

TÜRKİYE HAKLARINI KULLANMALI

SP'ye yakın olan 'Milli Gazete', son çıkan Petrol Kanunu'nun neredeyse tartışılmadan TBMM'den 'kabul edenler-etmeyenler, kabul edilmiştir' yöntemiyle hızlı bir şekilde geçirildiğini belirtirken, uluslararası hukuk ve deniz hukuku uzmanı Doç. Yücel Acer'in şu sözlerine de yer veriyor:

"Rumlar hem Türkiye'nin, hem de KKTC'nin haklarına tecavüz etmiştir. Rumların, yapmaya çalıştığı bu oldu bittiye asla izin vermemeli ve uluslararası hukuktan doğan haklar kullanılmalıdır."

KKTC üzerindeki oyunların en önemli parçasının ne olduğu iyice anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Adaya ABD, İngiltere ve AB'nin yoğun ilgi göstermesinin başında bu 'petrol yatakları' geliyor.

Peki Gül, o gün neden bu konunun gündeme taşınmasına kızdı ve bugün karşımıza Rum kesiminin Mısır ve Lübnan'a arama izni tartışmaları çıktı?

Sezer ve Akpınar neler konuştu

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, yedikleri yemekte sanatçı Metin Akpınar'ın, kendisine "Oyumu CHP'ye vereceğim" diye bir söz sarf etmediğini söyledi.

Köşemizde dün çıkan yazı (Biliyor musunuz) üzerine Sezer, bize şunları söyledi:

"Metin Akpınar'la, Genel Sekreterimiz Ahmet Tan ve benim Kadıköy'de yemek yediğimiz doğrudur. Ancak CHP'ye oy vermekle ilgili hiçbir şey söylemedi; aksine DSP için güzel sözler sarf etti." CHP'nin öne çıkartılması amacıyla böyle maksatlı haberler yapıldığını belirten Sezer, bir soru üzerine soldaki 'işbirliği' ile ilgili olarak, "Bazı temaslarımız var, fakat şu an hiçbir şey söylemem" dedi. "Bu Genç Parti olabilir mi?" sorusunu da "Bundan yarar umanlar, bunu kotarmak isteyenler olduğunu biliyorum. Ancak benim Cem Uzan'la hiçbir görüşmem olmadığını söylemek isterim" diye yanıtladı.

AKPINAR: SOL BİRLEŞMELİ

Kendisiyle telefonla görüştüğümüz Metin Akpınar ise şöyle konuştu.

"Ben Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu durum karşısında solda bir birleşmeden yanayım. Güçlü bir birleşme olursa içlerinde olurum. Solun birleşmesinde bir katkım olacaksa da yardımcı olurum, dedim. Ben 40 yıldır milletin sorunlarını bilen ve onların arkasında duran bir kişiyim. Bir birliktelik konusunda da herkesle konuşurum."

PTT'nin ihmali

ÇOCUKLARIMIZIN eğitimlerini yurtdışında devam ettirmeleri için gerekli işlemlere başladık. 31 Ocak olan son güne kadar tüm evrakımızı tamamladık. Ancak belgeler arasında bulunan 3 adet 'uluslararası cevap pullu zarf'ı bulamıyoruz. PTT'yi arıyoruz, ne zaman basılırsa o zaman gelecek, deniliyor. Türkiye'de bu 2.5 YTL'lik pulun basılmaması yüzünden, yurtdışına işlem yaptıramamamızı kime ne şekilde anlatacağız bilmiyoruz.

Haberin Devamı

Cengiz ERDOĞAN

Belediyelerin topladığı otopark paraları nereye harcanıyor

CHP Antalya Milletvekili Osman Özcan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya soruyor:

"Ülkemizde her gün binlerce araba trafiğe katılıyor. Bunların parkları ile ilgili hiçbir tedbir alınmadığından, caddeler-sokaklar otopark olarak kullanıldığı için geçilmez hale gelmektedir. İlgili Bakanlıklar eşgüdüm halinde soruna çare aramak yerine işi oluruna bırakmış görünüyor. 2006 yılında yürürlüğe konulan Otopark Yönetmeliği, buna en iyi örneklerden biridir.

Otopark Yönetmeliğinin 5. maddesi (Değişik:RG-22.04.2006-26147) a bendinde kullanım çeşitlerine göre otopark miktarları belirtilmiştir.

- Günümüz şartlarında, her gün binlerce arabanın trafiğe girdini düşünürsek, ilgili yönetmeliğin a bendinde belirtilen 3 daireye 1 araba park yeri ayrılması gülünç değil midir?

- İçişleri Bakanlığı’nın ilgili birimlerinin, Belediyelerin imar uygulamalarına ilişkin olarak, gerekli denetimleri yapmadığını biliyor musunuz?

- Belediyelerin, otoparkın parselinde karşılanması esasını dikkate almaksızın, otopark ihtiyacının bölgeye ait genel otoparklardan karşılanmasını sağlamaya yönelik olarak, Belediye Meclis kararı almalarına, karşılığında otopark bedeli istemelerine rağmen bölge otoparkları oluşturmamalarına ve bu nedenle yolların ve caddelerin çıkmaz sokak hale gelmesine ne diyeceksiniz?

- Bütün bu kargaşanın önlenmesi için, imar yönünden denetleme konusunun, asıl muhatabı olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na devredilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili bir çalışma başlatacak mısınız?

- Türkiye genelinde toplanan otopark paralarının, kanun ve yönetmeliklere uygun olarak harcanmadığı gözlenmektedir. Türkiye geneli olarak bir denetleme düşünülüyor mu?

Göçtük

MARMARAY projesi kapsamında mahallemiz İbrahimağa'da (Kadıköy) inşaatı devam

Haberin Devamı

eden tünel geçtiğimiz ay Başbakan Erdoğan'ın katılımıyla sözde delme işlemine başlamıştı. Başbakanımız devasa robotun elmaslarını bir kaç defa öylesine çevirmişti. Şimdi ise aradan iki ay kadar bir süre geçince robot tamamlandı, asil delme işi başladı. Bunu bugün dipten gelen seslerden anlıyoruz.

Buraya kadar her şey iyi... Son iki yıldır toz, duman, gürültüye ve değişen> trafiğe katlanıyoruz. Bu sistemin İstanbul trafiğine katkı olacağını da biliyoruz.

Bilmek istediğimiz diğer şeyler var. Yıllar önce Kumkapı'da metro tüneli inşaatında çöken oteli hatırlıyoruz. Burada bir kaç can gitmişti. Tünel

inşaatı dış etkenlere de sigortalıymış. Benim de evimin sigortası var. İyi de canlara gelebileceklerin sigortası olsa ne yazar. Evimize sadece 10 metre mesafede olan yaklaşık 25 metrelik set ve iki robot için gördüğümüz mühendislere sorular sorduk, cevap alamadık. Evlerimize uzaktan kontrol aynaları takıldı, bu sayede binalardaki çatlamaları önceden anlayabileceklermiş. Milyarların su gibi aktığı bu sistemi yüklenen firmaların yetkilileri mahalle halkına bir açıklama yapamaz mıydı acaba?

Haberin Devamı

Kamil YAVUZ/Gazeteci, karikatür çizeri

VE GÖÇÜK MEYDANA GELDİ

NOT: Okurumuzun bizi daha önce de uyarmıştı... Nitekim Anadolu Ajansı bu konudaki gelişmeleri dün haberleştirdi. 'İbrahimağa Mahallesi'nde Marmaray projesi kapsamında Atatürk ve Yavuz tünellerinin kazı çalışmaları sırasında Gül Sokak üzerindeki Şahin Apartmanı'nın garajında, gece göçük meydana geldi" dedi.

Göçük nedeniyle paniğe kapılan apartman sakinleri, binayı tahliye ederek geceyi komşularının ve yakınlarının yanında geçirmiş. Polis sokağa girişe izin vermemiş. Tünellerin kazısını gerçekleştiren yüklenici firma yetkililerinden jeoloji mühendisi Sinan Biberoğlu, tünel çalışmasının yapıldığı yerde bulunan apartmanın yanında, eskiden kullanılan yaklaşık 20 metre derinliğinde su kuyusunun zamanla atık maddelerle dolduğunu, tünellerin kazı çalışması sırasında da boşaldığını bildirmiş. Biberoğlu, herhangi bir göçüğün söz konusu olmadığını, bu su kuyusunun ne proje çalışmasına ne de apartmana herhangi bir zararının bulunmadığını belirtmiş. Binada herhangi bir hasar veya statik olarak bir sıkıntı söz konusu değilmiş. Bakalım pazartesi günü ne olacak, oturanlar dairelerine girebilecek mi?

Erzurum Valiliği'ne helikopter tahsis etmeyi düşünüyor musunuz

ANTALYA Milletvekili Feridun F. Baloğlu, Erzurum Tekman ilçesine bağlı Karlıca köyünde son iki hafta içerisinde 4 çocuğun üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hayatlarını kaybettikleri belirterek, Sağlık Bakanı ve Erzurum Milletvekili Prof. Recep Akdağ'a sorular yöneltiyor:

"Tekman'da tam donanımlı bir devlet hastanesinin bulunmadığı, sağlık ocağında uzman hekim görevlendirilmediğine ilişkin bilgiler doğru mudur?

Bakanlığınız, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırıldığını bir çok kez iddialı açıklamalarla ortaya koymasına rağmen, yaşadığımız bu çağda çocukların tedavi edilebilir hastalıklardan ölmeleri karşısında ne tür bir açıklama yapacaksınız?

Erzurum’un Tekman İlçesi’nde ve sağlık olanaklarından yeterince yararlanamayan diğer ilçelerinde kapsamlı bir sağlık yatırımı başlatacak mısınız?

Sağlık kurumlarındaki doktor ve yardımcı sağlık personeli sayısını yükseltecek misiniz?

Doğa zorlukları ve olağanüstü salgın durumlarında kullanılmak üzere Erzurum Valiliği’ne bir hava ulaşım aracı (helikopter) tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?"

Milletvekili Baloğlu, yine bakan Akdağ'a Erzurum’la ilgili şu soruları yöneltiyor:

"Erzurum ilimizin hangi ilçelerinde tam donanımlı devlet hastaneleri bulunmaktadır?

Bu sağlık kuruluşlarında görevli olması gereken sağlık personelinin kaçı şuanda görev başındadır?

Kadro eksikliğinin, yeterli sağlık çalışanı ve doktor bulunmamasının nedenini açıklar mısınız?

Erzurum’un tabiat koşulları ve özelikleri dikkate alınarak yeni sağlık kurumlarını oluşturacak bir projeniz var mıdır?"

AKP, deprem tehlikesini; bilimi ve bilim insanlarını yok sayıyor

21 Mart 2000 tarihinde Başbakanlık genelgesiyle kurulan Ulusal Deprem konseyi, yine bir başka başbakanlık genelgesiyle 6 Ocak 2007’de lağvedildi. Ulusal Deprem Konseyi’ni lağveden genelge konsey üyelerinden ve kamuoyundan saklandı. Başbakanlığın bu tasarrufuyla ilgili bilgiler ancak dün basına ve kamuoyuna yansıdı. Ne konsey üyelerine ne de kamuoyuna konseyin ortadan kaldırılmasıyla ilgili gerekçelerle ilgili açıklama yapılmadı.

Ulusal Deprem Konseyi, 1999 depremlerinden sonra ihtiyaca dayanarak kurulmuştu. Kuruluş amacı; ‘başta deprem bölgeleri olmak üzere vatandaşlarımızın kaygı, telaş ve gelecek korkusu içine düşmelerine yol açacak değerlendirmelerin önüne geçmek, deprem ve depreme karşı alınacak tedbirlerle ilgili olarak kamuoyunu bilimsel ölçüler çerçevesinde bilgilendirmek, kamuoyunun bilime ve bilim insanlarına duyduğu güveni sarmamak’ olarak tespit edilmişti. Konsey üyeleri de üniversite çevrelerinden saygın ve konusunda uzman bilim insanları arasından seçilmişti.

1999 yılında meydana gelen ve ciddi boyutlarda can ve mal kaybına yol açan depremlerden sonra kurulan Ulusal Deprem Konseyi şimdi ne oldu da lağvedildi? Yok edilen Ulusal Deprem Konseyi yerine hangi kurum ya da organ görevlendirildi?

Bu soruların yanıtı bir taraftan deprem ve depreme karşı alınacak önlemlerle ilgili şimdiye kadar yapılanları sorgulama şansı doğururken bir taraftan da AKP Hükümetinin bilime, bilim insanlarına yaklaşımını anlamamızı sağlamaktadır.

AKP Hükümeti bu kararıyla yakınlaşan deprem tehlikesine ve insan hayatına verdiği önemi göstermektedir. Türkiye gibi topraklarının neredeyse tamamına yakını deprem kuşağında yer alan bir ülkede bilimsel ölçütlere göre çalışan, hurafelere, bilimdışı söylentilere, paniğe ve korkuya yol açan açıklamalara kararlılıkla karşı çıkan, deprem ve alınacak önlemlerle ilgili öğretici, yol gösterici çalışmalarda bulunan ve bunları kamuoyuyla paylaşan bir kurul lağvedilmiştir. AKP Hükümeti bu konuda kamuoyunu ikna etmek ve şu sorulara yanıt vermek zorundadır: Ulusal Deprem Konseyi’ni ortadan kaldırdığınıza göre, deprem tehlike olmaktan çıkmış mıdır? Bu girişim, Ulusal Deprem Konseyi’ni bünyesi içinde bulunduran TÜBİTAK’a karşı mı yapılmıştır? Bu karar Deprem Şurası kararlarını hiçe saymak değil midir? Depreme karşı bilimi dışlamak, hurafelere yol vermek anlamına gelmez mi?

Şimdiye kadar, hukuki, yasal, idari, eğitsel, iktisadi hiçbir düzenleme yapmayan, adım atmayan, toplumsal hayatı yakınlaşmakta olan tehlikeye göre organize etmeyen, ihtiyacı karşılayacak kayda değer bir önlem almayan AKP Hükümetinin, kamuoyuna yansıyan ilk ciddi adımı Ulusal Deprem Konseyi’ni lağvetmek olmuştur ki, bu karar ülkemizde insan hayatının ne kadar önemsendiğini göstermektedir. AKP hükümeti bilim insanlarını devre dışı bırakarak vatandaşlarımızı korkularıyla baş başa bırakmıştır.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

70 oy farkla kazandım

KARTAL CHP İlçe Başkanlığı'na seçilen Yüksel Çiftçi'den:

"26 Ocak 2007 tarihli yazınızda CHP Kartal ilçe örgütünün olağanüstü kongresine değinmişsiniz. Bundan cesaret alarak kongre sonuçlarını sizinle paylaşmak istiyorum. 354 delegenin oy kullandığı kongerede şahsım ve yönetimim 212 oy alırken, rakibim Hilal Dokuzcan ve yönetimi 142 oy aldı, 31 yaşında, örgütümün bana sahip çıkması; üstelik 70 oy farkla bu desteğin gerçekleşmesi beni çok onurlandırdı."

Yazarın Tüm Yazıları