Paylaş
Deniztemiz Derneği, TEMA örneğini denizlerde uyguluyor
Marmara ‘ölü deniz’e dönüşüyor.
“Deniz kirliliği, Türkiye’nin 25 sorunu arasında bile değil” diye konuşuyor Deniztemiz Derneği Başkanı Tezcan M. Yaramancı, artık Göcek’ten sonra Karadeniz ve Marmara’ya yöneleceklerini söylüyor.
Rahmi Koç ve bir grup deniz sevdalısının kurduğu 16 yıllık bir örgüt olan Turmepa, TEMA’nın çevre yapılandırmasına benzer bir örgütlenme modeliyle denizlerimizin korumacılığına başlıyor.
Yaramancı, deniz kirliliğine karşı kamuoyunun dikkatini çekmek üzere yeni projeler hazırladıklarını ve gündemde daha etkin olmak istediklerini söylüyor. Çarpıcı sözler ediyor:
“İstanbul denizini yitiriyor, Marmara’da 12’ye 5 kaldı. Marmara’da oksijen değeri yer yer sıfıra yaklaşıyor. Doğu Marmara’nın dibi (Erdek-Şarköy hattı) organik çamurla kaplandı. Marmara’nın ekonomik değeri olan 124 balık türü son 40 yılda yok oldu. Halbuki 46 bin kişi geçimini balıkçılıktan sağlıyor. Yılda ortalama 500 bin ton balık avlanarak yaklaşık 900 milyon TL’lik bir ekonomik değer yaratılıyor. Artık bu da elimizden gidecek.”
İstanbul’da balık lokantaları artık kebapçılara ciddi rakip oldu. Neden mi; açığı ithal balıkla karşılanıyor. Yerli diye sunulan balıkların neredeyse yarısı ithal balıklardan oluşturuyor. Çok acı bir durumdur bu.
Marmara’nın talihsizliğinin Tuna ve Dinyeper ve Dinyester nehirlerinden gelen kirlilikler olduğunu bildiren Yaramancı, projelerini şöyle özetliyor:
“Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüğü ‘Sınırsız Mavi’ projesiyle deniz kirliliği konusunda eğittiğim 5 milyon öğrenci sayısını bu yıl 6.5 milyona çıkaracağız. (Yapı Kredi’nin katkılarıyla) Binlerce vatandaşımızı da eğittik; bunlar arasında imamlar ve mahkûmlar da bulunuyor. Geniş halk kitleleri ile daha çok buluşacağız artık. Yani ‘Elitler kulübü’ olmayacağız, turistik yörelerdeki yatlara hizmet veren bir örgüt algısını aşacağız.
Göcek’in nasıl kontrol altında tutulduğunu, Saros’un nasıl koruma altına alındığını anlatırken bir bilgi daha veriyor: 2011’de Fethiye ve Samsun dışında Datça, Antalya, Zonguldak, Mersin, Bodrum, Dalaman, Dalyan, Mersin, İskenderun gibi kıyı kentlerinde Turmepa şubelerini açıyoruz.”
Çözüm mü? Denize karşı duyarlı olalım... Halkımız artık, denizi kirleten kurumları ve unsurları ilgililere lütfen ihbar etsin.
Katı atık korkutuyor
HÜRRİYET’te 8 Şubat’ta bir haber çıktı... Kayseri kökenli, eski İSKİ müteahhidi Ömer Salman, evsel ve endüstriyel atıkların bertaraf edilmesi ve elektrik üretilmesiyle ilgili Çorlu’ya bir tesis kuracağını söylüyor. Salman, İstanbul’un çöpünü işleyen Kemerburgaz’daki tesisin de yapımcısı...
Çorlu kentine kuş uçuşu 1.5 km uzaklıkta Karatepe bölgesinde, ayçiçek ve buğday tarlalarının ortasına üç-dört hurda makine getirilmiş, hafriyat makineleri de var... Demek ki temel atılma sürecine girilmiş.
Böyle bir tesisinin yapımına kim izin verir?
Tekirdağ Çevre Müdürlüğü niye bir açıklama yapmaz? Çorlu Belediyesi kentin dibindeki bir katı atık tesisinin hangi sorunlara yol açtığını Kemerburgaz’a gidip öğrenebilir. ÇED raporu alınmaz mı böyle tesisler için...
Tekirdağ İl Genel Meclisi Başkanı Başkanı Münir Karaevli olayı bir gazeteciden öğreniyor ve o da “Konuyu meclis üyeleriyle görüşüp konunun takibini yapacağım” demek zorunda kalıyor.
Çorlu Kent Konseyi’nin haberi yok. STÖ’lerin de hiç haberi yok. Niye halktan kaçırılıyor bu projeler? Ayıp bir şey mi?
Bu tesisin yer altına neler sızdıracağı, bacasından ne çıkacağı bilinmiyor mu hiç!..
EPDK bu tür lisanslar verirken, çevresel etkilerinin ne olacağını hesaplaması gerekmez mi?
İktidarın, yurtdışındaki Türklere oy kullandırma niyeti var mıdır
CHP Parti Meclisi üyesi Ercan Karakaş “AKP’nin, Avrupa’da oy kullandırma niyeti var mıdır” diye soruyor. Karakaş’ı dinliyoruz:
“1995 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile genel seçimlere katılmak yurtdışındaki yurttaşlarımız için de bir anayasal hak haline gelmişti. Bu hakkın kullanılması için gerekli olan yasal düzenleme de yapıldığına göre ortada bir mesele kalmamış olması gerekir.”
Şimdi atılması gereken adım, başta AB ülkeleri olmak üzere yurttaşlarımızın yaşadığı ülkelerdeki temsilciliklerimize sandık konulması için hazırlıkları tamamlamak olmalıdır.
Yasanın öngördüğü şekilde, Dışişleri ile YSK’nın bu düzenlemeyi şimdiye kadar halletmiş olmaları gerekirdi. Ancak bu çalışmaların yapılmadığı anlaşılıyor. Hükümet bu tutumuyla yurtdışında yaşayan 2 milyonun üzerindeki seçmenin anayasal hakkını yok saymaktadır.
Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünün 50. yılında, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın, Anayasa hükmüne rağmen halen seçim haklarından yoksun bırakılmaları kabul edilemez. Hükümeti görevini yapmaya çağırıyoruz.
Yerli tohum yasak!
ÇEVRECİ-yazar Ümit Bora yine feryat ediyor:
ÜLKEMİZDE yerli tohumun alım-satımı yasak, biliyor musunuz.
Kendi ülkemizde ‘yabancı mallarına’ kul-köle yapıyorlar, başka izahı var mı?
Uluslararası tekeller ülkeleri zayıf düşürmek ve ithal mal almasını sağlamak için ilk olarak o ülkenin tarım ve hayvancılığını bitiriyorlar.
Yunanistan devleti resmi makamları ülkenin yerli tohumunu teşvik edip desteklerken, bizim ülkemizde niye yasakladılar?”
Nişasta bazlı şeker haberlerinin insan sağlığına ne kadar zararlı olduğu haberleri hiç okunmuyor mu?
Biliyor musunuz
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden geçen 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım Planı’nda Galatasaray Lisesi’nin arkasındaki yüksek duvarın, geçtiğimiz günlerde onaylanan 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım Planı’nda yıkılarak yerine beton duvar yapılmasının öngörülmesinin Galatasaray camiasının tepkisine neden olduğunu, plana onay veren İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun Başkanı Prof. Dr. Mete Tapan’ın, “Biz parsel ölçeğinde bu kadar dikkatli bakamıyoruz. Kurul böyle bir şeye hiçbir zaman izin vermeyecektir. Galatasaraylılar müsterih olsun” dediğini...
Paylaş