Paylaş
Sanki futbol maçını ya da mahalle kavgasını idare ediyorlar. İşin ciddiyeti işte böyle böyle sulandırılarak yok ediliyor.
Kutlama yasaklarının hiçbir makul ve haklı gerekçesi yok. Uygar bir ülkede isteyen istediğini kutlar. Cumhuriyet de kutlanır, Nevroz da, Kutlu Doğum da,
1 Mayıs da... Ama bunun karşısında ‘Kutlamayı engellemek kimsenin haddi değil’ demek de pek etkili politika değil. Bu konuları artık ciddi düşünmeli ve ortak akılla çözümler üretmeliyiz. Vakayı sakız reklamı seviyesinde konumlamaya kimsenin hakkı olmamalı.
Cumhuriyet 1923’te ilan edildiğinde çok ciddi toplumsal muhalefetle karşılaşmadı. Tepkiler rejimin adından ziyade kurduğu düzenin niteliği ve tercihleri ile ilgiliydi.
O günden itibaren cumhuriyeti kuran kişi ve gruplar arasında onarılmaz bir savaş başladı. Kürtler ve İslamcılar yönetici elitleri 1920-1922 dönemi anayasa uzlaşmasına aykırı davranmakla suçladı. Çıkan ayaklanma ve isyanlar kimi zaman hukuk kimi zaman fiili müdahale ile bastırıldı.
Her psikoanalitik bastırmada olduğu gibi bu bastırma da ‘bastırılanın geri dönüşüyle’ sonuçlandı.
70’lerin sol praksisi, 12 Eylül rejimiyle Kürt ve İslamcı siyasetlere ilham kaynağı oldu. Kürt ve İslamcı siyasetler içinde geliştikleri 12 Eylül rejimini ele geçirdiler.
Sandılar ki ele geçirdikleri şey, 90 yıldır kavga ettikleri cumhuriyetti. Şimdi deniyor ki ‘İlkokulda din öğrenimi haktır. Anadilde eğitim haktır. İmam hatipliler asker olabilsin. Liseli kız evlenebilsin. Başörtülü memuriyet olsun’.
Bu hakları talep eden kesimler her şeyin sorumlusunu Cumhuriyet olarak gördükleri için kutlamaları da içlerine sindirmiyorlar.
İktidarda onlar var: İslamcılar hukuki iktidar, İslamcılar ve Kürtler fiili iktidar durumunda. O nedenle cumhuriyet kutlamalarını yasaklamak istiyorlar.
Bu bir kin ve hınçın ifadesidir. Bu kin ve hınç herkesten önce İslamcıları ve Kürtleri bitireceğe benziyor. İslamcılar ve Kürtler şikâyet ettikleri yasakçı tavrı şimdi kendileri gösteriyor. İslamcılar seküler modernleşmeyi, Kürtler ise ulusçuluk anlayışını cumhuriyetle özdeşleştirdikleri için yasakçılığı meşru görüyorlar. Beğenilsin, beğenilmesin, eksiklerine rağmen cumhuriyet bu topraklar için mutlak bir devrimci ilerlemedir. Her ilerlemede olduğu gibi bu ilerleme de toplumsal gelişime karşı kesimler tarafından yerden yere vurulur ve yasaklanır. Bunun için bahane bulmak hep kolaydır.
Şu an yaşanan süreç birebir budur. Ne bir eksik ne bir fazla!...
Dr. Serdar TAŞÇI
New York’tan bir imar modeli
Bakın rant nasıl bölüştürülüyor
BİR aydır New York, Brooklyn`deyiz. East River kenarında Williamsburg denilen semtteyiz. Bitişiğimize yeni bir blok inşaatına başlandı. O da 37 kat olacak. Genellikle eski binalar 4 katlı, şimdi yüksek kat veriliyor ama bir şartla... Ya yapacağınız bina veya binaların toplam daire tutarının % 20 kadarını veya yanına ek bir bina yaparak, o miktar kadar daireyi devlete bağışlıyorsunuz. Devlet de bu daireleri, yani sitenin % 20’si tutarındaki daireleri “Low income housing” olarak geliri çok düşük olan ailelere çok düşük fiyatla kiraya veriyor. Bu şekilde bu evlere yerleşen aileler ölene kadar bu evlerde oturabiliyor, başkasına devredemiyorlar; çocuklarına da kiraya devam hakkı verilmiyor. Bu sistem burada imarı değiştirilip daha fazla kat verilen bütün binalarda ve sitelerde uygulanıyor. Yani imar rantı bir kişinin cebine girmiyor, bölüştürülüyor.Acaba bizde de bu yola gidilse de, birdenbire plan değişikliği ile büyük bir hampaya sahiplenenler, bunun hiç olmazsa % 20’sini devlete verseler ve bundan da çok fakir aileler hiç olmazsa ömürlerinin son demlerinde, devlete çok az bir kira ödeyerek buralarda hayatlarına devam etseler fena mı olur?
Not: Acaba politikacılarımız, belediye yöneticilerimiz ve devletimizi yönetmeye soyunmuş kişiler bu hususta ne düşünürler merak ediyorum.
Doğan VOLKAN
Parayla askerlik yapanlar rahat, huzurlu olsunlar!..
ANKARA’dan Suat Onur (71) dün köşemizde yer alan 77 yaşındaki dedenin yazısı için duygularını aktarıyor (Özetlenmiş hali):
“Ben çok üzüldüm. Birçok şehidin ana-babası ve yakınları da okumuşlardır. Evet emirler doğrultusunda çalışan bu pilot evladımız şehit olmamış. Ancak 18 yıl evinden uzak, çocuklarından uzak her zaman ölebilirim şehit olabilirim diye bu vatan için çalışmış, çalışmamın da mükafatını bu yazının içeriğinde acı şekilde görmekteyiz. Biz bu vatan evlatlarının hakkını nasıl öderiz? Bizlerin bunlara karşı ödemek istediğimiz şükran borcunun sınırı yok ve de hiç ödeyemeyiz. Sakat kalan evlatlarımıza nasıl hakkınızı helal edin deriz. Milletvekillerimize bir önerim var; bu vatan evlatları ile savaşsınlar, bu yerlerde vatan evlatları ile bir gün kalsınlar, ne olduğunu öğrensinler. Bu uzun yazım belki askerlik görevlerini bedel ödeyerek yapan sevgili vatandaşlarımızı üzecektir. Şehit ve gazi olmadıkları için de rahat olsunlar. Not: Yazımda bir suç unsuru yoktur sanırım.”
Biliyor musunuz
PROF. Dr. Erdal İnönü’nün ölümünün 5’inci yılında 3 Kasım Cumartesi günü 14.00-17.30 arasında Esentepe’deki Dedeman Oteli’nde TÜSES’in bir programıyla anılacağını, ‘SHP’nin Kürt Açılımından Bugüne Kürt Sorunu ve Çözüm Arayışları’ panelinin konuşmacılarının Burhan Şenatalar (Başkan), Alaattin Yüksel, Büşra Ersanlı, Fikri Sağlar ve Sırrı Sakık olduğunu... ? CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar’ın Antalya’da Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için getirilen kısıtlamalara tepki göstererek, “Atatürk Anıtı’na çelengimizi de koyacağız, Cumhuriyet Bayramımızı da alanlarda inançla kutlayacağız. Ama Vali’nin resepsiyonuna katılmayacağım” dediğini...
GÜNÜN SÖZÜ
”Sözlerinizdeki hiddeti anlıyorum ama sözlerinizi anlamıyorum!”
(SHAKESPEARE)
Paylaş