ÇAYYOLU’nda oturuyorum ve okulumun Maltepe’de olması sebebiyle dolmuş kullanıyorum. Pahalılığa, uzun yola sıkışık trafiğe bir kaç sene önce ‘çök-kalk’ talimleri eklendi. Polisten kaçmak, ceza yememek için kontrol noktalarında ayaktaki yolcuların çöktürülüp görünmelerinin engellenmesi -tabi görmüyor, bilmiyor mu polis o ayrı mesele.
Bu olay, bu rezalet aslında kentlerimizin, insanlarımızın, başta sanırım Ankara’nın, mahkûm edildiği sistemi gözler önüne seriyor. Özellikle sabah ve iş çıkış saatlerinde yaşanan bu durumda dolmuşçuları suçlayamıyorum. Çünkü, insanlar o saatte bir an önce evlerine gitmek istiyorlar ve kimse onları zorla ayakta bindirmiyor. Polisin, sanki ulaşım araçları çok gelişmiş ve bol sayıda dolmuş varmış gibi yaptığı bu ceza uygulamalarınınsa tek bir amacı var gibi: ‘Açık veren bütçeye destek olmak’. Ah bi fırsat olsa da o ‘çök-kalk’ sırasında yaşanan rezil manzarayı fotoğraflayıp gönderebilsem. Hele bu sırada yolcularda ve şoförlerde yaşanan gerilimin tarifi yok. Belinden, bacaklarından rahatsız (mesela ben yeni fıtık ameliyatı geçiren biri olarak katlanıyorum bunlara) insanların düştüğü içler acısı hâl sinir bozuyor. Polisle adeta saklambaç oynayan şoförlerin yola verdikleri dikkatin dağılması da tehlikelere neden oluyor. Metro yapımı hızlanırsa dolmuş, özel otobüs gibi kent içi ulaşım için çağdışı sayılabilecek araçlar ortadan kalkar... Anıl POYRAZ
Çöp dağı
2000 yılından bu yana Cinnah caddesine açılan bir sokağı olan Enis Behiç Koryürek Sokak’ta oturmaktayız. Evimiz apartmanın 1. katında olduğu için ne yazık ki yolda ne oluyor ne bitiyor tanık oluyoruz. Özellikle yaz mevsiminde balkonumuzda otururken tanık olmak zorunda kaldıklarımız inanın bizi evimizden soğuttu. Bağlı olduğumuz Çankaya Belediyesi’nin zabıta görevlilerini defalarca aradığım halde sokağa gelişi-güzel zamanlarda, poşetli, poşetsiz atılan çöplerden çevre apartmanları sorumlu tutarak ceza kesmedikleri ya da uyarmadıkları için (çünkü şikayetler umurlarında değil) bizar olmuş durumdayız. Bu durum hem görsel açıdan, hem de sağlık açısından asla izin verilmemesi gereken bir durumken ne yazık ki belediyenin hiçbir yaptırım kullanmaması sonucu tam 10 yıldır sinir harbi yaşamaktayız. Duyarlı vatandaşlar olarak bazı konularda harekete geçmemiz gerektiğini biliyor ve bu doğrultuda davranıyoruz; yani, zabıtayı arayıp şikayette bulunuyoruz, size yazıyoruz, komşularımızı uyarıyoruz ancak daha ne yapmalıyız ve ne kadarı bizim sorumluluğumuz? Yetkililer ne zaman devreye girip görevlerini layıkıyla yapacaklar? Seçtiğimiz yerel yönetimlerle ancak bu kadarına mı layığız, yoksa buna müstahak mıyız? Şükran AKSOY
Aklımızı satın alamazsınız
SAYIN Başbakan... Çok yaralıyorsunuz kalbimizi. Kin ve nefret tohumları ekiyorsunuz. Kuruluş tarihimize imza atmiş saygı değer büyük devlet adamı sayın İsmet İnönü’ye haksız bir ithamda bulunmanız sizin suçluluk ve devlet adamı olmama duygusu etkisi altında olduğunuzu göstermektedir. Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermiş İnönü gibi bir şahsi ayaklar altına almanız ve Hitler’e benzetmenizin altında gündem değiştirme amacınız yatmaktadır, ama şunu sakin unutmayınız Atatürk dahil tüm kurtuluş mücadelesi vermiş büyük şahsiyetlere ithamlarda bulundunuz. Bizler ise size seçim zamanı geldiğinde sandıkta demokratik oyumuzu atacağız. Unutmayınız hukuk demokrasinin temel sütunudur. Herşeyimizi elimizden alabilirsiniz, ama aklımızı asla. Sizi yönlendiren danışmanlarınıza bol şanslar dileriz. Alişan ÇOLAK