'Coğrafi işaret'in ne olduğunu öğrenmek istiyor musunuz?

ANTALYA Ticaret Borsası’nın bir çocuğu var: 8 yaşında...

Haberin Devamı

Bu çocuğun adı Yöresel Ürünler Fuarı; YÖREX.

Bu çocuktan 20 yaşındaki bir delikanlının hızını, dinamikliğini beklemek mümkün değil. Ama bu çocuk gayretli, dersini çalışıyor. Antalya Ticaret Borsası’nın TOBB’un desteğiyle sürdürdüğü bu fuar, butik üretim yapan konvansiyonel tarımdan uzak, yani üreticilerin buluştuğu bir ‘arena’... 2018 yılında Fransa’da yapılacak dünyanın en büyük ikinci gıda fuarında rüştünü ispatlayacak.

TOBB’un, YÖREX markasıyla bu fuarın Fransa’da yer alması için görüşmeleri sürdürdüğünü öğrendik.

71 ilden 200’ü özel girişimci, 16 kalkınma ajansı, oda ve borsalar, yerel yönetimler, kooperatifler ve belediyeler, il ve ilçelerinde ünlenmiş, gerek yerel pazarda gerek ulusal pazarda yer etmiş yöresel ürünlerini bu fuarda tüketicilerle birebir buluşturuyor. Evet, bu fuarda son günlerde kim bunlar dediğimiz aracılar var ya... Onlar bu fuarda yok. Kitle turizminin başkenti Antalya parayı hep taşa, toprağa, çimentoya, demire yatırdı. Gelin görün ki, dünya değişiyor. Değişimde diplomasi en önemli araç. Diplomasinin göbeğinde ekonomi, enerji var. Türkiye jeopolitik hataların bedelini şimdi ödüyor.

En büyük darbe turizmde görüldü. Oysa Antalya, turizm kadar tarımın da başkenti; yıllık 6 milyon ton sebze-meyve ihtiyacını karşılıyor. Yani Türkiye’yi doyuruyor; bu da karda kışta Türkiye’nin ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ı demek...

206 COĞRAFİ ÜRÜN
YÖREX üretici ile tüketiciyi buluşturuyor ama fuarda güçlü olmanın bir anahtarı var; coğrafi işaret... Coğrafi işareti olan kendinden emin, çünkü bir ürün coğrafi işaretliyse yüzde 25 yüksek fiyattan alıcı bulabiliyor. Peki nedir bu coğrafi işaretinin hikmeti sebebi... Tüketiciyi ve üreticiyi ‘sahtekârlıklara’ karşı korumak. Türkiye’de şu an 206 ürün coğrafi işareti tescili aldı. Bu tescili Türk Patent ve Marka Kurumu veriyor. Kurum Başkanı Prof. Dr. Habib Asan son yıllarda attıkları adımlarla bugüne kadar KHK ile korunan coğrafi işaret koruma sistemi bir yasaya sahip olduklarını belirtti.

BAKLAVA, KAYISI, İNCİR
Fuarın açış konuşmalarında en dikkati çeken olay; YÖREX’in mimarı olan Ali Candır’ın fuarı uluslararası arenaya taşıma konusundaki çabasına aralarında iki bakanın da bulunduğu konuşmacıların destek sözü vermesi. Çandar yürüttüğü çabalar nedeniyle teşekkür yağmuruna tutuldu. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin 206 ürününden üçünün (Antep baklavası, Malatya kayısısı, Aydın inciri) AB’de de coğrafi işaret tescil koruması aldığını, dokuzunun da (Kayseri pastırması, sucuğu, mantısı; Taşköprü sarımsağı, Bayramiç beyazı (nektarin), Aydın kestanesi, İnegöl köftesi, Afyon sucuğu ve pastırması) başvurduğunu bildirdi.

YÖREX’in paydaş kurumlarından olan ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin “Avrupa’da artık birçok bölge % 100 bölge ürünü ve %100 ekolojik-biyolojik ürün konseptlerine geçmektedir. Kırsal yörelerimizin birçoğu da bu modeli kullanabilir” dedi.

Evet, Türkiye coğrafi işaretleme konusunda 22 yıldır uğraşıyor ama çok sevinmeyelim. El kadar Yunanistan’ın 104 ürününün coğrafi işareti var. Örneğin, şarap ve alkollü içecekler dışında tarım ve gıda ürünlerinde İtalya (293 ürün coğrafi işaretten 7 milyar Euro kazanıyor) Fransa (242 ürün, 6 milyar Euro), Almanya (89 ürün, 4 milyar Euro)...


KAHVALTININ KRALLARI: ERZİNCAN TULUMU, EZİNE PEYNİRİ
FUARIN ilginç bir sloganı var: ‘Sizin oraların nesi meşhur?’

Antalya Ticaret Borsası YÖREX danışmanı Dr. Rana Demirer “Coğrafi işaretlemenin başarısının temelinde, üreticilerin ürünün kalitesini korumaya yönelik birlikte güç olması yatıyor. Avrupa’da üretici yöresel ürünlerinin sahteciliğe karşı korunması için bir koruma talebinde bulundu; bu da coğrafi işaret sistemini bir yönetişim şekli olarak AB’nin gıda politikaları arasına soktu. Bir üretici, tescil şartnamesine uymazsa yönetişim zincirinden çıkarılıyor” diyor.

Demirer, uyarıyor: “Bu sistem Avrupa’da tabandan başladı, Türkiye’de ise tavandan... Tavandaki kurumlar, yönetişim sisteminin uygulamasında derslerini çalışmıyor; o yüzden de sistem işlemiyor.”

Bir örnek verelim. Ezine peyniri, Türk damak tadındaki ünü Kazdağlarının eteklerinde beslenen hayvanların (keçi, koyun, inek) sütünden elde edilmesidir. Yörede yediğiniz Ezine peyniri ile İstanbul veya Antalya’da yediğiniz peynir aynı lezzeti taşımıyor. Siz Bursa’dan süt alıp Ezine peyniri derseniz olmuyor.” (Türkiye’de kahvaltıda Erzincan tulumu ile Ezine peyniri tüketiliyor.)

Gazeteci Meliha Okur, bu konudaki tartışmalara bir model öneriyor; “Ürünlerin raf ömrünü uzatma adına yapılan her şey, nerede o eski tatlar sözünü tekrarlatıyor. Bu nedenle yerinde üretim, mümkünse yerinde tüketim, yani lokal üretim, küresel tüketim” diyor.

ATB Başkanı Ali Çandır, coğrafi işaretlemeyi yerel kalkınmanın en önemli anahtarı olarak görüyor.

“Bize dayatılanı değil, bizim olanı tüketelim; böylece Helga’ya, Hans’a iş olacağımıza Ayşe’ye, Mehmet’e iş olalım” diyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, o kadar işi gücü arasında Antalya’daki etkinlikleri ihmal etmiyor. YÖREX’in uluslararası boyuta taşınması için elinden geleni yapacağı” sözünü verirken, dün gece Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın ödül törenine katılamayacağını, çünkü Katar Başbakanı’nın yemeğine katılacağını bildirdi. Ne kadar sevildiğini de alkışlar gösterdi.

Kalkınma Bakanı Lütfü Elvan, Türkiye’nin en önemli saklı güçlerinden birinin yöresel olduğunu vurgularken, “Bir ürün kendi ülkesinde yaygınlaşmadan küresel ölçekte marka haline gelemez” vurgulamasını yaptı.


BİLİYOR MUSUNUZ?
KİLLİGİL PARK VE ANITI AÇILIYOR
NURİ Killigil Parkı ve Anıtı’nın yarın 11.00’de Sütlüce’de (AKP İl Binası karşısı) yapılacak törenle açılacağını, öncesinde 10.00’da Nuri Killigil’in Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabri başında Kuran okunacağını...


Haberin Devamı

HAFRİYAT YOLSUZLUĞUNUN ARDINDAKİ GERÇEKLER (2)
İSTANBUL’da inşaat sektörünün hızla geliştiği son yıllarda hafriyat toprağına yer bulunması yüksek cazibeli rantından dolayı büyük bir soruna dönüştürülmüştü. Söz konusu ranttan daha fazla pay alabilmek amacıyla “bürokrat-siyasetçi ve işadamı” birliğinde rant çeteleri oluşmuştu. Yetki gasplarıyla yapay sorunlar yaratılmıştı. Hafriyat ihalelerinin verimli, hızlı ve şaibesiz gerçekleşebilmesi için de hem rant çeteleri hem de bürokratik mafya ile etkili mücadele edilmişti. Dönemin Orman Bakanı Osman Pepe’de tam destek vermişti.      

Haberin Devamı

İnşaat sektörünün eroini olarak adlandırdığımız hafriyattan beslenen rant çeteleri hafriyat ihalelerini engelleme gayretleriyle yetinmemişlerdi. Yalan ve iftiralarıyla da büyük bir karalama kampanyası başlatmışlardı. Faruk Çebi’nin görevden alınması, hafriyat ihalelerinin durdurulması ve hafriyat işlerinin doğrudan kendilerine verebilecek ‘ihalesiz sistemlerin’ oluşturulması için değişik kılığa bürünerek her yolu denemişlerdi. Rollerini de çok iyi oynayarak “siyasi otoriteyi” de yanıltmışlardı.

2007 yılında Osman Pepe’nin yerine getirilen Veysel Eroğlu 5 yıl süreyle gerçekleştirilen çalışmalar ile rant çetelerine karşı verilen mücadele hakkında Çebi’nin ısrarla brifing verme talebini ret etmişti. Bakanlığının 20. gününde de Çebi’yi görevden almıştı.

Haberin Devamı

Çebi de hafriyat ihaleleri dâhil İstanbul’daki tüm çalışmalarının incelenmesi için resmi yazıyla müfettiş talebinde bulunmuş, görevlendirilen müfettişler tarafından da yasal olmayan hiçbir olaya rastlanılmamıştı. Diğer yandan, atama kararnamelerini iptal eden yargı kararları da İstanbul’da Çebi’nin başarısını ve hatasız çalıştığını teyit etmişti. 

Görev değişikliğinden hemen sonra hafriyat ihaleleri tamamen durdurulmuştu. Hafriyat rantından dolayı yaşanan sorunlarda orman teşkilatının çalışanları yerine yıllardır mücadele edilen kişi ve kurumlar muhatap alınmıştı. Gerçekleştirilmesine onay verilmeyen ihalelerden dolayı milyonlarca lira “Kamu Zararına” neden olunduğu, tekrar zarar edilen eski yıllara geri dönüldüğü ve ranta dayalı kaçak hafriyatta da olağanüstü artış yaşandığı resmi raporlarla tespit edilmişti.

Haberin Devamı

Brifing yoluyla anlatılmasına izin verilmeyen tüm gerçekler Ağustos-2008 tarihli raporla makama sunulmuştu. Söz konusu raporda da belirtildiği gibi ranta dayalı kaçak hafriyatın oluşturduğu çevre bozukluklarıyla sel ve su baskınlarına alenen davetiye çıkarılmıştı. Nitekim rapordan 1 yıl sonra Eylül-2009’da İstanbul’da yaşanan sel ve su baskını faciasına kaçak hafriyat sorununun neden olduğunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş da beyanıyla teyit etmişti.

Yasal olmayan idari işlemlerle yaratılan sorunlar ile rant çetelerinin iftiraları gerekçe gösterilerek 2010 yılında da Orman Kanunu değiştirilmişti. Oluşturulan ihalesiz sistemdeki en kritik görevlere de ayrıcalıklı kadrolara açıktan atanarak memur yapılan özel kişiler(!) seçilmişti.

 

Yazarın Tüm Yazıları