Tekstilci ve konfeksiyon sektörünün temsilcileri feryat ediyor. Uzakdoğu’nun özellikle de Çin’in üretim ve fiyat darbesi karşısında rekabet edemediklerini anlatıyorlar. İstihdam ve vergi yükü üzerindeki vergi ve prim yükü ile enerji maliyetlerinin aşağıya çekilmesini ‘acilen ve mutlak surette’ talep ediyorlar. Hatta ‘acil zirve’ talebiyle hükümete ‘İstihdam Manifestosu’ hazırlıyorlar.
Bu sektör, Türkiye istihdamının yüzde 30’unu sağlıyor ve 18 milyar dolarlık ihracatıyla tüm ihracatın yüzde 28.5’ini gerçekleştiriyor.
Üreticisi de, ihracatçısı da, çalışanı da ‘Ah şu Çin yok mu? Bizi mahvediyor’ diye konuşuyor.
Her ülkeye darbe vuruyor. Sanki sizin çalışmanıza gerek yok, biz her şeyi ucuz üretiyoruz, biz size satarız, demek istiyor.
Çin’in nüfusu 1.3 milyar; üretime soktuğu insan sayısı ise henüz 500 milyon. Çalışanların sayısının daha da arttığı düşünülürse, ‘yandı gülüm keten helva’...
Çin’e 2004 yılında 400 milyon dolarlık mal sattık. İthalatımız ise 4 milyar dolar. Bu rakama 3. dünya ülkelerinden giren Çin mallarının değeri dahil değil; bazı ekonomistler Türkiye’ye giren Çin mallarının değerinin 8-10 milyar doları bulduğunu söylüyorlar.
YA KOTA KOYARSAK
Türkiye ciddi bir ikilem içinde... Çin’e tekstilde kota konulursa, Çin’den ucuz hammadde ithaliyle üretim yaparak ayakta kalmaya çalışan KOBİ’ler batma noktasına gelecek; kota konulmazsa bu sefer de tekstildeki büyükleri ‘kırmızı alarm’ vermeye başlayacak.
Sadece tekstil mi? Bu yıl Çin’den en çok etkilenecek sektörler inşaat, seramik, elektrikli alet, armatür ve elektrikli aletler olacak...
İş vahim bir noktaya gidiyor.
TEMPO Dergisi son sayısında ‘3.Dünya Savaşı ABD-Çin arasında’ diye çok ilginç bir haber yaptı. ‘Çeşitli uluslararası kuruluşlara bölgesel araştırma ve danışmanlık yapan’ Verso Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Erhan Göksel’in verdiği ‘alarm’ niteliğindeki çarpıcı rakamların ardından tekstil ve hazırgiyimcilerin tepkisi geldi.
Erhan Göksel, Çin’in etkisiyle dünyadaki son gelişmeleri şöyle yorumladı:
‘20. yüzyıla damgasını vuran kapitalizm’in ‘mali sermaye (finans kapital) evresi’, sermayenin kendi iç çatışmaları (pazar paylaşımı) nedeniyle bu yüzyılda iki büyük dünya savaşı çıkardı. Dünya çapında aşırı yoğunlaşan (biriken) ‘sermaye’, ulusal boyutları aşarak ABD ve Çin arasında kıtasal bir çekişme aşamasına gelmiştir. ABD açısında Çin bir numaralı güvenlik tehdididir.
REKABET SAVAŞ DEMEKTİR
Çin süper güç oluyor mu?
- Süper güç olabilmek için enerji kaynaklarını ele geçirmek zorunda. Bunu başarması ise ABD’nin enerji hegemonyasını yıkmasından geçmekte. Aynı çatışma ABD için de geçerli. Yeni Dünya Düzeni’nde artık tek düşmanı olarak gördüğü Çin’i durdurmak için elinden geleni yapmak zorundadır. ABD hákimiyetinin devamı Çin’i durdurmasına bağlıdır.
Öyle görünüyor ki, 21. yy’da sıcak çatışma olmasa bile 3. dünya savaşı ekonomik olarak ABD ile Çin arasında çıkacak. Aslında bu görünürdeki Çin-ABD savaşı; ‘uluslararası sermayenin kendi içindeki çıkar kavgası’dır. Ekonomide ‘rekabet’ demek; aslında ‘savaş’ demektir.
Bugün dünyaya baktığımızda ekonomik paylaşım (pazarın bölüşümü) savaşının kızıştığını görüyoruz. 2004 itibarıyla ABD, dünyanın yüzde 28’ini üretiyor. yüzde 39’unu tüketiyor. Bazı mallarda Çin tüketimde de ABD’yi geçti. Örneğin, cep telefonu satışı ABD’de 159 milyon, Çin’de ise 266 milyon adet.
Sermaye...
- Amerika ve Çin uluslararası mali sermayenin iki kutbu haline geldi. ABD 21. yüzyılda kendisine karşı en büyük tehlike olarak Çin’i görüyor. Afganistan ve Irak’a yönelik operasyonlarda Çin’e giden petrolü ve doğalgazı kesme çabası var. Bugünlerde İran’ın ABD tarafından hedef gösterilmesi de aynı nedenle. Kırgızistan isyanı, Çin tarafından Rusya’yı da içine alacak şekilde kurulmakta olan ‘Şanghay Güvenlik Paktı’ duvarını deldi. Şimdi sırada Ermenistan, Belarus ve Kazakistan var. Neo-conlar’ın asıl hedefi ise Rus gençliğini ayaklandırmak.
Ürperten göstergeler
GÖKSEL’in araştırmalarına göre, Çin ve ABD ile son bazı veriler şöyle:
2025 yılında Çin ekonomisi, ABD dışında kalan dünyanın tüm ülkelerinin (Almanya, Japonya dahil) toplamından büyük bir ekonomi olacak.
2040 yılında Çin ekonomisi ABD ile eşit veya onu geçecek bir ekonomi olacaktır. Bu nedenle kaçınılmaz olarak çatışacaklar.
Ekonomik olarak Çin’i durdurabilecek veya önünü kesebilecek tek şey, Çin’in enerji kaynaklarının çok yetersiz olması... 2004 sonunda ABD’de tekstilde Çin’in payı yüzde 15.8’den Mart 2005’te (3 ay içinde) yüzde 50.2’ye çıktı.
2004 sonunda ABD dış borcu 2.5 trilyon dolar. Bu borç tahvillerinin dağılımı ise şöyle:
Japonya 840.6, Çin 609.9, Tayvan 242.7 ve Güney Kore 202.1 milyar $
Çalınan rögarlar Çin’e nasıl gidiyor
BİR dostumuz anlatıyordu; bundan bir süre önce tanıdığı bir şoförün Fatih’te tenteli kamyoneti çalınmış. Bir süre sonra bulunmuş... Sahibi aracın içinden taban sacının kesildiğini görmüş. Ne olduğunu anlayamamış. Polise sormuş; onlar da ‘Bunu, döküm rögar kapaklarının çalınması için yapmışlar. Bir rögar kapağının üzerine kamyonet park ediyor ve kesilmiş taban sacından hırsız onu çekiyor... Maalesef bunlar hurdacılar eliyle demir-çelik fabrikalarına eritilmek üzere gidiyor’ demiş. Muhakkak ki, bunlar da üretilen demir kütükleri arasında Çin’e gidiyor.
Ne yazık ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu hırsızlarla baş edemiyor. Sebep olduğu trafik kazaları ayrı.
Akvaryum üreticisiydim şimdi ithalatçı oldum
GEÇENLERDE KKTC’ye giderken havalimanındaki KTHY bankosunun önünde 10 kadar straforlu ambalaj kutularını görünce, içinde ne olduğunu sorduk. ‘Süs balığı’ dedi, Türk girişimci. Singapur’dan ithal edip, KKTC’ye ihraç ediyormuş. Ardından hemen ekleyerek ‘Çin beni mahvetti’ dedi ve anlatmaya başladı:
‘Bir süre öncesine kadar akvaryum imal ediyordum. Çin’den getirilmeye başlayınca dayanamadım ve 20 işçimden 17’sini çıkardım. Ben de ayakta kalabilmek için ithalatçı oldum. Çünkü, akvaryum imal ederken, plastik kaynak yaparken tükettiğim enerji 20 sent tutuyor, ama Çin’de bu maliyet 1 sent... Fiyat dengesini tutturamadığım için Çin mallarıyla rekabet edemedim.’