Paylaş
“Baskıya ve önümüze konan bala itibar etmeden, inandığı değerlere bağlı kalıp ele geçmeyen tek kale CHP‘de var olmaya devam edin. Bizlerle bu kadar uğraşılmasının tabii ki bir nedeni var.
4X4 bayrak yarışında ilk koşan görevini en iyi şekilde yapmaya çalışarak bayrağı kendinden sonraki dinç arkadaşına verir. Bu böyle sürer gider. Hiçbir futbol takımı transfer ettiği futbolcuya eski Bursa’lı, eski Fenerbahçe’li demez. Onlar da geldikleri yeni takımlarında ellerinden geleni yaparlar. UEFA kupasını ilk defa ülkemize getirmiş futbolcuların jübile bile yapmadan gittikleri görülmüştür. Hiçbiri “Galatasaray’ın esas sahibi biziz” demezler. Akıllarına bile gelmez. Esas olan kurumların devamlılığıdır. 50 yaşını geçmiş babamız da, 80’ine gelmiş dedemiz de bu soyadının gerçek sahibi benim diyemez. Daha o gün doğmuş yeni bebeğimiz de aynı soyadının gerçek sahibidirler.
Bu ülkenin değerlerini koruyan tek kalesi olan partimizin ne bugün hayatta olmayan kurucuları, ne bugüne getirmiş kadroları, ne örgüte uğramadıkları halde oyları ile partiyi yüceltmiş oydaşları ne de bugün daha hayata katılmamış gelecek nesiller bu parti benim diyebilir. Partiler kimselerin olmaz. O sadece hepimizindir. Hele CHP umudumuzdur, geleceğimizdir, adaletimizdir.
İçimize sızmış Truva atları dersek, ilk önce onlar kimse, onları partimize kazandırmış olan Genel Başkanımıza isyan etmiş olmaz mıyız? Eğer biz diğerlerinin yaptıklarını eleştiriyorsak, ayrımcılık, kafatasçılık yapıyorlar diyorsak bizim bunları yapmamamız gerekmez mi? Eğer biz bu ülkenin çimentosu, geleceği, umudu isek, bir gün bu olan bitenin hesaplarını soracak isek bize geçmişi
ne olursa olsun bugün bile gelmiş olanlara da, ömürlerini vermiş olanlara da ihtiyacımız var. Biz, ben yıllarımı verdim sen yeni geldin diyorsak belki de yeni gelenler o yüzden partili olamıyorlar. Halbuki kucaklamayı, bağrımıza basmayı ve paylaşmayı en iyi bilenleriz.
Öfkemizi gelecekte hep beraber yapacağımız hizmete azim olarak aktarmayı öneriyorum. Nasıl ülkemiz tüm kültürü ile koca bir mozaikse partimiz de böyle bir mozaik olmak zorundadır.
Bütün bunlara rağmen yok arkadaş diyorsanız belki de sizin bireysel spor yapmanızda, ekip içinde olmamanızda yarar vardır. Ya da tek başına sahneye çıkan sanatçı olmanızda fayda var. Siyasal partiler hem de iktidar olmayı düşünüyorlarsa uyumlu
bir orkestra olmaya ihtiyaç duyarlar. Eğer umurumda değil kaptan ben olacağım diyorsanız, bilin ki gemi batıyor.”
Ne kadar doğru!...
‘Ulusalcılık’la korkutmak
ÖYLE bir rezalet ve kepazelikle karşı karşıyayız ki, ulusal çıkarları savunmak suç haline getiriliyor. Ulusalcı olmak ülkenin ulusal çıkarlarını korumaktan başka bir şey değildir. O ulusal çıkarlar ki ülkenin tamamını, bütününü kapsar... Ülkesi içindeki insanların ırk, cins, renk, din, mezhebine bakmaksızın. Bizim ulusalcılığımız tam da budur. Neymiş efendim solcu ulusalcı olamazmış. Bayağı bayağı inandırdılar insanlara. İnsanlar çekiniyorlar ulusalcıyım demeye. Solcu partiler dik duramıyor.
Alman Sosyal Demokrat, Fransız Sosyalist Parti ile Latin ülkelerdeki sol partilere bakın... Bu partilerin dünya görüşü ve ulusalcılık anlayışını inceleyin ve sonra da doğruları yazın.
Ulusalcı olmaktan korkmayın.
Musa ABAY
Afyon’u da yazın bakalım
ESKİŞEHİR Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.
Dr. Yılmaz Büyükerşen hakkında itibarsızlaştırma amacıyla bu soruşturmalar yapılırken Afyonkarahisar Belediyesi ve encümen üyeleri hakkında imar değişikliği yaparak görevi kötüye kullanmak suçundan mülkiye müfettişleri tarafından dava açıldığını ve 12 Şubat 2013 tarihinde
2. mahkemenin görüleceğini biliyor musunuz?
Neden iktidar belediyelerinin yolsuzlukları mahkemeye kadar düşmüşken medyada yer almaz, söyler misiniz?
Buyurun seçin: Bir tarafta sormadan inanarak yalan içinde rezilane yaşamak, bir tarafta sorgulayarak emniyette ve onurla yaşamak. C.Y.
Biliyor musunuz
- İSTANBUL Milletvekili Gürsel Tekin ile Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Galatasaray Üniversitesi’nde çıkan yangın ve Boğaz’ın UNESCO’nun dünya mirası olarak ilan etmesi üzerine, 5126 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak denize kıyısı olan büyükşehirlerde ‘Deniz İtfaiye Teşkilatı’ kurulması için bir kanun teklifi verdiklerini...
- 1993’te kurulan, Halkevleri’nden günümüze sanatın ışığını Bakırköy’den saçan Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nin (BASAD), pazar günkü 20. kuruluş yıldönümünde Muazzez İlmiye Çığ’a ‘Aydınlanma Ödülü ile derneğin kurucuları Üstün Asutay, Tarık Akan, Cihat Tamer, Ayşen Gruda, Erdoğan Sıcak’a 20. yıl ödüllerinin verileceğini...
- CHP’de milletvekilliği, PM üyeliği, ilçe başkanlığı ve Büyükşehir Meclis Grup Başkanvekilliği görevlerinde bulunanlara, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, yarın akşam Kadıköy Faruk Ilgaz Tesisleri’nde yapılacak törenle birer plaket vereceğini...
ÜÇ KENT SORUSU
- CAMİALTI Tersanesi’nin geçmişte deprem merkezi olacağı düşünülüyordu. Helikopterlerin inebileceği, denizden yardım getirilip götürüleceği...
Bu tarihi mekânın AVM ve rezidans yapılmak üzere birilerine verildiği doğru mudur? Haliç’te İstanbul için bir nefes alma ortamı olamaz mıydı? İlle mi beton, ille mi rant!
- ‘KANAL İstanbul’un projesi değişti mi? Kanal’ın Karadenizden Marmara’ya Silivri veya Kınalıköprü kesimine doğru ineceği konuşuluyordu. Şimdi Istranca’dan Terkos’a getirilen sularla oluşturulan Sazlıdere ‘Barajı’ ve Küçükçekmece Gölü üzerinden Mimar Sinan Köprüsü civarına indirileceği düşünülüyormuş. Bu projeler niye açıklıkla kamuoyuna anlatılmıyor; yoksa baştan hazırlıksız kamuoyuna tanıtıldığı için mi?
- DÜNYANIN ‘en büyüğü’ olarak sunulan Kartal Adliyesi’nde yemek, fotokopi, çay ocağı gibi işlerin ihalesini kim aldı veya kime verildi? Bu konuda ihale ilanı yayınlandı mı? Yoksa, açık arttırma yoluyla mı verildi?
Paylaş