Paylaş
SİYASİ kulislerde hayli manidar yorumlar yapılıyor.
TÜSİAD-MÜSİAD-TOBB ise partilere vakit geçirmeden hükümeti kurun çağrısı yapıyor ancak gönüllerinden HDP destekli AKP-CHP koalisyonunun geçtiğini söylüyorlar.
Derin dünya güçlerinin isteği doğrultusunda bir koalisyon!..
AKP’nin havuz medyası halen uçuş modunda.
Seçmen tercihleri noktasında tahlil ve tespitlerin 13 yılın kibriyle yapıldığı ve ayaklarının halen yere basmadığı görülüyor.
Seçmene söyledikleri ‘yalanlara’ gün gelip kendileri de inanmışlar.
AKP-CHP koalisyonunu seçmene izah edemeyiz, AKP-MHP koalisyonu olursa “Biz onları kandırırız” mavalıyla istek ve beklentilerini ukalaca dillendiriyorlar!..
Süre kazanarak Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki yıllarca sürecek tek parti iktidarını da usulca fısıldıyorlar!
İşin esası galiba CHP ve MHP ‘iktidar’ veya ‘koalisyon’ ortağı olmaktan korkuyorlar.
AKP’nin kendilerini başarısız kılmak için her türlü engeli göstereceğini biliyorlar.
Korku bu yüzden... İktidar ortağı iken AKP’li kadrolarca engellenmek, iş yaptırmamak ve başarısız kılınmak...
Demirel’li, Türkeş’li ve Erbakan’lı 2. MC hükümetlerini hatırlayınız.
1973’teki CHP-MSP, 1978’deki CHP hükümetlerine bu üç ismin nasıl kan kusturduğu hâlâ unutulmuş değildir.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir.”
(Eflatun)
Tarih kollarını açmış onu bekliyordu...
İnönü ve Demirel
“TARİH kollarını açmış onu bekliyordu!”
İsmet İnönü öldüğünde Demirel böyle demişti. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk çocukları, bizler Demirel’e aynı lafları söylüyoruz. “Tarih kollarını açmış Demirel’i bekliyordu.” O herkesle dosttu, sanata olduğu kadar bilime de çok değer verirdi. Çankaya Köşkü’ne biz klinik şeflerini kaç kez yemeğe kabul ettiğini, bir 14 Mart Tıp Bayramı’nda Çankaya Köşkü’nde resimlerimizi sergilediğimizi bilen var mıdır? Demirel’de kibir görmedik. Sevecenlik, tevazu, hoşgörü ve en önemlisi büyük devlet adamlığı onun karakteriydi. Zaman zaman kızsak da Demirel’i çok sevdik. Onun ölümüne çok üzüldüm. Çok sık görmesek de o oradaydı. Bir büyük adam, bilge kişi daha göçtü, memleket toprağı ile buluştu. Mekânı cennet olsun.
Prof. Dr. Siber GÖKSEL
Bir Cumhuriyet kadını
(Not: Okurlarımızın uyarısına özürle... Demirel, İnönü hükümetinde değil, daha sonraki Ürgüplü hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevinde bulundu.)
Gizlisi saklısı yoktu
-BÜYÜK kaybımız Süleyman Demirel’i yasaklı döneminden bu yana yakından izlemiş gazetecilerdenim. Güniz Sokak’taki, İstanbul Levent’teki evinde özel imkânı bulan şanslılardanım.
Takiplerde basın araçlarını önü asla kesilmezdi. Nereye gideceğini bilirdik. Programını sorar ayrıntılı yanıtlar alırdık. Gizlisi saklısı olmayan bir büyük devlet adamıydı.
Liderleri takip etmenin ne denli zor olduğunu hemen her gazeteci bilir. Liderler altlarındaki son model lüks araçlarla bir yerden bir yere giderken bizler de altımızdaki yerli araçlarla kelle koltukta takibe çalışırız. Ancak Demirel’de bu riski hiç yaşamadım. Demirel’e hızına yetişemeyeceğimizi belirterek, 100-110’la gitme önerilerimiz bile olurdu. Gülerek kabul eder, korumalarına talimat verir, varacağımız noktaya ulaştığımızda ‘Nasıl, iyi geldik mi çocuklar. Hızımız iyi mi?’ bile derdi. Korumaların gazetecilere sert müdahalesi olduğunda kızardı.
Hemşerisi olduğum Demirel’e soru sormaya gelince; sınır yoktu. Herkes her soruyu sorar yanıtını alırdı. Yeter ki yöneltecek sorusu olsun.
Mustafa KINALI
DHA editörü
‘Çoban Sülü’yü kim yazdı
-ERGİN Konuksever dün Cumhuriyet’te, 1969’da İslamköy’e giderek Günaydın için yaptığı röportajın adını ‘Çoban Sülü’ koyduğunu anlatıyor. Daha sonra bu röportajı Mehmet Ali Yalçın’ın MAY yayınları basmış.
“Bir gezide Demirel sordu ‘Ergin kaç para verdiler sana bu kitap için’ diye. Ben de 5 bin lira verildiğini söyleyince, Demirel ‘Ya çok ucuza vermişsin’ dedi. Ben de ‘Ne yapalım efendim daha fazla etmiyormuşsunuz; şu makineyi aldım’ dedim. Herkes gibi o da güldü, ancak Nazmiye Demirel biraz buruktu, ‘Ya Süleyman’ı çoban yapmışsınız, çoban mı o yüksek tahsil yapmış bir adam’ diye sitem etti. Süleyman Bey hemen lafa karışarak ‘Nazmiye bu isim tuttu, elleşme. Ergin sen iyi isim koymuşsun bana, hoşuma gitti’ diye konuştu.”
Daha sonra ‘Çoban Sülü’ kitabını imzalayan Demirel, böyle bir gazetecilik yaptığı için için Konuksever’e tebrik ve takdirlerini sunmuş.
Asker özen gösterecekti...
-DEMİREL’in naaşını taşıyan sözde top arabasını çeken aracın haline şaştım kaldım! Ordumuzda estetiği bu gibi işlere uygun bir çok araç varken (örneğin bir cip), neden bu sakil vasıta seçilmiş? Beğeni ve zevkimiz de kalmadı son yıllarda; üzüldüm.M. MERİÇ
Telebyaz doğru, Telabyad yanlış
-AKÇAKALE’nin karşısında Suriye kentinin adını hep birlikte yanlış telaffuz ediyor, ‘Telabyad’ diyoruz. Oysa aslı ‘Telebyaz’, yani Akçadağ. Osmanlı döneminde Akçakale’yle iki mahalleden oluşan bir kent. Peki Arap isim değiştirmiş de ‘Telabyad’ mı demiş? Hayır, öyle dememiş. Alfabesinde, bizde olmayan ‘d’ ile ‘z’ arası harfi kullanmış. tıpkı ‘ramazan’daki gibi.
Özellikle Orta Anadolu’da bazı aileler çocuklarına ‘ramazan’ yerine ‘ramadan’ adını koyarlar.
Türkçeye biraz değişikliğe uğrayarak ‘beyaz’ olarak geçmiş bir ‘ebyaz’ dururken, “abyad” diye bir şeyi kim uydurdu, doğrusu anlamış değilim.
Mustafa SAĞLAMER-Gazeteci
Mesaj panosu
-SAKIZ, ruj, oje değil; yalan, iftira, küfür, hakaret orucu bozar. Eline, diline, beline sahip olamayanın orucu yoktur.
R. İhsan ELİAÇIK
-İKİTELLİ Cemevi günde 1000 kişilik yemek çıkarıyor. Sünni’si Alevi’si sefertasları ile yemek almaya gidiyor. Sen kimsin diye soran yok.
Fevzi İŞBAŞARAN
Paylaş