Paylaş
Binanın önünde CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Bihlun Tamaylıgil, Süleyman Çelebi, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ve örgütten bazı ilçe başkanı ve yöneticileri vardı.
Kalabalık derseniz 2 bin dolayındaydı.
Taksim’e yürüyüş kararı bekleyen vatandaşlar, Oğuz Kaan Salıcı’nın konuşmasıyla şaşkına döndüler.
Salıcı, telefon mesajıyla davet ettiği parti üyelerine, “Provokasyona ve oyuna gelmiyoruz, sessizce dağılıyoruz” çağrısını üstüne basa basa söylüyor; “Ben ve milletvekili arkadaşlarım buradan Taksim Meydanı’na çıkacağız” diyordu.
Kalabalığın çoğunluğunu gençler oluşturuyordu.
Bu arada, örgütlerin yakından tanıdığı bir isim olan ve istanbulgercegi.com’daki CHP yazılarıyla dikkat çeken İmambakır Üküş yüksek sesle, “Siz buraya insanları çağırıyorsunuz. Şimdi de sessizce dağılın çağrısı yapıyorsunuz” diyor ve alkışlarla karşılanıyordu.
Herkes o anda merak ediyor; hem yürüyüş için çağrı yapılıyor sonra da iptal ediliyor.
Kızgın bir CHP’li, “Bizimkiler tırstı, çünkü Tayyip Erdoğan’ın ‘A’dan Z’ye polis gereğini yapacak’ sözlerinden koca bir parti nasıl korkar!” diye söyleniyordu.
Ortam gerginleşiyordu; daha doğrusu CHP’liler arasında hoş olmayan bir tablo rahatsızlık yaratıyordu.
Bu arada Üküş; toplulukla beraber olan milletvekillerinin yanında Beşiktaş Belediye Başkanı’na dönerek
“Gezi eylemlerindeki şiddetin sorumlusu Vali Hüseyin Avni Mutlu’yu, belediyeye yeni kurduğun bando ve mızıkayla karşılıyor ve ‘Benim valiyle eski hukukum var’ diye cevap veriyorsun; ama burada eyleme davet ettiğiniz insanlara sessizce dağılın diyorsunuz. Bu eylem kırıcılığıdır. Halkı polisle karşı karşıya bırakıp alandan kaçıyorsunuz’ diyordu. Ve heyet alanı polise terk ederek gidiyordu.
Murat Hazinedar çok kızmıştı.
Benzer durum 1 Mayıs’ta da yaşanmış, bazı kişilerin tepkisini çekmişti.
Nitekim Murat Hazinedar belediyenin dünkü CHP grup toplantısında bazı üyelere yönelik olarak “Muhalif kanatla görüşmeyin” uyarısında bulunuyor; hatta isim veriyor.
Onur Öymen, Fazıl Say’ın Viyana konserini anlatıyor
‘Şiddete müzikle cevap veriyoruz’
FAZIL Say’ın İki Piyano İçin Gezi Konçertosu, 30 Mayıs akşamı, Viyana’daki Volkstheater’de Wurtemberg Filarmoni Orkestrası ve dünyaca ünlü piyanistlerimiz Ferhan ve Ferzan Önder tarafından seslendirildi.
Daha sonra Fazıl Say kendi bestelediği Gezi Sonatı’nı çaldı. Gene Fazıl Say’ın, Nâzım Hikmet’in, Can Yücel’in, Orhan Veli’nin ve Metin Altınok’un şiirlerinden oluşan besteleri izleyicilere dinletildi.
Salonu tamamen dolduran Türk ve Avusturyalı izleyiciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanan konser büyük bir sanat şölenine dönüştü.
Konser, Leonard Bernstein’ın, “Biz şiddete müzikle cevap veriyoruz” sözlerini anımsattı.
Siyasette yaşananlar geçicidir. Kalıcı olan kültür ve sanattır. Dünyanın hayranlık duyduğu böyle büyük sanatçılara sahip olduğumuz için milletçe övünmeliyiz.
BİLİYOR MUSUNUZ
ÇYDD’nin 25. kuruluş yıldönümü ve 20 yıl boyunca başkanlığını sürdüren Türkan Saylan anısına, Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ‘Çağdaşlık İçin Çeyrek Asır’ belgeselinin Soma faciası nedeniyle ertelenen galasının, Türkan Saylan Sanat ve Bilim Ödülleri’nin de sahiplerini bulacağı bugün 18.30’da, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde gerçekleşeceğini...
TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun üç günlük Trakya gezisine bu akşam Çorlu’dan başlayacağını...
Yetkisi de yok parası da...
Köy (mahalle) muhtarları kan ağlıyor
YENİ yasaya göre büyükşehir belediyesi olan köyler, mahalleye dönüştü ya...
Köy tüzel kişiliği kalktı, bitti.
Köyün, muhtarlığın tüm malları bağlı bulundukları belediyeye devredildi.
Köy muhtarının hiçbir yetkisi, kararı ve bir kuruş parası yok.
Çalışan personelin akıbeti belli değil. Beykoz’un 21 köyü mahalle oldu.
Köy muhtarlarının şu an ‘köy mührü’ bile yok.
Muhtarlar kan ağlıyor.
Ne olacağız bilmiyoruz.
Frederik NOVVİCKİ
Polonezköy Mahalle Muhtarı
Celal Şengör: Gümrükteki kitap katliamını kim durduracak?
Kitap falçatalanır mı
İTÜ öğretim üyesi A. M. Celal Şengör, bu kez uğradığı bir haksızlığı anlatıyor:
“Son bir yıldır yurtdışından ısmarladığım kitaplarımın paketleri gümrük muayenesi bahanesiyle falçatalanarak açılıyor ve bu arada ortalama her dört kitabımdan biri falçatayla yarılmış olarak teslim ediliyor. Ben de tabii aynı kitabı (eğer bulabilirsem) tekrar ısmarlamak zorunda kalıyorum.
Gümrük muayene memurları, bu davranışın (buna başka ad bulamadığım için affınızı dilerim) PTT mensupları ve/veya PTT görevi gören taşeron firmaların personeli tarafından yapıldığını söylüyorlar. Bana Gümrük Muayene Memurları Derneği Başkan Yardımcısı Sn. Orhan Evitan’ın gönderdiği bir fotoğrafta falçatalanma işleminin bir takım sivil giysili insanlar (!) tarafından ama, gümrük muayene memurunun gözleri önünde yapıldığı açıkça görülüyor. Yani onlar bu cinayete seyirci olarak oturuyorlar ve katledilen kitaplara gümrükten geçiş izni veriyorlar.
Bu rezillik, yazdığım yazılara rağmen bir seneyi geçen bir süredir aynen devam ediyor. Buna kim dur diyecek? Umarım Ulaştırma (Lütfü Elvan) ve Gümrük (Hayati Yazıcı) bakanları bu yazımı okuyup bir şeyler yaparlar.
Her tarafıyla kokuşmuş olan bu ülkede cebimden para vererek öğrencilerim ve kendi araştırmalarım için getirttiğim kitaplar bile artık emniyette değil. Buna ‘yuh’ denmez de ne denir? Türkiye, Afganistan’dır diyordum ya; bu kadarı belki orada bile olmuyordur.”
Celal Hoca bilgilenme hakkını kullanmak istiyor.
OKUYUNUZ
Almanya´daki Türkler çok tepkili; kime mi?
GEÇTİĞİMİZ günlerde NTV Avrupa televizyonun ‘Öncesi ve Sonrası’ programına katıldım. Soruların en önemlilerinden biri Cem Özdemir`in, Almanya gezisi çercevesinde Başbakan Tayyip Erdoğan´a gösterdiği tepkiydi. Özellikle Almanya´daki Türklere yönelik, “Eğer burayı beğenmiyorsanız, ne duruyorsunuz. Gidin buralarda sanki düşman orduları gibi hareket ediyorsunuz” sözlerinin yanında Başbakan Tayyip Erdoğan´a yönelik Alman halkının %100’ünü kaybettiniz gibi açıklamalarıyla Türk insanının tepkisini büyük ölçüde çekti. Programdan sonra gelen e-mailler veya Face´deki açılımlarına bakarsanız hakikaten bu Yeşil- milletvekilinin ‘çizmeyi aştığını’ halkımız kabul ediyor.
Özellikle Tayyip Erdoğan’ın Almanya gezisinden önce ikinci sınıf Alman politikacıların çıkışları ilginçti. Tabii ki Başbakan Erdoğan bunun gibi politikacıları fazla ciddiye alıp, cevap vermemesi daha uygun olurdu. Herhalde Cem Özdemir, “Alman halkının %100’ünü kaybettiniz” sözünü dile getirirken, muhakak ciddi bir bilimsel araştırma yapıp (!) ve Alman halkının %100´ünün karşı çıktığını tespit etmiş olması lazım.
Espri bir yana bilimsel çalışmalarla fazla ilişkisi olmayan Cem Özdemir, bir çok Türkün dile getirdiği gibi kraldan çok kralci olma konumunda... Alman ‘derin devleti’nin de bu konuda duyarlılığını bilen Cem Özdemir bu konuda Türkiye´ye çatarak puan toplamaya çalışıyor. Almanya´da ilk defa politik kariyerine başladığı zaman benim çalıştığım kuruma (Essen’de Türk Araştırmalar Merkezi) gelip destek istemişti. Belirli bir süre sonra bütün etken Türkleri düşman olarak gören Cem Özdemir önce Prof. Dr. Hakkı Keskin´e sonra da bana saldırıya geçmişti. Böylece Almanya´da ‘derin devlet’ adına önemli Türkleri yıpratma görevini kendisine vermişlerdi.
Cem Özdemir´in en büyük özelliği de bazen doğruları çarpıtmaktır. Bunu başarıyla sürdürüyor. Son gelişmelere baktığınız zaman Alman Dişişleri’nin politikası nedeniyle Almanya´ya gitmiş en başarılı büyükelçimizi de Dışişleri’ne çağırarak, şikayette bulunmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. Almanya´da ciddiye alınacak politikacılar vardır. Başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere, Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeyer, Başbakan Yardımcısı Siegmar Gabriel ve Hıristiyan Demokratlardan da çok ciddi politikacılar vardır. Muhakkak Yeşiller Partisi’nde de ciddiye alınacak politikacılar vardır, fakat fazla ciddiye alınmayacak politikacıları da Türk toplumu olarak biz de ciddiye alıp onlara karşı tepki göstermeyelim; bunlar tepki göstermeye değmez.
Prof. Dr. Faruk ŞEN
Paylaş