Paylaş
Öğrenim süresince matematik derslerinden hep 9-10 alırken, kerrat cetvelini ezbere bilmediğini söylüyor gülerek. 60 yaşında ve dinç. Çoğunlukla atölyesinde/fabrikasında yatıyor, kalktığında ürettiklerini hemen görsün diye. Üniversiteden mezun olduktan sonra Makine Fakültesi’nde ‘hocaların hocası’ diye bilinen Prof. İsmail Hakkı Öz’ün (ABD’deki Prof. Mehmet Öz’ün amcası) asistanlığını yapıyor. Çok şey öğreniyor kendisinden. Bunun sonucunda Turgut Özal’ın yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü özel sektörün Burdur’da kurduğu Burtrak traktör fabrikasının kuruluş aşamasında görev alıyor Bayraktar. Genel Müdür Yardımcılığı’na getiriliyor. Burtrak, Japonlarla lisans anlaşması sonucu kurulan önemli bir tesis. Bayraktar daha sonra Sapanca’da ilk motor sekmanları ve silindir gömlekleri üreten İstanbul Sekman’ın kuruluşunda yer alıyor.
MİLLİ SANAYİCİ
Onun sevdası otomotiv sektörü ya. “Baykar Makina A.Ş.” adlı şirketini kuruyor. Türkiye’de yapılamayan kritik parçaları üretmeye başlıyor. Yıl 1970’lerin sonu, 80’lerin başı. Döviz sıkıntısı var. Otomotiv sanayisinin birçok önemli parçasının dizaynı ve üretiminin öncüsü oluyor; direksiyon kutusu, hidrolik pompa, fren silindiri gibi. Bayraktar bunları ortaya çıkardıkça arkadaşları kendisine ‘milli sanayici’ sıfatını takıyorlar.
Tornanın başına geçen kişinin bir daha ondan ayrılmadığını, demir ve çelikle yatıp kalktığını çok gözlemişizdir. ‘Demirden adam’ yapmayı hedeflerler hep. Bayraktar da bunlardan biri.
Bir fakülte arkadaşı “Biz eğlenirken, Bayraktar talaş kaldırırdı” diye konuşurken, onun Türkiye’nin çok önemli bir mühendisi olduğunu söylüyor.
İKİTELLİ’DE BÜYÜK ATÖLYE
İkitelli‘de ilk insansız uçak ürettikleri ‘Büyük Atölye’nin duvarında Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözü yer alıyor.
İçerde 20’ye yakın genç mühendis çalışıyor. Çoğu bilgisayarcı-elektronikçi. Bayraktarlar, hep birlikte çalışıyorlar. “Ülkemiz için insansız uçağı ilk yapan bizler olmalıyız çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var.”
“Biz ülke olarak bugüne kadar havacılık konusunda birçok fırsatı kaçırdık. Osmanlı döneminde Lagari Hasan Paşa, Hazerfen Ahmet Çelebi; Cumhuriyet döneminde de Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ. Çalışmalar sonunda hep hezimete uğramış, Türkiye için kayıp olmuş.”
“Güçlü ordu, güçlü Türkiye” diyor çünkü kendisi tam bağımsızlıkçı çünkü 1968 kuşağından...
KARBON FİBER TEKNOLOJİSİ
İnsansız uçakların üretiminde, yüksek teknolojili karbon fiber, elektronik, mekanik uçak mühendisliği konularında ciddi mesafe alınmış. En önemlisini de yazılımlarını kendileri yapmış. Baba da eski lisanslı bir pilot ve mühendis olarak insansız uçağın dizaynını ortaya koymuş. Önce mini ‘İHA’, ardından da ‘mini helikopter’ ve son olarak da ‘Çaldıran’ ve ‘Malazgirt’. Hani, Sinop’ta ‘deneme uçuşları’ yaparken, kontrolsüz olarak Erfelek ilçesi sınırlarındaki ormana iniş yapan 9 metre kanat açıklığındaki ilk milli İHA...
2009 haziranda deneme uçuşları yapılıyor. 18 bin feete kadar çıkılıyordu. Milli Savunma Bakanlığı ve TSK yetkilileri huzurunda Sinop Havalimanı’nda yapılan detaylı teknik sunum ve deneme uçuşunda zorunlu iniş için şu bilgi veriliyor “Baykar Makina A.Ş.”den:
“... Deneme uçuşu esnasında tırmanışta olan hava aracının gereksiz daha hızlı tırmanış talebi üzerine otomatik pilot uçuş ayarlarında yapılan bir değişiklik sonucunda havada tutunma kaybı durumu oluşarak, 18.000 feet irtifayı hedefleyen hava aracı 17.700 feet irtifada kaza yaşanmıştır.
Ülkemizin İHA teknolojilerinde tam bağımsızlık ve dünya liderliği hedefine ulaşana kadar çalışmalarımız tüm varlığımızla durmaksızın devam edecektir.”
PİLOTLAR YERİNE ROBOTLAR SAVAŞACAK
Bayraktar için daha sonraki yıllarda ‘İkitelli’ dönemi başlıyor.
Peki, insansız uçak projesi nereden çıktı? Bayraktar, çocuklarını (Haluk, Selçuk ve Ahmet) daha küçükken ‘matematik’ kafasıyla yetiştirmiş, evdeki sohbetleri hep makine ve elektronik konuları üzerinde odaklıymış.
Üç oğlu var, iyi üniversitelerde okutmuş. İki işletmeci oğlunun yanı sıra biri de Amerika‘da MIT’de ‘insansız hava araçları’ üzerinde okumuş, doktorasını yapmış.
Bugün üç kardeş babalarıyla bir güç oluşturmuşlar. Gerçekten Türk harp sanayisi için önemli bir ‘kadro’ sayılıyorlar. Uçak sanayisinin geleceğinin ‘insansız uçaklarda’ ve ‘robotik sistemler’ üzerine görüp bu konudaki projelere yoğunlaşmışlar.
Bayraktar’ın ağzından söz almak çok zordu. “Bu konularda bizimle çok emek veren arkadaşlarım, dostlarım var. Onları bir yana iterek öne çıkmak istemem.” Çocukları için söyledikleri şöyle:
“Çocuklarım, daha ilkokuldayken kesme şeker kutusundan dört transistörlü radyo ve alıcı-verici elektronik cihazlar yapabiliyorlardı. Bizim evde sökülmemiş, dağıtılmamış elektronik alet olmazdı.”
Neden insansız uçak?
Artık havada savaşan pilot olmayacak, robotlar savaşacak.
12 YIL SONRASI
YUKARIDA anlattıklarım, Özdemir hakkında 12 yıl önce yazdığım yazı. 3 Ekim 2009’da Hürriyet’te yayınlanan yazımı okurken şaşırmamak elde değil. Nereden nereye gelinmiş... O yıllardan bugünlere ne kadar gelişme göstermişler, insansız uçak için neler üretmişler, dünyanın da takdir ettiği büyük bir başarı.
Milli SİHA’ların öncü ismi olmuş, baba-oğullar. Özdemir Bey zaman zaman Hürriyet’e gelir, arkadaşlarımızla yemek yer, birlikte doyumsuz sohbetler yapardık. Emin olun bazıları gece yarısına kadar sürer, kendisini dinleyen gençler masadan kalkmak istemezlerdi. O yaşamını SİHA’lara vakfetmişti. Orta Asya’dan (Buhara) Karadeniz’e (Sürmene) nasıl geldiklerini, 90 yıl önce Sarıyer’e nasıl yerleştiklerini, Kabataş Lisesi’ndeki anılarını, Erbakan’a olan mühendislik hayranlığını anlatırdı. Milli Teknoloji hamlesi idealinin mimarlarından olan dostumuz Bayraktar, yürüttüğü tüm projelerde hayatı boyunca hak bildiği değerlerden en ufak bir taviz vermedi. “Kalite detaydadır” anlayışıyla titiz şekilde çalıştığını yakından biliriz. İnsani anlayışı yüksek bir dostumuzdur. Çok yardımseverdi, örneğin hasta iseniz bir gün doktor arkadaşıyla size gelebilir.
Evet... Özdemir Bey, askerlerimizi çok sever, Amerika’nın attığı kazıkları da bilirdi. Güneydoğu’da askerlerimize teknik katkıda bulunurken bunları bize acı duyarak anlatmıştır. Bir sözünü hiç unutmayınız:
“Etrafımızda çok yabancı ülkenin casusları var, bizi dikkatle izliyorlar.”
BAYRAKTAR’IN SÖZLERİ
Osmanlı fethettiği topraklardan gençleri alır, yetiştirir, sonra yeniçeri yapardı. Amerika şimdi bize yetiştirtiyor, tam iş yapacakları zaman gençlerimiz gidip oraya hizmet ediyor.
Nefsin izzeti yoktur ancak yaptığın işin vardır.
Ateşe dayanabildiğin ölçüde harmana girersin.
Yığınakta yapılan hata, savaşın sonuna kadar devam eder.
(Selçuk Bayraktar’ın bir röportajında, “Akıncı’nın tasarımı babama ait“ demesi, bu teknolojinin nasıl bir sevda olduğunu gösteriyor.)
AYNI DİLİ KONUŞUYORDUK
TÜRKİYE’nin başı sağ olsun. BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı dostumuz, büyük insan Özdemir Bayraktar’ı kaybettik. 72 yaşındaydı. Dostların ardından yazı yazmak kolay değildir. Geç tanıdım. Çorlu’nun köklü sanayicilerinden aile dostu Mehmet Diktaş tanıştırmıştı. Kısa zamanda aynı dili konuştuğumuzu anladık. Ben de o da makine mühendisleriydik. İTÜ ve ODTÜ’den. İstanbul’da buluşunca sohbetlerimiz döner dolaşır hep mühendislik, statik kanat hesapları, rüzgâr tüneli gibi konulara gelirdi. ‘Söyle bakalım bir kuvvet buraya basarsa moment nasıl olur?‘ diye başlayan sohbet adeta üniversitede derse dönerdi. Etrafımızdakiler de merakla izlerdi.
Milli teknoloji hamlesinin İHA’ların, SİHA’ların öncüsü, fikir babasıydı. Ankara’da koltuğu altında dosya ile siyasetçileri, bakanlıkları dolaşıp teknoloji hamlesini anlatmak için nasıl çırpındığından da söz ederdi. Mütevazıydı. En son İstanbul’a geldiğimde yine buluştuk. Gazeteci dostum Yalçın Bayer’in de katıldığı sohbetimiz insansız uçaklar, motorlar, denizaltılardı. Bitmez tükenmez bir enerjiyle geleceğin teknolojisine odaklanmış bir teknik adam, bir vizyonerdi. Türkiye onu erken kaybetti ama üç evladı Haluk, Selçuk ve Ahmet onun ideallerinden asla vazgeçmeden babalarının izinden yürüyeceklerine eminim. Halit ÇELİKBUDAK
HİÇ ‘AMAN’ DEMEDİ, PES ETMEDİ
BUGÜN 18 Ekim, yılgınlık nedir, yorgunluk nedir bilmeyen bir mühendisi daha kaybetti ülkemiz. Makine mühendisi Özdemir Bayraktar’ı Allah’a ısmarladık, uğurlar olsun, kabri nur dolsun. Dik duruşlu, kemikli ve yürekli bir arkadaşımızdı. İnandıklarından ödün vermedi, baskılara ve ‘hasır altı’ tekliflere boyun eğmedi, helal kazancına haram sokmadı. Dağda şehit olan evlatlarımız için ağlayan gözlerini şimdi hayata yumdu. Aman demedi, pes etmedi, doğrularından taviz vermedi. Yalçın KOÇAK
Paylaş