Cerrahpaşa’daki o hastalık Jacob çıktı

‘CERRAHPAŞA’daki o hastalık nedir?’ yazımız Türkiye çapında büyük yankı uyandırdı.

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgün Enver, sağlık muhabirimiz Mesude Erşan aracılığıyla köşemize şu açıklamayı yaptı:
“Hasta creutzfeldt-Jacob hastalığına yakalanmış. Deli dana değil. Küresel bir yayılma durumu kesinlikle yok. Hasta nöroloji servisinde tedavi altında. Karantina yok, ancak hasta diğer hastalardan izole edilmiş durumda yatırılıyor”.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı her zamanki klasik açıklamasının sonunda şöyle dedi:
“Ülkemiz insan ve hayvan sağlığını korumak için her türlü tedbiri yerinde ve zamanında almaktadır. Bu nedenle insan ve hayvan sağlığı açısından endişe edilecek bir husus bulunmamaktadır”.
Cerrahpaşa’da D.K. rumuzlu hasta için bilgi veren bir başka hasta yakını şöyle dedi:
“Bu hastaya bakan bir doktor, ‘Bunun gibi yedi vaka geldi’ dedi. Sonucu ölüm olmuş. ‘Hastayı evine götürün’ dedi. Belki diğer hastanelerde de böyle vakalar vardır. Bu konuyu gündeme getirmeniz iyi oldu; bizim ailemizden birinin başına böyle bir olay gelmese, araştırmasak, biz de olayın boyutlarını bilmeyecektik, duyduğumuz sadece İstanbul...”

Haberin Devamı

‘Deli dana’ hastası Kanal D ekranını gözyaşına boğdu

CEYDA Düvenci ve Prof. Dr. Murat Aksoy’un sunduğu Kanal D’nin sağlık programı ‘Doktorum’da dün tehlikeli bir hastalık, ‘deli dana’ ekrana taşındı.
37 yaşında, 2 çocuk babası olan Özgür Anlamaz’ın şikâyetleri, geçen ocak ayında aniden ortaya çıktı. Her şeyi unutmaya başladı ve unutkanlığı hızla ilerledi. Doktorlar, Alzheimer’dan şüphelendiler ve Özgür’ü 1 ay hastanede tedavi altına aldılar. Tedavi sonucunda Özgür’ün durumunda hiçbir iyileşme olmadı. Günden güne daha da kötüleşti. Yavaş yavaş zihni bulanmaya, yürüyememeye başladı. Sağlıklı ve genç bir adamdan bambaşka, yardıma muhtaç birine dönüştü Özgür Anlamaz... Aile tekrar hastanelerin yolunu tuttuğunda ‘deli dana’ teşhisi konuldu.

Acılı kız kardeş Çiğdem Anlamaz, ‘Doktorum’ programına ağabeyinin inanılmaz hastalığını anlatan bir mail attı ve “Lütfen bize yardımcı olun!” dedi. Doktorum ekibi aileye ulaştı.
Baba Kemal Anlamaz, “Oğlum Adana’da herkesin gözbebeğiydi, çok dürüst bir insandı. O, benim babam gibiydi” sözleriyle oğlunu anlattı. Teyzesi Güllü Söylemez ise yeğeninin durumuna hâlâ inanamıyordu.
Özgür’ün yaşadıkları karşısında, programın sunucusu Ceyda Düvenci de gözyaşlarını tutamadı. Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ersin Tan, “Bu hastalığın tedavisi olmadığını ama Özgür’ü kalan ömründe rahat ettirecek ilaçlar verilebileceğini” söyledi. Bu haberle acılı aile biraz olsun teselli buldu.

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“AK Parti, İstanbul’un tamamında 100 milyar dolar rantı, kendi yandaşlarının ceplerine koydu. Bunlar bende belgeleriyle, bilgileriyle var. Eğer, varsa bir babayiğit çıksın karşıma. 100 milyar doları ispat etmezsem siyasetten çekilirim.”
(CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin)

Ses bayrağım...

TÜRK Dil Bayramımız kutlu olsun!
Fazıl Hüsnü Dağlarca ne diyor:“Türkçem, benim ses bayrağım”.
Dil bilincini vererek, bize günümüzde güçlü dayanaklar sağlayan bilge önder Mustafa Kemal Atatürk’e gönül borcumu sunuyorum.
Türkçemiz ne güçlü bir dil ki altı yüz yirmi dört yıl saldırıldı yine ayakta kaldı; bugün de saldırılıyor hâlâ gelişiyor.
Günay GÜNER-Dil Derneği Yayın Kolu Başkanı

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

-CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu’nun, Başbakan’a “BJK-GS maçından sonra çıkan olaylar için neden 4 Cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir? Daha önce hiç örneği var mıdır? Beyaz TV’de Rasim Ozan Kütahyalı, olayların çıkmasına neden olduğu öne sürülen ‘1453 Kartalları’ adlı taraftar grubunun AKP Gençlik Kolları tarafından kurulduğunu iddia etmiştir. Söz konusu taraftar grubunun partiniz ile bir ilişkisi var mıdır? Partiniz futbol kulüpleri içinde taraftar grupları kurmakta mıdır?” diye sorduğunu...
-TÜRKİYE’nin son 83 yılında görev yapmış tüm kadın belediye başkanlarının 27-29 Eylül tarihleri arasında Foça’da buluşacağını, toplantıyı organize eden eski başkanlardan Nurgül Uçar’ın, “Bugüne dek seçilen 30 bin başkandan sadece 79’u kadın, bu tablo ibret vericidir” diye konuştuğunu...
-ÇANKAYA Belediyesi ile Niğde Kültür ve Sanat Platformu’nun düzenlediği ve Seçiciler Kurulu’nda Doğan Hızlan, Tahsin Yücel, Güray Öz, Metin Celâl, Osman Şahin ve Hikmet Altınkaynak’ın yer aldığı 2013 Ebubekir Hazım Tepeyran Roman Ödülü’nü, ‘Hayatı Sevme Hastalığı’ romanıyla Sibel K. Türker’in kazandığını; ödülün 3 Kasım’da Kitap Fuarı’nda verileceğini...

Haberin Devamı

Ensar Öğüt, Kocaeli’ye Büyükşehir adaylığına soyunuyor

KOCAELİ Büyükşehir’in, İzmit adı altında kurulan Merkez Belediye Başkanlığı için geçtiğimiz günlerde 30 muhtar Sefa Sirmen’i aday adayı olarak gösterdi. Sefa Sirmen de kendi adına yapılan başvuruya ‘olur’ verdi.
10 yıl süreyle Gebze’de SHP ve CHP İlçe Başkanlığı görevini yapan Ardahan Milletvekili, Ensar Öğüt üç dönemdir TBMM’de... Kendi deyimi ile Kocaeli’nin 4’ncü milletvekili... Ayrıca partisinin de milletvekili olmayan bölgelerinin ‘gönüllü’ hak savunucusu olarak Türkiye’de yakından tanınıyor. İşi ve ailesi Gebze’de; taban siyasetini ‘dokunarak’ yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nde batı-doğu bütünlüğü için Ensar Öğüt’ün Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması gündeme geldi. Teşkilat Başkanı Adnan Keskin öneriye sıcak baktı. Öğüt de bunu ancak bir parti görevi olarak kabul edebileceğini anlattı. Durumdan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da haberdar edildi. Seçim bölgesi değiştirme ile karşı karşıya kalan Ensar Öğüt, çalışma izni istedi, Kılıçdaroğlu da olur verdi.
Görevi alan Ensar Öğüt, Gebze, Değirmendere, Çayırova, Kandıra, Darıca, Yarımca, Körfez, Gölcük başta olmak üzere Kocaeli’ni 15 gündür turluyor. Gezmeye de devam edecek. Gebze başta olmak üzere Kocaeli’nin büyüdüğünü ama ‘Kocaköy’ olarak kaldığını, gelişmediğini anlatan Öğüt 30 gazetecinin katıldığı toplantıda şunları söyledi:

SEFA SİRMEN-HURŞİT GÜNEŞ


“Aday olmam için başta Gebze olmak üzere doğup büyüdüğüm iş adamı olduğum, siyaset yaptığım topraklardan icazet almam gerekiyor. Aday olabilmem için de il, ilçe örgütlerinin yanımda durması, Genel Başkanımızın da görev vermesini bekliyorum. Görev verilirse seçimi de alabileceğime inanıyorum.”
Siyasetin nabzını yoklayan Kocaeli’ndeki kaynaklar “Sefa Sirmen’in bir ilçeye aday olması siyaseten doğru değildir. Çünkü, Kocaeli Belediye Başkanlığında iki dönem görev yapmış; daha sonra milletvekilliği yapmış; son olarak da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı gösterilmiş; önemli oranda oy almıştı. Böyle bir şahsiyetin siyaset kurumunun itibarını zedelediğinin farkında mıdır; birilerinin kendisini uyarması gerekiyor. Kocaeli’ne CHP aday arıyorsa, Prof. Dr. Turan Güneş’in oğlu Prof. Dr. Hurşit Güneş’in gösterilmesi gerekir. Gerisi artık söylemeye gerek yoktur.

Haberin Devamı

Kütahya’da yetişen kadrolarla İznik çiniciliği yeniden ayağa kalktı

RİFAT Çini’ni anlatırken, Kütahya’da çiniliği ayakta tutan kişinin Ermeni Artin Minasyan olduğunu belirttik. O zaman bölgede ‘Hacı Minas’ diye biliniyor.
Rifat Bey’in babası Mehmet Çini da aydın bir kişi... Mehmet Çini, Artin Usta’nın yanında çalışıyor.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Ermeniler bölgeden ayrılıyorlar; çiniciliği ile ilgili altyapı malzemeleri de Mehmet Çini’ye kalıyor; kalıplar, boyalar, fırçalar, desenler...
İşler büyüdükçe Mehmet Çini firmasını ‘Azim Çini’ adı altında topluyor.
Bunun dışında ihtiyaça dayalı olarak ‘Azim Kiremit ve Tuğla Fabrikası’nı kuruyor.
Kendisini çiniciliğe adayan Mehmet Çini, oğlunu da yetiştiriyor.
Gazeteci Ali Bahadır bize bunları anlatırken “Baba-oğul Çini’ler olmasaydı, Kütahya çiniliği diye bir şey kalmazdı” diyor.
II. Dünya Savaşı süresince, ekonominin durmasına, pazar olmamasına karşın baba Çini, işyerini kapatmıyor; yetişmiş ustalarını işten çıkartmıyor ve ustalarına şu talimatı veriyor:
“Çini üretimine devam edeceğiz, sizler gene çalışacaksınız. Haftada bir iş yerine, ayda bir üretin
ama Çini’yi çok kaliteli işleyin.”
Kütahya’da bir firma daha ayakta kalmak için çabalıyordu.
Şöyle bir gerçek vardır ya...
Çiniyi işlemeyi bırakırsan, kriz olursa, ustaların el becerileri de kaybolur. O sanat yok olur.
Boya, desen gibi temel el becerileri de yitip gider.
Avrupa’da eğitim görmesinden dolayıdır ki, ileri görüşlülüğü nedeniyle, ilerde bunların bir değer olacağını bilir ve iğne ile kuyu kazılır.
Güzel değerler hazırlanır; bugün bunlara paha biçilmez.
Benzeri olmayacak güzellikte eserler ortaya çıkar.
Bu kolleksiyonu uzun yıllar muhafaza eder oğul Rifat Çini.
Ali Kehribar “İstanbul’da oturmasına karşın arada Kütahya’ya gelirdi. Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız İhsan Tunçoğlu’nu ve biz yönetim kurulu üyelerini ziyaret ederdi.
“Artık yaşlandım; bir çini müzesi kurmak istiyorum. Elimdeki bu eserlerin tümünü bağışlamak istiyorum. Ama bir şartım var, babamın adı Mehmet Çini’nin adının verilmesini istiyorum.”
O zaman DSP milletvekili Emin Karaa’nın abisi Rıfat Karaa vardı; onlar çok uğraştılar, bu müzenin açılması için. Kültür Bakanı İstemihan Talay’a gittiler. Bunun için Kütahya’daki bir Germiyan binası vardı; onu restora ettiler. Fakat ne olduysa İstemihan Talay, bu ismi istemedi. Yani konulamadı, ismi Çini Müzesi olarak yapıldı.”
Aradan zaman geçiyor... Cemiyet Başkanı İhsan Tunçoğlu ve Ali Kehribar’a bir gün haber verdiler;
Rifat Çini bir kamyonet Çini’yi Kütahya’ya göndermişti. Eserler bir cuma günü gelmişti, Kültür Müdürlüğü, zaman itibariyle eserleri ancak pazartesi günü teslim alınabildi.
Vali Kaya Bey bu işte öncülük yaptı; müzenin adamları gelip malları kayda geçirdiler. Daha sonra müzenin düzenlemesi yapıldı. Bu arada sağdan, soldan çeşitli resmi kuruluşlardaki ‘Çini’ marka çiniler toplandı.
Ama müzeni adı Mehmet Çini yapılmadı; bunun acısını oğul Rifat Çini ölünceye kadar çekti.
Bu arada hatırlatalım; Kütahya Hava Er EĞitim Tugayı’nda dönemin komutanı Tügğeneral
Mehmet Bali, tugay içinde bir etnografya müzesi açtığını, buraya değerli eserleri bağışladığını unutmadan kaydedelim; yıl 2000’lerin başıydı. Bu da zengin bir bir müzedir. Hatta elindeki Roma dönemi seramiklerini de verdiği bilinir.
Bağış çinilerin geride aile fertleri arasında bölünmesine gönlü razı olmadığı için ‘bağış’ı kurumsal bir kimliğe dönüşmesini arzulamıştı.
Anılarını şimdilik burada kesiyoruz.
Yarın:2000’li yıllara kadar dört nesil çinilik yapmış olan Kütahya’nın ilk çinici ailesi Çinicioğlu ailesinden gelen açıklamayı vereceğiz.

‘Deli Dana’ üzerine bir okurun anlattıkları

CERRAHPAŞA Hastanesindeki deli dana ile ilgili köşe yazınız için sizi rahatsız ettim, bu hastayı tanıyorum. Hastanın doktorlarından biri, bu sene 7 tane böyle vaka geldi dedi. Sonucu ölüm oldu, hastayı evinize götürün dedi. Hatta (zannediyorum bir sağlık personeliydi) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin çalışanı da bu sebep ile bu sene ölmüş. Kim bilir diğer hastaneler de ne kadar böyle vaka var, özellikle hastalık yaşlılar da ortaya çıktığından, ilk sendromları da konuşma bozukluğu ve bilinç bozukluğu olduğundan, biz bu yaşlılarımızı bunuyor ve (en geç 1 sene içinde de) öldüğünden, yaşlandı, beyni sulandı, öldü diyoruz. Kesin tanı beyin biopsisi veya beyin otopsisi olduğundan, hasta yakınları da bu bilinmeyen hastalığın etraflarında duyulmaması –korku yaratmaması için gizli tutarak vefat sebeplerini saklayarak defnediyorlar.
Yani esasen bizim ailemizden birinin başına gelmese, araştırmasak, biz de olayın boyutlarını bilmeyecektik, duyduğumuz sadece İstanbul.

ÖNEMLİ BİR KONU

Kısacası, çok önemli bir konu üzerindesiniz, olay vahim, sendromlar çıkmadan anlaşılma şansı yok, tedavisi de yok. Belki milyonlarca kişi Türkiye’de bu proteini taşıyor, ne kadar çok bu hastalıklı etleri yerseniz, hastalığın ve proteinin harekete geçme riski o kadar artıyor. Bu yüzden hastalıklı hayvan etinin yenilmemesi (ki kimbilir neler yedik ve yiyeceğiz), özellikle beyin ve sakatattan bulaştığı için bunların yasaklanması bile söz konusu olmalı. Durum kurban bayramının gelmesi ile birlikte daha da vahim, milyonlarca insanı hasta edebilir. Avrupa bunun önlemini almış ama Türkiye’de ne derlerse desinler, ithal hayvan ile insana belki de ithal yem ile de hayvanlara bulaşıyor.
Lütfen, bilindiği için özellikle bu hastanın, hastanenin ve hastalığın takipçisi olun, çocuklarımız, ailelerimiz, yurtdaşlarımız, geleceğimiz için... Çünkü kanserin, AIDS’in bile tedavisi olabilirken, deli dananın yok.
(Not: Ailemiz arasında yanlış anlaşılmalar olmaması için, ismimin kullanılmamasını rica ederim. Ben sadece vatandaş olarak sizin vasıtanız ile toplumun aydınlatılmasını vazife gördüğümden size bu maili atıyorum.”

MEHDİ EKER NE DİYOR

GIDA Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, ‘Cerrahpaşa’daki o hastalık nedir?’ başlıklı yazısına şu açıklamayı gönderdi:
“Bakanlığımız, canlı hayvan ve hayvansal ürünlerle ilgili bütün ithalat uygulamalarını Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE) kuralları çerçevesinde hazırlanmış ulusal mevzuatımıza göre yürütmektedir.
Bakanlığımızca ülkelerin hayvan sağlığı durumları güncel olarak takip edilmekte olup, hayvan hastalıkları nedeniyle herhangi bir kısıtlama uygulanmayan ülkelerden hayvan ithalatına izin verilmektedir.
Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı ve AB kuralları ile ulusal mevzuatımıza göre, 30 aylıktan küçük hayvanların BSE (Deli Dana Hastalığı) testine tabi tutulmaları zorunlu değildir. Bu sebeple AB ülkelerinin hiçbirinde 30 aylığın altındaki sığırlara BSE testi uygulanmamaktadır.
Buna karşın mevzuatlarda herhangi bir zorunluluk olmamasına rağmen gerek ülkemize ithal edilen etlerin elde edildiği hayvanların tamamına, gerekse canlı kasaplık olarak ithal edilen 24 aylıktan küçük sığırlara BSE testi uygulanarak ilave bir önlem alınmıştır. Halk sağlığını korumak için yapılan bu ilave uygulamanın gereksiz ve aşırı bulunması nedeni ile Bakanlığımız, ilgili kuruluş ve otoriteler tarafından eleştirilmektedir. Bakanlığımızca yapılan testlerde bu güne kadar da herhangi bir BSE vakası tespit edilmemiştir.
Ayrıca, hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatında ulusal mevzuatımız gereği hazırlanan veteriner sağlık sertifikaları kullanılmaktadır. Resmi veteriner hekimler canlı hayvan ve et ithalatı için sağlık kontrollerini yapmak üzere Bakanlığımızca görevlendirilmektedir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ülkemiz insan ve hayvan sağlığını korumak için her türlü tedbiri yerinde ve zamanında almaktadır. Bu nedenle insan ve hayvan sağlığı açısından endişe edilecek bir husus bulunmamaktadır.”

Yazarın Tüm Yazıları