Paylaş
10. Ayvalık Zeytin Hasat Günleri çerçevesinde dün uluslararası bir panel vardı; üretim, pazarlama ve kalite gibi sorunlar tartışılırken, bizim Gila Benmayor “Madenciler, zeytin ağaçlarını katledecek mi? Yasa ne oluyor?” diye Ulusal Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Kimya Müh. Ümmühan Tibet’e sordu.
O anda Lüleburgaz’daki dostlardan telefonlar gelmeye başladı, “Ahmetbey kasabasında köylüler meralarının ellerinden alınmasına isyan ediyor, siz neredesiniz?” diyorlar.
Biz Ayvalık’tayız bu kez, iktidarın zeytinliklere göz dikmesine yönelik tepkileri dinliyoruz.
Kim bilir kaç kez Zeytin Yasası değiştirilmek isteniyor Mera Yasası gibi... Zeytinlikler ve meralar bu ülkenin en değerli varlıkları. İktidar 6’ncı kez değiştirmek istiyor; zeytinliklerde zeytine bağlı işleme tesisi kurulabiliyor, ancak bunun dışında hiçbir imar uygulaması yapılamıyor. Hatta zeytin ağacı bile kesmek yasak... Ama iktidar, 15 dönümün altındaki parselleri ‘zeytinlik arazi vasfından’ çıkarmak istiyor. Amaç belli, maden aramak... Aynı şekilde TEMA’nın öncülüğünde çıkarılan örnek Mera Yasası’na da sık sık ‘tecavüz’ ediliyor. Neymiş, meralar ‘petrol kuyusu’ kadar değerliymiş!.. Bunun için yapılan değişiklikle de meraların 25 yıllığına kiraya verilmesine karar verildi. Ne köylüye soran var, ne bu uygulamaya göğüs gerecek siyasetçi.
Dün Ayvalık’ta bunlar tartışılırken, aynı konudan mustarip olan gazeteci Nedim Atilla, adeta isyan edercesine “Bunlar toprak gaspıdır. Sormadan, görüşü alınmadan ben parasını veririm kullanırım diye bir şey yok, hukukta da yok” diye çıkıştı.
Ahmetbey’deki ‘Toprağımıza Sahip Çıkıyoruz Platformu’nun mitinginde bir köylü kadın herkesi ağlatan şu konuşmayı yapmış:
“Meralarımıza,topraklarımıza dokunmayın, satmayın. Düşün yakamızdan, satıp satıp bize cami yapmayın. Toprak olmadan karnımızı doyuramayız. Sizin de karnınız doymaz. Bizler toprağımızı sattırmayacağız, sahip çıkacağız.”
'KAÇAK YAĞ YOKTUR!'
GÜMRÜK ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi Dönem Başkanı Neşet Akkoç, "Suriye’den ne kadar zeytinyağının ‘kaçak’ girdiğinin sorulması üzerine bakanlık yetkisi, "Kaçak yağ yoktur!" dedi. Salondan "Nasıl olur, kaçak yağ girdiğini herkes biliyor" denilince "Ben yakalanan kaçaktan bahsediyorum. Yakalanan bir şey yok" diye ilave etti.
HASAT ŞENLİĞİ
Ayvalık'ın Murateli köyünde yapılan Hasat Şenliği’ne katılan zeytinyağı uzmanları şöyle:
Ayvalık Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Benhan İbrahim Kantarcı önderliğinde; Meclis Başkanı Ahmet Şefik Süner ve YK üyeleri İbrahim Sakallı, Mehmet Kuran, Mustafa Büyükçıvgın, Halil Cevdet Kantarcı, Zeynep Kürşat Alamur, Mehmet Sezai Madra.
BOYNERLERİN DAVETİ
Ayvalıklı olan Ümit Boyner’in (Şahin Alpay amcası oluyor) eşi Cem Boyner tam bir ‘Ayvalıklı’ olmuş; Güler Sabancı da öyle… Boynerler, önceki gece Cunda Adası’ndaki evlerinde bir davet verdiler; esas menü midye dolması, sübye ve makarnaydı. Sübye son zamanlarda mutfaklara giren bir deniz mahsulü… 40 dönümlük bir zeytinlik içindeki bina yerel ‘sarımsak taşı’ndan yapılmış… Binada vaktiyle Cunda’daki manastırın papazı oturuyormuş. 1990’lı yılların ortasında binayı satın alan Boyner ailesi binayı baştan aşağı aslına uygun olarak yenilemiş... Ümit-Cem Boyner çiftinin tüm misafirlerini tek tek kapıda karşıladığı gecede zeytin ve zeytinyağı esas konuydu…
Bu arada ‘sağda yeni bir oluşum’ konusunda laf atan çoktu… Boynerler, "Siyasete girmez misiniz?" sorularına uzak durdular.
DAVETE KATILANLAR
Eski bakanlar Yılmaz Karakoyunlu (ANAP), Suat Çağlayan (DSP), Güler Sabancı.
Gazeteciler: Güngör Uras, Nazlı Ilıcak, Vahap Munyar, Gila Benmayor, Mehmet Yaşin, Nedim Atilla, Arda Türkmen, Ahmet Örs, Barçın İnanç, Seda Kaya Güler, Durmuş Odabaşı, (sinemacı) Sinan Çetin, (belgeselci) Nebil Özgentürk, (sanatçı) Metin Uca, (Almanya’ndan gazeteci) Halit Çetinbudak, Serdar Sunay, Rıza Öziş, Ahmet Utlu, Yazgülü Aldoğan,
İşadamları; Mustafa Ezici, Cem H. Bektaş (KalDer YK Üyesi), Balıkesir Ticaret Borsası Yön. Kur. Bşk. Faruk Kula, Balıkesir Tic. Borsası Meclis Başkanı İbrahim Aytekin, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Başkanı Ümmühan Tibet, Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Kantarcı, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Gürkan Renklidağ, Başkan Vekilleri Emre Uygun ve Davut Er.
Bu arada Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, AKP' li Edip Uğur' un öğleden sonra Ayvalık' a gelerek katılımcı stantlarını gezdi.
Zeytinciye prim zammı geliyor
Markasız zeytinyağı olmaz
-KALABALIK bir gazeteci grubunun izlediği panelde zeytin ve zeytinyağına ilişkin çarpıcı konuşmalar yapılırken, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığın’dan Ercan Türktemel verilen 70 kuruşluk primin arttırılacağı müjdesini verdi. ‘Zam’ bir anda üretici kesiminde sevinç uyandırdı... Bu artış müjdesinin gerisindeki ismin, Balıkesir’in AKP’li Belediye Başkanı Edip Uğur olduğunun kulaklara fısıldanması dikkat çekti.
ATO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Kantarcı, 10 yıl önce başlayan Ayvalık Hasat Şenliği döneminde kişi başına 900 gram zeytinyağı tüketiminin şimdilerde 2 kiloya çıktığını, hedefin ise 3 litre olması gerektiğini söyledi. Türkiye’de 20 yıl önce yaklaşık 90 milyon ağaç varken, şimdi 176 milyona çıkmış. Gerçi bu rakamların sağlıklı olmadığı savunuluyor. Ancak kişi başına 3 kilo zeytinyağı tüketilirse, Türkiye’de 240 bin ton zeytinyağı üretilmesi gerekiyor. Bu yılki üretimin 190 bin ton olması (geçen yok yılında 100 bin ton üretildi) dikkate alınırsa, hedefe ulaşmak için daha ekim yapılması bekleniyor. Bu arada fidan dikimine verilen primin oranı düşük seviyelere indirilince, onun da hızı kesildi. Kontrolsüz dikimin mahzurları da var. Örneğin, Gemlik fidanı Adana’da ekildiğinde aynı kalite alınamıyor.
Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gençer, yöresel coğrafi işaretin önemine değinirken “Ayvalık coğrafi etiketleri ürünleri almanızı öneririm. Hasat günlerini duyuran medyaya teşekkür ederiz; sponsorlar Komili-Kırlangıç, Yudum, Kristal, Nar Gourmet, Monteida, Kürşat, Seletepe, Selme ve Özgün gibi 26 firmaya teşekkür etti.
UZZK Başkanı Kimya Müh. Ümmühan Tibet, “Bizim zeytinlerimizde tarım ilacı yok. Hiç kimse şüphe etmesin. Markalı zeytinyağı tüketimine dikkat edilmesi gerekiyor. Bu konuda şüphesi veya şikâyeti olan bakanlığın Alo 174’ünü arayabilir.”
Panele İtalya, İspanya, Yunanistan, Ürdün ve Fas’tan sektörün sahip ve temsilcileri katıldı. Akdeniz Zeytin Şehirleri Birliği Genel Sekreteri (İtalyan) Eliza Scuto, Akdeniz havzasında zeytinyağı üretim ve tüketiminin arttırılması gerektiğini belirterek Akdeniz diyet mutfağının dünya çapında tanıtılmasına vurgu yaptı. Ne yazık ki, Türkiye’nin henüz bu örgüte olmadığı ortaya çıkınca “Başvurursa alırız” dedi. Akdeniz mutfağının kadınlara tanıtılmasını, zeytinyağının nasıl kullanılacağını ve yemek bloglarının yemek tariflerini internet aracılığıyla yayınlamaya başlayacaklarını duyurdu.
m Kaliteli (sızma) zeytinyağı üreticilerinin oluşturduğu QV Extra adlı kuruluşun başkanı Soledat Serrano (İspanyol), ‘sızma zeytinyağı’nın yüceltilmesini istedi; “Çünkü bu doğanın bir mirasıdır; sağlıklı olmasıyla, tadıyla, kokusuyla doğal bir ilaçtır” diye konuştu. 4 nesilden zeytinci-zeytinyağcı biri olduğunu söyleyen Serrano, “İspanyol üreticileri olarak zor durumdayız. Zeytin toplama parasını bile zor ödediğimde kendime çok kızıyorum. Biz gene yüksek kalite kriterlerine uygun üretim yapalım hep birlikte” dedi.
Bu arada Türk konuşmacılar, kaliteli üretimle İspanya’nın arkasından ikinci sıraya yerleşmeyi amaçladıklarını söylediler.
(Ayvalık’tan notları internet sitemizde okuyabilirsiniz... Suriye’den yakalanan kaçak yağ yoktur... Boynerlerin davetinde siyaset yoktu; zeytin ve zeytinyağı sorunları vardı.)
İnsan sormadan edemiyor
-YENİ Türkiye(!) hangi anayasa ile yönetiliyor? Hangi hukuk sistemi geçerli? Eğitim sistemi ne duruma getirildi? Yeraltında ve yer üstünde çalışanların can güvenliği kime emanet? Yolsuzluk yapmak suç olmaktan çıktı mı? Yandaş cumhuriyetine mi dönüştük? Sınırlarımızda neler olup bitiyor? Memur ve emekli maaşları enflasyon karşısında ne durumda? Muhalefet partileri bu durum karşısında neler yapıyor ya da yapamıyor? Kısaca “Ne olacak bu memleketin hali?” demekten başka bir çaremiz yok!
Nevzat VARHAN-ANKARA
MESAJ PANOSU
Saldım çayıra, Mevlam kayıra!
-SÜRÜCÜLER böyle olursa... Güvencesiz, örgütsüz ve kuralsız çalışılmamalıdır. Sürücü kursları ve sınavları ne zaman devletten alınıp özel okullara verildi, Türkiye’de kazalar 10 kat arttı.
Semih KALKANOĞLU
-BAKAN ambulans sireniyle trafikte yurttaşların hakkını yer, polis memuru şikâyet eden yurttaşı azarlar ve körü körüne bakanı savunursa ne olur? Cengiz MUMAY
-EMİNE Ülker Tarhan’ın CHP’den istifasını hem Tarhan hem CHP için faydalı buluyorum. Herkes ideolojisine uygun partilerde olursa, her parti de kendi programını savunursa siyaset o zaman keyifli ve faydalı olur. Ne demek istediğim sanırım anlaşılıyordur.
Serdar TAŞÇI
AMBULANS sireniyle giden bakan arabası…
31 EKİM günü saat 08.00 sıralarında Edirnekapı’dan Haliç istikametine doğru E5’te seyrederken gelen ambulans sesleri üzerine ben dail tüm sürücüler sıkışık trafikte yol vermeye çalıştı. Ancak ne göreyim ki ambulans sireni çalan araç bir polis arabası. Arkasında beyaz bir minibüs onun da arkasında 009 plakalı bir bakan arabası ve peşinde siyah resmi plakalı bir koruma aracı daha. Olay garibime gitti. Bakan bey geçiş arabası ve beraberindekiler geçiş önceliği için emniyet şeridinde ambulans sireni çalarak gidebilir miydi? Hemen 155’i aradım. Telefona çıkan polis memuruna durumu anlattım. “Bakan aracı olduğunu bilseydim yol vermezdim. Ambulans diye aldatıldık” dedim. Bunun üzerine 155 memuru, bakan arabasına yol vermek zorunda olduğumu söyledi. Sirenin de ambulans değil, hızlandırılmış polis sireni olduğunu, kendisinin bile bu sesi ayırt etmekte zorlandığını söyledi. Bir de beni suçlamaya başladı. “İçinde bakan olduğunu nereden biliyorsunuz” dedi. Belki müsteşardır, belki genel müdürdür” diye azarlamaya başladı. Ben kendisine yeterince eğitimli olduğumu, 009 kırmızı plakalı bir aracın sadece bakan taşıyabileceğini söyledim. Baktım herşeyi olağan görüyor,” ben sizi aradım, kayda girdim. Hiç olmazsa yurttaşların şikayeti kayda girsin” yanıtı verip telefonu kapattım. İste Türkiye’nin hali. Bakan ambulans sireniyle trafikte yurttaşların hakkını yer, polis memuru şikayet eden yurttaşı azarlar ve körü körüne bakanı savunur. “Bonzai satışı arttı” mı demiştiniz?
Cengiz MUMAY
Sürücüler böyle olursa…
TÜRKİYE’de sürücü kursları ve sınavları ne zaman devletten alınıp özel okullara verildi, Türkiye’de kazalar on katı arttı.
Sürücüler, kursta okudukları hiçbir kuralı, trafikte uygulamıyorlar. Kazaların en büyük nedeni de yakın takiptir. Oysa tüm dünyada kuraldır, kurslarda da okutulur, önünüzdeki aracı aracınızın her 15 km’si için bir araba boyu geriden takip etmelisiniz. Yani 75 km/h hızla gidiyorsanız, önünüzdeki araçtan 5 araba geriden gitmeniz gerek.
Örneğin; trafikte sağ-sol sinyal vermek o sürücüye hemen sağa veya sola dönüş hakkı vermez. Sinyal vermek izin istemektir. O izni arkadaki veya yandaki sürücü verdiği zaman dönüş yapılmalıdır.
Yaşadığımız sitede, araçların park edildiği alanda, site yönetimi hendek açtı, başka alanlardan site arazisine araçla gelenleri engellemek amacıyla.
Ve bu hendeğe ilk kez bir sürücü bu gece düştü!
En basit park etme şartlarını dahi bilmeyen bu sürücü, İstanbul trafiğindeki 3,5 milyon sürücüden biri.
1979’dan bu yana ehliyet sahibiyim ve o tarihten bu yana otomobil kullanmaktayım. Trafik polisi kayıtlarına geçmiş tek bir kazam yok. Neden?
Çünkü Türkiye’nin en gelişmiş ve en iyi sürücü pistinde (Narlıdere) sınava girdim. Sınav öncesinde tam 6 ay İzmir-Çeşme yolunda, Narlıdere ve Üçkuyular çevrelerinde düz gittim, yokuş çıktım, yokuş indim. Yanımda sürücü okulu sahibi bir dostumuzla. Ve trafik-motor sınavlarını tam puanla (100) geçtim. Sürüş sınavını da bir defada.
Ama bugün görüyorum ki, trafikteki sürücülerin % 80’i kurallara uymadan araç kullanıyorlar. Neden? Çünkü trafiği kontrol eden bir mekanizma yok bugün Türkiye’de. Saldım çayıra Mevla kayıra! Gidiyor. Her şeyde olduğu gibi.
Semih KALKANOĞLU- Elektrik Mühendisi, araştırmacı yazar
Tarhan’ın CHP'den istifası üzerine kısa not
'VATAN, millet, Sakarya' sloganlarına sığınmadan koşulsuz ve sivil demokrasiye inanırım. Asker ve bürokrasinin seçilmiş siyasi temsilcilerin önünü kesmelerini (sözde) demokrasi ve laiklik adına bile olsa reddeder, otoriter bulurum. Bu nedenle, Tarhan ile demokrasiye ve siyasete bakışımız hiç uyuşmaz. Buna rağmen, grup başkanvekilliği seçimi sırasında uğradığı haksızlığı 'keşke kadınları temsilen o olsaydı' biçiminde dile getirmiştim.
Emine Ülker Tarhan'ın CHP'den istifasını hem Tarhan hem CHP için faydalı buluyorum. Herkes ideolojisine uygun partilerde olursa, her parti de kendi programını savunursa siyaset o zaman keyifli ve faydalı olur. Ne demek istediğim sanırım anlaşılıyordur.
Mesela CHP, sol/sosyal demokrat bir parti ise (ki tüzüğü ve programı öyle diyor) öyle davranmamakla hiçbir sonuç elde edemeyeceğini anladığında topluma ve demokrasiye katkı yapabilir.Tabii konuyu artık ortağım başkan olsun, karım meclis üyesi, yeğenim ilçe başkanı olsun, ben de vekil olayım oyunundan ibaret sanmamak kaydıyla..
Tarhan'ın istifası ulusalcıları bir çatı altında toplarsa, CHP'yi de belki sosyal demokrat çatı haline getirebilir ümidini taşımak istiyorum.
Serdar TAŞÇI
Paylaş