Paylaş
Bilim adamlarının Sultanahmet'teki yağma ve vurdumduymazlığa tepkisi
“Sultanahmet, 98 ada, 22-32-33 parsellerdeki binalar son birkaç ay içinde yıkılmakla kalmamış, temel kazısında karşılaşılan Bizans ya da Bizans öncesi döneme ait tarihi duvarlar yerle bir edilmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri uzmanları tarafından bu yıkımın 15 Aralık 2011 tarihli bir raporla tespit edilmesine ve gerekli mercilere iletilmesine rağmen söz konusu yerde şubat ayının başı itibarıyla beş katlı yeni bir bina inşa edilmiştir. Yıkımın 4 Numaralı Koruma Kurulu’nun gündemine 18 Ocak 2012 tarihinde, yani bir ay gibi çok geç bir tarihte alınması ve Fatih Belediyesi yetkililerinin iddia ettikleri gibi müteaddit kereler kontrol yapmalarına ve iki kez mühürlemelerine rağmen inşaatın beş katının da bitmiş olması açıklama gerektiren durumlardır.
8 Şubat 2012 tarihinde Kültür Bakanlığı ve Fatih Belediyesi’nin yeni yapılan binayı yıkma yönünde karar almaları kendi içinde doğru bir karar olsa da yok edilen duvarları geri getirmeyecektir. Önce sorunun ortaya çıkmasına katkıda bulunup sonra onu çözmeye çalışmak yerine olası sorunların önlemini baştan almak ileride başka tarihi eserlerin yok olmasını engelleyecektir.
Tarihi Yarımada Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine tarihlenen yeraltı ve yerüstü kalıntıları ile sadece Türkiye’nin değil, Dünya Mirası Listesi’nde olmasının da gösterdiği gibi, dünyanın gözbebeğidir. Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının dini ve siyasi merkezini temsil eden yapılara ev sahipliği yapması sebebiyle özellikle Sultanahmet bölgesi çok daha dikkatli bir şekilde korunmalı, bu bölgede yapılacak her türlü inşaat faaliyeti, yerel yönetimlerin, müzelerin, koruma kurulunun ve akademik çevrelerin çok daha etkin ve bilinçli işbirliği ile denetlenmelidir. İstanbul’un tarihi mirası kurumların vurdumduymazlığına ve kişilerin açgözlülüğüne kurban edilmeyecek kadar değerlidir.”
Bildiriye imza atan 53 öğretim üyesi arasında Koç Üniversi-tesi’nden Prof. Dr. Paul Magdalino ve Prof. Dr. Scott Redford, Harvard Üniversitesi’nden doktora öğrencileri Merih Danalı ve Ece Turnator, Oxford Üniversite-si’nden Yaman Dalanay ve Amsterdam-Leiden Üniversitesi’nden Yasemin Bağcı da bulunuyor.
İncirlik’te güvercinlerden bir gün uçak düşebilir
‘DÜN (önceki gün) THY-Anadolu Jet’in 10.45 uçağı ile Ada-na’dan Ankara’ya geldim. Ada-na’yı tanıyanlar iyi bilirler, İncirlik Havaalanı şehrin ortasındadır. Etrafında mahalleler bulunmaktadır. Uçak havalanmak için pistte ilerlerken, pistin hemen sol yanındaki tel örgünün dibinde bulunan evlerin üzerinde uçmakta olan bir kuş grubu dikkatimi çekti. Bu kuşlar sürü halinde bir o tarafa bir bu tarafa uçuyorlardı. Sanıyorum ki bu evlerde, güvercin yetiştiren birileri yaşamakta ve bu güvercinleri de onlar uçurmaktalar. Zaman zaman uçakların kuş sürüleri nedeniyle yaşadığı tehlikeleri TV’lerden izliyoruz, gazetelerde okuyoruz. Allah korusun, günün birinde bir sorun yaşanmaması için yetkililerin bu konuya duyarlılık göstermesi çok önemlidir. Konunun önemine binaen, havaalanının hemen dibinde yaşayan vatandaşlarımızın da aynı duyarlılığı göstermeleri ve bu kuş merakından vazgeçmeleri gerekmektedir.
THY’nin ve kamuoyunun dikkatini çekiyorum. Adımı belirtmemenizi rica ederim.’
Kurultay kimi tasfiye eder?
CHP’de kulislerde yorumlar havada uçuşuyor. CHP’liler, Kurultay Başkanlığı istediği haberlerini yalanlayan Deniz Baykal’ın 26 Şubat’taki Kurultay’a gelip gelmeyeceğini merak ediyor.
Baykal gelecek mi? Henüz bilinmiyor. Ama gelip gelmeyeceği yönünde iki yorum var: “1200 delege Baykal’ın genel başkanlığı döneminde seçilen isimler. Ancak sonuna kadar Baykal’ın yanında duracak delege sayısı sadece 150 civarında. Önder Sav tezini savunduracak 300 delege bulabiliyor. Milletvekili bile değil... Geçmişte tüzüğü de Deniz Bey değiştirdi. Şimdi şikâyetçi. Kurultay Başkanı adayı iken kurultaya gelmeyi düşünen Baykal, gelmezse tamamen tasfiye olur.”
Bu yorum sahipleri son olarak da temenniyle karışık şunu ekliyor: “Önder Sav, Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, önce Deniz Baykal’ı tasfiye etmek istiyor. Kılıçdaroğlu da, bu sebeple illa gelsin istemiyor. Baykal bu taktiği yutmaz. Son anda kurultaya gelerek, alkışı ve beğeniyi toplayacaktır.”
Olur mu olur!
Yüzümüz gülsün!
“BEN Hamit Oran, şehit er/asker çocuğuyum. Siirt, Pervari Doğan Köyü’nde ikamet etmekteyim. İlahiyat fakültesi mezunuyum ayrıca ikinci üniversite olarak Adalet Fakültesi 2. sınıfta okuyorum; işsizim, evliyim, iki çocuğum var, zor durumdayım. Eşim ve çocuklarım ile beraber annemin yanındayım, annem bizlere bakıyor. Anneme de yük oluyoruz.
Sizlerden isteğim sesimizi yetkili kişilere duyurmanız ve şehit çocuklarına bir an önce ikinci iş hakkını yasalaştırmaları; bu sayede daha çok şehit çocuğu memur olabilecek, bu da yaralarımızın hafiflemesine vesile olacaktır. Bizler şehit ailesi olarak bir an önce şehidimiz evli ise tüm çocuklarına, eğer şehidimiz bekârsa tüm kardeşlerine devletimizin iş vermesini istiyoruz. Devlet büyüklerimiz tarafından verilen sözler gerçekleşmeli ki biraz olsun yüzümüz gülsün!”
Biliyor musunuz
- ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, dönemin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) Başkanı Kazım Çalışkan’ın personele dağıtılması gereken promosyon parasının bir kısımını ‘özel işlerinde kullandığı’ iddiasıyla Türk Büro-Sen’in suç duyurusuna “paranın devlete ait olmaması nedeniyle zimmet suçu oluşmadığına hükmederek takipsizlik kararı verdiğini...
- CHP eski milletvekili ve eğitimci Mustafa Gazalcı’nın, 8 yıllık kesintisiz eğitimin bilimsel bütünlüğünü bölecek yasa önerisini getiren AKP’nin her zamanki klasik oyunu bir kez daha ortaya koyduğunu belirterek “Cumhuriyet eğitiminin birliğini, laikliğini, bilimselliğini, 1997’de çıkarılan 8 yıllık zorunlu eğitimin kesintisizliğini bir türlü içine sindiremeyen, ‘dindar genlik yetiştirmek’ isteyenlerin önerisidir bu” dediğini...
Paylaş