Paylaş
Yani bazılarının 'köylü' dediği, Anadolu-Trakya'nın üretici gücünün temsilcilerinin çoğu beş yıldızlı bir otele ilk kez geliyordu. Türkiye’nin en büyük Sivil Toplum Kuruluşu sayılan Türkiye Ziraat Odaları Birliği, AB önünde ilk sınava çıkıyordu. Türk çiftçi ve üreticisinin potansiyeli ve dinamizmi ilk kez açık bir toplantıda sorgulanıyordu.
Köylümüz ve tarım üreticimiz AB'ye hazırlık sürecinde ne yapabilirdi?
İki günlük 'Türkiye-AB Entegrasyonunda Tarım' başlıklı uluslararası toplantıda, Türkiye'nin tarımdaki dinamizmi ve potansiyeli kantara çekildi.
Konferansını izlemek üzere 520 Ziraat Oda Başkanı ile pamuktan, zeytinyağına, fındıktan ayçiçeğine kadar 11 tarımsal üretici birliğin başkan ve yöneticileri bir araya gelmişti.
Ziraat Odası başkanları ile konuşurken, inanılmaz yakınmalar aldık hükümetin 'tarıma dönük' uygulamaları için.
Tepkilere bakıldığında, tarım kesimi ölmüş, bitmiş sanki.
Biz Erdoğan ve Baykal'ın konuşmalarından sonra köylü ve çiftçilerle görüştük.
Baykal’ın beğenenlerin çokluğu dikkati çekerken; konuşmasını gereksiz şekilde uzatması sıkıcı bulunmuş. Erdoğan’ın verdiği bilgilendirici sözler arasında bazı kıyaslamalar gerçeklerden uzak bulunmuş. Salonda DYP kökenlilerin çoğunluğu teşkil ettiğini de vurgulamak gerekiyor.
Ama bu köylü ve çiftçi, eline ne geçtiğine bakar; "beş kuruş daha fazla verdim" diyene oy verir. Galiba bu kez öyle değil; çoğu "yandık" diyorlardı. AB'den gelen konuşmacıların neler söyleyecekleri, sübvansiyonların ne olacağı, rekabet güçleri kalacak mı sorularını da merakla dinlediler.
Biz kulağımızı köylü, çiftçi ve üreticilere dikiyoruz:
SİİRT BAŞKANI:
Gündüz Tanık "Ben açım" dedi, Başbakan’ın ‘seçim’ bölgesi Siirt Ziraat Odası Başkanı... Köprübaşı köyünün 'sahibi'; 18 bin dönüm arazileri varmış. Kendisinin bizzat 700 dönüm buğday ektiğini, ailesini ancak geçindirebildiğini söylüyor.
Şimdi Sakarya Valisi olan Nuri Okutan döneminde, çöken hayvanlığın yerine kaynak sağlamak üzere 7 milyon fıstık ağacı dikmişler. AB'den 225 bin Euro’luk bir projeyle hayvancılık yatırımına başlamışlar.
Yandaşlar zengin oldu
KAMAN (Kırşehir) Ziraat Odası Başkanı Selami Kayhan, bilinçli bir çiftçi. Dinliyoruz:
"Buğday, arpa ayçiçeğinden para kazanamıyoruz. Geçen yıl mısır ektik, elimizde kaldı. Önceki yıl 400 bindi; 160 bine düştü. Aynı şekilde ayçiçeğinin fiyatı 4 yıldır değişmiyor."
Kayhan 'skandal' bir olayı anlatmak istiyor:
"Geçen yıl ilçemizde üretilen 100 bin ton buğdayı yaklaşık 300 bin liradan TMO’ye verdik. Ofis gitti bunu 140 bin liradan, iktidar kendi yandaşı bir holdinge verdi. O da gitti buğdayın bir bölümü kendi işledi, geri kalanını da yurdun çeşitli yerlerindeki değirmenlere, -hatta bizim Kırşehir’dekilere de- kilosu 250 binden sattı. Biz kazanmadık, buğdayı alan kişi kazandı.
- Kim bu firma?
- Bulancak (Giresun) kökenli Fat Holding diyorlar.
- Bunu yazarsak zor durumda kalırsın.
- Gerçekleri niye gizlemeyelim.
(Bu arada bizi dinleyen birisi Başbakan’ın Edirne ve Kırklareli programı salondan ayrılmasını, 'neden kaçtı' diye tepki gösteriyor.)
'Kredi kartları gibi ödenmeyecek'
BURSA Ziraat Odası Başkanı Fuat Sarı: "Bir önceki yıl 800 Yeni Kuruş’a sattığımız şeftali geçen yıl 100 Yeni Kuruş oldu; buna rağmen müşteri bulamadık ve ürün dalında kaldı Bu yaz kaça satacağımızı bilmiyoruz?"
Sarı, çarpıcı bir 'traktör' pazarlama olayından söz ediyor.
"Başbakanımız 38 bin traktör satıldığını, söylüyor. Bununla işlerin iyi olduğunu anlatmak istiyor ama hiç de öyle değil" dedikten sonra köylünün nasıl 'borç sarmalı'na sokulduğunu şöyle anlatıyor:
"Başbakan’ın dediği doğru olabilir... Ama işin içyüzünü biliyor mu?
Traktör bayileri, otomobil, motosiklet, bilgisayar, cep telefonu kampanyaları gibi pazarlama yöntemleriyle çiftçileri de etkilemesini biliyorlar. Traktör satışları ‘patlıyor’ ama nasıl?
Örneğin, adamın birkaç yıllık traktörünü alıp 20 milyar peşin veriyorlar, bizler de bunun cazibesine kapılıyoruz tabii... Al traktörü ver parayı... Acentacı bu kez 55 milyara da yeni bir traktör satıyor adama... Çaresiz olarak peşin parayla kanıyorlar.
Çünkü o parayla tohum, gübre gibi borçlarını kapatıyor ama öbür yanda da 60 ay yeniden borçlanmış oluyor. Aynı kredi kartı olayı gibi yakında skandallar başlayacağını göreceksiniz."
Yunanistan pamukta Türkiye'yi vurdu
ŞANLIURFA'dan gelen üreticilerle sohbet ederken, AB’deki tarım gelişmelerini yakından izledikleri dikkatimizi çekiyor. Urfa, Siirt ve Batman yöresinde 6 bin dönüm pamuk tarlada kalmış...
"Yunanistan 4-5 yıl önce pamuk ekimine başladı ve Türkiye'ye de ihraç etmeye... AB kaynaklarından dolayı Yunanlı çiftçi 63 cent destek alıyor. Bizde ise destek 20 cent... Yunanistan dekarda 250 kilo alıyor; 400 Yeni Kuruş'tan bize satıyor. Biz ise dönüm başına yaklaşık 450 kilo alıyoruz; girdilerin pahalılığı yüzünden maliyetimiz 800 Yeni Kuruş'a geliyor.
Peki biz AB’nin Yunanistan’a verdiği bu desteklerle nasıl ayakta kalacağız."
Üreticilerin ilginç tepkilerini yayınlamaya devam edeceğiz.
¨ KİREÇBURNU Şükrü Naili Paşa İlköğretim Okulu'nun tam karşısındaki koyu bordo badanalı (tamamen perdelenmiş ve onarım yapılan) iki katlı evin Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nden izni var mıdır? Çevredeki diğer binalarla mahkemelik olan Sarıyer Belediyesi bu bina hakkında bir yasal işlem yapmış mıdır?
İsmi saklı
¨ BOĞAZİÇİ İmar Müdürlüğü kaçak beton yığınlarıyla mücadele edeceğine Yeniköy'de Hayrettin Karaca'nın torunu Can Karaca'nın tapulu arazisinde fidanlık kurma girişimini engelliyor. Yeşile hasret kalan İstanbul'da her taraf beton yığınlarıyla dolarken Boğaziçi İmar Müdürlüğü memurlarının 'yeşil'e düşman davranışı İstanbul Boğazı'nın hangi mantıkla korunduğunun
açık göstergesidir.
Doğa Savaşçıları Başkanı Z.Murat ÇETİNTAŞ
Biliyor musunuz
¨ RESSAM Sali Turan'ın, bugün AKM'de açılacak 'Yol Poşatları' sergisine ait afişlerin Büyükşehir Belediyesi tarafından toplatıldığını, Turan'ın "Afişler Beyoğlu Belediyesi'nin bilgisi dahilinde asıldı. O çirkin binanın duvarlarını rengarenk hale getirmişti bu afişler. Bir güzellik yaratmıştı Taksim Meydanı'nda..." dediğini...
Bir portre: Yaşar Tunagür
Fethullahçılar, iktidara kızdı
ÖNCEKİ gün Dragos’taki (Maltepe) Sema Hastanesi'nde vefat eden Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı ve 'din bilgini' Yaşar Tunagür'ün (82) dünkü cenaze töreninde hiçbir AKP'li bakan ve milletvekilinin bulunmaması dikkat çekti. Bu durum Fethullah Gülen cemaati mensupları arasında hoş karşılanmadı; hatta biraz da 'kırgınlık' yarattı.
Tunagür'ü tanımak için biraz eskilere gitmek gerekiyor.
Siirt doğumlu olan Tunagür, Balıkesir ve Edirne müftülüklerinde bulundu. Edirne'de o sırada vaiz olan Fethullah Gülen ile tanıştı. Tunagür daha sonra İzmir'e gönderildi.
1965 yılında AP iktidara gelince, Süleyman Demirel, İbrahim Elmalı'yı Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirdi. (Her ikisi de Antalyalı olmasına rağmen İbrahim Elmalı ile Atatürk'ün direktifi ile Kuran'ı Kerim'in tefsiri yapan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır karıştırılmamalı)
Elmalı, Yaşar Tunagür'ü İzmir'den aldırarak Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı yaptı. Aslında kendisinin 'akademik' bir eğitimi yoktu. Liseyi dışardan bitirmişti. Kendisini bu göreve getirten de, aslen Siirtli olan Çanakkale Milletvekili Seyfi Öztürk'tü. Öztürk, Demirel'in güvendiği bir kişiydi; kendisini kabinesine almıştı.
Çocukluğu İstanbul'da geçen Tunagür, kendisini 'safkan İstanbullu' sayıyordu.
AP hükümeti, Elmalı ile anlaşamayınca 1.5 yıl kadar sonra görevinden alındı ve yerine, daha sonra RP'den milletvekili seçilen 'Gümüşhaneli' Lütfü Doğan getirildi. Yaşar Tunagör'ün başkan yardımcılığı 12 Mart dönemine kadar sürdü.
Bu arada, Turgut Özal, Korkut Özal, Mehmet Palamutoğlu, Mehmet Bilgi ve Süleyman Demirel'in abisi Ali Demirel, Tunagör'den 'ev dersleri' alan isimlerdi. Bu arada Demirel'in kardeşi Ali Demirel, Yükseliş Koleji'ni satın almıştı. Tunagür, Ali Demirel'in evinde oturuyor; bu arada kolejin altındaki camide cuma hutbeleri veriyordu. (1971-76)
12 Mart'ta tutuklanan Yaşar Tunagür, altı ay süreyle cezaevinde yattı. Mamak Askeri Cezaevinde 11 kişilik cemaatiyle bulunurken, bu arada sol gruptan Doğan Avcıoğlu, Ali Sirmen, Mümtaz Sosyal ve Harun Karadeniz'le tanıştı. Tunagör, bir röportajında şöyle diyordu:
"Hepsi bana kulak kabartıyordu. Doğan Avcıoğlu bir gün bana dedi ki; (Hoca hoca, bu anlattıkların doğru ise ya sen komünistsin, ya biz Müslümanız)"
Tahliye olduktan sonra Turgut Özal'la birlikte 'Silm Ticaret' adlı bir şirket kurdular.
Tunagör'ün kitabı var mı; yakından tanıyanlar yok diyorlar.
Sadece Mısır devlet başkanlarından Abdül Nasır döneminde idam edilen, 'Müslüman Kardeşler' Örgütü lideri Seyyid Kutup'un 'İslâm'da Sosyal Adalet' kitabını M. Adnan Mansur ile birlikte Arapça'dan Türkçe'ye çevirdiği biliniyor..
(Bu arada İbrahim Elmalı, Osman Bölükbaşı'nın Millet Partisi'nde iki dönem milletvekilliği yaptı; diğer milletvekili ise eski Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ın eşi Suna Tural'dı.)
Aksiyon dergisinde yer alan bir röportajda Tunagür ile Fethullah Gülen'in 'baba-oğul' gibi yakın oldukları anlatılıyor. Çünkü, ona İzmir'de kol kanat geren Tunagür'dü.
ZAMAN'IN MANŞETİ
Zaman Gazetesi, Tunagür'ün ölümünü 'Vefa insanı Hakk'a yürüdü' başlığıyla manşetten duyururken, Yeni Şafak arka sayfada küçük bir haberle ölüm olayını duyurdu. Bu cemaate yakın Samanyolu TV, gün boyu Tunagür'ü anlatan programlar yayınladı.
Fatih Camii'nde dün kılınan öğle namazına kalabalık bir topluluk vardı; bunların çoğunluğunu Gülen cemaati mensupları oluşturuyordu. AKP'den hükümet ve TBMM kanatlarından kimsenin olmaması dikkat çekti.
SP Genel Başkanı Recati Kutan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'tan başka DYP'den Celal Adan ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül cenaze törenine katılanlar arasındaydı. İstanbul Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı da cenazede bulundu.
Topbaş'ın, selefi Ali Müfit Gürtuna'nın annesi Ayşe Sıdıka Gürtuna'nıncenaze ise aynı saatlerde Maltepe'den kaldırılıyordu.
Tunagör'ün cenaze namazını Prof. Hayrettin Karaman kıldırdı. Korkut Özal, cemaat arasında bir sandalyede oturuyordu, rahatsızlığı nedeniyle...
Cenaze törenine katılan bir okurumuz bize şöyle dedi:
"Törende gözler Gülen cemaatinin üzerindeydi. Bazı tepkiler kulaktan kulağa fısıldanıyordu. Cenazeye katılan önemli bir siyasi şahsiyete bir telefon uzatıldı. Telefonun ucundaki kişi Amerika'daki Fethullah Hoca idi. Ve ona cami avlusundaki manzarayı aktardı. Hoca, Bakanlar Kurulu'ndan kimse var mı diye sordu. Ama beklediği olumlu yanıtı alamadı."
Gülen'in 'abisi' saydığı bir kişinin cenazesinden AKP'liler niye uzak durdu? Bu 'soğukluğun' bir yanıtı olmalıdır.
Dikkat! Tuzla varillerinin sırrı çözüldü
YAKLAŞIK 10 gündür gündemi işgal eden Tuzla varillerinin sırrı çözüldü. Yapılan tantananın sebebi neymiş anlaşıldı. Bu 10 gün içerisinde olanları sırasıyla görelim, sonra da son durumu gözden geçirelim.
Çevre Bakanı'nın kendi sözleriyle, olay ortaya çıkmadan bir ay önce bakanlıkça Tuzla’da variller içerisinde tehlikeli atıkların gömülü olduğu biliniyordu.
Varillerin bulunduğu açıklandığı ve Çevre Bakanımız yazılı basın ve televizyonlar önünde gösteriler yaparak olayı kamuoyuna mal ettiğinde doğan infiali olağan karşılamak gerekir. Ayrıca tehlikeli ve zararlı atıkların, ülkemizde maalesef olağandan sayılır şekilde, herhangi boş bir toprak parçasına gömülmesi de hiçbir şekilde kabullenilemez.
İlk günlerde büyük bir gizlilikle (!) bu atıkların hangi sanayi kuruluşuna ait olduğu imaları yapıldı. O kadar ki ifadesi alınan iki kişi bu firmanın adını bağırarak duyurdu. Adı geçen firma ise tehlikeli atıkların oluştuğu iddia edilen kimyevi maddenin üretimleri ile ilgili olmadığını defalarca açıkladı.
Çevre Bakanlığı yetkililerinin varillerde olduğunu iddia ettikleri madde 'fenol'dü. Ancak basında çıkan yazılar dikkatle okunursa hiçbir haberde bu kimyevi atıkların adı yazılmadı.
Ne zamana kadar? TÜBİTAK’a gönderilen 15 varil hakkındaki analiz raporu ilgililere teslim edilinceye kadar. Bu raporda henüz kamuoyuna açıklanmamıştır. Ancak raporun verildiği ilk gün televizyon haberlerinde kısa sürelerde de olsa duyumlar esas alınarak tartışılmıştır.
Raporun içerdiği sonuçlara göre, 15 varilden 3 tanesi hiçbir zararlı atık taşımamaktadır. 3 tanesi az zararlı, 8 tanesi orta derecede zararlı ve 1 tanesi zararlı 'toksik' madde ihtiva etmektedir.
Televizyon haberlerinde ilk yapılan, 'toksik' kelimesinin yanına hemen “kanserojen” sıfatının da eklenmesi olmuştur.
Bir televizyon programında dinlediğim İstanbul Kimya Mühendisleri Odası Başkanı meslektaşım 'toksik' sıfatı ile 'kanserojen' sıfatı ayrımını yaparak, raporda 'kanserojen' sözünün geçmediğine dikkat çekmiştir.
Raporda varılan sonuçlar neydi? Varillerin içindeki katı maddenin çoğunluğu nişastaydı. Ayrıca çözücü olarak nişastayla birlikte aseton, dietilalkol (bildiğimiz alkol), etil asetat gibi kimyevi maddeler bulunmaktaydı. Kısacası çok sözü edilen 'Fenol' yoktu.
Biraz da dağ fare doğurmuştu. Güzel de işin esası hangi sırda saklanmış, bütün bu gürültü neden koparılmıştı?
Bakıyoruz ki, tüm bu tantananın tek sebebi acele ile TBMM’de yasalaştırılan teklifin geçici 4.maddesinde saklıdır.
2004 yılında çıkarılan yeni TCK'nın yürürlük maddesine göre 'çevrenin kirletilmesi' suçlarını kapsayan hapis cezaları kanunun yayımından iki yıl sonra yürürlüğe girecekti. Kanun 26 Eylül 2004 tarihinde yayımlandığına göre cezalar da 26 Eylül 2006 tarihinden itibaren verilebilecekti.
Şu işe bakın ki çoğu AKP’li belediyeler bu süre içerisinde fazla bir çalışma yapmamışlardı. Her şey eskisi gibiydi. Çevre acımasızca kirletilmeye devam ediliyordu.
Yaklaşan tehlikeyi bir türlü engellemek gerekiyordu. Sayın Çevre Bakanı çareyi büyük bir ustalıkla buldu. 11 yıldır TBMM’de bekleyen çevre kanunu, Tuzla varilleri dolayısıyla koparılan gürültü ile gündeme alındı. Ve oldubittiye getirilerek yasalaştırıldı.
Bu arada çaktırmadan da kanuna bir ufak geçici madde sıkıştırıldı. Geçici 4.madde ile çevre koruma önlemlerinin alınması için kurumlara ve yerleşim bölgelerine, büyüklüklerine göre, 2 ile 10 yıl arasında bir süre tanındı. Kısacası Eylül 2006’da yürürlüğe girecek Türk Caza Kanunu'nun 181 ve 182 maddelerindeki hapis cezası uygulaması en az iki yıl en çok on yıl ertelendi.
Bu süre de dolunca Allah kerimdir!...
İşte size Tuzla varillerinin sırrı...
Ergun GÖKNEL
Şeriatçı kitabın toplattırılması istendi
"TUZLA Belediyesi şeriat mı öneriyor" başlıklı haberimizin ulusal basında da yankı bulup Radikal ve Posta gazetelerinde geniş olarak yayınlanması Tuzla'da ciddi bir 'depreme' sebep oldu...
Bugün yapılan (dün) Belediye Meclis Toplantısı'nda MHP ve CHP birer yazılı soru önergesi vererek konuya ilişkin sorularını dile getirdiler. Belediye Başkanı Mehmet Demirci'nin bulunmadığı toplantıda, soruları AKP Grup Başkanvekili Ali Yıldız cevaplandırdı. Ali Yıldız'ın cevabı oldukça kısa ve netti:
"Bu kitap müsadeli ve bandrollü bir kitap. Böyle olduğu için belediye başkanımız tasarruf hakkını kullanmıştır!"
(Toplantının ses kayıtları elimizde mevcuttur.)
AKP Grup Başkanvekili Ali Yıldız, o kadar cüretkardı ki... MHP grubu adına verilen önerge üzerinde konuşan Selim Yavuzer, yazılı önergede, kitapların derhal toplatılması gerektiğini, içeriğin akıl, bilim ve uygarlık değerleriyle bağdaşmadığını, durumu şiddetle kınadığını ve yapılacak belediye hizmetleri dururken bununla uğraşılmasının işgüzarlık ve kaynak israfı olduğunu söylemesine sinirlendi ve 'işgüzarlık' sözcüğünün tutanaklardan çıkarılmasını istediğini sert bir üslupla belirtti:
"Kullandığınız cümlelere dikkat ediniz. Bu ifadeleri kullanmaya hakkınız yok! Sizi kınıyorum!" dedi. CHP ise soru önergesinde duruma üzüldüğünü belirtti. Akşam saatlerinde aldığımız bilgiye göre Tuzla Cumhuriyet Savcılığı basında çıkan haberleri suç duyurusu kabul ederek Belediye Başkanı Mehmet Demirci hakkında soruşturma başlattı.
Paylaş