KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un, Aydın Valisi Mustafa Malay tarafından İzmir il sınırında karşılanması eleştiri konusu olmuştu ya... anlaşılan Koç, her zaman böyle yapmıyor.
Essen’deki Türkiye Araştırmalar Merkezi(TAM) Direktörü Prof. Faruk Şen’in çalışmalarını görmek için saat 23.00’te makamına gitmiş; 1.5 saat süreyle Türk ve Alman toplumuyla ilgili bilgi almış; ne gibi açılımlar yapılabileceğini sormuş.
Önümüzdeki yıl, 5 milyon Alman turist bekleniyor. Bu turistlerin yarısının, 400 bin Türk’ün yaşadığı, 18 milyon nüfuslu Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nden gelmesi bekleniyor.
Essen’de önümüzdeki mart ayında açılacak ‘Turizm Fuarı’ ile ilgili organizasyonun hazırlıklarına da şimdiden başlamış Koç...
Bu arada Bochum’da Maden Müzesi’nin 75. kuruluş yılında; 3300 yıl önce Geç Tunç Devri’nde Uluburun açıklarında (Kaş) batan bir ticaret gemisinin, Türkiye’den getirilen Doğu Akdeniz kültürlerine ait parçalarının sergi açılışını yaptı.
3 Ekim sonrası Türkiye’ye dönük tercihlerin artması karşısında turizm sektörünün yeni bir ‘patlamaya’ hazırlıklı olması gerekiyor.
Koç’un ziyaretinden iki gün sonra TAM’ın 20. kuruluş yıldönümü kutlandı Essen’de... AB müzakerelerinin başlayacağı süreçte SPD’den CDU’ya geçen eyaletin hükümeti ve bazı belediye başkanları, sohbetlerde Türkiye için çok olumlu ifadeler kullandılar. Düsseldorf’taki Eyalet Meclisi’nde yapılan törende, Meclis Başkanı Regina van Dinther, sadece bu bölgede oluşturulan ‘Nesil, Aile, Uyum ve Kadın Bakanı’ Armin Laschet, Essen Belediye Başkanı Norbert Kleine Mölhoff, TAM Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Enno Vocke ile bazı eyalet bakanları, milletvekilleri ile Türkiye’den gelen konuklar vardı.
KAHVE-DOMUZ ÖRNEĞİ
Dinther, ‘20 yılda hem Türkiye’deki Türkler, hem de AlmanyalıTürkler değişti. Almanlar da bu değişimi yaşayarak, Türklerin burada kalıcı olduklarını ve toplumun bir parçası olduklarını anladılar. Eskiden bir Alman’ın ‘Türkler gibi çok kahve içme’ veya bir Türk’ün ‘Domuz eti yiyorlar ve bize de yedirecekler’ gibi korkuları geride kalıyor artık. Almanya çokkültürlü bir ülke oluyor. TAM da, yaptığı araştırmalarla Türkler ve Almanların birbirlerini daha iyi tanımalarına ve kaynaşmalarına vesile oluyor’ dedi.
Faruk Şen, 1970’li yıllarda Almanya’ya gelmiş ve Münster Üniversitesi’nde işletme okumuş, doktora tezini daha o dönem Türkiye’deki işçi şirketleri üzerine yapmış. Bamberg ve Essen üniversitelerinde öğretim üyeliğine başlamış, bu arada EssenÜniversitesi’nden profesörlük unvanı almış. Algı gücünün yüksekliği yanında inatçılığı ve çalışkanlığıyla bilinen Şen, Türk toplumu ve Alman siyasal çevrelerinde saygın kişiliğiyle tanınıyor. Son kitabı Türkiye-AB İlişkilerinde Dış Etkenler(Ümit Yayıncılık) ismini taşıyor. Şen,Türk ve Alman toplumunda karar vericilerin ‘bilgi deposu’ olarak biliniyor.
BM’DE BİR TÜRK
İki dönem önce CHP Parti Meclisi’ne seçilen, ancak sosyal demokrasi anlayışının Almanya’daki gibi olmaması nedeniyle istifa eden Şen, şimdilik politikadan uzak duruyor.
1985’te Freudenberg ve Alman Bilim vakıflarına bağlı olarak kurulan TAM’ın 20 yıldan beri başında... 2002’de vakıf statüsüne dönüştürülmüş ve en önemlisi de Birleşmiş Milletler nezdinde ‘danışmanlık’ statüsüne alınmış olan TAM, Almanya’nın en etkin STK’larıarasındaki 8 vakıftan biri sayılıyor.
Bu nedenle Şen, BM toplantıları sırasında zaman zaman kürsüye çıkıp ‘göç, uyum, İslam, uluslararası ilişkiler (Kafkaslar, Türk Cumhuriyeti, Ortadoğu ve Balkanlar)’ gibi araştırma konularında görüş belirtip bilgi aktarıyor.
Vakfın Essen’deki merkezi, Krupp’un eski bir demir-çelik fabrikasının idare bölümü; şimdi ise modern hale getirilen bir binada faaliyet gösteriyor. Altında ünlü bir Moğol lokantası (Mongos) var; karşısında da yine Krupp’un eski silah fabrikasına yerleşmiş dev IKEA mağazası...
BİLGİ FABRİKASI
Faruk Şen, ‘Bonn’da 20 yıl önce 2.5 kişi ile çalışmaya başladık. Bugün çalışan sayımız 35-40 arasında değişiyor’ diyor. Merkez, kendi çocuğu gibi; yaşamını adeta buraya adamış. Almanlar bu tiplere övücü anlamında ‘Lebenswerk’ diyorlar. Nitekim Şen, törende kendisini öven Almanlara teşekkür ederken, gazetecilik okuyan 20 yaşındaki kızı Sibel Şen’e dönerek ‘Senden özür dilerim kızım, TAM’a ayırdığım zaman kadar sana zaman ayıramadım. Ama dünyaya tekrar gelirsem bu hatayı tekrarlamayacağım’ demesi, onun ne kadar ‘işkolik’ olduğunu gösteriyor.
Çalışanların yüzde 40’ı Türk kökenli, diğerleri başta Almanlar olmak üzere Bulgar, Azeri, İtalyan ve Polonyalı uzmanlardan oluşuyor. Kurumdan bugüne kadar 130 personel yetişmiş; bunların bir bölümü Türkiye ve Almanya’daki bazı kurumlarda üst düzey yönetici olarak çalışıyor.
TAM’ın Almanya’daki Türklerin sosyal ve ekonomik durumlarıyla ilgili yaptığı araştırmaların sayısı 160’ı bulmuş... Gerek Türkiye, gerekse Almanya için büyük bir bilgi boşluğunu dolduruyor. Bu nedenle Avrupa medyasının ilk fırsatta aradığı bir kaynak TAM... Araştırma ve değerlendirmeler sadece bu ay Alman basınında 160 haber olmuş. TAM’a ‘Araştırma Fabrikası’ denilmesi haksız değil bu durumda.
Avrupa’daki 3.2 milyon Türk’ten, Almanya’da yaşayan 2.6 milyonunun ülkede kalış süresi ortalama 23 yıla yükselmiş. Baştan dönmeyi düşünen ilk kuşaktan sonrakilerin büyük bir bölümü, artık buraya uyum sağladıkları, ‘yerleşik’ düzene geçtikleri için ağırlık kazanmış. Bu yine de yeterli görülmüyor. 11 Eylül’den sonra Almanların İslam ve Türklere karşı ‘hissettikleri’ korkuları aşmak pek de kolay değil Avrupa’da... Onun için ‘değerler sistemi’ne ve Alman hukuk düzenine uyumda saygılı olunup, bir anlamda düzene ayak uydurmak zorunda olduklarını söylüyorlar.
Biliyor musunuz
CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir’in,Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e, ‘1995 yılında, katıldığınız bir panelde, ‘Said-i Nursi, cumhuriyetin ilk yıllarında dinlenseydi, Doğulular Kürtçü, Batılılar Türkçü olmazdı’ şekliyle kamuoyuna yansıyan sözünüzün, Said-i Nursi’nin 100 yıl önce Van’da ‘Medreset-üz Zehra’ adıyla üniversite kurulması hayaliyle bir ilgisi var mıdır?’ diye sorduğunu...
GÜNÜN SÖZÜ
‘Toplumun düşüncesi jilet gibidir. Güçsüz ondan korkar, bilgisiz onunla elini keser, akıllı ise onu kullanmasını bilir.’