Paylaş
Plan notunda “... kent görünümündeki (siluetindeki) değişimi kontrol etmek amacıyla, imar planlarında verilen yapılaşma haklarına (yükseklik, Taks ve Kaks gibi yapı kütlesi oranlarına) yönelik kısıtlayıcı koşullar getirilebilir” deniliyor. Yani, imar planlarında daha önce verilen yapılaşma hakları ve yükseklikler geri alınabilecek.
CHP’li Büyükşehir (Beşiktaş) Meclis üyesi Mehmet Yıldız (ki kendisi eski İstanbul İmar ve Planlama Müdürü’dür), plan notu belediye meclisinde görüşülürken “Meclise getirilen bu teklif, bu yönetimin İstanbul’u tahrip ettiğinin itirafıdır, ikrarıdır. Eğer İstanbul siluetinin üzerine karabasan gibi çöken o binalar basına yansımasa, bu konu meclise gelmezdi” dedi.
Başkanlığın meclise sunuş yazısından örnekler okuyan Yıldız, “Topbaş’ın suçunu itiraf ettiğini” söyledi ve şöyle devam etti: “Sayın Topbaş sunuş raporunda diyor ki: Yoğunluk artışları, ayrıcalıklı yapılaşma hakları, ortaya çıkan yüksek yapı tipolojileri; tarih boyunca İstanbul’un imajını ve estetiğini vurgulayan eşsiz Tarihi Yarımada ve Boğaziçi siluetini olumsuz etkileyen uygulamaların yolunu açmıştır. Bu durum tarihi yapıları gölgeleyerek siluet içindeki sürekliliği bozacak boyutlarda yapılaşmanın hâkim olmasına neden olmuştur’.Bunları Sayın Topbaş söylüyorsa bu itiraf değil midir? Yoğunluk artışlarını, ayrıcalıklı yapılaşma haklarını siz verdiniz. Tüm uyarılarımıza rağmen bu tahribatı yaptınız. Şimdi düzeltmek için plan kararı getiriyorsunuz. CHP grubu olarak bu plan notuna olumlu oy vereceğiz. Dilerim ve umarım bu plan notunu da kötüye kullanmazsınız.”
‘Pardon’ demek yetmez
- MEHMET Yıldız sözlerinin devamında şu hususlara dikkat çekiyor:
- Yazılı Plan İlkeleri ne olursa olsun, İstanbul’da planlama faaliyetleri, genel olarak “ayrıcalıklı yoğunluk artışının” vahşice uygulanması ile sürdürülüyor.
- 2009 yılında Belediye Meclisi’nde oybirliği ile kabul edilen 1/100.000 ölçekli planda İstanbul’un siluetinin korunması ile ilgili kesin hedef ve ilkeler zaten mevcuttu. Bu ilkeler uygulanmadı.
Binalar ortaya çıkıp tepkiler yükseldiğinde ‘Pardon’ denmesi ne kadar doğrudur.
- Sayın Topbaş’ın basında yer alan demeçleri doğru ise durumu düzeltecekmiş. Düzelteceğiz sözü, o binaların silueti etkileyen katlarını yıkacağız anlamına gelir. Bu yıkımı bedelsiz yapamazsınız. Önce imarını ve iznini vermişsin. Müktesep hak olmuş. Yıkmak için bedelini ödemek zorundasın.
Kimin parasından ödeyeceksiniz; İstanbullunun parasından mı?
Başbakan’ın sık sık kullandığı sözü ile “Bu millet, bunun hesabını senden sormaz mı?
Anıtsal yapıların, camilerin, kubbe ve minarelerin muhteşem silueti üzerine karabasan gibi çöken o beton yığını, AKP’li Büyükşehir yönetiminin İstanbul aşkının ve İstanbul’u imar etme anlayışının simge fotoğrafı olarak, belleklere kazınacaktır!
Akdağ ne diyor
SAĞLIK Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ uyarmış.
“Acil servisi gereksiz kullananlardan ücret alınacak.”
Bu konuda ağır eleştiriler aldık okurlarımızdan; ortalamasını özetliyoruz:
“Peki gece paniklemiş, kanaması olan, midesi bulanan, ağrıdan kıvranan, kolu-bacağı kırılan, kaza geçiren, başında darbe olan nereye gidecek Sayın Bakan...
O saatte tabii ki, Acil Servis’e...
Demek ki, sağlık hizmetlerinin arkasında başka şeyler yatıyor...
Bakan bizim özel hastanelerin eline düşmemizi mi istiyor?
El insaf biraz... AKP seçim meydanlarında böyle mi söylüyordu.
Batık durumdaki hastanelere ‘kaynak’ bu yöntemle bulunamaz.
Vatandaş önce ‘sağlık hizmetleri’ne alıştırıldı, kendisine ‘Allah razı olsun’ dedirtti.
Baktı iş astarından pahalı çıktı; harcamalar arttı; şimdi çevir kazı yanmasın deniliyor.
Yoksa iktidar bu hizmetlerinden vaz mı geçiyor?”
Vatandaş “N’oluyor haberimiz olsun istiyoruz!” diyor.
‘Sellerin sebebi rant ve rüşvettir’
KÜREM-Der Genel Başkanı, Orman Y. Mühendisi Faruk Çebi, doğa felaketleri ile ilgili olarak bir bildiri yayınlamış. Diyor ki:
“Son yıllarda ülkemizin değişik yörelerinde can ve mal kayıplarına neden olan ‘sel ve su baskınlarının’ gerçek nedeni, yönetim iradesine aykırı olabilen doğru projelerin bırakın uygulanmasına, yüksek sesle dile getirilmesine bile asla fırsat tanımayan antidemokratik ve çağdışı ‘Yönetim Sistemleri’ ile ranta ve rüşvete olabildiğince teslim olmuş toplumsal anlayışlardır.”
Peki Çebi ne demek istiyor?
İki kitap
- VATAN’a, Cumhuriyet’e ve laik düzene yönelik iç ve dış tehditlere karşı çıkışlarıyla tanınan emekli Tümgeneral Osman Özbek, ‘Silivri Sürgünleri’ ve ‘Kansız Savaş’ın bir devamı olan ‘Cumhuriyet’e Meydan Okuyanlar’ (Karınca Yayınları) ile okurlarıyla yeniden buluşuyor.
- GAZETECİ İklim Bayraktar’ın, Odatv baskını öncesi yaşadıklarını iddialı şekilde anlattığı 600 sayfalık ‘Sıra Bende-Medyadaki Yalanlar, Yok Sayılan Gerçekler’ (Kronos Yayınları) kitabı çıktı. Tayfun Talipoğlu tanıtım bülteninde “Kadına dair peşin yargıların egemen olduğu bir toplumda, ‘Yargısız okunacak bir kitap’ diyeceğim ama anlaşılan İklim bu satırlarıyla yeni tartışmalar yaratacak” diyor.
Biliyor musunuz
- AZERBAYCAN eski bağımsız milletvekili Elövset Ağalarov’un, Ergenekon soruşturması kapsamında Silivri’de tutuklu bulunan Mehmet Perinçek’i ziyaret etmek istediğini, görüşemeyince de cezaevi önünde bir açıklama yaparak “Ermeni soykırımı denilen iddiaları yalanlayan, açığa çıkaran benim arkadaşımdır Mehmet Bey. Suçsuz olduğuna inanıyorum, sudan temizdir, saftır” dediğini...
- CHP Antalya Milletvekilleri Yıldıray Sapan, Gürkut Acar, Osman Kaptan, Arif Bulut ve 16 arkadaşının TBMM Başkanlığı’na verdikleri ortak önergede Serik ve Aksu ilçelerinde can ve mal kaybına neden olan sel baskını hakkında ‘Meclis araştırması’ açılmasını istediklerini.
Paylaş