Paylaş
Köşemizde yer alan "Beni yobaz yapamadılar" (24.8.2006) başlıklı yazıdan sonra iki kez soruşturma geçirdi ve geçen hafta 'görülen lüzum üzerine' görevden alınarak İzmir'in Kiraz İlçesi'nin Karaburç Köyü'ne gönderildi.
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran saldırı olayı üzerine imam Soytürk şöyle demişti:
"1982 yılında imamlığa başladım. 24 yıldır beni yobaz yapmaya çalışıyorlar. Benim dedem, Atatürk'le omuz omuza savaşmış çılgın bir Türk'tü. Ben dedemden daha çılgınım. Yobaz olmak yerine aydın bir din adamı olmayı yeğledim."
İmam Soytürk çevresine göre, 'laikliği özümsemiş aydın bir din adamı' olarak hurafeye ve bidate (Peygamberden sonra dine sokulan ilkeler) karşı çıkıyor, dinimizde tefeciliğin yerinin olmadığını söylüyor. Yolsuzluk ve usulsüzlük yapan din adamları hakkında şikâyetçi oluyor. İçki içenlere karşı hoşgörülü bakıyor, ayakta pisuara çiş yaptığı için eleştiriliyor.
Aslen Tosyalı (Kastamonu) olan Soytürk, imam hatipten sonra Adalet Yüksek Okulu'nu bitirdiğinden adalete inanıyor, haksızlıklara karşı çıkıyor ve hiç bir zaman 'torpil' yaptırmamakla tanınıyor.
Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı Taşra Teşkilatı Görev ve Çalışma Yönergesi'nin 68. maddesinin 10. bendine göre, "İmamların görevi sadece ezan okumak ve namaz kıldırmak değildir, toplumun sosyal sorunları ile ilgilenmektir" ilkesine göre görev yapıyor.
Bu anlayıştaki bir din görevlisinin sudan sebeplerle sürgüne gönderilmesi için tek neden kalıyor:
"Görülen lüzum üzerine..."
GÜNÜN SÖZÜ
"Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha çok gürültü ederler."
(Oscar Wilde)
Bu pazar günü seçim olsa...
SONAR, siyasal eğilimler araştırmasını göndermiş. 22 ilde 2238 denek arasında yapılan (hata payı +-2.0) araştırmada "Bu pazar günü genel seçim yapılırsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?" sorusunun yanıtı şöyle:
AKP 24.3 (27.6), CHP 16.1 (18.3), DYP 11.6 (13.2), MHP 11.4 (13.0), DSP 7.1 (8.1), GP 4.6 (5.2), ANAVATAN 4.1 (5.0), DTP (3.7 (4.2), SHP 1.8 (2.0)
Diğer 2.7 (3.0) Kararsızlar 11.8.
(Not: Parantez içindeki rakamlar, kararsızların dağılımıyla belirlenen oranlardır.)
Biliyor musunuz
- DOĞDUĞU Batı Trakya'ya 1969'dan beri girmesi Yunanistan tarafından engellenen, eski Avcılar Belediye Başkanı Tahsin Salihoğlu'nun, Papa'nın Türkiye ziyareti öncesinde İstanbul'da kendi imzasıyla üstgeçitlere "Ekümenlik Kopenhang kriteri değildir" ve "Ruhban Okulu'nun açılması Kopenhang kriteri değildir" pankartlarını astığını ve bundan sonra 'kamuoyunu bilinçlendirme' eylemini çeşitli sloganlarla sürdüreceğini...
- ERDAL Sezener'in işlettiği ve bir 'Beyoğlu klasiği' olan Rejans lokantasının 75. yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutladığını...
- CHP'nin 'Halk Gazetesi' Yayın Sorumlusu ve Yayın Kurulu üyesi Nezih Tavlaş'ın, Deniz Baykal için ayrılan başyazı köşesini Baykal'ın sekreteri Nesrin Baytok'un yazdığını öğrenmesi ve bu yazıları kullanmak istememesi üzerine görevine son verildiğini...
- MALATYA İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu, hastanelerinde ilk kez 'çocuk yaş grubundaki bir hastaya canlıdan canlıya karaciğer nakli'nin gerçekleştirildiğini, anne Kudret Keskin'in (34) karaciğerinin % 22'sinin oğlu Kerem Keskin'e (7) başarılı bir ameliyat sonucu nakledildiğini, ayrıca hastanelerine 'böbrek nakli' izni verildiğini duyurduğunu...
Prof. Yayla'ya tepki
İZMİR'de AKP'nin bir toplantısında Atilla Yayla'nın, "Kemalizm ilerlemeye değil gerilemeye tekabül eder" biçimindeki sözlerine tepki yağıyor.
Avrupa ADD Genel Başkanı Dursun Atılgan, Gazi Üniversitesi'nden olan öğretim üyesine karşı şöyle diyor:
"Demokrasi diye diye demokrasinin canına okumak isteyen demokrasi ve etiksel kültür yoksunu bu tipler Türk üniversitelerinde yetişebiliyorsa ve bu demokrasi, gaflet, dalalet ve hıyanet içindeki kimselerin partisine, yani Anti Kemalist Partiye iktidarın yolunu açıyorsa, böyle bir demokrasiyi savunmanın anlamı olamaz."
İP İzmir İl Başkanı M.Halil Güleç, Zaman Gazetesi'nde yazılar yazan Prof. Yayla'nın ABD ve AB'nin isteklerini dile getirdiğini söyleyerek "Üniversitedeki çocuklarımız, gençlerimiz Atatürk düşmanı fikirlerle yetiştirilemez" dedi.
Yapı Kredi'nin bu hesap işini anlamadım
KIZIMIZ yurt dışında yaşıyor ve İstanbul'da bir dairesi var. Dolar olarak kiraya verildi. İki senedir kira Yapı Kredi Bankası Ulus şubesine yatıyordu. Bizde üç-dört ayda bir kirayı gidip çekiyorduk. Herhangi bir problem yoktu.
14 Kasımda bankaya gittim, kirayı çekmeye... Görevli memur paranın üstünde ipotek olduğunu ipoteği ödememiz gerektiğini sonra paramızı vereceklerini söylediler. Ben merak ediyorum iki senedir aynı bankadan aynı şekilde kiramı alıyordum. Şu anda aldığım kira bedeli dolar üzerinden olduğu için yurtdışı üzeriden geliyor gibi göstermişler.
Bu kural da beş ay önce uygulamaya geçmiş. Bu ne demek şimdi?
Soyulmanın kanuni olanı mı?
Banka böyle bir uygulama başlatırken müşterisini arayıp, böyle bir sistem uygulayacaklarını, paranızı her ay alın, almasanız birikirse üstüne ipotek gelir diye uyarmadan habersiz, haksız kazanç alıyorlar. Hem benim paramı beş ay çalıştıracak benim hiç bir kazancım olmayacak? Paramı çekerken 150 YTL ödeyin ipoteği kaldırın paranızı ödeyelim, diyorlar.
Parayı almak için ödemek durumunda bıraktılar .
Biri bize bu olayı açıklasın yada haksız olarak aldıkları paramı geri versinler. bu haksızlığı köşenizde yazarsanız inanın çok mutlu olaçam. başarılar diliyorum
Müzeyyen YAPICI
meralyapici@yahoo.com
Sakız ağacı, Koç Allianz’ın desteğiyle Çeşme’ye dönüyor
KOÇ Allianz Acenteleri’nin katkılarıyla Çeşme Ahmet Priştina Ormanı içinde oluşturulan 'Koç Allianz Sakız Ağacı Ormanı'nın fideleri Çeşme Kaymakamı Nazmi Günlü'nün de katıldığı törenle Koç Allianz Acenteleri ve Çeşmeliler tarafından dikildi.
Geleneksel acente toplantılarını her yıl Türkiye'nin farklı bir bölgesinde yaparak o bölgeye sosyal bir temayla katkıda bulunan Koç Allianz, bu yıl Çeşme'de 'Koç Allianz Sakız Ağacı Ormanı' oluşturdu. “Koç Allianz Sakız Ağacı Ormanı” ile anayurduna dönen sakız ağaçlarının dikim töreni, Çeşme Kaymakamı Nazmi Günlü, Ege Orman Vakfı Müdürü Metin Gençol, Koç Allianz Genel Müdür Yardımcısı Semih Yavuz ve Koç Allianz Acenteleri’nin katılımıyla gerçekleşti.
Acenteleriyle birlikte böyle bir projeye imza atmaktan duydukları mutluluğu dile getiren Semih Yavuz, "Komşumuz, Sakız Adası’ndaki sakız üretiminden her yıl milyarca dolar gelir elde ediyor. Bu ürün, tarihin her döneminde önemsenmiştir. Biz de, sakız ağacını anayurduna geri getirmek ve Çeşme ekonomisindeki yerini almasını sağlamak istiyoruz. İlk adımı biz attık. Bundan sonrası Çeşmelilere kalıyor. Fideleri onlara teslim ediyoruz” dedi.
Koç Allianz ve Acenteleri’nin bağışlarıyla Çeşme Kaymakamlığı, İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ve Ege Orman Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen Koç Allianz Sakız Ağacı Ormanı 30 dönümlük bir arazide toplam 1200 sakız fidesinden oluşuyor. Koç Allianz Acenteleri’nin de katılımıyla dikimleri tamamlanan sakız ağacı fideleri 6-7 yılda büyüyüp ürün vermeye başlıyor. Tıptan kozmetiğe kadar pek çok alanda kullanılan sakızın Çeşme ekonomisine büyük katkı sağlaması bekleniyor.
Tiyatroya ve tiyatroculara haksızlık
“ŞİMDİ Tiyatro Zamanı” başlığı altında kamuoyuna açıklanan “Şehir Tiyatroları Bilet Fiyatlarının iki ay süre ile 1 YTL ve 50 YKr olarak belirlenmesi” projesinin tiyatro sanatının değerine, bu sanata emek veren yazar, çevirmen, yönetmen, oyuncu ve sanat tasarımcıları gibi binlerce sanat insanına ve özellikle bu güne kadar sanata katkıda bulunmuş milyonlarca seyirciye yönelik ciddi bir haksızlık olduğu kanısındayız.
Özel tiyatrolar; yıllardır gerek İstanbul’da gerekse Anadolu’da olanakları kısıtlı olan yüzbinlerce seyircinin ücretsiz oyun izlemelerini kendi düzenlemeleri doğrultusunda sağlamışlardır ve sağlamaya devam edeceklerdir. Keza, özel tiyatrolara sağlanan devlet desteğinin zorunlu koşullarından biri de öğrencilere dağıtılmak üzere İl Kültür Müdürlüğü’ne binlerce davetiye verilmesidir. Bu koşulu da özel tiyatrolar yıllardır memnuniyetle uygulamışlardır. Dolayısıyla, “Şu ana kadar tiyatroya gidememiş kişileri tiyatro sanatıyla buluşturmanın” farklı, kalıcı ve yapıcı yöntemleri konusunda tüm ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu bildirmek isteriz.
“Şimdi Tiyatro Zamanı” sloganınızı tüm kalbimiz ve bilgimizle desteklemekteyiz. Kültürümüzü koruyan, kitlelere emek vererek ulaşan tiyatro sanatının çok renkli ve çok sesli kalmasını destekleyen ortak bir projede buluşmayı ümit ediyor, saygılarımızı sunuyoruz.
Tiyatro Yapımcıları Derneği, Özel Tiyatro Yapımcıları Derneği
Öğretmenlere 24 Kasım'da bir maaş ikramiye verilsin
GELECEĞİMİZİ, çocuklarımızı emanet ettiğimiz ve 800 YTL maaşı reva gördüğümüz öğretmen çadırda yaşasa, battaniyelere sarılarak ısınsa, başkalarının verdiği giyeceklerle yetinse, çocuklarını okula göndermese, hastalanmasa, iş yerine yürüyerek gidip-gelse, haberleşme ihtiyaçlarını tamamen kısıtlasa aldığı ücret karnını doyurmaya yetmemektedir. Ekonomideki büyüme ve iyileşme bize yansımıyor. Türkiye yüzde 9, yüzde 10 büyüdü diye övünen ama bu büyümeyi eğitime ve eğitim çalışanlara yansıtmayan hükümetin, bu söylemlerini dürüst bulamıyoruz, diye konuştu.
Her 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında ikramiye verilmesi yönünde talep ve gerekçelerimizi içeren bir mektup yazıp Başbakan ve Milli Eğitim Bakanına “taahhütlü" postayla gönderdik.
Her fırsatta öğretmenlerle gurur duyduğunu söyleyen sayın Başbakanın, sayın Milli Eğitim Bakanının yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşam mücadelesi veren öğretmenlerin onur incitici ücret durumu karşısında biran önce harekete geçmesi ve durumumuzu iyileştirmesi gerekir. Biz önümüzdeki 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü unutulmuşluğumuzun, ötelenmişliğimizin bir telafisi açısından en uygun gün olarak görüyoruz. Ekonomik, mesleki ve özlük sorunları altında gittikçe artan bir umutsuzluk içinde mesleğine küsmüş duruma getirilen öğretmenlerin haklarında bir iyileştirme yapmak adına her 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde tüm eğitim çalışanlarına bir maaş oranında ikramiye verilmesini istiyoruz.
Gürkan AVCI-Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı
Herkese anladığı dilden konuşmak gerekiyor
DEVLET Bakanı Ali Babacan, Danimarka polisi tarafından havaalanında aranmak istendiğinde; kendisini düşünmese bile, kırmızı pasaportun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını korumanın gereği olarak derhal geri dönmesi gerekirken, bu zillete katlanıp araçta dakikalarca bekletiliyor ve sonra izin verilip yoluna devam edebiliyor.
Diğer taraftan, Genelkurmay II. Başkanı Org. Ergin Saygun, benzer muameleye Beyaz Saray'da muhatap olunca ziyaretini iptal edip oteline dönüyor ve muhatabı ayağına kadar gelerek özür dilemek zorunda kalıyor.
Hatırlanacağı üzere PKK'nın katil başı da yıllarca Suriye'de himaye edildikten sonra, zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı'nın kararlı uyarısının ardından apar topar sınır dışı edilmiş ve sonunda bize teslim edilmişti.
Demek ki, uluslararası ilişkilerde alçak gönüllülük, sabır, hoşgörü her zaman geçerli olmuyor.
Size küstahça davranana siz de benzer şekilde mukabele edip haddini bildirdiğiniz zaman karşılığını alıyor, hem kişisel hem de ulusal onurunuzu ve itibarınızı korumuş oluyorsunuz.
İşte bu örnekler de, neden Batı'nın böyle deneyimsiz ve dişine göre siyasetçilerle tüm komplekslerini tatmin ederek her istediğini kolayca elde etmek varken, herşeyin farkında olarak tavrını koyan TSK'dan rahatsız olup onu etkisizleştirmeye çalıştığını çok güzel anlatıyor.
İktidar partisi, gizli emellerinin önündeki bu engeli etkisizleştirmede AB'yi sinsi bir araç olarak kullanmak yerine, bağımsız bir ülkeyi yönetmelerinin teminatı olan TSK'nın deneyimlerinden, davranış,görüş ve önerilerinden yararlanmalıdır.
Tarihin çok önemli aktörlerinden olan bu deneyimli ve görgülü milleti ve onun onurlu Devletini kimse hafife almasın.
İçerdeki ve dışarıdaki ilgililere duyurulur!
Reşit ÇAĞIN
Paylaş