Paylaş
BAŞBAKAN Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı seçildiğine ilişkin tezkere okunmadan Meclis’in tatile sokulmasının hukuki sonuçları olur mu?
Siyasi partiler ve seçim hukuku konularında uzman olan ve bu konuda Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin karar almasına neden olan girişimleri gerçekleştiren eski milletvekili Sabri Ergül “bu hukuksuzluğun bir yerlerden dönebileceğini” söylüyor.
CHP bu konuyu neden görmüyor?
Avukat Ergül’e göre, “Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğine ilişkin tezkerenin, -önemli olan yasama, yürütme faaliyetleri ile ilgili kararların Meclis’in bilgisine sunulması gibi- Meclis Genel Kurulu’nda okutularak milletvekillerinin bilgisine sunulması gerekiyor.
İşte bu tezkere TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından ‘gelen kâğıtlar’ başlığı altında yer alan tezkereyi (10 Ağustos tarihinde Cumhurbaşkanı seçildiğine ilişkin mazbatayı) Anayasa’nın 101. maddesi gereği okuttuğunda Erdoğan’ın milletvekilliği ve başbakanlığı düşmüş olacak. Ve... Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yüksek Seçim Kurulu ve Anayasa Mahkemesi nezdinde doğuracağı hukuki sonuçlar meydana getirecektir.”
Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin Erbakan ve Ahmet Türk’ün partilerinin kapatılmasına neden olan kararın da Meclis’te üyelerin bilgisine sunulduğunu hatırlatan Sabri Ergül, “Başbakan’ın tezkeresinin, ilgili itiraz sürecinin tamamlanmasına karşın Meclis’te okunmaması, yani Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in bunu yapmaması nedeniyle Anayasa’yı ihlal suçunu doğuracağı açıktır. Nitekim, Sayın Cemil Çiçek’in bu konuda ‘Mazbata bir önümüze gelsin bakarız’ demesi bu konuda yaşadığı sıkıntının bir ifadesidir. Erdoğan mazbatanın okunmasını engellemek için AKP grup başkanvekillerine talimat vererek, beklenmedik bir şekilde Meclis’i 1 Ekim’e kadar tatile sokturmuştur.
Bu durum, Meclis Başkanı’nın ve kendisinin Anayasa’ya aykırı yeni suçlar işlemesine matuftur. Maalesef, CHP Grup Yönetimi’nin de bu öneriye ve bu önerinin arkasında yatan esas sebebi görmemesi büyük bir gaflettir. CHP, Erdoğan’ın oyununa gelmiştir. CHP kendi iç çekişmeleri nedeniyle Başbakan’ın bu oyununu görememiş ve kendi kalesine gol atmıştır.
Erdoğan’ın bu durumu gizlemek amacıyla ‘AKP kulislerinde dedikodu yapılıyor’ demesi gerçeğin saptırılmasına dönüktür. Erdoğan’ın başbakanlığını ve AKP genel başkanlığını sürdürmesi anayasal suçtur. Bu konu bir şekilde hukuki yoldan Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelecektir” diyor.
Feyzioğlu da sahaya indi...
TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, CHP genel başkan adaylığı için girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı. Genel başkanlık yarışında Muharrem İnce’den sonra Manisa Milletvekili Özgür Özel’in de adı geçmeye başladı. Baykal’ın, kendisini arayan ‘muhaliflerin’, görüş taleplerine karşı “Önce muhalefet cephesini büyütün, o birliktelik sağlandıktan sonra su mecrasını bulur” dediği öne sürüldü.
CHP çevrelerinde dikkatle izlenen bir isim olan Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, salı günü İstanbul’a gelerek, ‘görüşlerini aktarmak’ üzere eski CHP İl Başkanı Nebil İlsever ve sanayici Ali Fatinoğlu’ndan görüşme talebinde bulundu. CHP Fatih belediye meclis üyesi Mustafa Sarımsak’ın ofisindeki görüşmeye 10 civarında meclis üyesi ve kurultay delegesi katıldı. Feyzioğlu, görüşmede şöyle konuştu:
“Ülke kötü yönetiliyor. Gidişatımız iyi değil. Bizim gibi dürüst, namuslu, ülkesini sevenler bir araya gelmeli ve ülkeyi yönetmeliyiz. Bu odadan (görüşmeden) bir başbakan en az iki bakan çıkararak ülkeyi düzlüğe çıkarmak bizim görevimizdir. Ben Türkiye’nin 81 vilayetinin 79’unda örgütlenen Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşunun seçimle gelen başkanıyım. Makam odam, arabam, şoförüm her şeyim var. Baronun yönettiğim bütçesi CHP’nin bütçesinin dört katı. Ben makam, şöhret için değil ülkem için yola çıkıyorum. Bu yolda hep beraber olalım.”
15 yıldır depremden hiç ders almadık; ‘Kent yağmacılığı’ dışında
17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depreminin 15. yılı...
Ne yaptık, hiçbir şey...
TMMOB’ya bağlı Odalar ‘yağmacı politikalara’ karşı tepkili:
Ağır yıkım ve bilançonun faili olan, doğaya meydan okuyan, bilimsel, teknik bilgi ve kararları doğru olarak okuyamıyoruz. Aksine ‘Kentleşme Politikaları’ etkisini arttırarak sürdürüyor. İktidarın rant ablukası sonucu oluşacak, sosyal afet ve yıkımlara karşı gözümüzü kaçırıyoruz. Odaların görev ve yetki alanına giren kamusal nitelikteki mesleki denetim, yeterlilik, eğitim ve belgelendirmeye dayalı yeni bir yapı denetim modelini benimsemiyoruz.
Yani, 1999 Marmara depreminden hiç ders almadık.
Ülkemiz topraklarının, sanayinin ve barajların büyük kısmı aktif deprem kuşağı üstünde yer almaktadır. Ancak deprem çok bilimli bir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanı olmasına karşın bu disiplinlerin katkısı dışlanmaktadır. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasındaki “yapı denetimi” düzenlemelerinde kamusal denetim alanı ticarileştirilmiş, katılımcılığı ve meslek odalarının önerilerini dışlayan bir yaklaşım egemen olmuştur. Yapı Denetim Yasası’nda kamu yapıları denetim dışı tutulmuş ve TMMOB’ye bağlı ilgili Odaların yasa ve yönetmeliklerce tanınmış görevleri içinde bulunan mühendislik, mimarlık hizmetlerinin mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme gereklilikleri dışlanmıştır. Bu arada bu dışlama çabası ile Taksim Gezi Parkı Direnişinin ardından TMMOB’ye bağlı Odaların mesleki denetim yetkilerinin kısıtlanmaya çalışılmasının birbiriyle ilişkili neoliberal bir politika hedefi olduğunu belirtmek isteriz.
Planlama, mühendislik, mimarlık, yapılaşma ve denetime ilişkin ülkemizdeki sistemik sorunları yansıtan ve yüzyılın afeti olarak da anılan 1999 Marmara Depreminden hiçbir ders alınmadığı, Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması ile, 2011 yılı sonundaki Van depremi sonucu oluşan sosyal yıkım tablosu ile, yeni mevzuat düzenlemeleri ve rant eksenli kentsel dönüşüm programları ile tekrar tekrar ortaya çıkmıştır.
NE YAPILMALI
Depremlere karşı bütünlüklü önlemler ve sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için, mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli benimsenmelidir. Bu noktada uyarıyoruz: Yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmemesi durumunda ülkemizi yeni büyük sosyal afetlerin, sosyal yıkımların beklediği bilinmelidir. Depremlere karşı önlemler bütünlüğü, güvenli yapılaşma ve halkın kent ve çevre hakkı için neoliberal piyasacı yaklaşımlar reddedilmelidir.
Makedon Kralı Biga’da! Okçuluk Müsabakaları bugün başlıyor
BİGA Sancak Beyi Osman Bey anısına, Atlı Okçuluk ve yaya Okçuluk Müsabakaları bugün Biga’da başlıyor. 21 ülkeden 500 okçunun katımıyla Granikos Savaşının yapıldığı alandaki uluslararası etkinliklerde, Cüneyt Arkın ve Cemal Hünal ‘Issız adam’ da katılacaklar. Cemal Hünal, Makedon Kralı İskender’i temsili olarak canlandıracak.
Atlı Okçuluk ve yaya Okçuluk Müsabakaları dışında Folklor gösterileri, Okçuluk gösterileri ve Atlı gösteriler ve ikramlar olacaktır.
1726 Yılında Menzil Taşı dikerek rekor kıran Biga Sancak Beyi Osman Bey anısına yapılan etkinlikte 21 ülkeden en az 100 yabancı sporcu ve ülkemizin dört bir yanından 35 kulüpten en az 400 Türk sporcu katılımı beklenmektedir.
GRANİKOS SAVAŞ ALANI
Bu yılki turnuva, bugün ve yarın Granikos savaş alanında gerçekleşecek. Dünya tarihini etkileyen ve tarihe yön veren üç savaş adı zikredilse... bunlardan biri Granikos olmalıdır. İskender Makedonya Kralı... 20 yaşında... M.Ö. 334 yılında boğazı geçerek Biga’ya geliyor... Ve dünyanın o tarihteki en büyük İmparatorluğu Perslerin... Daryus’un ordusuyla... Biga’da Çınarköprü Köyünün olduğu yerde Granikos Çayı (Kocabaş Çayı) kenarında büyük bir kapışma gerçekleşiyor... İskender “Büyük İskender oluyor…”
İşte Biga Okçuluk etkinlikleri tam bu savaşın gerçekleştiği ve medeniyetlerin kesiştiği Granikos Savaş gerçekleşecek. Dünya tarihini etkileyen ve tarihe yön veren üç savaş adı zikredilse... bunlardan biri Granikos olmalıdır. İskender Makedonya Kralı... 20 yaşında... M.Ö. 334 yılında boğazı geçerek Biga’ya geliyor... Ve dünyanın o tarihteki en büyük İmparatorluğu Perslerin... Daryus’un ordusuyla... Biga’da Çınarköprü Köyünün olduğu yerde Granikos Çayı (Kocabaş Çayı) kenarında büyük bir kapışma gerçekleşiyor… İskender “Büyük İskender oluyor…”
Bugün 09.00’da başlayacak turnuvada, bir tarafta Atlı Okçuluk Müsabakaları diğer tarafta da Yer Okçuluğu ya da Yaya Okçuluğu turnuvaları tamamen geleneksel (Traditional) usullerle icra edilecek. Turnuvalar öğlen yemeğinin ardından akşama kadar devam edecektir.
Bu yıl dördüncüsü yapılacak turnuvaya Türkiye’deki tüm kulüpler eksiksiz iştirak etmekte ve Uluslararası alanda da büyük ilgi görmektedir.
Yarın ise aynı alanda halka açık kahvaltı ile başlayacak etkinlikler ödül töreni, mehter, folklor, Atlı Okçuluk Müsabakası ve Okçuluk Gösterileri ile devam edecek ve son olarak amatörce de olsa ilk kez...
Granikos Savaşı’nın temsili bir canlandırması gerçekleştirilecek.
Biga Kaymakamı Fatih Genel’in önderliğindeki İÇTAŞ Demir-Çelik’in ve Çanakkale Seramik’in katkılarının olduğu bildirildi.
CHP MERCEK ALTINDA
Kılıçdaroğlu’na mektup: Örgüt yapısı sağlıklı değil
SAYIN Genel Başkanım,
Utku Çakırözer’e yaptığınız açıklamalara 1962 yılındanberi partinin üyesi, partiyi 1973 ve 1977 seçimlerinde iktidara taşıyan gençlerinden biri olarak katılıyorum. Fakat yalnız genel başkanın çalışmasıyla seçim kazanılamayacağını, seçimin kazanılması için gücünü halktan alan milletvekilleri, ilkelere inan,tutarlı ve çalışkan örgütlerede gereksinim olduğuna inanmaktayım. Her eve girebilecek güçlü kadın kolları, partinin dinamik gücü gençlik kollarının katkılarınıda çok önemsiyorum.
Cumhurbaşkanı adayının tesbiti ülkemizin koşullarına ve değişen dünya yapısına uygundu. vatandaşları ayrıştıran iktidara karşı,iki muhalefet partisinin uzlaşarak ortak aday göstermesini de çok önemsedim.
Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını açıkladığınızda, bu adaya karşı çıkan eski genel başkana telefon ettim. Partili arkadaşlarımızın her bakımdan sıkıntı çektiği bu koşullarda,ikilik çıkarmayalım, hep beraber çalışalım, cumhurbaşkanı seçimlerinde başarıyı sağlayalım, teklifinde bulunduğumda... Sayın İhsanoğlu’nun babasının Atatürk’e karşı olduğunu, hilafeti savunduğu için Mısır’a kaçtığını söylemiştir. Ben de babasının düşüncesini çocuğu paylaşacak görüşene katılmadığımı ifade ettim.
Örgütlerimizin yapısı sağlıklı değil. Örgütler, sosyal demokrat düşünceye inanan, millet vekili, belediye başkanı olacağım iddiasında olan dinamik partililerden oluşacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Partililerimiz, başta genel merkez olmak üzere örgütlere güven duymalı, partililere, partiyi iktidar yapmak için tüm gücüyle çalışacak cesaret verilmelidir. Milletvekilleri ön seçim yapılarak aday gösterilmelidir.
Genel seçim çalışmaları hemen başlatılmalıdır.
Tacettin KORKUT
30 milyon seçmen neden laik cumhuriyete sahip çıkmıyor
55.677.775 toplam seçmenin 15.142.941’i seçime katılıp Sayın İhsanoğlu’na oy vererek; 15 448 038 seçmen de hiç sandığa gitmeyerek hiçbir adaya oy vermemiştir.
Yani 30 590 979 seçmen (toplam seçmenin % 55’i) Erdoğan karşıtı kesimdedir.
Türkiye’de uzmanların araştırmaları sonucu toplam seçmenin %25’inin, yani 13.919.443’ünün AKP’nin ve %15’ini de, yani 8.351.666 seçmenin CHP’nin çekirdek seçmen kitlesini oluşturduğu kabul edilmektedir.
Bu durumda; 3 milyon Kürt kökenli (BDP, HDP vb) parti çekirdek seçmenini çıkarırsak; kalan 52.677.775 seçmenin (yurtiçi ve dışı) 38.677.775 (AKP ve Kürt çekirdek seçmen dışında) seçmen -ki, bu da toplam seçmenin % 70’i eder- aklı başında bir Cumhuriyet Partisi arayışı içersindedir.
Ve bu seçmenin de 30.590.979’u, Anayasa’nın 2. Maddesinde vaz’edilen “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir” ilkelerini benimsemiş ve yaşama geçirecek bir siyasal parti arayışındadır.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP neden bu ilkeleri benimsememektedir? Benimsemekteyse neden bunu Türk Halkı’na anlatamamaktadır? CHP neden iktidara gelememektedir?
Nedeni basit: Çünkü CHP, lideri ve üst yönetimi ile Türkiye ve Türk Halkı’nın gerçeklerinden çok uzaktadır. Onyıllardır CHP sadece ve sadece demogoji ile zaman geçirmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti; eğitimden siyasete ekonomiden kültüre, hukuktan dış ilişkilere çökmek üzeredir. Gerçek yurtseverler koltuk ve ikbal hırslarını bir kenara koyup, artık Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmalıdırlar.
Demokrasiler erdemli yöneticilerin olduğu rejimlerdir. Amaç; o koltukları doldurmak olmamalı. Amaç Türkiye Cumhuriyeti’ni Atatürk’ün deyişi ile (bu Türk Milleti’ne bir vasiyettir) “Medenî Ülkeler Düzeyine Çıkarabilmek” olmalıdır.
Prof. Keskin: CHP’de partiiçi demokrasi şart
F.ALMANYA’da Sol Parti Milletvekilliği yapmış olan Prf. Dr. Hakkı Keskin “CHP’nin temel sorunu parti içi demokrasinin uygulanmayışıdır” dedi.
- Sosyal Demokrat Partilerde önemli kararlar, parti organlarında görüşülerek, tartışılarak ve hatta karara ilişkin ön araştırmalar yapılarak alınır. Genel Başkanın ya da aynı görüşü paylaşan iki üç başkan yardımcısının parti tüzüğünde veya çalışma programında bulunmayan kararları almazlar, alamazlar.
- Bu başarısızlığı, daha önceki seçimlerde de olduğu gibi, farklı gerekçelerle göz ardı etmek, son derece yanlıştır. Eşit olmayan koşullarda bu seçimin yapılacağı biliniyordu. Partinin ve seçmenlerin talimatla oy vermeyeceği de, özellikle Genel Başkanın bilmesi gereken bir gerçek olsa gerekirdi. Bu nedenle CHP li saygın milletvekillerinden gelen eleştirileri çok iyi anlamak gerekir. Batılı ülkelerde böyle bir hata yapan genel başkanın veya siyasi yetkilinin, kendisine, partisine ve kamuoyuna duyduğu saygı gereği istifa ettiği örnekleriyle bilinmektedir.
CHP yeni kurultayda, bu yenilgiden güçlenerek çıkabilir!
- Parti Tüzüğünde parti içi demokrasisi bir kural olarak ne yazık ki öngörülmüyor. Partide tartışma kültürü yerleşmiş ve gelişmiş değil. Demokrasiyi özümsemesi ve uygulaması gerekir. Cumhurbaşkanlığı aday önerisinde bu ilkeye uyulsaydı, seçim sonucu çok farklı olabilirdi ve parti içi tepkilere de gerek kalamayabilirdi.
Hiç kuşkusuz CHP`nin kuruluş kimliğine ve her seçmenin görebileceği açıklıkla gerçek bir sosyal demokrat programa sahip olması gerekir.
Bu kurultayda CHP tüzüğü mutlaka değiştirilerek „Parti İçi Demokrasi“ uygulaması temel ilke olarak benimsenmeli ve derhal uygulanmaya konmalıdır. Böyle bir tüzük değişikliği için Siyasi Partiler Yasasının değişmesini beklemeye tabii ki gerek yoktur.
CHP bu uygulamasıyla diğer partilere de örnek olacak ve genel olarak da Türkiye`de demokratikleşme sürecine çok önemli bir katkı sağlayacaktır. CHP Haziran 2015 seçimlerine bu yönüyle de kendini yenilemiş ve güçlenmiş olarak hazırlanmalıdır.
Prof. Göksel; CHP’de demokrasi var kaynıyor ama Kılıçdaroğlu bizi de dinlemelidir.
“CHP kaynıyor” deniliyor ya, aslında bu CHP’nin demokratik bir parti oluşunun göstergesidir. Bu seçimde Kılıçdaroğlu iyi niyetle bir seçim yapmıştır, çok da çalışmıştır. Aday çok müeddep, şaibesiz, faziletli, değerli bir insandı, çok da çalıştı, bence çok da yüksek oranda oy aldı. Kılıçdaroğlu’nun haklı tarafları olmasına rağmen sonuç, bir hesap yanlışlığı olduğunu göstermiştir. Demek ki uygulamada bir hata vardır.
Seçim sonucunda CHP’de herkesin fikrini yüksek sesle söyleyebilmesi ise demokrasi açısından çok önemlidir. İyi bir hatip ve çok aktif, parlak bir siyasetçi olan Muharrem İnce’nin de inisiyatif göstererek cesurca genel başkanlığa soyunması da çok değerlidir. İşte mesele de buradadır. Ve bu olaylar, CHP’nin ne kadar demokrat bir parti ve ne kadar farklı bir parti olduğunu gösteriyor.
Önemli olan sadece bu seçim sonucu değil, CHP’nin oylarını yıllardır belli oranda yükseltememesidir. Demek ki uzun zamandır CHP Genel Başkanları yeterli başarıyı gösterememişlerdir. Bunun bir sebebi olmalıdır. O halde yeni bir kişinin genel başkan olmasında yarar vardır. Memleketin aynı başkanı tekrar denemeye, ona ayıracak zamanı yoktur. Çünkü seçim çok yakındır, hemen kapıdadır. Derhal, yarın gereği yapılmalı, derhal yarından itibaren çalışmaya başlanmalıdır. CHP’nin iktidarla uğraşmak yerine, ne yapılması gerektiğini araştırması lazımdır. Hatanın nerede olduğunun bilimsel olarak incelenmesi mutlaka gereklidir. Biz vatandaş olarak çok üzülüyoruz. Bunları bize yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu açıdan dürüst, özverili, değerli Kılıçdaroğlu’na çok sempati duymama rağmen fikirlerimi, bunca yıllık deneyimime ve gözlemlerime dayanarak, ülkem için cesurca söylemeye benim de hakkım vardır, benim de çorbada tuzumun olması gerekir
Prof .Dr Siber GÖKSEL-Emekli hekim, öğretim üyesi
CHP ne olmalı; Atatürk’ün kurtuluş savaşında yaptığı gibi...
BU partide (CHP) vergisini veren, işçisine iyi imkanlar sunan işadamı olamaz mı? Bu partide 5 vakit namazını kılan sade vatandaş olmasın mı? Bu partide köylü, işçi, memur, işsiz, küçük esnaf, alevi, Kürt, Türk ve bütün etnik kimliklerin ve mezheplerin temsil edildiği bir parti olması için tek tip bir anlayış mı gerekiyor? Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, Atatürk sevgisi, dürüstlük ortak değer olarak yetmiyor mu? CHP’nin tek tip bir parti olmasını isteyenler ve K.Kılıçdaroğlu’nu tenkit edenler, CHP’yi halkın partisi yapmak istemeyenlerdir. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı seçiminde grup başkan vekillerine danışmadığı için hatalıdır. Ama bu hatasından dolayı bir insanı asmak ta yakışık almıyor. CHP’nin ilkelerine yeni ilkeler katmadığınız sürece halkın partisi olamazsınız. İnançlara olan saygı hafife alınmaktadır, geleneklere saygı hafife alınmaktadır. Çağdaş ve modern anlayışı insanlara sunarken, bunları da dikkate almak gerekmektedir. CHP sosyalist, komünist, din vizyonlu ve liberal parti olmadığına göre bu dört eğilimi vatan sevgisi, bayrak sevgisi, Atatürk sevgisi, dürüstlük gibi ortak değerlerde birleştirmelidir. Atatürk de Kurtuluş Savaşı’nda bunu yapmıştır. Kurultay’ın CHP’ye zarar verilmeden yapılması herkesin beklentisidir.
Nevzat SARIASLAN-Sade vatandaş
Paylaş