Paylaş
“Baroların asli görevi ve mevcudiyetlerinin sebebi, avukatlık mesleğini ve avukatları korumak, savunma hakkına yönelik ihlalleri önlemektir.
Özel görevli mahkemelerin karar ve uygulamaları, bugün, savunma hakkının özünü ortadan kaldırmaya yönelmiş durumdadır. Oysa etkin savunma hakkı, adil yargılamanın ve adalete ulaşılmasının koşulu, hukuk devletinin ve demokrasinin güvencesidir. 12 Eylül askeri darbesine hakim olan zihniyetin ürünü olan DGM’nin devamı niteliğindeki Özel Görevli Mahkemelerle demokrasinin bağdaşması mümkün değildir.
- Savunma hakkına tahammülsüzlüğü yalnızca ulusal değil, uluslararası düzeyde de tescillenmiş olan özel görevli mahkemelerde, sanıklardan sonra avukatlar da duruşmalardan yasaklanmaya başlanmıştır. Hukuk dışı uygulamalar bununla da kalmamış, bu mahkemelerde savunma yapan avukatlar, yaptıkları savunmalar sebebiyle sanık olarak yargılanır olmuştur. Avukatı yargılamanın bir parçası olmaktan çıkaran ve sanık durumuna getiren Özel Görevli Mahkemelerin baskıcı uygulamaları, ülkenin temeli olan adalete duyulan güveni tamamen yok etmek üzeredir.
- Ülke geneline yayılmış hukuksuzlukların son örneği, adil yargılama hakkı için mücadele eden İstanbul Barosu Başkanı ile Yönetim Kurulu üyeleri hakkında, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle bir Özel Görevli Mahkeme tarafından suç duyurusunda bulunulmuş ve bu suç duyurusu üzerine soruşturma açılmış olmasıdır. Üstelik baro görevi kapsamında faaliyet gösterdikleri çok açık olan baro yöneticileri hakkındaki soruşturma, Avukatlık Kanunu’nun öngördüğü bütün güvenceler yok sayılarak açılmıştır.
- Herkes bilmelidir ki, avukatlar ve barolar demokrasinin lokomotifi, hukuk devletinin savunucusu, adaletin güvencesidir.
Bizler, hukuksuzlukların tahammül sınırını aştığı bir dönemde, Kanundaki bütün güvenceler yok sayılarak, adil yargılama hakkını savundukları için kendilerini savunmak zorunda bırakılan İstanbul Barosu’nun yöneticilerinin yanında olduğumuzu ve bu yapılanların her avukata, her baroya ve özgürlüğün değerini bilsin bilmesin her bireye yapıldığını kamuoyuna ilan ederiz.”
‘Kabul edilmez bir konuşma’
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti, Başbakan’ın gazetecilere yönelik suçlamalarına şu yanıtı verdi: “TGC Yönetim Kurulu konuşmada yer alan suçlamaları ‘Gerçeklerle bağdaşmayan, benzetmeleri düzey bakımından kabul edilemez ve tek seslilik isteklerini yaşama geçirme kuşkusunu yaratan bir konuşma’ olarak nitelendirmiştir.
TGC Yönetim Kurulu, ifade özgürlüğü açısından zaten sorunlu bir ülke olan Türkiye’nin gazetecilerinden ‘diyet’ beklentisi içinde olmanın, sorunları daha da ağırlaştıracağına da dikkat çekmiştir.”
Önder düşünür onlar uyur!..
AKP’nin İstanbul İl Kongresinden akıllarda kalan tek şey ne mi diye soran Hasan Uğurtürk, “Sadece lidere bağlı kalınarak gösterilen bu tür sadakatin insanları nasıl bir sona götüreceğini Sayın Bülent Ecevit zamanında bakın nasıl açıklamış” diyor. Ecevit diyor ki: “Fanatikler biliriz. Sözde bir düşüncenin, ama gerçekte o düşünceyi temsil ettiğine inandıkları önderin ardına takılmışlardır. Önder ileri dese, hiç düşünmeden ileri; önder geri dese, hiç düşünmeden geri giderler. Gittikleri yön batağa mı, uçuruma mı gider bilmezler. Bilseler de önderleri dur demeden durmazlar.
Böylelerinin davranışına sadakat denilebilir. Fakat neye sadakat? Başlangıçta şüphem de olsa belki bir düşünceye sadıktırlar. Ama gitgide kendi düşünme yetkilerini ve güçlerini öndere bırakmışlardır. Önder düşünür, onlar uyar. Önder söyler, onlar baş sallar. yol gösterir, onlar gider. Sadece öndere sadıktırlar. Bu koyun sadakatidir. Koyunlar bir araya gelir, sürü olurlar. Bir çobanın ardından mezbahaya giderler. Kendi kendilerine hâkim olacak kadar şuurları yoktur.” (1960 Ulus Gazetesi)
İşte lider farkı!
Fatih’te neler oldu?
FETİH’in 559’uncu yıldönümünde dün açılan Fatih Camisi, Vakıflar tarafından yaklaşık 20 milyonun üzerinde bir bütçe ile onarıldı. Öğle namazından sonra MÜ İlahiyat Fakültesi’den Prof. Dr. Zekeriya Güler vaaz verdi. Fatih ilçe müftüsü Emrullah Üzüm kısa bir sohbet yaptı. Başbakan Erdoğan’ın gelmesiyle beraber, ‘Üsküdar makamı’nda çifte sela ve çifte ezan okundu (yani Arap usulü değil). Caminin açılışından sonra ikindi namazını Fatih Camisi Başimam hatibi Osman Şahin kıldırdı. (Şahin, Başbakan’ın üzerinde büyük emeği bulunan Emin Saraç hocanın öğrencisi.) Daha sonra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Fetih’in sembolü olan Fatih Camisi ile ilgili olarak bilgi verdi ve bir sohbet yaptı.
Caminin zeminini kaplayan II. Abdülhamid zamanındaki halılar restore edilmek üzere kaldırıldı; yerine tıpkısı dokutulan halılar döşendi. Eski halılar 1.5 yıl sürecek onarım sonrasında yerlerine yine döşenecek. İlginç bir ayrıntı şöyle: “Fatih medreseleri olarak adlandırılan caminin Fevzi Paşa Caddesi’ne bakan medreseleri ile Akdeniz ve Haliç tarafına bakan Karadeniz medreseleri de, restorasyon işleminden sonra, Fatih Sultan Mehmet dönemindeki kullanımı gibi ‘ilim yuvası’na dönüştürülecek; burada çağının Akşemseddin’leri, Molla Gürani’leri ve Ebu Vefa’ları yetiştirilecek.” Caminin temellerine özel bir yöntemle fore kazık çakıldı; depreme karşı iç taraftaki ravakların oynamaması için aralarında özel geçişler uygulandı. Açılışta 5 bini içerde olmak üzere 15 bin kişi vardı. TRT 8 (Sebaa) Arapça kanalı yayını İslam ülkelerine aktardı. Mekke Ümmül-Kurra Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Zübeyir ile II. Abdülhamid’in büyük oğlunun torunu, Osmanlıların son temsilcisi Harun Osmanoğlu da izledi. CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Fatih Camisi’ndeki çınar ağaçlarının gece kesilmesi talimatını kimin verdiğini sordu.
Biliyor musunuz
BİRLEŞİK Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın, AKP’nin grev yasağı getiren girişimlerini protesto ettiklerini belirterek “Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan ve sendikal hareketi yok etmeyi amaçlayan havacılık hizmetlerinde grev yasağını kabul edilemez buluyoruz. Hava-İş Sendikası’nın yanındayız” diye açıklama yaptığını...
Kısa kısa
- SAYIN Tantan, İstanbul’da yıllarca önü alınamayan trafik ve emniyet keşmekeşini bitirdi. Şirinevler’de girilemeyen yerlere girdi. Görüşleri dikkate alınmalı, diye düşünüyorum.
A. KARAKAYA
- KIZ kardeşi yeşil kartla bu milletin sırtına yük olurken, “770 bin dolar maaş alıyorum” diye övünen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i kutluyorum!
(E. KÜLTÜR’den)
Paylaş