Paylaş
Osmanlı Devleti kurulduğu 1299’dan 1516’ya kadar bir Anadolu ve Rumeli devletiydi. Her din ve milletten insanlar güvenle bu topraklar içinde yaşasalar dahi devletin dayandığı ana eksen Anadolu ve Rumeli Türkleriydi. Arap Yarımadası, Kuzey Afrika vb. bölgeler devletimize sonradan katılmış topraklardı. Arap kardeşlerimiz ise kendi topraklarını bugüne kadar hiç terk etmedi ve hep aynı memleketlerinde yaşadı.
SIĞINMACI DEĞİL, ASLİ VATANDAŞIZ
Emperyalizm ve sömürgecilik çağında 560 yıllık vatanımız Balkanların 1912-13 savaşlarıyla elimizden koparılması ve sonrasındaki sürgün sürecinde dedelerimiz, babalarımız ve bizler, atalarımızın Rumeli’ye yönelik hareket noktası olan Anadolu’ya ‘hicret’ durumunda kaldık. Yaşadığımız süreç hukuki bir kavram olarak ‘muhaceret’ ve sürgün edilen bizler de hukuken ‘muhacir’ idik. Bizler, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye tebaaları ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin asli vatandaşları olarak hiçbir zaman sığınmacı olmadık. Sadece sınırlar değiştiğinden bayrağımızın dalgalandığı topraklara geri dönmek zorunda bırakıldık. 1829 yılında Mora Yarımadası’nda Türklere yapılan sistematik katliamlar, bir rol model olarak tüm Balkanlarda milletimize 100 sene boyunca uygulandı. 1912 ‘Balkan Türkleri soykırımı’, 1989 Bulgaristan Türklerinin asimilasyonu, 1992-95 Bosna soykırımı ve 1999 Kosova katliamları bunlardan bazılarıdır. Medeni olduğunu iddia eden Avrupalı güçler bu duruma karşı hep sessizdir.
Son günlerde ülkemizin bazı siyasetçi, fikir adamı, basın ve medya mensupları; ‘Suriyeli sığınmacı’ ve ‘yasadışı düzensiz göçmen Afganlarla’; tarihten bugüne aynı tarihi ve kaderi paylaşan Anadolu ve Rumeli’nin asli vatandaşlarını aynı kefeye koyup mukayese etme gafletinde bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan biz Rumeli-Balkan kökenliler, iç tüketime yönelik siyasetin bir figürü haline getirilerek incitilmek, misafir kardeşlerimizle mukayese edilme yanlışında misal olmak istemiyoruz. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Muhacirler kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdır”.
ÜLKE İÇİ GÖÇ
Tarih, uluslararası hukuk, sosyolojik ve de reel-politik olarak Suriyeli veya diğer misafirlerimiz Rumeli-Balkan Muhacirleri/Göçmenleri ile bir değildir, mukayese edilemez. Bizler Rumeli’ye Osmanlı İmparatorluğu tebaası olarak gittik ve savaşlar neticesi Rumeli’den tekrar aynı kimliklerimize sürgün edildik. Mağdur Suriyeli kardeşlerimiz ise burada misafir ve bir gün geri dönecekler ümidindeyiz. Bu zorunlu açıklama, son günlerde tarih ve uluslararası hukuk bilgisinden yoksun, kötü niyetli açıklamalara genel bir cevap niteliğindedir ve siyasi açıklama değil, insan hak ve hürriyetleri çerçevesinde bir duruşun ifadesidir.
GÜNÜN SÖZÜ
“DIŞARIDAN gelenler sığınmacı değildir, yerleşmecidir. Suriyeliler, Afganlar, Afrikalılar işyerleri için ucuz işgücü oluyorlar. Düşük ücretler, sigortasız, güvencesiz çalışanlar bu çağın köleleri. Vatandaşlık verilenler iktidarın oy depoları oluyor.
Ülkenin demografik yapısı planlı olarak değiştiriliyor. İktidara oy vermeyecek Kürtler yerine iktidar desteği olacak Araplar. Bu iktidar onları bilerek getiriyor, asla göndermeyecektir.” Erdal ATABEK
RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ
ATİLLA Baykal, Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Lütfullah Kayalar, Alaaddin Büyükkaya, Recep Altepe, Melek Aras, Burhanettin Hakgüder, Bihlun Tamayligil, Prof. Dr. Adem Fazlıoğlu, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Önder Matlı, Selman Yenigün, Süheyl Çobanoğlu, Akkan Suver, Bahri Sipahi, Mükremin Duygun, İsa Kayım, Salih Akgül, Bayram Vardar, Metin Edirneli.
ÇAYKURSPOR’UN İLGİNÇ ÖYKÜSÜ
RİZELİ gazeteci Faik Bakoğlu, 1968’de kurulmasına karşın ısrarla Rize’nin 53 olan plakasıyla ‘1953’ olarak kuruluşu özdeşleştirilen Çaykur Rizespor’un 54 yıldır Türkiye deplasmanlı 3, 2, 1 ve Süper liglerinde mücadele ettiğini söyleyerek, “Çaykurspor, 1981 yılında 2 gol averajı ve 29 puanla 1. Lig’den ilk kez düşerken aynı yıl Fenerbahçe de gol averajı ile ligte kalmıştı” hatırlatmasını yaptı. Ayrıca şunları söyledi:
“Rize 2000 yılında Mehmet Cengiz’in başkan, Rasim Kara’nın teknik direktör olduğu bu dönemde 3. kez 1. Lig’e çıkmıştı. 2002’de ise bu kez kardeş Ekrem Cengiz’in başkanlığında 1. Lig’den 4. kez 2. Lig’e düşmekten kurtulamadı.”
MESAJ PANOSU
PAZAR GÜNÜ ÇEVRE YÜRÜYÜŞÜ
ÇORLU Kent Konseyi, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarının yoğunlaştığı 19 Mayıs Gençlik Haftası’na ‘Doğa Yürüyüşü’ ile giriyor. Pazar 13.30’da Kitap Kafe’de toplanacak doğaseverler otobüslerle Çorlu’nun kenarında bulunan Çukurçengel’deki başlangıç noktasına ulaşacak. Çukurçengel, yabani sit alanları barındıran bir ekosistemin kollarından biri. Orman içi, dere yataklarını ve tarla yollarını takip ederek Esetçe mevkisine kadar yürünecek.
VAKIF ÜNİVERSİTELERİ ‘HUKUK’ ARIYOR
ALTINBAŞ Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları’nın Hukuki Statüsü konulu bir çalıştay yapıldı. Başkent, Yeditepe, Bahçeşehir, İbn Haldun, Atılım, Maltepe, Nişantaşı, Beykent Üniversiteleri ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin katkıları ile düzenlenen çalıştaya çok sayıda akademisyen ve hukukçu katıldı. Toplantıda, vakıf üniversitelerinin, çalışanlarının ve öğrencilerin hukuki durumları ele alınarak disiplin ve yargı süreçleri hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, üniversite öğrencilerinin yüzde 20’sinin bu kurumlarda eğitim-öğretim gördüğünü bildirdi.
BİLİYOR MUSUNUZ?
RESMİ Gazete’de yayınlanan Valiler Kararnamesi ile Afyonkarahisar’a atanan Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı ile TÜRGEV Yönetim Kurulu üyesi Kübra Güran Yiğitbaşı’nın ilk türbanlı vali olduğunu; Kırklareli Valiliği’ne atanan Birol Ekici’nin, Antalya İl Özel İdaresi Başkanlığı’nda ve Menderes Türel’in Belediye Başkanlığı’nda da Büyükşehir’de Genel Sekreterlik görevinde bulunduğunu...
YAYINCILIK sektörünün ilgi ile beklediği 10. Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nın 15-16 Haziran tarihleri arasında çevrimiçi gerçekleştirileceğini...
Paylaş