Bakana DSİ’deki ihale soruları

DSİ'nin bir çalışanı, bir ay önce Zekiçakan@tbmm.gov.tr adresine gönderdiği uyarıya yanıt alamayınca bize göndermiş.

Enerji Bakanı Zeki Çakan'a önce ‘‘ANAP'lı bir seçmen olarak gönül verdiğim partinin müteahhit partisi olarak anılmasından veya yolsuzluklarla özdeşleştirilmesinden büyük hicap duyuyor ve önümüzdeki seçimlerde oy kullanırken ellerimin titrememesini istiyorum’’ dedikten sonra esas konuya geçiyor:

‘‘Partimizin, Sayın Sadettin Tantan'ın başlatmış olduğu 'Beyaz Enerji Operasyonu' (ki şu anda tutuklu sanık kalmamıştır) ile yükselmeye başlayan yıldızı, Sayın Bakan'ın görevden ayrılmak zorunda bırakılmasıyla tekrar inişe geçmiştir. Sizin de DSİ'de başlatmış olduğunuz operasyonun sonucunu merakla beklemekteyiz. Ancak anlaşılan o ki, bu operasyon en zayıf halka durumundaki birkaç bürokratın görevden alınmasıyla son bulmuştur. Büyük insan Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'nın, Yunanlıların Kıbrıs'ta Osmanlı Donanması'nı yakması üzerine söylemiş olduğu ‘‘Siz bizim donanmamızı yakmakla sakalımızı tıraş ettiniz, ancak biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kesmiş olduk’’ sözünü yad etmeden geçemeyeceğim.

Bizler de sizden soygun düzeninin kolunun kesilmesini beklemekteyiz.

Ülkemizde yatırımlara ayrılan bütçenin yaklaşık üçte birini kullanan DSİ'de bugün tam bir talan düzeni hákimdir. Yatırım programına giren veya halen inşaatı devam eden projelerin maliyetleri; kurumda çalışan bazı bürokrat ve teknokratlar tarafından, müteahhitlerin istekleri doğrultusunda 'yeni teknoloji' ve 'temel tünel şartı' denilerek bir kılıfa uydurularak sürekli şişirilmekte ve müteahhitlere 'haksız kazanç' yolu açılmaktadır.

Müteahhitlere akıtılan bu paraların çok az bir kısmı söz konusu bürokrat ve teknokratlara araba, arsa veya ev olarak geri dönmektedir. Şu an ülkemizde yatırım programında yer alan ve inşaatına devam edilen önemli ve büyük projelerin enflasyondan arındırılmış mukayeseli keşif bedelleri ile ihale bedelleri sabit para bazında karşılaştırıldığında söz konusu proje maliyetlerinin ihale bedellerinin 3-4, hatta 5 katına çıkartıldığı görülmektedir. Dar bütçe olanakları ile 5-6 yılda tamamlanması planlanan yatırımlar, bu maliyet artışları sebebiyle 15-20 yılda bitecek, ülke ekonomisine zarar veren içi boş projeler haline gelmektedir. Yatırımlarda maliyet artışına sebep olacak proje değişiklikleri için 'olur' isteyen bölge müdürleri, bu değişiklikleri inceleyen teknik elemanlar ve tasdik eden yatırımcı daire başkanlıklarında görevli bürokrat ve teknokratlar tek tek mercek altına alınarak incelenmeli ve kendilerinden keşif artışlarının hesabı sorulmalıdır. Ya da talancıların arkasına sığındığı keşif artışı gerekçelerine bir sınırlandırma getirilerek soygunlar biraz olsun önlenmelidir.

DSİ'de başlatmış olduğunuz operasyonun devamının geleceği umuduyla saygılar sunar, başarılarınızın devamını arz ederim.’’

S. Arabistan'daki kalenin benzerini Türkiye'de yapalım


Onlarınki Taliban kafası, ya bizimki ne kafası?

HÜRRİYET'
in dünkü ‘‘Taliban kafasını uyardık’’ haberinde mimar-müteahhit Halil Aydemir (Mersin) ‘‘S.Arabistan'da tarihi kale otel yapımı için yıkılmış, bizimkiler bar bar bağırıyor; Osmanlı eseri yıkılır mı... Demek ki yıkılırmış. Sen kendi öz servetin olan tarihine sahip çıkmazsan onlar da yıkar’’ diyor.

Aydemir anlatıyor:

‘‘İstanbul'un surları perişan ve yıkık. Ege'deki tarihi eserler teker teker yok ediliyor. Van'daki tarihi kale yok olmakla baş başa; Diyarbakır'ın simgesi surlar dökülmüş. Karadeniz'deki Sümela unutulmuş. Adıyaman Nemrut'daki emsali olmayan heykeller kaderine terk edilmiş. Batman'ın Hasankeyf'i sular altında bırakılmış. Sahip çıkan yok, gündeme taşıyan da yok. Neden, olsun nasıl olsa bunlar bizim... Yıkılsa da, olmasa da... O köy bizim köyümüzdür.

Başkalarına niye bu kadar kızıyorsunuz? Önce siz sahip çıkın geçmişinize ve eserlerinize. Onlara örnek olun ki ki eleştiri hakkınız doğsun.

Gözünüzdeki çuvaldızı görmeyip, başkalarının gözündeki iğneyi çuvaldız gibi görüyorsunuz.. Bakın onlar, bizim paramızla lüks otel yapacak, bunu iyi kavrayın.

Onlar akıllı gibi davranıyorlarsa, biz de akıllı olalım. Fazla değil, 5 yıl siz de göndermeyin vatandaşlarınızı, rant kazandırtmayın. Oraya giden parayla o eserin bir benzerini burada yapın.

Onlarda Taliban kafası varsa, siz de cumhuriyet kafalarını yaratın. Nara atmakla, bilimi ve mantığı alt edemezsiniz. Mantığınızı kullanın.’’

Ya Bozcaada Kalesi


SUUDİLERİN 350 yıllık Osmanlı kalesini yıkınca anımsadım. Ben ve eşim tatillerimizi genelde yurtdışında (Bask, Normandiya, Sicilya vb.) pek çok insan için çok da turistik olmayan yerlerde geçiren bir çiftiz. Yaz sonunda Bozcaada'yı seçtik.

Ve Türkiye'nin, bizi kahreden turizm gerçeğine bir kez daha şahit olduk. Şu ana kadar gördüğüm en büyük kalelerden biri olan Bozcaada Kalesi perişan durumdaydı. Gördüklerimiz, yüreklerimizi sızlattı. Utandık, üzüldük, kahrolduk. Umarım bizim gördüğümüz bu perişanlığı gelen turistler kendi vatandaşlarına aktarmazlar.

Turizm sadece 5 yıldızlı otel açmak değildir. İktidar bu kriz döneminde, turizmin ne kadar önemli bir girdi olduğunu fark etmeli. Böylece Türk insanı, gördüğü şeylere daha duyarlı olmayı, vatandaş olmayı öğrenir.

Alben BODUR-İSTANBUL
Yazarın Tüm Yazıları