Akcan şöyle dedi:
‘‘Bakanlık olarak kendilerine bağlı
Karayolları'nın bazı bölge müdürlüklerinin kapatılması ile ilgili yazınızda ifade ettiğiniz gerçekleri hemen her platformda dile getirdim. Ancak hükümetin sorumlu bir bakanı olarak reformları engelleyen ve statükoyu muhafaza eden bir görüntü vermeme ayrıca ekonomik bakımdan hassas bir dönemden geçen ülkemizde yeni sorunlara yol açmama adına alınan karara da zorunlu olarak uymak durumundayım ve uydum.
Ancak bölge müdürlüklerinin kapatılmasından maksat tasarruf ve bütçeye ek gelir sağlamak ise
Karayolları Genel Müdürlüğü hiçbir bölgeyi kapatmadan mevcut teşkilat yapısını koruyarak, hizmetleri de aksatmayacak şekilde sahip olduğu gayrimenkulleri satarak, bütçeye 600 trilyon liranın üzerinde bir ek gelir sağlayabilecektir. Bu konuyla ilgili görüşlerimizi içeren bir yazıyı,
Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Hazine, DPT ve
Devlet Personel Başkanlığı'na gönderdim. Söz konusu yazıda, gerekçelerini de izah ederek,
Karayolları'nın 2002/3849 sayılı
Kararname'den muaf tutulmasını istedim.
Sizin de haklı olarak işaret ettiğiniz gibi
Karayolları Bölge Teşkilatlarının sorumluluk alanının genişlemesi, personel ve araç gereç sayısının da önemli ölçüde azalmasıyla hizmetin kalitesi de zorunlu olarak düşeceği için;
benzin, yağ, lastik, bakım, amortisman gibi taşıt işletme giderleri alabildiğince artacaktır. Özellikle trafik, bakım ve kar mücadelesi çalışmaları önemli ölçüde aksayacaktır. Öyle ki; başlı başına bir hayat kaynağı olan suya ve özellikle yeraltı sularına kaynaklık eden kar, yeterince mücadele edilemediği takdirde karayollarında belki bir kábusa, hatta afete dönüşebilecektir. Böylece
‘Kar yolları kesti' haberlerine daha sık rastlayacağız.’’
Bakan, ortaya çıkacak tabloyu da şöyle anlattı:
‘‘Hepsi birer milli servet olan taşıt araçlarının tekerleklerini çukurdan kurtarma adına levhasından yol çizgilerine, kar mücadelesinden buzlanma önlemlerine kadar 63 bin km'yi aşkın bir güzergáhta büyük bir özveriyle hizmet veren
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün bazı bölge müdürlüklerinin kapatılması, tasarruf bir yana zamanla devlete ek maliyet getirecek bir mahiyet arz edecektir.’’
Aklın yolu bir galiba...
Orman yangınları başlıyor!
TARABYA’dan Mak. Müh.
Mustafa Uz, ‘‘Bu başlığın ne kadar gerçek olduğunu anlamanız için bir pazar günü
Sarıyer Fatih Ormanı'na gitmeniz yeterli’’ dedikten sonra vahim tabloyu anlatıyor:
‘‘Ormanın her köşesinden yayılan yakılmış mangalların dumanları eski
Kızılderili kabilelerinin birbirleriyle haberleşmelerini anımsatıyordu. Giriş bölümünde bir statta konser verecek güçte sesle şarkılar, türküler çevreye yayılıyordu. Çevrede ise kulübede bilet kesen görevliden başka kimse yoktu. Ayrıca yürüdüğümüz 5 km. yolda da hiçbir görevliye rastlamadık. Ben buralarda her istediği yerde ateş yakan bu insanları değil, bunlara bu serbestliği tanıyan görevlileri kınıyorum.
Önlem şu;
orman içinde ateş yakılmaz.
Ayrıca bir de sorum var; orman içinde araçla gezinmenin anlamı ne?’’
Prof. Ercan: Deprem Konseyi sukutu hayal yarattı
JEOFİZİK profesörü
Ahmet Ercan,
İTÜ Maçka'da bugün yapılacak
‘İstanbul depremine çözüm girişimi’ adlı toplantıya bizi davet ederken, kendisine Ulusal Deprem Konseyi'nin önceki günkü
‘‘Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi’’ raporu üzerinde ne düşündüğünü sorduk...
‘‘Sukut-u hayal’’ dedikten sonra şunları söyledi:
‘‘Konseyin yapılanması bir kere ters; seçimle gelecekler denildi ama atamayla geldiler. Dolayısıyla jeofizikciler olarak kendilerini tanımıyoruz. 20 kişilik
Konsey'de 2 jeofizik mühendisi olur mu?
Japonya'da ise 12 kişilik Konsey'de 9 jeofizikçi var. İki yılda ancak iki saatlik iş ürettiler. Gerçi önerileri kötü değil ama bunun için de iki yıl beklemeye gerek yoktu. Halk somut öneriler bekliyordu; yarın benim halim ne olacak? Biz ise somut önerilerle geliyoruz.
İstanbul acilen şantiye haline dönüştürülmelidir, diyoruz. Yarınki (bugünkü) toplantıda dört öneri getireceğiz: Yık; büz ve yükselt; deprem sönümleyicileri yap; güçlendir ve kurut (yeri) ve trafiği yeraltına al... Bu ekonomiye işlerlik sağlayacak; 200 kalem inşaat malzemesi çalışacaktır. Devletin yatırımına gerek kalmayacaktır. Günde 1 $'dan 20 yılda ödenecek sağlam yapılar oluşturulacaktır. Ya da vatandaşın evi veya arsası alınacak, kendisine yapılacak gökdelenlerde daire verilecektir. Sıfır kuruşla İstanbul kurtarılacaktır. Bunlar yapılmazsa depremde 100 milyarımız kayıp olacaktır. 150 milyar dolar milli geliri olan bir ülkede bunun ne kadar büyük bir tahrip olduğunu düşünün.’’
Benzinci bitişiğinde içki ruhsatı olur mu
İÇİŞLERİ Bakanlığı'nın 30.12.1999'da yayınlanan ilgili yönetmeliğine göre; patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı tehlikeli maddeler üretilen, satılan ve depolanan yerler ile gaz dolum tesislerinin 50 metre yakınına içki ruhsatı verilemiyor.
Baltalimanı'nda benzin istasyonunun bulunduğu parsele bitişik yerde
'Şaziye' adlı müzikli bir bar var. Ruhsatı 02.00'ye kadarken, 04-05'e kadar nasıl açık kalıyor? Gel de müzik sesi ve araç gürültüsünden uyu!... Geçenlerde Asayiş Polisi gelmiş ve 04.30 sıralarında 18 yaşından küçükleri canlı müzik eşliğinde içki içerken yakalayınca kapattı. Tam rahatlamışken yukarıdan gelen siyasi baskılarla
Şaziye'ye bu kez
'pavyon-diskotek' ruhsatı verileceğini öğrendik. Bildiğimiz şimdiye kadar
Beşiktaş ve
Sarıyer'de
'pavyon' ruhsatı ile açılan bir işyeri yok. Hem de Polis Moral Eğitim Merkezi'ne yaklaşık 100 metre uzaklıkta, benzin istasyonunun bitişiğindeki bir yerin içkili ruhsat alması mümkün değilken, pavyon-diskotek ruhsatı vermek ne oluyor? Muhtarımız burasının içkili yerler krokisinde olmadığını
Sarıyer Kaymakamlığı'na bildirmiyor mu?
Baltalimanı Mahallesi sakinlerinden bir grup-RUMELİHİSAR Bayrak değil t-shirt olsun
BOĞAZ Köprüsü'ne asılan
GS bayrağı yeniden yapılacakmış... Maksat hasıl oldu, yenisini yapmaya gerek yok. Bunun yerine 3 yıldızlı GS'lı t-shirtler yapıp dağıtılsa nasıl olur. Hem de FB ile inatlaşma durumu ortadan kalkar. Ne dersiniz?
Atilla ENGİNAL-İSTANBUL T GÜNÜ *
57. hükümet üç yıllık icraatında. 2 milyon kişi işsiz kaldı; 400 bin esnaf kepenk kapattı; 25 bin fabrikanın 15 bini kapandı; 40 bin bankacı işsiz kaldı; 20 bin işadamı yurtdışında yatırım yapıyor;
ABD'de 1 lt. mazot 300 bin lira,
Türkiye'de milyon yani üç misli... Köylü, traktörüne mazot koyamaz, üretim yapamaz durumda. Tarım Kredi Kooperatifine borçlarını ödeyemiyor, tek eğlencesi kahvede çayı veresiye içiyor. 1.5 milyon telefon, 1 milyon elektrik kesildi, 900 bin kartzede bankaların % 240 temerrüt faizi kıskacında. İcra daireleri dosyadan geçilmiyor; 7.8 milyon dosya var... Elektrik 8.4 kwh/sent, sanayide (ABD) 4 sent.
Fransa ve
Yunanistan'da (C) sent,
SSK primi % 50 arttı. Sanayici ne yapacak? İhracat rakamları aldatıcı,
(serbest bölgeler de bunlara dahil); ekonomiyi
IMF ve Sn.
Derviş'e teslim edip dolar-faiz-borsa üçgenine sıkıştırdılar. Programda insan unsuru yok. Üretmeyen toplum olmaz. İstihdam yok, yatırım yok. Seçim zamanında olacakmış.
İsmet Paşa'nın güzel bir lafı vardır:
‘‘Hadi canım sende’’ diyoruz.
Sn.
Demirel, ‘Bu böyle gitmez, halkın perişanlığını görmüyorlar mı? Seçim sandığı boya sandığı değildir, çözümdür. Şapka eskidiyse şapkayı değiştireceksin, başı değiştireceğim diyemezsin’ diyorsa bu ses Türk halkının gür sesidir.
''
* (T günü; seçim günü, tokat günü)
Necmettin DÖNMEZ
İnşaat Mühendisi-Orhangazi-BURSA MESAJ
SARIGERME Güzelleştirme Derneği Başkanı Maksut Akgün diyor ki: Muğla Ortaca'nın cennet köşesi
Sarıgerme'de 1.5 km'lik yolu yapamayanların, TV'lere çıkıp milyonlarca turist bekliyoruz diye reklam yapma hakları yoktur.
MEÇHUL kişiler tarafından yaklaşık 15-20 günden beri evime niteliğini bilmediğim gaz verilmektedir. Bunların takip ve yakalanmasını istiyorum. Bu konuda Göztepe karakoluna ve Kadıköy Savcılığı'na dilekçelerim var.
Mehmet Fuat YAŞAR-KADIKÖY