Paylaş
Ankara'dan emekli Türkçe öğretmeni Erdoğan Toker, "Sayın Pamuk, FB'li olduğunu doğrudan açıkça söylesin; öyle Atatürk'ün 'sözde Fenerbahçeliliğinin' arkasına sığınmasın, kendisini sevmeyenlere karşı sempatik gözükmeye, Atatürk'ü kullanmaya çalışmasın. Direkt olarak 'Ben FB'liyim demek ayıp mı?' diyor. Ve köşemizde 19.5.2005 tarihinde çıkan 'Atatürk takım tutar mıydı?' yazısını anımsatıyor.
Nitekim bu yazıda gazeteci-yazar Orhan Karaveli, 'Tevfik Fikret Gerçeği' adlı kitabına da aldığı gerçeği açık bir dille anlatıyor.
Galatasaray Lisesi ve GS Kulübü'nün Divan üyesi olan Karaveli, Atatürk'ün 1930, 32 ve 33 yıllarında Galatasaray Lisesi'ni ziyaret ettiğini yazıyor.
Bu ziyaretin sonuncusunda İçişleri Bakanı, Atatürk'ün yakın arkadaşı ve GS Lisesi'nin eski öğrencilerinden Şükrü Kaya ile Ali Kılıç da bulunuyorlar. Ziyaret sırasında lisenin müdürü Fethi İsfenderiyaroğlu'nun Karaveli'ye anlatımına göre, Şükrü Kaya, Gazi'nin kulağına eğiliyor.
"Galatasaray Lisesi'ne bu üçüncü gelişiniz, yoksa Galatasaraylı mısınız?" diye soruyor.
Atatürk'ün yanıtı şöyle oluyor:
"Ben kulüp tutmam, çocuk... Çünkü hepsi benimdir. Hem; sivil ve asker toplumun tamamına hizmet veya kumanda edenler bir kulübü tutsalar bile -görev sırasında- bunu açıklamalarsa isabet ederler. Aksi halde otoriteleri sarsılır ve tartışılır. Tefrika (ayrımcılık) yaratmış olurlar. O nedenle dikkatli olmalarını tavsiye ederim."
Bu arada Atatürk, Beşiktaş ile yakından ilgilenmiş, Fenerbahçe Kulübü'nü de ziyaret etmiştir.
Atatürk'ün yakasına ille de bir takım rozeti takmak son derece yanlış değil midir?
GÜNÜN SÖZÜ
"Nüfusumuz artıyor ama seçmen sayısı azalıyor, konusundaki iddiamı sürdürüyorum. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bu konuda yaptığı açıklamalar geçersizdir. Bu açıklamaya ilkokul çocukları bile güler."
(CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla)
Okuyunuz
CHP-DSP'de ilk birleşme Bartın'da
- CHP-DSP'nin ilk birleşme adımının Bartın'da atıldığını, DSP'li Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya'nın Belediye Başkanlığı'ndan istifa edip CHP'den milletvekili aday adayı olduğunu... - - - DÖRT dönemdir SHP/CHP'den Gaziantep Milletvekilliği yapan eski Bakan Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz'ın, İzmit'te Sefa Sirmen gibi, Gaziantep Belediye Başkanlığı'na aday olmak üzere milletvekili adaylığından vazgeçtiğini...
- BÜYÜKÇEKMECE İl Genel Meclisi üyesi Yakup Yücel'in milletvekilliği adaylığı için istifa etmesi üzerine yerine CHP'den ihraç edilen Büyükçekmece İlçe Başkanı Dr. Ali Şeker'in geleceğini...
- SODEV Başkanı Aydın Cıngı'nın, son derece sevindirici bulduğu CHP ile DSP arasındaki 'ittifak ve bütünleşme' çabalarının, demokratik soldaki diğer parti, grup ve kişileri kapsayacak biçimde zenginleştirilmesini istediklerini...
PANO- ELVADA TATİLYA- Beylikdüzü'ndeki Tatilya yıktırılıyor. Buradan kim ne kazanacağını anlamak mümkün değil. Ancak ne kaybedeceği aşikar; Tatilya gibi orjinal ve simgesel bir yapı... Elvade Tatilya!
O. N.
- RUMELİ Balkan Federasyonu'nun, pazartesi akşamı Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda 'Türkiye'yi Kucaklıyoruz" konserinde Işın Karaca sahne alıyor.
- ŞEKERBANK Tekirdağ Şubesi'nce, Tarsal tesislerinde, tarım kesimine kullandırılan tarım ve hayvancılık kredileri hakkında bilgi verilecektir. Bununla birlikte il tarım müdürlüğü tarafından tarımsal kalkınma proje destekleri konusunda da bilgilendirme yapılacaktır.
Halil YAVUZ
- HER gün gelecek kaygısıyla yaşamaktan bıktım. Sözleşmeli öğretmenlere kadro istiyoruz.
O. ALTINTAŞ
- YABANCILARA rezil oluyoruz. Atatürk Havalimanı'nda İstanbul ile ilgili broşürler neden İtalyanca verilir. Turizm Bakanlığı, turist gelmesin mi istiyor. İngilizce broşür bulundurulmamasını protesto ediyorum.
Özgür KAPTANOĞLU
Hep batıda olmasın
İÇİMİZİ ferahlatan ve beş yıldır karartılan ufuklarımızı aydınlatan 'Cumhuriyet Mitingleri'nin önümüzdeki günlerde Sivas, Trabzon, Erzurum, Şanlıurfa, Van gibi diğer bölge illerimizde de yapılmasının çok gerekli ve anlamlı olacağına inanıyorum.
İnan TAŞKIN
Oy ayıbı... Fransız seçimleri için 250 bin kanalı oy kullandı
SENELERDİR bizlere oy kullanma hakkı verileceği söylenmesine rağmen her seçim arifesinde unutulduk.
Bugün dünyanın gelişmiş veya gelişmemiş bütün toplumları ülke dışında yaşadıkları ülkelerde oy kullanmaktadırlar. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin 3.5 milyon ferdi Türkiye hudutları haricinde geçimini temin etmektedir. Örneğin size en basit misali Kanada'yı vereyim, çünkü bu ülkede 20 yıldır yaşamaktayım.
Kanada genel seçimlerinde dışarıda yaşayan vatandaşlar mektupla veya Kanada elçiliklerinde seçme hakkını kullanırlar. Hatta seçimler esnasında seyahat zorunluluğu olanlar daha önce tespit edilmiş sandıklarda oy kullanabilirler. Oy kullanmak isteyenler eğer seçmen kütüklerinde kayıtlı değillerse bulundukları adrese ait sandığa ikametlerini ispat edebilecekleri sürücü ehliyetleri veya kendilerine en son gelen faturayı sandık başına getirerek tutulacak bir zabıtla oy kullanabilirler. Bizdeki seçim sistemi vatandaşı aldatmaktan ileriye gitmemektedir.
Bugün Kanada'da Bosna, Bulgaristan, Yunanistan vs. gibi aklınıza gelen her ülkenin vatandaşları oy kullanmıştır. Son Fransa seçimlerinde 250.000 Kanada'ya yerleşmiş Fransız vatandaşı seçme hakkını kullanmıştır. Hatta Kanada dışında askeri görev yapanlar dahi özel sandıklarda seçime iştirak etmektedir.
Seçimlerin dürüst olduğundan hiç bir politikacı kalkıp da bizlere ders veremeye kalkmasınlar. Sınfta kalmış politikacıların verdiği derslere itibarımız yok.
Tekin BARAN-Toronto-KANADA
Büyükerşen'in liderliğindeki sol hareket %40 oy alır
ŞU anda AKP halen % 30 civarında oy oranında gözükmektedir.
Size soruyorum;
Bu ülkeyi mi seviyorsunuz?
Baykal'ın siyaset yapmasını mı?
İzmir'deki 'Cumhuriyet Mitingi' öncesinde eğer kamuoyuna "CHP-DSP birlikteliği Yılmaz Büyükerşen liderliğinde seçimlere giriyor, biz de bunu açıklamak için İzmir'deyiz" derseniz sosyal demokratlar %40 oranına ulaşır diyorum.
Ramis SAVAŞ-21. Dönem Sakarya Milletvekili
Prof. Ahmet Vefik Alp'ten Gestalt teorisi
GESTALT Teorisi geçtiğimiz yüzyılın başlarında Alman düşünürler Wertheimer, Koffka ve Köhler tarafından geliştirilmiş ve özellikle algı dünyasında çok ilgi görmüş ve görmektedir. Bu teori olguları nasıl algıladığımızı, onlardan nasıl etkilendiğimizi parça-bütün ilişkileri çerçevesinde irdeler. İnsan davranışlarını inceleyen psikologlar bu teoriden fazlasıyla yararlanmışlardır.
Gestalt kelimesinin tam karşılığı Türkçemiz ve diğer dillerde yoktur. Kısaca Gestalt ‘kendine özgü bir bütünlüğü olan olgu’ veya ‘bir araya getirilerek düzenlenmiş yapı’ şeklinde Türkçeye tercüme edilebilir.
Gestalt Teorisi'ne göre her ‘bütün’ bir takım parçalardan oluşur, ancak ‘bütün’ parçaların toplamından farklı ve fazladır. Örneğin 2+1=4 gibi.
Burada parçalar DYP ve ANAP, ‘bütün’ ise yeni oluşmakta olan Demokrat Parti'dir.
Genel Başkanlar Ağar, Mumcu ve ekiplerinin özverili gayretleriyle gerçekleşen bu tarihi birleşme ve bütünleşmenin Gestalt etkisi oluşturması beklenmelidir. Diğer bir deyişle önümüzdeki genel seçimlerde bu sinerji iki partinin tek tek alabilecekleri oy oranının toplamından çok daha fazla oy alabilecektir. 2002'de oy verdikleri mevcut iktidar ve ana muhalefetin 4.5 yıllık performansından memnun olmayan ciddi bir kitlenin sandıkta merkez sağda yeni birleştirici adres, yeni kimlik olacak DP'ye yönelmeleri kuvvetli bir olasılıktır.
Müstakbel DP'nin seçimlerden iktidar, en azından güçlü iktidar ortağı olarak çıkması sürpriz olmayacaktır. Gestalt Teorisi bunu işaret etmektedir.
Prof. Dr. Ahmet Vefik ALP-DYP Genel Başkan Danışmanı ve GİK Üyesi
Ecevit, manevi mirasçısını çoktan belirlemiş!
(OKURUMUZ Sayın Nevzat Çağlar Tüfekçi'in (Milas) yazısı üzerine) Sol birliktelik, rahmetli Ecevit üzerine inşa edilmek isteniyor. Doğrusu da budur!
Ancak Ecevit'e sahip çıkanların da bildiği bir gerçek var ki, o da "Ecevit'in uzun yıllar önce manevi mirascısını" bizzat hiç ama, fakat bahanesine sığınmaya gerek bırakmayacak bir şekilde, bizzat kendi ağzından ilan etmiş olmasıdır.
Bu sahsiyet de Almanya´da yaşayan ünlü politika danışmanı, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu;
(Bakınız: google nazmi kavasoglu. Ayrıca youtube gibi dünyanın en büyük video sunum siteleri de "Saklı Ecevit videosunu" yayımlıyorlar
Bakınız: Youtube,bülent ecevit nazmi kavasoglu ya da bülent nazmi. Aynı video www.dt-a.de sitesinde de yayımlanıyor.
Peki, diyeceksiniz Ecevit'i ağızlarından düşürmeyenlerin bu videodan haberleri yok mu?
Olmaz olur mu?
Aklınıza kim gelirse, sorun bakalım ne diyecekler?
Medya da dahil!
Peki acaba neden bu şahsiyetimizden yararlanmak için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.
Medyanin, sol partilerin bilmesine rağmen.
Bu durumda bunların samimiyetine güvenilir mi?
Bir de siz deneyin bakalım.
Prof.Dr. Lale BAYAR
Alman besteci Kurt Striegler’in unutulan Türk İzmir Marşı'nın öyküsü
1997 yılında Almanya'da yaşayan sanatçı, yazar ve ozan Hamdi Tanses'le çocuklara yönelik bir müzik çalışması yaparken, kendisine bir de Atatürk'e adanmış şarkı ve türküleri toparlayan bir çalışma yapmasını önermiştim. Bu çalışmalar Cumhuriyet'in 75. yılı için düşünülmüştü ve 1999'da "Çocuklar Binbir Çiçek" ve 2002 'de "Diller Atatürk'ü Söyler" adlarıyla bitirildiler. Sonra bu kitabın içindeki eksiklikleri gidermek amacıyla daha kapsamlı bir çalışmaya girdik ve bu konuda yeni bir kitap “Kurtuluş Savaşı Türküleri” adıyla 2007 yılı başında basıldı. İşte bu sıralar şimdiye kadar yayınlanmış benzer yayınları incelerken, Ankara'da Hacı Angı adlı bir yazarımızın "Marşlarda-Türkülerde Atatürk" adlı kitabı elimize geçmiş ve Atatürk'ün müzikle ilgili görüşlerinden yararlanmıştık. Bu kitapta ayrıntılı olarak bir Alman besteci tarafından 1923 yılında bestelenen ve Almanya ve Türkiye'de defalarca çalındıktan sonra notaları kaybolduğu için bir daha çalınmayan bir Marş'tan bahsediliyordu. "Türk İzmir Marşı". Bu konu ilgimi çekmişti.
Önce bu Marşın öyküsünü yazar Hacı Angı'nın kitabından okuyalım. Yazar Hacı Angı kitabında bu Marş için şöyle diyor.[...]
ALMANLAR-TÜRKİYE
"Yıl 1914... Tüm ulusların katıldığı uzun sürecek bir boğuşma döneminin başlangıcı. I. Dünya Savaşı diye adlandırılan bu kan ve ateş çemberinin içine Almanların yanında Türkiye de girmişti. Savaşlar, hangi nedene, gerekçeye dayanırsa dayansın, uluslar için katlanılması güç bir cehennem yaşamıdır.
Saksonya Devlet orkestrası Şefi ünlü besteci 'Kurt Schindler', ulusları ölüme iten, onbinlerce ocak söndüren savaşın acılarını dile getirmek için piyanonun başına geçer ve 44. yapıtını bestelemeye başlar. Yapıt iki bölümdür. Birinci bölüm savaşın acılarını, ikinci bölüm de Alman utkusunun sevincini dile getirecektir.
Sanatçı, yapıtının birinci bölümünü bitirir... Savaşın acılarını dile getiren etkili bir bölümdür bu.
Schindler, Alman utkusunu ve Alman ulusunun bu utkudan duyduğu çoşkun sevinci dile getirmek için dört yıl bekler; umutlu, heyecanla.. Oysa 1918, Almanlara utkunun muştusunu değil, yenilginin derin acısını getirmiştir. Ve zafer nameleri için hazırlanmış olan nota defterinin sayfaları bestecinin gözyaşlarıyla ıslanır. Türkiye de bağlaşık bulunduğu Almanya gibi yenilgiye uğrayıp çöker.
1919 ortalarında Anadolu'nun bağrından dalga dalga, gür, güvenli ve kesin bir ses yayılmaktadır. "Ya bağımsızlık, ya ölüm!.." diye yankılar yapan bu ses, utku sarhoşlarının kahkahalarına karışır.... On yıl süren bir savaştan çıkmış, ordusu dağılmış, silahları elinden alınmış, toprakları düşman çizmelerinin çiğnediği Küçük Asya'dan yükselen bu ses, son nefesini vermekte olan 'Hasta adam'ın can çekişme çırpınışları gibi gelir kamuoyuna..
Bu sesi boğmak için öncü bir ordu gönderirler üzerine.. Saldırılar üç kez tekrarlanır. Anadolu bozkırları, düşman ordularına mezar olur. Dünyanın oybirliği ile nitelediği hasta adam, üzerine abanmış Avrupa'yı bir silkinişte itip ayağa kalkmıştır.
Ulusunun yenilgisi ile yüreği yanık ünlü Alman besteci, Mustafa Kemal'in bu başarılarını heyecanla ve kıvançla izlemektedir. Çünkü "Mustafa Kemal adı, bir buçuk milyar insanın ağzında, birdenbire gizli bir mezhebin parolası gibi dolaşmaya" başlamıştır.
Ve Mustafa Kemal, bir tan vakti ordusunu taarruza kaldırır. Dünya askerlik tarihinde benzeri olmayan bir hızla, on gün gibi kısa bir sürede İzmir'de düşmanı denize döker.
Alman bestecinin özlemini çektiği utkuyu, kendi ulusu değilse bile, bağlaşık bulunduğu bir başka ulus ve bu ulusun önderi Gazi Mustafa Kemal sağlamıştır. Ünlü besteci, bu mucize utkudan aldığı ilhamla yapıtının ikinci bölümünü artık besteleyebilir. Şimdi kendisine Türkçe bir güfte gereklidir. O dönemde Almanya'da bulunan Mustafa Nermi Bey'i salık verirler. Mustafa Nermi o tarihlerde Alman gazetelerine Almanca başyazılar yazan bir Türk aydınıdır. Kurtuluş savaşı süresince Hakimiyeti Milliye(Ulus) gazetesine devamlı makaleler göndermiştir.
Mustafa Nermi Bey, teklifi kıvançla karşılar ve 'Türk İzmir Marşı' başlığı altında bir güfte yazar. Böylece Akdeniz kıyılarından gelen utku nameleri, Kurt Schindler'in notalarında ebedileşir. Ünlü besteci artık ülküsüne kavuşmuş ve 44. yapıtının yarım kalmış finalini 48. yapıtı ile tamamlamıştır. Bu, bir yabancı besteci tarafından Gazi Mustafa Kemal'in utkusunu dile getiren ilk bestedir. Kurt Schindler, imzalı notasını, kendisine bu ilhamı veren Büyük Utkunun yaratıcısı Gazi Mustafa Kemal'e armağan eder.
İLK KEZ ALMANYA'DA ÇALINDI
'Türk İzmir' ilk kez 1923 yılı Haziran ayında Almanya'nın Dresden kentinde çalınır. Almanya'daki Türkler Saksonya Devlet Orkestrası Şefi'nin bu yapıtını dakikalarca alkışlamışlardır. Konserden sonra bestenin söz yazarı Mustafa Nermi, sanatçıya şu sözlerle sevincini belirtmiştir:
Türk dilinin iyi bir opera dili olduğuna beni bir kez daha inandırdınız. Bundan dolayı size minnettarım.
İSTANBUL'DA ÇALINIYOR
8 Eylül 1927... İzmir'in kurtuluşunun 5. yıldönümü kutlanacaktır. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'nca Tepebaşı Asri Sinemada bir konser verilecektir. Alman bestekar ertesi gün (9 Eylül) kendi yapıtını çalacak olan Cumhurbaşkanlığı Orkestra'sına şeflik edecektir. Asri Sinemadaki marşın provası büyük bir başarı ile sonuçlanır. Kurt Schindler, o gün kendisiyle röportaj yapan Vakit gazetesi muhabirine duygularını şöyle dile getirir:
"Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'nın sanat ve örgüt bakımından taşıdığı disipline hayran kaldım. Türkiye'de böyle bir orkestra ile çalıştığım için sonsuz onur duydum. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'nın bana gösterdiği konukseverlikten dolayı bu orkestranın şefi Zeki Bey'e teşekkür ederim."
GAZİ'NİN İMZALI RESMİ
Ünlü besteci, yapıtını hangi psikolojik etkenler altında hazırladığı hakkındaki muhabirin sorusunu da şöyle yanıtlamıştır:
"I. Dünya Savaşı'na katılmış bir ulusun bireyi olarak savaşın ve yurdun tehlikeye düşmesinin ne demek olduğunu pek iyi bilirim. Bu savaştan yenik çıkmış bir ulusun bireyi olarak da yenilginin acılarını çok iyi hissederim.
Kahraman ve asil Türkiye için, Almanya'nın uğradığı feci sonuçtan daha beteri hazırlanmak isteniyordu. Bu besteme bu tehlikeli anı ifade etmeye çalışmakla başladım.
Bestenin bundan sonrası, cesur ve savaşçı Türklerin tehlike karşısında toplanmaya, sonucu elde edebilmek için varacağı hedefi bilen bir önderin etrafında birleşmeye çalışmalarını yansıtır. Savaş insani duyguları öldüremez. Savaşların büyüklüğü de o duyguları taşıyarak savaşmasında değil midir?
Bir savaşçı, arkada bıraktığı sevgilileri özlemle anar; yurdunun uğradığı yıkımdan acı duyar. Yurttaşlarının kahrını yüreğinde taşır. Bu duygular onda birer zaaftır. Fakat bu zaaf onda birer kuvvet kaynağı olur. Çünkü yurdunu ve yurttaşlarını kurtarmak ve arkada bıraktığı sevgililerin kaderini değiştirmek için azmi ve gayreti bilenir. Nihayet istenilen ve beklenilen utku doğar. Sırasıyla karamsarlığa, umutsuzluğa, sonra umuda, tekrar karamsarlığa, tekrar umuda kapılmış halk, utku karşısında duygularını frenliyemez. Bu kısım bestenin final bölümüdür.
Beste halkın sevincini duyurur. Savaşı kazanan ulusal kahraman ve ulusal orduya karşı beslediği şükranı ifade eder. Yapıtın ruhu bu bölümdür.
Tenorlar maalesef Ankara'da oldukları için, şarkı kısmının(Türk İzmir Marşı) provası yapılamadı. Tenorlar ne kadar çok olursa yapıt o derece iyi yerine getirilir."
Değerli Alman bestecinin yapıtı 'Türk İzmir Marşı'nın yankıları bir kaç yıl sürer. 19 Temmuz 1930 günlü İstanbul gazetelerinden: Gazi hazretlerinin 'Türk İzmir Marşı'nın bestecisine imzalı bir resmini armağan ettiğini; 7 Kasım 1932 günkü gazetelerden de, Türk İzmir Marşının Viyana'da çalınarak alkışlandığını öğreniyoruz.
MARŞ KAYBOLUYOR
Ne yazık ki, bundan sonra ulusumuz için övünç kaynağı bu olaylar yavaş yavaş unutulup gitmiştir. Bugün elimizde 'Türk İzmir Marşı'nın ne bestesi, ne güftesi ve ne de bestecisi hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Kim bilir hangi gazete koleksiyonları arasında, hangi tozlu evrak depolarında ilgi bekliyor. Tüm bunların nedeni ülkemizde bir müzik belgeliğinin kurulmamış olmasındandır.” [...]
ARŞİVDEN NASIL ÇIKARILDI
Hacı Angı, 30 Ağustos 1986, Ankara...
Hacı Angı kitabındaki makaleyi böylece bitiriyor.
Türk İzmir Marşı Almanya'da belgelikten (arşivden) nasıl ortaya çıkarıldı.
Yazar Hamdi Tanses bu kez de "Kurtuluş savaşı Türküleri, Şarkıları, Destanları" adlı başka bir çalışmaya başlamıştı. Aklıma Hacı Angı'nın yazdığı ve kaybolan Marş konusu geldi. Eğer bulabilirsek bu marşın da bu kitap kapsamına gireceğini düşündük. Konuyu önce kütüphanelerden araştırdım. Kurt Schindler adlı bir müzisyenin yaşadığı fakat eserleri arasında böyle bir çalışma olmadığı yolunda bir bilgi geldi. Bunun üzerine Alman Müzik arşivine sordum ve yine benzer bir yanıt geldi. Ayrıca sanatçının 1923'de Amerika'da olduğu yazılı idi.
Bunun üzerine makalede adı geçen sanatçının adının doğru yazılmadığı sonucuna vardım. Yukarıdaki yazıda bu parçanın ilk kez 1923 yılı Haziran ayında Dresden'de çalındığı yazılı olduğu için, bu kez kütüphanede Dresden'de yayınlanan gazetelerin katalogundan o yıllarda en çok okunan gazetenin 1923 yılı mikro filmlerini istettim.
Sonunda gazete mikrofilmleri geldi. Büyük bir heyecanla mikrofimleri büyülten aracın başına oturdum. "Dresdner Nachrichten" Gazetesinin sanat ve müzik haberleri köşesini Ocak ayından başlayarak incelemeye aldım. Saatler(günler) süren çalışma sonunda bu gazetenin 30. Haziran 1923 Cumartesi günkü sayısında istediğim bilgiye ulaştım.
Yazılan haber şu: Gazetede haber çıktığına göre aşağıdaki konser 29.Haziran.1923'de gerçekleşti.
ORKESTRA KONSERİ
"Dresden'deki Türk kolonisi İzmir Zaferini anmak için bir kutlama töreni düzenledi. Kutlamaya ilgi çok olunca, tören, önceden tasarlanan Ticaret odasının toplantı salonu yerine, Meslek odasının salonunda gerçekleşti. Sahnede kutlama için hazırlanan süslemeler dikkati çekiyordu. Konunun ciddiyeti nedeniyle kutlama töreninde yalnızca müzik gösterileri izleyicilere sunuldu. (Saksonya) Devlet Orkestrası ve orkastranın şefi Kurt Striegler, törene davet edilmişlerdi. Törenin giriş bölümünde sanatçının kaleminden çıkan oynak bir oryental dans parçası vardı.-( Bu yazıda belirtilmiyor fakat, bu parça için sanatçının yapıtlarına baktım. 21. yapıtı. Sahne müziği. Bu çalışmada iki oryental dans var. 3.1.1914'de yazılmış)- Sürekli yükselen yakarışlar ve yürek yakan bir özlem ifadesi. Arkadan ekzotik renklerle dolu, kıvrak bir biçimde gittikçe yükselen bir tempo. İnstrümentasyonu çok güzel yapılmış, ritmik , hareketli yepyeni bir parça. Salondan bayağı alkış topladı.
Fakat sanatçı Striegler, 'Türk İzmir' Tören üvertürü ve Marşı (sanatçının 48. yapıtı ile hedefi tam ortasından vurdu. Çok parlak ve gözleri kamaştıran bir orkestra parçası. Karanlıklar içinden yavaş yavaş kararlı zafer ezgileri ortaya çıkıyor. İlginç olan Türk müziği F-Moll ezgiyi, olağanüstü bir Des-Dur ezginin izlemesi. Hem de büyük bir içtenlikle ve kulağa çok hoş gelen bir biçimde.
Heyecanlı bir ara parçasından sonra, marş ritimleri arada bir S-Moll Türk ritimleri ile birlikte gittikte artarak ve dayanılmaz bir boyuta ulaşıyor ve zafer güneşi, karanlığı yırtıyor. Bütün bu müzik parçasını taçlandıran ise, parçanın sonunda çok büyük bir koro tarafından anadilde(Türkçe) söylenen kulağa çok hoş gelen "Türk İzmir Marşı". "Türk İzmir şan gör ebediyen yaşa !"
Bu içleri dolu dolu, anlamlı ve hareketli parçalarıyla, sanatçı Striegler göz kamaştıran bir başarı elde etti. Sanatçı çoşkun bir şekilde alkışlandı.Bu yoğun alkış üzerine eserini tekrarladı. Bu başarıda (Saksonya) Devlet Orkestrasının da tabiki büyük bir payı var.
Solist olarak İ.Bedri'yi tanıdık. Bedri kırık G-Moll keman konseri verdi. Ses pek temiz değildi ama keman tutma ve yay tekniği çok gelişmişti. Oyunun hissiyatını yakalaması ise daha zaman alacak. Yine de bu yetenekli gencin (Saksonya)Devlet Orkestrasında çalması onur verici bir durum oldu. Umarım bu onur, onun konservatuvardaki çalışmalarını derinleştirmesine neden olur.
Bu törenin anlamını açıklayan ve selamlama konuşmaları epeyi alkış topladı. Bu konuşmalarda özellikle iki ülkenin Türklerin ve Almanların kader birliği vurgulandı.
"Yaşasın, özgür, önder, yaratıcı Almanya" sözleri salonu çınlattı.
Bu toplantıda ulusal duygular haklı olarak dalga dalga çoştu durdu.. Almanya ve Almanya'nın kültür, bilim ve milletlerin özgürlüğü için yaptığı katkılar, kazanımlar şükranla takdir edildi."
Gazete muhabirinin haberi böyle bitiyor. Böylece Bestecinin asıl adının Kurt Schindler değil de
Kurt Striegler olduğu ortaya çıkmış oldu. Bundan sonrası daha kolaydı yanlız eser hala elimde değildi. Fakat diğer bilgiler artık çorap söküğü gibi gelebilirdi.
Dresden Devlet Kütüphanesi Müzik arşivine E - posta yollayarak sanatçı Kurt Striegler ve yapıtları hakkında bir bilgi istedim. Gelen yanıtta sanatçının 48. Yapıtının Türk İzmir Marşı olduğu belirtiliyordu. Ayrıca daha önce belirttiğim 21. Yapıt oryental dansların olduğu bir sahne müziği ama açıklaması sanki orta doğu tipi bir şey olduğu izleninimi veriyordu. Türklerle ilgisi biraz zayıf. Bir de 66. Yapıtı var. "Bir Türk konusu hakkında çeşitlemeler."
Bu iki yapıtı istettim.4 hafta sonra mikrofilmeler geldi. Yine kütüphanede mikrofilmin başında saatlerce bunları kağıda bastım. Hepsi sanatçı Kurt Striegler'in el yazısı ile yazılmış notalar.
"Türk İzmir" bir orkestra için yazılmış bir tören üvertürü uzunca bir partisyonu var. Bu üvertürün son bölümünü"Türk İzmir Marşı" oluşturuyor. Başka bir deyimle, parça bu marşla bitiyor. Koro veya solist için yazılmış. Söz yazarı ise nedense yazılmamış fakat bunun Mustafa Nermi olduğunu Hacı Angı'nın yukarıdaki açıklamalarından öğreniyoruz.
VE TÜRK İZMİR MARŞI
Müzik: Kurt Striegler
Söz: Mustafa Nermi
Dresden-Almanya, 07.06.1923
Karanlıklar üzerinden çekilince
Ak bir tan müjdeledi ulu bir günü
Hür uyandın, arkanda kanlı bir gece
Gördün güzel İzmir kurtuluş gününü
Bir gün ki solmayan ışıklar önü
Yıldızlar örsün bir zafer tacı sana
O kan, yangın ve tufan görmüş yıldızlar
Akdeniz, Türk denizi senin karşında
Sahiline mağrur dalgalar yuvarlar
Selamlar seni en şanlı asırlar
İzmir artık hürsün bu değil rüya
Türklük dirildi kurtuluyor Asya
Türk İzmir şan gör ebediyen yaşa
Neden bu beste önemli?
'9 Eylül 1922'
ANADOLU'NUN KURTULUŞ GÜNÜ
Besteci Kurt Striegel'in 'Türk İzmir Tören Üvertürü' normal zamanlarda yazılmış sıradan bir methiye değildir. Bu bestenin yapıldığı 1922 ve çalındığı 1923 yılları, Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı yenilgisi sonrası yaptığı Versay Antlaşmasının ağır koşulları altında yaşadığı, çalkantılı yıllardır. 1919 yılından beri sürekli hükümet değişiklikleri, darbe girişimleri, yabancı işgal güçlerinin(İngiliz ve Fransızların) ağır baskısı, işsizlik ve yüksek enflasyon, siyasi cinayetler ve iç savaş tehlikesi içinde yaşayan Alman halkının Türkiye ve onun kurtuluş savaşı ile ilgilenecek durumu yoktur. Bu olumsuz koşullara rağmen Kurt Striegler adlı yürekli bir Alman sanatçı ortaya çıkmış, Türkiye'nin Ulusal Kurtuluş Savaşının özünü anlamış ve bu bestesini de bu büyük zaferi kazananlara armağan etmiştir. Öte yandan sanatçı bu bestesiyle, aslında Alman ulusunun önderlerine de gönderme yapmaktadır. Bunu da yukarıda değindiğim, 8 Eylül 1927'de İzmir'de yaptığı söyleşiden anlıyoruz.
LOZAN’A ALMANYA’DAN DESTEK
Konser neden Haziran sonunda gerçekleştiriliyor?
Konserin düzenlendiği gün 29 Haziran 1923 gününün tarih olarak Anadolu'nun (İzmir'in) Kurtuluşu Bayramı yıldönümü ile ilgisinin olmaması, akla zamanlama olarak başka olasılıkları getiriyor. Frankfurt'tan gazeteci dostum Gürsel Köksal bu konuya bir yorum getirdi: " Askeri zaferlerini siyasi bir zafere dönüştürmek için Türkler o sıralar diğer devletlerle Lozan'da sıkı pazarlıklar içindedirler."
Büyük bir olasılıkla böyle büyük bir sanat etkinliğiyle Dresden'deki Türkler Lozan'a hem desteklerini göndermekteler, hem de Almanya'nın Türklerin yanında olduğunu dile getirmektedirler. Lozan antlaşması yaklaşık bir ay sonra 24 Temmuz 1923'de imzalanır.
"Türkiye konulu çeşitlemeler" bestesi nasıl doğdu?
Besteci Kurt Striegler Sanatında 50. Yılını kutlarken konu ile ilgili şu açıklamaları yapmıştı;
"Türkiye'de konser verdiğim sırada geçirdiğim günler ve geride kalan anılar benim için çok anlamlı. Cumhurbaşkanı Kemal Paşa'nın Senfoni Orkestrası'nın çaldığı ve benim de yönettiğim "Türk İzmir Üvertürü ve Marşı" harikulade bir biçimde icra edildi. Cumhurbaşkanı Kemal Paşa'nın kendi eliyle imzaladığı resmi o günden beri (evimdeki) piyanomun üzerinde duruyor. Konserden sonra ailemle birlikte konuk edildiğim İstanbul'da yaşadığım o güneşli harika günlerin anısına "Türkiye konulu çeşitlemeler" adlı yapıtımı besteledim. Bu bestem ilk olarak Dresden Devlet Operası tarafından çalındı."
LOZAN'A KATKISI
Bu parçalar bir orkestra tarafından önemli günlerde çalınabilir diye düşünüyorum. Örneğin:
Lozan kutlamalarında, 30 Ağustos Zafer Bayramında veya “ 9 Eylül İzmir'in ve Anadolu'nun kurtuluş günü" kutlamalarında. Besteci Kurt Striegler'in yapıtlarının çalınması, iki ülke arasındaki sanat çalışmalarının geliştirilmesine de katkısı olabilir.
Yazımı bitirirken şu yorumumu yapmadan geçemeyeceğim. Bu durum Hacı Angı'nın da belirttiği gibi belgelik tutma, geçmişi iyi kaydetme ve koruma konularında biraz zayıf olduğumuzu gösteriyor. Bu çalışmam bu konuya bir ivme getirir ve müzik belgeliği geliştirilirse, ben de sevineceğim.Beni rahatsız eden diğer bir konu da Hacı Angı'nın kitabı 7. Baskısını yapması ve bu kadar satmasına rağmen niçin bir Müzisyen veya Müzik öğretmeninin merak edip de, kalkıp belgeliklerden bir inceleme çalışması yapmadığıdır. Değerli yazar Hacı Angı! Şimdi gönlünüz rahat olabilir. "Türk İzmir Marşı" artık tozlu raflar içinde değil, gün ışığına çıktı! Aslında laf aramızda Almanya'da belgelik rafları pek de tozlu değil. Dr. Mete Soytürk. 9 Eylül 2004, Kaiserslautern-Almanya
Bu araştırmamın 11 Eylül 2004 tarihinde Milliyet gazetesinin Almanya baskısında yayınlanmasından sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi yetkilisi Dr.Fikret Yılmaz beni aradı ve bu eseri benden rica etti. Dresden Kütüphanesinin iznini alarak eseri İzmir’e gönderdim. Eser artık bu arşivde ve umarım bir kez daha kaybolmaz.
Bilgi için adresler:
Dr. Mete Soytürk, Kaiserslautern-Almanya Tel:00 49 631 686 44, Mete.Soytuerk@t-online.de
Hacı Angı. Ankara- Türkiye 00 90 312 312 36 55, E.posta: haci@angi.com.tr
Hamdi Tanses, Kurtuluş Savaşı Türküleri, Mainz-Almanya Tel:00 49 6136 95 44 50
Dr.Fikret Yılmaz, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi, Şair Eşref Bulvarı,
No. 1/A(Eski İtfaiye Binası) Çankaya-İZMİR Tel. 0232 441 69 39, Fax: 0232 441 30 39
Dr. Mete SOYTÜRK
Paylaş