Ardahan'da 'Gül Nine' operasyonu

TELEFON'daki ses "Kızhanım Sarıçayır'dı. Ama herkes onu, televizyonlardan gazetelerden 'Kuşların ve Çıldır Gölü'nün annesi Gül Nine' olarak biliyordu.

Haberin Devamı

Çıldır Gölü kıyısındaki küçük lokantasında sadece balık pişiren, çevreciliğiyle topluma örnek olmuş bir anne/anneanne... Aynı zamanda Sezen Aksu'nun arkadaşı...

73 yaşındaki Sarıçayır, İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nde hastabakıcı olarak çalışırken, emekli oldu ve köyü olan Akçakale'ye yerleşti.

Akçakale, Ardahan'ın Çıldır ilçesine bağlı 50 haneli bir köy. Kars, Ardahan, Iğdır ve Artvin'in bir anlamda 'turizm merkezi' sayılıyor.

Bu yerin önemi de 'Gül Nine' sayesinde ortaya çıktı. Çıldır Gölü'nün içerisinde bulunan Akçakale adasına giden yol üzerinde köy tüzel kişiliğine ait 20 m2'lik bir yer turistik amaçlı olarak lokanta olarak yapılmıştı. Daha sonra Gül Nine burayı kiraladı.

Sayesinde Ardahan ve Çıldır dünyaya açıldı. Çıldır'da çekilen Reis Çelik'in 'İnat Hikayeleri' ve 'Mülteci' filmlerinde, Coşkun Aral ve Tayfun Talipoğlu'nun belgesellerinde, Sezen Aksu'nun 'Eskidendi Çok Eskiden' klibinde ve son olarak da CNN Türk'te Mehmet Yaşin'in hazırladığı 'Lezzetler' programında, kısacası her etkinlikte kendisine 'rol' verilir.

Haberin Devamı

Tatlı dili ile yöresini anlatır, pişirdiği balıkların cinsini ve nasıl pirişileceğinin tarifini verir; hatta Çıldır'ın en lezzetli balığı olan ve yöresel adı 'Sarı Balık' olan Sazan'ın yahnisinin lezzetini de...

TÜKETİCİ DEĞİL ÜRETİCİ

Genellikle o yaştaki kadınlar evlerinde torun bakarken, o balık pişirerek 'üretici' olarak yöresine örnek oluyor. Hedefi, torunlarını okutmak.

Fakat kendisinin bir 'kabahati' var; oğlu Ümit Kılıç'ın gazeteci olması... DHA muhabiri olan Kılıç, yazılarıyla (dövülse de) bölgenin sorunlarını, yolsuzluklarını ve haksız uygulamalarını ne zaman gündeme getirse annesinin başına mutlaka bir şeyler gelir; jandarma hemen 'işletmen usulsüz' diye dükkânının kapısına dayanır. Burada bir başka amaç da içki içilmesini yasaklamaktır. Bu arzularını gerçekleştirmek isteyen il idarecileri, yasadışı bir uygulama görülemeyince ilginç bir 'çözüm'e başvurmuşlar. Bir 'baraka'yı andıran lokantasının da üzerinde bulunduğu adaya giden yolu 'antik yol' olarak ilan etmişler hemen... Oysa adı geçen yer, 1985'te dönemin Çıldır Kaymakamı Nedim Özırmak tarafından Köylere Hizmet Götürme Birliği bütçesinden yaptırılarak köy tüzel kişiliğine devredilmiş ve bu amaçla da köye gelir sağlanması hedeflenmiş... Bir yıl sonra da Akçakale Adası 'sit alanı' ilan edilmiş. 9 yıl önce 'Gül Nine' bu yeri kiralayınca renkli ve sevecen kişiliğiyle yöreye canlılık gelmiş.

Haberin Devamı

Ardahan Valiliği de, hemen yakınında göl dolgu alanına iki katlı bir 'sosyal tesis' yaptırmış bu arada.

Açıkça ifade edilmese de gazetecinin haberlerine dönük kızgınlıklardan ötürü bazı yerel yöneticileri, buranın 'antik' alan ilan edilmesine karar vermişler.

Erzurum'daki Koruma Kurulu'ndan istedikleri bir personelin raporuyla dolgu yapılan yol 'antik yol' olarak kurula sunulmuş. Burayı hiç görmeyen kurul da onay vermiş... 'Gül Nine' ruhsatını yenilemeye gittiğinde ise kaymakamlıktan kendisine "Burası artık antik yol oldu" denilmiş. Oysa 1997 yılında buranın sit alanı kapsamı dışında olduğuna dair Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi'nin bir kararı ise dikkate alınmamış.

Haberin Devamı

SEN MİSİN İÇKİ SATAN

'Gül Nine' son çare olarak, adada yapılan Çıldır Göl Festivali nedeniyle her yıl biraz daha doldurularak genişletilen yolun 'antik' olarak ilan edilmesine isyan etmiş ve kararın iptal edilmesi için bu kez Erzurum Bölge İdare Mahkemesi'ne dava açmış.

Önce İl Genel Meclisi'nden, bölge 'içkili bölgeler' kapsamından çıkarılmak istenmiş ancak demokrat üyelerin muhalefetiyle karşılaşılmış. Bu kez, göl kenarında bulunan devlete ait binanın restoranında içkiyi yasaklamak amacıyla uyduruk 'antik yol' gerekçesinin ardına sığınmış il yöneticileri ve 'Gül Nine' de hedef alınmış.

'O kafalar'ın bir balıkçı dükkânında içki verilmesine tahammülleri yok.

Mevki ve makamlarını korumak için 'din tacirleri'nin emir kulu olmuşlar ne yazık ki...

Haberin Devamı

Sayın Turizm Bakanı Atilla Koç, bu kafalar mı Çıldır Gölü'nü turizm merkezi yapacak?

Bir bakarsınız orası da bir gün mescit olur; rahatlarlar. Türkiye de böylece AB'ye girer!

Roche akıllanmıyor

ANKARA'dan bir doktor okurumuz anlatıyor...

"Roche ilaç firması, başından geçen bunca sıkıntıya rağmen akıllanmadı mı?

Aldığımız duyumlara göre firma pazarlama sorumluları, holdingleri ya da büyük şirketleri dolaşarak kuş gribi salgını geleceğini, böyle bir durumda Tamiflu ilacı bulunmayabileceğini, bu nedenle yöneticilerin ve çalışanların hayati tehlike altında kalabileceğini söyleyerek ilaç stoğu yapmaları gerektiğine ikna ediyorlarmış.

Her şirkete yüzlerce kutu ilaç satıldığı söyleniyor.

Reçeteli ilaçların satışı, ilaç depoları ve eczanelerden reçete karşılığı, halka yapılmak zorunda. Galiba Roche, bozulan ekonomisini düzeltmek için kuralları zorlamaya başladı."

Biliyor musunuz

AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun Avcılar'daki hastanesinin yanındaki 1593 m2'lik beş parselin özel hastane alanına alınmasına ve zemin katta bağımsız ticari fonksiyonlara yer verilmesine ilişkin, CHP'li Avcılar Belediye Meclisi'nin plan tadilatı önerisinin, Müezzinoğlu'nun Akabe Sağlık Tesisleri A.Ş.'den eski ortağı, İmar Komisyonu Başkanı Sefer Kocabaş dahil 6 AKP'li, 2 CHP'li ve bir ANAP'lı komisyon üyesinin olumlu raporunun Büyükşehir Belediye Meclisi'nden oybirliğiyle geçtiğini...

Haberin Devamı

Çırağan'a ikinci bir Gökkafes mi geliyor

ÇIRAĞAN'da yapılması düşünülen ve belediye tarafından onaylanan 'Gökkafes Projesi'ne semt sakinleri olarak karşı çıkıyoruz. Sizden de destek bekliyoruz.

Ben bu dilekçeyi Beşiktaş Belediyesi'ne gönderdim.

"Beşiktaş, Yıldız Mahallesi 62 pafta 250 ada 10-34-35-36-39-46 parsellerin imar durumuyla ilgili olarak yapılan plan tadilatı teklifinizin gerekçeleri hakkında bilgi talebimiz ve 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili ve 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili 8. maddesi b bendi "İmar planları alenidir..." bendi gereği sözkonusu planın kamuoyuna duyurularak bir kopyasının tarafımıza verilmesi...

Yukarıda belirtilen planla ilgili olarak belediyemiz tarafından teklif edilen plan değişikliğinin sebeplerini, semtimizdeki hangi emsal ve çevre değerlerinin göz önüne alınarak hazırlanmış olduğunu semt sakinleri olarak kanuni haklarımız çerçevesinde bilmek istiyoruz. Sözkonusu parsellerin son üç imar planında önce 'Kültür Alanı' (2001 Nazım İmar Planı), sonra 'Katlı Otopark' (2005 Nazım İmar Planı), ve daha sonra 'Yüksek Yoğunluklu Konut' (Dosya No: 1689, 06/03/2006 tasdik tarihli, 1/5000 ölçekli Beşiktaş Yıldız Mah. 62 pafta 250 ada, 34-35-36-39 parsellere ilişkin plan tadilatı) olarak sürekli değiştirilmesini nasıl yorumladığınızı bilmek istiyoruz.

Çırağan semtinin tarihi İstanbul topografyasını bozacak ve semt sakinlerinin aleyhine ve çevrede emsali olmayan bir şekilde yapı yoğunluğunu 27.50 metre kat yüksekliğine arttırarak arazi sahibine haksız bir şekilde ayrıcalıklı bir imar hakkı kazandıran bu plan tadilatı teklifinizin ne web sitenizde belirtilen ve bizlerin de paylaştığı modern belediyecilik hizmet ilkeleriyle ne de semt sakinlerinin fikir ve görüşlerinin alınmasından da ziyade hakkaniyetli bir sebebe dayanmadığına inanıyoruz.

Tarihi geçmişi, kent içindeki konumu, dokusu ve barındırdığı çok önemli ve değerli kültürel ve tarihi saraylar ve yapılar ve doğal değerler açısından korunması gerekli son derece önemli bir kent parçası olan Çırağan semtinin bu tarihi özelliklerini tamamen yok edecek, siluetini olumsuz etkileyecek, emsal teşkil edici ve semtimize adeta ikinci bir 'Gökkafes' hançerinin saplanmasına izin vermeyeceğinize olan inancımızı korumak istiyoruz.

Bu değerlerinin yanı sıra, Çırağan semti ve bölge, İstanbul'a deniz yolu ile yaklaşılırken; Beşiktaş'ın, Boğaziçi mimarisinin ve tarihi İstanbul siluetinin algılandığı çok önemli ve etkili bir coğrafi ve topografik konuma sahiptir. Ekteki resimlerde, eğer bu plan tadilatı onaylanır ve uygulanırsa, semtimizin denizden bakıldığında, siluetinin nasıl görüleceğinin temsili bir resmi bilgilerinize sunulmaktadır.

Halihazırda otopark olarak kullanılan bu arazinin imar durumunun yüksek katlı konut/rezidans alanına çevrilerek bu şekilde haksız kazanç elde edilmesine müsaade etmemeniz, sürekli olarak biz Beşiktaşlıların istek ve şikayetlerini dinleyen Belediye Başkanımız (İsmail Ünal) olarak konuya duyarsız kalmamanız sizden en önemli ve acil talebimizdir.

Konu ile ilgili olarak, sayın Başkanımızdan, konuya duyarsız kalmamasını ve Çırağan semti sakinlerinden desteklerini esirgemeyeceklerini ümit eder, kanuni haklarımız çerçevesinde ve bu haklar saklı kalmak üzere, takipçisi olacağımızı ve acilen tarafımıza bilgi verilmesinin teminini istirham ederim.

Mustafa Kemal ARTALAN

Milli Takımlar Basın Departmanı

mustafaartalan@tff.org

27.5 METRELİK İNŞAAT

NOT: Artalan, bu yazıyı Büyükşehir Belediyesi'ne, İmar Komisyonu Başkanlığına, Boğaziçi İmar Müdürlüğüne, Anıtlar Yüksek Kurulu'na, Mimarlar Odası'na, Beşiktaş Kaymakamlığına ve İstanbul milletvekillerine de göndermiş. İkinci bir e-posta göndererek şu eklemeyi yapıyor:

Aynı semtte, adı geçen yerin 50 metre üstünde Vakıflara ait bulunan 928 m2'lik yeşil alana da 27.5 metrelik inşaata izin verildi. 'Gökkafes'in yapılması planlanan yer hali hazırda otopark olarak kullanılıyor. Vakıfların arazisi ise semtin tek yeşil alanı...)

Bir mükellefin emlak vergi beyannamesiyle nasıl oynanır

'BİR dokun bir bin ah işit' (15.2.2005) başlıklı yazıda gönderdiğim görüşüme yer verdiğiniz için size teşekkür ederim. Benim yazımda dile getirdiğim konuyla Sayın Başkan Selami Öztürk'ün verdiği cevaplar arasında bire bir bağ yoktur. Ben özetle diyorum ki konutların inşaat sınıfları durduk yerde nasıl bir sınıf yükseltilir? Acaba Kadıköy Belediyesi bu konuda bir araştırma yaptı mı? Sayın Başkan konuyu saptırmış. Şimdi verdiği cevaplara bakalım:

1. Binanın değerini niye söylememiş demiş, binaların emlak vergi değeri belediyelerin ilan ettiği ve son yıllarda astronomik şekilde arttırdıkları 'emlak vergisine esas teşkil edecek sokak değerleri' ile belirleniyor. Bu değerler kimine göre düşük olduğu gibi kimine göre de yüksek olabilir. Fakat Sayın Başkan kendi belediyesinin belirlediği bu değerleri kabul etmek zorunda. Ayrıca Başkan'a düşük görünen konutların değerleri yarın olası bir ekonomik krizde yarı yarıya hatta 3'te 1 değere düşebilir.

2. Kadıköy'ün %25'i vergi vermiyor demiş, işte vergisini tam ve eksiksiz ödeyen mükellefi yolunacak kaz mantığıyla görmek diye buna denir yani halkın bir kısmından vergi toplayamıyorsun diye vergisini veren kısma yüklenmek.

3. Emeklimiz çok; tek evi var demiş. Devletimizin, memlekete bunca yıl hizmet edip emekli olmuş insanlarımızı (tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi) kollamasından Sayın Başkanımızın şikayet etmesini kamuoyunun takdirine sunuyorum.

4. Anayasa Mahkemesi'nin istimlaklarda zaman aşımını kaldırmasıyla bu konunun bir ilgisi yoktur.

5. Çalışanlarınıza maaş ödeyeceksiniz, hizmet üreteceksiniz. Peki kaynağı nereden sağlayacağız diye sormuş. Yani Sayın Başkan diyor ki "kurnazlık yaparak kaynak sağlayacağız".

Sayın Başkan sadece şu soruya cevap versin; hukukçu bir kişi olarak mükellefin emlak vergi beyannamesiyle nasıl oynar? Ayrıca şunu da ilave etmeden geçemeyeceğim mükellefler için vergi ödemek övünülecek bir olay değildir, bir yükümlülüktür.

Levent DENKTAŞ

CHP Büyükçekmece'de ilginç tartışma

"CHP'li, emeğe ve insana değer veren sade bir yurttaş olarak böylesi bir büyük ilçede, böylesi küçük bir ilçe başkanına bırakın üyelerini, partiye gönül bağlamış CHP'ye oy veren yurttaşlarımızın da layık olmadığı kanısına vardım. Üzülerek belirtmem gerekiyor ki, CHP'sini bugün hakkı olduğu iktidara taşıyamayan, getiremeyen parti yönetimlerinin, bırakın CHP'yi, Türkiye'ye verdikleri zarar ve tahribat görünenden bin misli fazladır. CHP'yi tanımayan, Büyükçekmece'nin sınırlarını bile bilmeyen, aklı kıt, ama varolan yönetimle iyi geçinen, geçinmesini bilenlerin 'yandaş' diye ilçe başkanlıklarına atanması bu vahim tabloyu da gözler önüne sermektedir.

CHP İlçe Başkanı Yakut, şahsımı ve beldemi hedef alarak, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle bugüne kadar yapılan en büyük ikinci Nazım Hikmet anıtı olan anıt ve içine konulduğu Barış Parkı ile ilgili olarak şu talihsiz açıklamaları yapmıştır:

"Ben Kumburgaz Belediye Başkanı ile bugüne kadar oturup konuşmadım, CHP'li belediye başkanı olup olmadığını da bilmiyorum. Kumburgaz'da Kadir Topbaş Parkı içine Nazım Hikmet heykeli dikmiş. Bu çok kaba bir şey. Nazım Hikmet bu kadar ucuz değil. Böyle şeylere de alet edilemez. Bu değerlerin bu kadar basit, köylü kurnazlığıyla kullanılması doğru değildir. Kadir Topbaş ömrü boyunca Nazım Hikmet'e karşı savaşmış bir ideolojinin içinde yer almış, kanlı pazarlardan gelen biridir!"

Kumburgaz Belediye Başkanı olarak buna verilecek yanıtı, kelimeleri bulmakta zorlandığımı belirtmek istiyorum. Neresinden bakarsanız, yanlış.

Kendini hasbelkader ilçe başkanı sıfatıyla Büyükçekmece'ye atatmış birinin bunları insanların gözlerinin içine baka baka söylemesini kim doğal karşılayabilir. Ama biz, ömrünü CHP'ye, Türkiye soluna adamış insanlar hele hele dünya şairi, vatan şairi Nazım Hikmet'i ve onun dünyadaki en büyük ikinci heykeline ağır bir iftirayla saldırması karşısında susmayacağız.

- Yakut diyor ki, "Kadir Topbaş Parkı içine Nazım Hikmet Anıtı dikilmesi köylü kurnazlığıdır." Köylü milletin efendisidir. Bu sözü de CHP'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir. Köylüleri başımız üstünde tutan bir sosyal demokrat anlayışı umarım ileri de kendisi de benimseyecektir.

Anıt, cehaletiyle dile getirip çamur attığı gibi Kadir Topbaş Parkı içinde değildir. Anıt özel olarak düzenlenen E-5 yolu kenarında Barış Parkı içerisinde dikilmiş, anıt CHP'nin eski İlçe Başkanı Dr. Ali Şeker tarafından Kumburgaz'a hediye edilmiştir. Yani burada şu ortaya çıkıyor ki kendisi de Kumburgaz yolundan hiç geçmemiştir ki, anıtın görkemli duruşunu görememiştir. Bunu cahilliğine veriyorum. (Barış Parkı içerisinde 12 Mart 2007'de Mehmet Akif Ersoy'un da heykelini dikeceğimizi vurgulayarak, parkın Türkiye'nin değerlerini bir araya getiren bir mozaik oluşturacağını belirtmek istiyorum.)

- Benim CHP'li olup olmadığını bilmediğini de dile getiren atanmış ilçe başkanı Yakut, burada da kendi deyimiyle kurnazlık yaptığını sanmaktadır. Ben ömrünü gençlik yıllarından değil, kendimi bildim bileli, CHP ve Türk soluna adamış bir yurtseverim. 18 yıllık memuriyet ve doktorluk geçmişimde de en ufak bir leke, başkanın deyimiyle sahtekarlık, kurnazlıkta yoktur. Partim beni 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle düzenlemiş olduğum yurdun dört bir yanından her partiye mensup belediye başkan, ve meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen Kumburgaz tarihinde köy içine dikilen ilk Atatürk Anıtı nedeniyle, ne yazık ki kesin ihraç ve tedbirli olarak disiplin kuruluna vermiştir. Kendileri de yaptıkları yanlışın farkına vararak bu kararı 1 yıl geçici ihraç ve kınamayla noktalamışlardır. Benim gönlümdeki CHP sevgisini, bugün partiyi yöneten parti baronları, Yakut gibi ne söylediğini, ağzından çıkanı kulağı duymayan, cahil ilçe başkanları söküp atamayacaktır.

- Anlaşılıyor ki Yakut bir taraflardan kötü biçimde yönlendirilmektedir. Açıkçası dolduruşa gelmiştir. Bu gerçekler karşısında Yakut'un tüm Kumburgazlılardan, ömrünü CHP'ye adamış sevgili yurttaşlarımızdan, vatan şairi Nazım Hikmet'i sevenlerden ve Türk köylüsünden acilen özür dilemesini bekliyorum.

Dr.Hüseyin ÇORBACIOĞLU

Kumburgaz Belediye Başkanı

Danıştay’dan örnek karar

İNŞAAT Mühendisleri Odası olarak, Danıştay 6. Dairesi’nin Beykoz Belediyesi'nin Acaristanbul'a verdiği yapı ruhsatının iptaline ilişkin yerel mahkeme kararını onaylamasını memnuniyetle karşıladığımızı belirtiyoruz.

Danıştay örnek bir karara imza atmış, kaçak yapılaşmaya, haksız kazanca onay verilemeyeceğini göstermiştir. Yargı bu kararıyla, kent arazilerinin ranta dönüşmesine sessiz kalmamak gerektiğini vurgulamış, kamusal değerlere sahip çıkmıştır. Açıkçası orman arazilerinin yapılaşmaya açıldığı, kentin ortak kullanım alanlarının özelleştirme yoluyla peşkeş çekildiği, kıyı alanlarının yağmalandığı bir zaman diliminde umuyoruz ki bu karar öğretici, yol gösterici olacaktır.

Danıştay 6. Dairesi bir başka örnek karara daha imza atmıştır ki, bu kararla TMMOB ve bağlı Odaların Danıştay’a başvuru sırasında yaşadığı hukuki sorun aşılmış olmaktadır. Acarkent ile ilgili ruhsatın iptali amacıyla Danıştay’a dava açan TMMOB Mimarlar Odası’nın yaptığı başvuruyu 'ehliyet yönünden' reddeden yerel mahkeme kararını bozan Danıştay, Odaların kamu yararı için dava açma ehliyetine sahip olduğunu işaret etmiştir.

Bu iki karar, kentlerimizi koruma çabası içindeki meslek odalarını rahatlatmıştır. Odalarımız yargı kararına dayanarak kamusal yarar ilkesini uygulama ve kamusal yararı ortadan kaldıran girişimleri takip ve engelleme gücünü pekiştirmiştir.

Hiram Abas'ı da öper misiniz

ASALA’ya karşı operasyonlar konuşulacaksa, bir kısmı hâlâ İETT’yle seyahat eden gerçek kahramanlar da konuşulsa..

“Operasyonlar için siz de yurtdışına gittiniz mi?

Hayır gitmedim. Ne yaşım ne de rütbem müsaitti. Elimde maşa varken niye elimi yakayım” (Aktüel, 24-30 Ağustos 2006).

Bugünlerde televizyon kanallarında ve gazete sütunlarında sıkça görülen eski bir istihbaratçı böyle diyor.

ASALA’ya karşı geçmişte operasyonlara katılmış TİM mensuplarından bazılarını, konuyla ilgili yaptığımız haberler sırasında şahsen tanıma fırsatım olmuştu.

Birçoğu tamamen vatan ve millete olan bağlılıklarından görevi kabul etmiş, kenarda, kıyıda sessiz sedasız yaşamını sürdüren, reklam yapmayan bu insanları “maşa” diye nitelemek, “maşa varken elimi niye yakayım?” demek, nasıl bir vicdan, nasıl bir devlet adamlığı, nasıl bir istihbaratçılıktır?

Bu niteleme kâfi gelmemiş olacak ki, aynı röportajda, bir de şunu vurguluyor eski istihbaratçı: “Silah ticareti yapıyordu o zaman. Silah satıyordu yani”?

Şehit MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas için böyle diyor.

Abas ayrıldıktan sonra gitmiş bir şirkette, danışman, müşavir olmuş..

Ne yapacaktı eski MİT Müsteşar Yardımcısı, pazarda limon mu satacaktı?..O zaman savunma sanayi ve silah ticareti yapan

bütün işadamlarını itham edelim..

Böyle üzerlerine şüphe bırakılsın, insanların bilinçaltına karanlık ifadelerle kodlayalım onları..

Eski istihbaratçı, durup dururken Ağustos ayında Aktüel dergisine bu açıklamaları niye yaptı?

Neden yıllar sonra kanal kanal gezip ASALA’ya karşı operasyonları sadece kendisinin yaptırdığını iddia ediyor?

Tuhaf bir savunma psikolojisi mi bu?

Bir şey mi duydu, bir kitap mı yazılmış?

Ne olmuş?

Bu telâş niye?

“Maşa”, öyle mi?

Gazetecilikse, araştırmaksa derdimiz..

Gerçeğe yaklaşma çabasıysa, ASALA’ya karşı operasyon deyince akla ilk gelecek isimler bellidir. “İlk gelecek isimler” dedik, bazılarını bilinçli olarak yazmıyorum.

Harama bulaşmayanlar, esas mesaisini uyuşturucu işine verip boş zamanlarında “vatanseverlik” yapan sahte kahramanlar değil, kendisine 10 devlete 1 çalışmadan yollara düşenler bellidir.

ASALA’ya karşı operasyonu iddia edildiği gibi MİT değil, asker istemiştir.

Başka konularda eleştiriler olabilir, hiçbir fikrine katılmaya da bilirsiniz, ama bu konuda Orgeneral Kenan Evren’in hakkı yenemez..

Keza Türk Özel Harpçilerin ASALA konusundaki çalışmaları gözardı edilemez.

Merhum albay Süleyman Yenilmez’in adını anmadan olmaz..

S. hanım,

Mete Bey,

Şehit Sabah Ketene?

Ara Toranyan’ın arabasına bombayı koyan (Tamamen Allah’ın takdiri olarak patlamayan) ve halen torun büyüten, çektiği bütün sıkıntılara rağmen konuşmayan zat?

Ve kuşkusuz anmaktan imtina ettiğiniz, ASALA’ya karşı yapılmış en büyük operasyon?İran sınırında (Sınırdan 15 km. İran tarafında içerde), bizzat Hiram Abas’ın liderliğinde 5 kişilik (çekirdek) TİM’in (ve destek grubu) ASALA kampını basması ve çok sayıda teröristin imha edilmesi..

ASALA’ya karşı operasyonlar konuşulacaksa, bir kısmı hâlâ İETT’yle seyahat eden gerçek kahramanlar da konuşulsa..

"Maşa" diye nitelenenlerin, Türkiye için ateşe gitmekten nasıl şeref duydukları da anlatılsa...

Hazin..

Uğur YILDIRIM

uguryildirim@19mayis1919.com.tr

Ataköylüler panikte

"BENİM bir yakınım Ataköy'de (Galleria’nın karşısındaki bloklarda) oturuyor. O bölümü Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devretmişler ve turizme açacağız diyorlarmış. Artık otel mi yapacaklar, bar mı bilinmiyor. Ama şimdiden bazı parseller (apartmanların arasında yeşil alan ya da çocuk parkı olan) birileri tarafından satın alınmış bile.

Bir oldu bittiyle çoğunluğu yaşlı, 40 yıldır orada oturan ve oturdukları evlerden başka malı mülkü olmayan insanlar bunlar. Herkesi bir korku almış, evleri üç kuruşa istimlak edilecek diye..."

Okurumuz bir de Nimet Şamikoğlu, Erol Akgül ve S. Niyazi Karacagil imzalı bir bildiri göndermiş. Bildiride, "Binamızın bulunduğu bölge, Bakırköy Belediyesinin yetki alanı dışına çıkarılıp Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yetki alanına alınarak 'turizm alanı+ticaret merkezi' olarak plana dahil edilmiştir. Bakanlığın planı öncelikle binamızın (29. blok) önündeki Zübeyde Hanım Caddesi ile Sahil Yolu arasında oteller ve ticaret merkezi inşa ederek uygulamaya geçileceği bilgisini edindik" deniliyor.

Kurtlar Vadisi'ne karşı sesimizi yükseltelim

BU coğrafya yeterince kanla yıkandı mı? Kana ve o kandan beslenen ratinglerinin yarattığı servete doymayanlar, yeni bölümlerle, yeni ölümlerle karşımızdalar. Dizilerini tam 25 milyonun izlediğini söylüyorlar! Dizideki cesetleri açıkta kalmış değilse acayip bir rakam bu, hani "Şu an 70 milyon bizi izliyor" diyen tipler geliyor insanın hemen aklına...

Bu kez ülkeyi terörden kurtarmaya(!) soyunmuş donuk surat Polat Alemdar bey ve malum takımı! Mafyayı tapınılacak bir güç yapan, şiddeti ve kanı kutsayan bir zihniyet, baştan aşağı sıradan ve ucuz diyaloglarla yeniden aramızda! Aslında aklı biraz olanlar için basit bir komedi kıvamında bu dizi, dizileri gerçek sanan bir toplum olduğumuz için ne yazık ki bizi çarpıyor, parçalıyor, kırıyor, döküyor, yaralıyor, öldürüyor... Çünkü bu toplum dizileri gerçek, gerçek hayatı ise bir dizi olarak algılıyor. Sorunumuz burada. Algımızın yazısı mı bu ülke demiştim yılar önce bir yazımda. Algı eksikliğinden batmış bir toplumuz ne yazık ki. Yeterince beslenemediğimiz için zekalar gelişemiyor ve algı eksikliği, demir eksikliği gibi vuruyor bizi can evimizden.

Bu ve benzer şiddet manyağı diziler başladığı günden beri bir yazar-çizer-mizahçı-senarist-gazeteci olarak elimden ve kalemimden gelen mücadeleyi yapıyorum. Söyleşi ve imza günleri için gittiğim okullarda öğrencilerin hallerini bizzat gözlemliyorum. Bir omzu yukarda, bir omzu aşağıda, dayı bozuntusu erkek öğrenciler ve o erkek öğrencilere özenen, ağzı bozuk, erkekleşmiş kız öğrenciler sonrası malum; kavgalar, çeteler, yaralamalar, öldürmeler... Okullar şimdilerde tam anlamıyla bir "Kurtlar Vadisi" sanatoryumu gibi...

Geçen hafta 'Damdaki Mizahçı' adlı blogumda 6 bine yakın insana yaptığım duyurunun bir benzerini Murathan Mungan'ın da yaptığını görüyorum... Bu sesler daha da yükselmeli! Genç katiller ve çeteler üretmekten başka bir halta yaramayan, ha sahi bir de yapanların servetine servet katan bu diziye reklam verenleri iyi izleyelim, bu diziye reklam vermeyenlerin de sesini biraz olsun duyalım. Bu dizi bu kez daha kanlı bir oyunla çıktı üstelik karşımıza. Bu ülkenin parçalanmasını, bölünmesini istemiyorsak, hala biraz olsun 'insan' kalabilmişsek bu kanlı diziye karşı sesimizi yükseltelim. Çünkü biz halkız, bir sesimiz var, pek de kullanmadığımız, sadece cenazeden cenazeye anımsadığımız bir ses o... O sesi anımsayalım ve bizi birbirimize kırdırmak isteyenlerin oyununu bu kez olsun bozalım artık...

Cihan DEMİRCİ (Damdaki Mizahçı)

damdakimizahci.blogspot.com

Özgür-Der: Sezer ya da AKP farketmez

ÖZGÜR-Der, "İsrail Başbakanı'nı ya Sezer davet etseydi" (14.02.2007) başlıklı yazımız üzerine şu açıklamayı yapıyor:

"Özgür-Der, 1 Mart tezkeresi eylemlerinin başını çektiği gibi, başörtüsü, İsrail-ABD stratejik işbirlikleri, F tipi cezaevleri zulmü ve daha birçok konuda AKP'yi hedef alan eylemler düzenledi. Halen de düzenliyor. Geçen hafta Mescid-i Aksa'nın yıkım çalışması ve Olmert'tle ilgili (sizin de belirttiğiniz gibi) yapılan eylemin yanı sıra bugün de (dün) Taksim'de birçok İslami kuruluşun da desteğiyle bir eylem daha yaptı. Ayrıca şubeleri ve kardeş kuruluşları aracılığıyla Bursa, Çorum, İzmir, Sakarya, Van, Ankara'da protestolar düzenledi. Bunlarla ilgili Haksöz-Haber sitesine www.haksoz.net bakabilirsiniz. Ayrıca aynı siteden ve www.ozgurder.net sitesinden geçmiş dönemdeki eylemlere de bakabilirsiniz.

Sezer ya da AKP olması farketmez; zulüm, ihanet, işbirliği, onursuzluk ve haysiyetsizlik olarak değerlendirdiğimiz her türlü gelişmeye karşı varolduk; varolmaya devam edeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları