Paylaş
Bodrum sahillerinin satılmasına üzülüyoruz. Koşullar değiştiğinde bunların geri alınması olanaklıdır. Fakat Antalya’nın Lara ve Konyaaltı sahilleri betonlaştırıldığında bir daha geri dönmek olası değildir.
Aynı yerde deniz içinde 120.000 m² alan, taş ve beton dolgu yapılarak kurvaziyer limanı yapılıyor... Yat limanı, için başka yer yok mu? Neden yapıyorsunuz kardeşim, betonu çok mu seviyorsunuz. Antalya’nın Gazipaşa’dan Kaş’a kadar 664 km uzunluğunda sahili var. Serik’e yapın, Manavgat’a yapın, Kemer’e yapın! Onların da ortasına değil uygun yerlerine yapın!
Her yeri betonla doldurmak nasıl bir şehircilik, nasıl bir turizm anlayışıdır?
Sahilleri, meraları, yaylakları, kışlakları satıyorlar; şehirleri, denizleri betonlaştırıyorlar ve sonra “kim yaptı bu kötülükleri?” diye sanki kendileri yapmamış gibi davranıyorlar. Nedir bu fırsatçılık? Nedir bu yağmacılık?
Nedir bu insafsızlık? Hiç doğal bir alanımız kalmayacak mı?
Bunun adı hizmet değil; kaşıkla verip sapıyla gözünü oymaktır!
GÜNÜN SÖZÜ
“ATATÜRK’ün de vurguladığı gibi en kuvvetli olduğumuz zaman Cumhuriyeti ilan ettiğimiz gündü. 700 yıllık ortaçağ kapısını o gün kapattık. Cumhuriyet üzerine konuşmalar ise, klişeler dışında herhangi bir ideoloji içermiyor ve toplumun çağdaşlaşma gereksinimlerini de asla karşılamıyorlar. Söz dalaşı düzeyinde kültür ve bilim adeta üstü kapalı bir küfür niteliği taşıyor.” Prof.Dr. Doğan KUBAN
GEL DE YASSIADA’YA AĞLAMA
TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin, AKP döneminde doğanın ve ormanlık alanların rant ve çıkar uğruna talan edildiğini belirterek “Kendi ülkesinde ağaçları yok eden, Amerika’ya gittiğinde ise parkları bahçeleri dolaşan Başbakanımıza soruyorum: Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?” sorusunu yöneltti. İstanbul’un Avrupa’daki kirli metropol olduğunu, kıyı bölgelerinde halkın denize girebileceği, nefes alabileceği bir yerin neredeyse kalmadığını belirtirken “AKP Yassıada’da tek bir yeşil ot bırakmaya yemin mi etti? Odalar Birliği’ne yaptırılan bu yapının havadan fotoğrafını gördünüz mü? Her yer beton oluyor. Yakında İstanbul’a ‘Ağa Han’ ödülü verirlerse şaşırmayız... Yanındaki Yassıada’nın da aynı akıbete uğrayacağı anlaşılıyor.
UYARI...(Nişantaşı’dan bir kasaptan) Sırbistan’dan ithal edilen etlerin içine su basılıp basılmadığına dikkat ediniz.
İSKİ ÖRNEK BİR DEV
İSKİ Çatalca’dan Tuzla’ya kadar hizmet veriyor; yani 102 km’de 14,8 milyona nüfusa.. Teknik bir kurum olan İSKİ Türkiye’nin en büyük yatırımcı kuruluşu sayılıyor. 30 şube müdürlüğü var. İSKİ Genel Müdürü Fatih Turan “İstanbul’da hizmet oranlarının yüzde 92 olduğunu” söylüyor. İklim değişikliği, su kaynaklarının giderek azalması, nüfus artışı faktörleri nedeniyle su tasarrufu çok önemli. Çünkü su kaynakları esas Istranca’dan ve Melen’den karşılanıyor. Bu nedenle yatırım bütçesi devasa... Geçen yılkı bütçesi 6,4 milyar TL iken, 7,4 milyara çıkmış. “Bu rakamlar, İSKİ’nin dünya çapında güvenilir bir kurum olduğunu idari ve mali açıdan bir kez daha ispatlamaktadır” diyor Turan... Akıllı şebeke, yerli milli teknoloji, tüneller, araştırmalar... Afrika ülkelerinden Balkanlara kadar bir çok ülkenin İSKİ’nin bilgi ve tecrübesinden yararlanıyormuş.
MEB’İN DERS KİTAPLARI İHALESİ KİME YARIYOR
TBMM Eğitim Komisyonu üyesi CHP’li Ceyhun İrgil diyor ki: “MEB bünyesinde yayınevleriyle ortaklığı olanlar var mı? Açık ihale usulü ve rekabet ortamının yitirilmesi anlamına gelen bu düzenleme ile önceden belirlenmiş, ayrıcalık tanınmış veya yandaş yayınevlerinin milyonlarca liralık ihaleleri almasına Bakanlığınız imkan vermiş olmayacak mı? Önce bu sorulara yanıt verin, sonra milyonluk ihaleler için düzenleme isteyin.”
Kimler nemalanıyor?
BİLİYOR MUSUNUZ
KILIÇDAROĞLU’nun bugün önce Çorlu’da muhtarlarla bir araya geleceğini, Çorlu’da ‘Trakya Gösteri ve Kongre Merkezi’nin temelini atacağını, öğleden sonra Tekirdağ’da temel atma ve açılış törenine katıldıktan sonra CHP il örgütünün düzenlediği Hemşehri Dernekleri toplantısına katılacağını... CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl’ün, son dönemde Avrupa’da dış Türklerin yaşadığı sıkıntıların çözümü için meclis araştırması önerdiğini... PROF. Dr. Şener Üşümezsoy ‘Kaya Gazı-Doğalgaz Savaşı ve Ortadoğu’ söyleşisiyle cumartesi günü Moda Tarihçi Kitabevi’nde... KONAK Belediyesi’nin Odatv ve İzgazete ile birlikte bugün düzenlediği Alsancak TSKM’de ‘30 Yıldır Yazı-yorum/Muzaffer Ayhan Kara’ adlı etkinlikte Sema Pekdaş, Ümit Kartal, Barış Terkoğlu, Serdar Kızık, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’ın konuşacağını... ‘18. SEFERHİSAR Mandalina Şenliği’nin 17-19 Kasım tarihlerinde yapılacağını... BULGAR Vakfı arazisi üzerine bulunan Şişli Meslek Lisesi velilerinin yaptıkları eylemde “İstanbul genelinde 93, Şişli ilçesinde 9 AVM varken, tarihi okulumuzun yıkılıp yerine AVM ve rezidans yapılmasını kabul etmiyoruz” diye tepki gösterdiklerini...
MUHALEFET HAKKI İKTİDAR VE ORTAĞININ SEÇMENE BAHŞETTİĞİ BİR LÜTUF DEĞİLDİR!
DEVLET Bahçeli gurup toplantısında, CHP’yi “...yanına HDP ve diğer yedeklerini alıp, 16 Nisan’ın rövanşını almak için çalışmalarına hız verirse MHP buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır“ sözleri ile alenen ve (grup toplantısının naklen yayınlanması nedeni ile) yayın yoluyla tehdit etti.
Bu ülkede %50 oranında seçmen, 16 Nisan halk oylamasını- gerek içeriği, gerekse oylama sürecindeki usulsüzlük iddiaları nedeniyle- içine sindirmiş değil.
Bu nedenle, 2019 seçimler sürecinde, siyasi tavrını buna göre ortaya koyacak.
MHP nasıl şimdiden, iktidar ile seçim ve dava ortaklığına girdiğini ilan etmişse, muhalefet bloğu da, uygun göreceği işbirliklerine girebilir, demokrasilerde, siyaset geliştirme tavrı üzerinden ancak siyasal eleştiri yapılabilir, tehdit söz konusu olamaz.
Bahçeli, sadece CHP’yi değil, olası seçim müttefiklerini de tehdit üslubu kapsamına almış gözüküyor.
Seçme hakkı Anayasal ve de Temel bir İnsan Hakkı olup herkes bütün seçmenler, AKP ve MHP ittifakına oy vermek, desteklemek zorunda değil.
Hal böyle olmasına rağmen, muhalefeti, ‘tepki göstermek’ ile tehdit etmek, siyasetin meselesi değil, yargının meselesidir.
Türkiye’de, hatırı sayılır sayıda milletvekili, (Parlamentoda grubu bulunan partinin Genel Başkanı dahil), tutuklu bulunuyor.
Yargının terazisi karşısında, herkes eşittir, kefelerine müdahale edilemez, edilirse, ‘hakkaniyet’ çiğnenmiş olur..
Ama “Ben iktidara yakınım, gerekirse, meclis kürsülerinden, muhalefete ayar veririm” pervasızlığını kendilerinde hak görenler varsa, fena halde yanılıyorlar.
Muhalefet hakkı, iktidarların ve ortaklarının, seçmene bahşettiği bir lütuf değildir. Alpaslan YÜREKLİ
MENDERES’TEN ERDOĞAN’A, ATATÜRK’ÜN ETKİLERİ
ATATÜRK’ten etkilenme ve projelerini gerçekleştirme konusu, hükümetlerin Kürt politikasında sıkça ele alındığı görülmektedir. Atatürk bölgede ortaya çıkan yirmiden fazla Kürt isyanına rağmen, Güneydoğu için barajlar, köprüler, sanayi tesisleri, ve eğitim kurumları açmıştır.
Bugünkü yatılı okulları, Doğunun ilk üniversitesi olan, Erzurum-Atatürk Üniversitesi’nin talimatını 1932’de Atatürk vermiştir. Atatürk, 1935’te Celal Bayar’a, bugünkü GAP’ı kast ederek; “Doğuda bir insanlık gölü, yapalım” diyerek projeyi ortaya koymuştur. Menderes döneminde de bu projeler gerçekleştirilmiştir.
Adnan Menderes’in açılışını yaptığı Urfa-Birecik köprüsünün projesini İsmet İnönü, 1935’te Kürt raporunu hazırlarken konuyu Atatürk’e ilettiği bilinmektedir. Menderes, yağmurlu bir günde Doğu’yu Akdeniz’e bağlayan Urfa-Birecik köprüsünün açılışını yaparken, köprünün açılışında halk sevinçten 350 kurban kesmiş ve 50 bin kişi açılışa katılmıştı.
Atatürk’ün icraat ve söylemleri günümüzde de devam etmektedir. Başbakan Binali Yıldırım’ın, Doğuda marka şehirler oluşturalım projesini, Atatürk 1930’lı yıllarda; Elazığ’ı, Malatya’yı, Diyarbakır’ı marka şehir olarak ön plana çıkarmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ın, başbakanlık döneminde, “üç çocuklu aileler olsun” ifadesi; Atatürk döneminde de gündeme gelmişti. Nüfus artışı amacıyla, 1929-1930 yıllarında altı çocuklu aileler, yol vergisinden muaf tutulmuş ve madalya ile ödüllendirilmişti. Fırsat eşitliği konusunda da etkilenmeler olmuştur.
Atatürk, 1931’de Malatya’da fırsat eşitliği konusunda şöyle demiştir:
“İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya da ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir’i nasıl mamur kılıyorsak yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok yapmak istiyorum.”
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2005’de Diyarbakır’daki şu konuşması ve Atatürk’ün fırsat eşitliği, sözlerine benzemektedir. Recep Tayyip Erdoğan şöyle demiştir:
”İstanbul, Şişli’deki bir öğrencinin teknik donanımına, Şırnak’taki, Hakkari’deki öğrenci de sahip olmalıdır. Türkiye ne kadar Ankara, İstanbul, Konya, Samsun, Erzurum ise, o kadar da Diyarbakır’dır.” Atatürk’ün, söylem ve icraatlarını dünden bugüne bütün hükümetlerin esas aldıkları arşivlerde bulunmaktadır.
Yrd.Doç.Dr. Ramazan TOPDEMİR
Paylaş