Ankara’da ‘Sakarya Meydan Savaşı’!

BAŞBAKAN Erdoğan’ın deyişiyle “rejimin güvencesi” olan polisimiz, Türk-İş Genel Merkezi’nin bulunduğu Kızılay’daki bütün caddeleri ve sokakları abluka altına almış bulunuyor.

Özellikle Ziya Gökalp ve Mithatpaşa caddeleriyle, bu caddelerin açıldığı tüm sokaklar; kalkanlı, miğferli, gaz maskeli Çevik Kuvvet ekiplerince tutulmuş; yurttaşların bir yerden bir yere gitmesine izin verilmiyor.
“Esir Şehrin Mahpusu” gibiyiz! Ne içeri girebiliyor, ne dışarı çıkabiliyoruz. Yalnızca yayalar değil, taşıtlar da bu kargaşa ortamında bir türlü yol alamıyor. Kimi yollar gün ortasında taşıtlara kapatılmış, trafik Kızılay’da felç olmuş. Adım başında polis barikatı; ‘Çin setti’ gibi...
Sakarya Caddesi’ndeki kafelerde oturmak bile yasak! Tam yedi bin polis görev almış AKP’nin bu “demokratik açılım” (!) operasyonunda.
Kent, sıkıyönetim dönemlerinin yürek burkan görüntüsü içinde...
Ankara Valisi ve Emniyet Müdürü, tepemizde kışkırtıcı uçuşlar yapan polis helikopterine kurulmuş, aşağıdaki görevlilere talimat yağdırıyor!
Bütün bu olağanüstü önlemler, basın toplantısı yapmak ve bir gece konaklamak üzere Ankara’ya gelen TEKEL işçilerinin kente girmelerini ve kendi mülkleri olan Türk-İş Genel Merkezi önünde toplanmalarını önlemek için alınmış!
Oysa bu işçilerin Ankara’daki 78 günlük hak arama eylemi sırasında en küçük bir olumsuzluk yaşanmadı, kimsenin burnu kanamadı. Sakarya esnafı şikâyetçi olmak bir yana, işçilere kucak açtı, onlarla dayanışma içinde oldu. Ama dün (perşembe) polisin yol açtığı olaylar yüzünden Sakarya’daki kimi dükkânların camı kırıldı. Sıkılan biber gazından etkilenip hastaneye kaldırılan; polis copuyla dövülen, yaralanan yurttaşlar oldu.
Güvenlik güçlerinin jargonuna son günlerde yeni bir sözcük eklenmiş: “Süpürme!” Amaç, Türk-İş Genel Merkezi’ne yaklaşmak isteyen herkesin “temizlenmesi”, sökülüp atılması!
Bütün bunlar üstelik, hükümet sözcülerinin ve liberal kalemlerin “daha özgürlükçü bir anayasa!” edebiyatıyla tozu dumana kattıkları bir dönemde yaşanıyor.
Nevruz’u kutlama bahanesiyle yapılan yığınsal gösterilerde PKK bayrakları, Öcalan posterleri ‘serbestçe’ dalgalandırılmadı mı? ‘İşgalci TC, Kürdistan’dan defol!’ pankartına hangi polis şefi müdahale edebildi?
Yasadışı türban eylemlerinde bir tek kadının eline bile dokunabildi mi güvenlik güçlerimiz?
‘Taş atan çocuklar’ın eylemlerinde çil yavrusu gibi dağılan, hemen arazi olan ‘kahraman’ polisimiz; silahsız, saldırısız, barışçı işçi eylemlerinde neden bu denli acımasız davranıyor?
AKP Hükümeti, belli ki emekçilerden çok korkuyor. Ama korkunu ecele yararı yok. Gidecekler, hem de çok kötü gidecekler!..
Attila AŞUT-Gazeteci

Anayasa değişirken üniversitelerden neden görüş alınmaz


ANADOLU Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu Yürütme Kurulu Başkanı Prof.Dr. Didar Eser ve Genel Sekreter Selda Talay Tosun, Anayasa değişikliği ile ilgili olarak hukukçulara şu çağrıyı yaptılar:
“Cumhuriyetimizin en temel ilkelerini, en temel anayasal değerlerini yok sayan değişikliklerin, anayasa değişikliği taslağı halinde önümüze sunulduğu bu dönemde, yapılmak istenen düzenlemelerle, kuvvetler ayrılığı prensiplerinin suistimal edildiğini; yargı kurumlarının bir taraftan yıpratılırken, diğer taraftan yapısının değiştirilmek istendiğini; yargı mensuplarının, siyasi faaliyet sürdürmesine zemin hazırlandığını görmekteyiz.
Ülkemiz büyük bir kaos ortamına sürüklenirken, uzunca bir süredir kişilerin ‘neyle suçlandığını bilmeden’ suçlanıp yargılandığına, suçlu olduğu bilinenin ise yargılanamadığına da şahit olmaktayız.
Anayasa görüşmeleri sürecinde tüm üniversitelerimizin, hukuk fakültelerinden görüş alındığına hiç şahit olmadık. Ülkemizin en önemli dönüm noktalarında hep aynı birkaç kişinin görüşlerine yer verilmesi adil midir?
Tüm üniversitelerimizin hukuk fakültelerinde görevli hukuk insanlarına hitaben yazdığımız bu mektup ile, sizlerden bugün konuşmanızı, Türkiye Cumhuriyeti Hukuk Devleti’ne sahip çıkmanızı talep etmekteyiz.

KADERE BIRAKILAMAZ

Bu tarihi günleri lütfen kaderine terk etmeyin. Hukukun anti demokratik ve cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine aykırı değişimini, hukukun siyasi emellere ait olmasını ve yargının tahrip edilmesini içinize sindirmeyin.
Bugün hukukun üstünlüğünü sizler savunmazsanız, kim savunacak?
Türkiye’de kadınların öncülüğünde kurulan ve 2005 yılından beri hiç aksatmadan çalışmalarına devam eden platformumuzun, çalışma amacı: ‘ulusal birlikteliğimiz’in, ‘ülke bütünlüğümüz’ün ve ‘cumhuriyet kazanımlarımız’ın korunmasıdır. Bu mektubun size yazılması ise bizim için en başta vicdani bir vatandaşlık görevidir. Biz sizin cüppelerinizin ağırlığını kendi omuzlarımızda hissetmekteyiz.”
Yazarın Tüm Yazıları