Paylaş
Toprağımızı mevcut yasa ve yönetmeliklerle koruyamıyoruz. Kıyılar, tarım toprakları, ormanlar katlediliyor.
Derelerimiz zehir saçıyor. Marmara'nın birçok yerinde denize girilemiyor.
Bu gerçekler, önceki gün Çorlu'daki ‘‘Trakya Topraklarını Kurtarma Mitingi'nde bir kez daha ortaya konuldu.
TEMA'nın düzenlediği mitingde öğrenciler, sivil toplum örgütleri ve doğa bilincini kavramış duyarlı insanlar vardı. Doğayı korumanın insanlık borcu olduğunu vurgulayanlar ‘‘Biz buradayız, kirletenler nerede?’’ diye haykırdılar.
Karamehmet köylüleri, ‘‘Toprak anam, öpüp başıma koyduğum ekmek gibisin’’ diyorlardı.
Şimdiye kadar iktidar olanlar Trakya topraklarına hep duyarsız kaldılar.
Birinci sınıf tarım alanları yağmalanıyor; tekstil, deri, yağ, kola, káğıt vs. fabrikalarınca... Hepsi üretimlerinde aşırı su kullanıp, kirli ve zehirli atıkları Ergene'ye salıyorlar.
Trilyonluk entegre tesislerinin ruhsatları yok. Arıtmasını gerçekten çalıştıranların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Yasalar delinerek orman alanları katlediliyor.
Bu nedenle TEMA'nın önderleri Nihat Gökyiğit, ‘‘Trakya topraklarının kurtarılmasını bir meydan muharebesine’’ benzetiyor. Hayrettin Karaca, ‘‘Toplumsal barış mutlaka topraktan gelecektir’’ derken, 2010 yıllarındaki açlık-tokluk tehlikesinden söz ediyor. ‘‘Toprak her şey için lazım, ölmek için de lazım...’’ diye uyarıyor.
DSP Tekirdağ Milletvekili Bayram Dayanıklı, hemşerisi ve partidaşı Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'e sanki muhalefet üyesi gibi çıkışıyor: ‘‘Sayın Bakan, zehir salan fabrikalara engel olun...’’ diyor. Aytekin de, Ergene'nin master planını hazırlamakta olduklarını söylüyor. Çorlu Belediye Başkanı Dr. Rauf Çetiner, bölgede 499 tesisin getirdiği sıkıntıları sıralıyor. Vali Zeki Şanal, ‘‘sadece sanayicilere yüklenmenin haksızlık olacağını’’ savunuyor.
DOĞA HAİNLERİ
Karaca ve Gökyiğit'e vatandaşlar birçok çevresel sorun aktarıyorlar:
‘‘Babaeski ve Marmara Ereğli yakınlarındaki Seymen Köyü'ne çimento fabrikası yapılmak isteniyor. Gerçekleri yansıtmayan ‘Önçet' raporlarıyla işler ayarlanmak isteniyor. Esetçe (Çorlu) Köyü'ndeki meşelikler, ‘maki' diye gösterilerek kum çıkarılıyor. Kimse engel olmuyor.’’
TEMA'nın genç ‘dedeleri' dayanamayıp, meşelikleri geziyorlar. Filmler çekiyorlar. Karaca, tahrip edilen alanları gördüğünde yüreği parçalanıyor:
‘‘Bu doğa hainliğidir. Kim maki diyorsa yazıklar olsun... Biz Türkiye'yi kurtarmak için meşe ekerken, onlar kökletiyorlar.’’
TEMA Vakfı'nın Danıştay'da açtığı ‘‘Tarım Topraklarının Amaç Dışı Kullanımına Karşı Yönetmelik’’in iptali için açtığı dava hálá sürüyor.
En acı gerçek; Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'nde 423.000 Ha (%22) üstün verimli tarım toprağı amaç dışı kullanılarak; yerleşim, turizm, sanayi, otopark ve toprak sanayii vs. yollarıyla yitirilmesi...
1. sınıf tarım topraklarına 3. sınıf diye rapor veren ‘hainler'den hesap sorulmayacak mı?
Toprağı sadece çocukluğunda görebilen ve daha sonra gözlerini kaybeden Aşık Veysel ne demişti:
‘‘Benim sadık yarim kara topraktır.’’
Herkes yakınıyor da, konuya neşter atan irade yok.
Tok: Tarım toprağı
SİT ilan edilmeli
TEKİRDAĞ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Hasan Hayri Tok, son 15 yılda Trakya'da 12 milyon dekar tarım arazisinden 4.5 milyon dekarının yerleşim, turistik, sanayi ve ulaşım -yol- amaçlı kullanımı nedeniyle düştüğünü söylüyor. Bölgede çayır ve mera alanları oranının da %5'lere kadar gerilediğini, bu nedenle acilen hayvancılık entegrasyonu yoluyla tarıma yeterli önemim verilmesi gerektiğini söyleyen Tok, ‘‘Tarım topraklarının korunmasına yönelik çalışmalar, bölgede kirliliği önleme paketi ile birlikte ele alınmalıdır’’ diyor. Çarpıcı öneriler getiriyor Prof. Tok:
‘‘Toprak yeniden tanımlanarak Toprak Yasası çıkarılmalıdır. Ayrıntılı haritalara dayalı arazi kullanım planlaması yapılmalıdır. Bundan sonra sanayi tesislerinin çevresindeki tarım alanları ‘tarımsal SİT' ilan edilmelidir. Sanayi kuruluşlarının kurulmasında gerekli olan ÇED raporundaki arazinin sanayiye uygunluğu bölgesel Tekirdağ Ziraat Fakülteleri toprak uzmanlarınca verilmelidir.’’
Paylaş