Almanlara pastırmayı sevdiren Hilmi Selçuk Frankfurt’ta öldü

Hoşsohbet, meclisinde herkesin bulunmak istediği biriydi. Eşi, dostu, çevresi çok genişti. Onunla birlikte Avrupa’da Türk gıda sektöründe bir neslin dönemi kapandı. Bu konuda yazılacak tarih kitapları hep ondan bahsedecek. Onun yarattığı misyonu şimdi ailesi devralıp bayrağı daha da yükseklere çıkaracak mutlaka. Onun hakkında pek çok yazı okuduk gazeteci dostlardan.

Yaşamı adeta film senaryosu gibiydi. Yıl 1961, yer İstanbul Tophane İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun önü. Sanat okulu mezunu Hilmi Selçuk çalıştığı firmanın parçası için yakındaki Kalafat Caddesi’ne gider. Firma sahibi “Birkaç saat sonra gel” der. O da vakit geçsin diye etrafı gezerken sıra olmuş kişiler görür. Hoşsohbet olduğu için kalabalığı merak edip aralarına girer. Sıradakiler Almanya’ya gidecekler ya. Onun da adı bir şekilde listeye yazılır. Bir süre sonra mektup gelir; “Hadi Almanya’ya gidiyorsun” derler. Yaş 27. “Biraz para kazanıp döner, atölye açarım” der ve Almanya’nın yolunu tutar.

Hamburg’da tersanede işe başlayan Bursa Orhangazili Hilmi Baba, para biriktirip vatana döner. Bir akrabasının tavsiyesiyle karpuz işine girer. 400 dönüm eker. İş beklediği gibi olmaz, batar. Yine Almanya’nın yolunu tutar, ağır bir kaza geçirdikten sonra hastanede yatarken gıda ticaretine atılmaya karar verir. O kadar büyür ki... 1968’de Hamburg, Hannover, Duisburg ve Frankfurt toptancı hallerinde satış yerleri vardır. 15 kamyonuyla mal yetiştiremez marketlere. Haksız rekabet, çok fazla büyüme gibi nedenlerle şirketini küçültür, daha sonra da kapatır.

Ama durmaz. Yine market açıp işe koyulur. Bir süre sonra kimsenin yapmadığı bir işe soyunur. Pastırma imalatı. “Ben zor işlerin adamıyım” diyerek kolları sıvar. Bu işi öğrenmek 80-100 bin Mark’a mal olur, ama öğrenir. Bugün artık Avrupa’nın dört bir yanındaki marketlerde ‘Öz Kayseri’ pastırması baş köşeyi alıyorsa rahmetlinin çalışkanlığı sayesindedir. Ürettiği pastırma “Alman Tarım Ürünleri Birliği” tarafından defalarca altın madalya ile ödüllendirilir. Çemeni Kayseri’den geliyor. Baharatı ise sır! Ürün çeşidine hazır işkembe ve dili de kattı daha sonra. Her yıl dönüşümlü olarak Köln ve Paris’te açılan Avrupa Gıda Fuarı “ANUGA”da onun ürünlerini teşhir ettiği dev standı, katılımcıların en önemli uğrak yeridir.

“Geriye dönüp bakınca ne görüyorsun?” demiştim bir defasında. “Dur bakalım, daha işin başındayız. Avrupa’da köklü deyince 100-150 yıllık firmalar var. Benim firmam da böyle olmalı. Hayat dalgalı deniz gibidir. Sakin günü de vardır. Dalgalı günü de. Moralinizi bozmayacaksınız. Yola devam” diyerek felsefi bir cevap vermişti. Seni dostların hiç unutmayacak.

Cenazesi yarın 11.00’de Frankfurt’taki Müslüman Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

GÜNÜN SÖZÜ

“MEMLEKET diyorum zengin, zengin! Yalnızca bizim haberimiz yok! Misal hava 32 derece, hissedilen 18 gibi düşün...”  (Cem YILMAZ)

MARMARA EREĞLİSİ’NDE TARLA VE ÇAYIRA DEKOVİL GELİYOR

TEKİRDAĞ’ın Marmara Ereğlisi’ndeki Martaş Limanı ile Çorlu’nun Seymen köyü yolundaki Kaptan Demir Çelik fabrikasının kullanımı için projelendirilen yaklaşık 7 kilometrelik dekovil hattının (lojistik ulaşım) Ulaştırma Bakanlığı ve firma tarafından ortaklaşa yapılması konusu Belediye Meclisi’nden, iktidar ve muhalefetin 7-7 oylarına karşılık DSP’den AKP’ye geçen Belediye Başkanı Hikmet Ata’nın oyuyla geçti. Hattın ilçe yerleşim alanlarından, meradan ve tarlalardan geçecek olması büyük tepki uyandırdı. TMMOB ile ‘Ereğli birden büyüktür’ sloganını kullanan Marmara Ereğlisi Çevre Gönüllüleri bu karara Danıştay nezdinde ikinci kez itiraz edeceklerini açıkladılar. Bu projeye 2004’te STK’lar itiraz etmiş, Danıştay tarafından kabul edilmiş. Bakanlığın (Bakan Karaismailoğlu) projeye dekovil şartını getirmesi ve transferler nedeniyle dengelerin değişmesi sonucu dosya yeniden, bu kez büyükşehirsiz, ilçe belediyesine Bakanlıkça gönderilmişti. Dekovil hattı deniz ile fabrika arasında hurda demir taşımasında kullanacak.

MİLAS AB MARKALAŞMASINDA 77’YE ULAŞTI

MİLAS ilçe sınırları içindeki memecik türü zeytin ağaçlarından erken hasat, soğuk sıkım yöntemiyle elde edilen Milas zeytinyağına Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan sonra Avrupa Birliği’nden de coğrafi işaret alınması, Milas’ta markalaşmayı adeta yarışa dönüştürdü. Coğrafi işaret öncesinde zeytinyağı markası sayısı 10’u bulmaz iken TPMK coğrafi işaretinin ardından AB coğrafi işareti de alınınca Milas’ta zeytinyağı markası sayısı 77’ye ulaştı. Türkiye’nin AB’den coğrafi işaret almış ilk ve tek Türk zeytinyağı olan Milas zeytinyağında 77’nci zeytinyağı markası “Beiza” oldu. İstanbul’da yaşayan Milaslı Beyza Telatar Özdoğru’nun Milas’taki zeytinliklerinden elde ettiği zeytinyağı için aldığı Beiza markası ile ürettiği zeytinyağında hedef ihracat olarak belirlendi. Özdoğru, MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Reşit Özer’e coğrafi işaret nedeniyle teşekkür etti. Özer, zeytinyağındaki hedefin her zaman erken hasat/soğuk sıkım yöntemiyle kaliteli üretim olduğunu belirterek “Üretilen zeytinyağında ise hedefimiz daima ihracat olmalı” dedi.

MİLAS’A POSTA PULLARI

Tarihte Karia uygarlığına ve Menteşeoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmış olan Milas’ın tarihi şehirleri ve eserleri Milas Ticaret ve Sanayi Odası tarafından PTT’ye bastırılan posta pulları ile tanıtılacak. MİTSO, Milas’ın UNESCO’nun dünya mirası geçici listesinde yer alan Uzunyuva Hekatomnos Anıtmezarı, Hekatomnos Lahiti ve Beçin Ortaçağ Kenti kalıntıları ile Milas’ın antik kentlerinden Latmos Herakleiası ile Euromos’un posta pullarını bastırdı. Posta pulları, MİTSO’nun posta gönderilerine yapıştırılarak tarihi şehirlerin ve eserlerin tanıtımı yapılacak.

BİLİYOR MUSUNUZ?

CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Fındık Alan Bazlı Gelir Desteği’nin ve yaş çay fark desteklerinin yıllardır artırılmadığına dikkat çekerek “Ekonomik sıkıntıların belini büktüğü, gübre alacak para bulamayan fındık ve çay üreticilerimiz desteklerin artırılmasını ve ödemelerin bir an önce yapılmasını bekliyor” dediğini...

MESAJ PANOSU

KISA bir anımsatma yapalım mı? Mesela, 1 Ocak 2005’te paradan 6 sıfır atıldıktan sonra, bu sıralar pek görülemeyen, üzerinde ‘Hâkimiyet Milletindir’ yazılı ‘tam Cumhuriyet altını’ 124 TL idi. Bugün 124 liraya 1 paket 32’li tuvalet kâğıdı bile alınamıyor! Paranın nasıl ezildiğini anlayabiliyor musunuz? Hesap sizde!   �Ömer ŞAN