TURGUT Özal, Köşk'e çıkınca kendisine Teğmen Murat Şeref Baba bir telgraf çekmişti.
O zaman Gebze Topçu Alayı'nda görevli (şimdi avukat) olan Baba, 17.2.1990 tarihindeki telgrafında şöyle diyordu:
"Atatürk'ün makamında oturan bir kimsenin itibar deyince aklına, bazı ülkelerin devlet başkanları ile fotoğraf çektirmek geliyor olmasına alışamadım.Siz 'alışırlar' dediniz. Ama Sayın Turgut Özal, ben sizin cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım."
Tandoğan Meydanı'na çıkan beş caddeden biri olan Hipodrom yönünden alana girmeye çalışıyorduk.
Ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri bulunan her tür 'insan' vardı yüz binler arasında... Ulusu için "Türkiye laiktir, laik kalacaktır" diye bağırarak 'Cumhuriyet'e dönük endişe ve kaygılarını demokratik bir şekilde gösteriyordu.
Kars'ın Selim İlçesi'nden 100 kişilik bir grupla gelmişti Bayram Yavuz; orta yaşın üzerinde... Kars'tan 12 otobüsle gelmişler. "Sizi kim getirdi?" sorusuna, "Kimse, biz otobüs tuttuk, 50'şer milyon verdik cebimizden" dedi. Mersin’den yaşlı bir anne üç oğlu, bir kızı ve bir torunuyla gelmişti...
Parti, belediye, sendika, oda ve birlik gibi kurum ve kuruluşların programlı bir organizasyonları yoktu. Organizasyondan bir yetkili, "Bütün harcamalarımız 55 bin YTL" dedi bize...
Bir grupla konuşuyoruz.
Yukarıdaki teğmen olayını anımsatıyor sade bir vatandaş ve diyor ki:
"Tayyip Erdoğan'a alışamayacağız değil, alışmayacağız. Çünkü o kişi Atatürk'ün koltuğuna oturamaz."
Büyük bir alkış...
Uzun Türk bayrağı ile alana girmekte olan grup içinden genç bir kızın "Çankaya'da türban istemiyoruz" haykırışını herkes alkışlıyor.
Az ilerde aileleriyle birlikte dört-beş türbanlı kız da görüyoruz.
Bizim duyabildiğimiz sloganlardan bazıları; "ABD'nin imamı, kaça sattın vatanı", "Çankaya'ya imam istemiyoruz", "Köşke kelle istemiyoruz", ,"İşte meydan, işte Tandoğan, neredesin Erdoğan", "Çankaya'ya değil, Yüce Divan'a", "Meclis Başkanı, cumhuriyet düşmanı", "Recep Tayyip baksana, cumhurbaşkanı olsana!" biçimindeydi.
İNSAN PROFİLİ
Mitinge katılan insan profilini anlatmak istersek...
Genellikle orta sınıfı oluşturan okumuş, aydın, son derece düzeyli, sade, sağduyulu insanlar; demokrasiyi özümsemiş... Genellikle karı-kocalar, çok sayıda da öğrenci ön saflarda. Kız öğrencilerin sayısı dikkati çeker şekilde fazla. Bize göre kadın ve kız oranı % 20-25'lere yakın.... Hepsi seviyeli ve soğukkanlı; kimse tepkisel değil, siyasi yönlerini öne çıkarmadan sadece 'demokratik' haklarını kullanıyor. Alevi yurttaşlarımızın oranı ise bir hayli fazla. Hepsinin ortak değeri 'Türkiye Cumhuriyeti', uluslarının ve çocuklarının geleceğinden kaygı duyanlar... Gazi Mustafa Kemal'e sahip çıkanlar...
SEZER'E UĞURLAMA MİTİNGİ
Ama çok mutlu bu 'sade değil öz' insanlar.. Çünkü bütün 'ince' engellemelere karşın böyle bir duyarlı bir kitle olarak bir araya gelmekten sevinç duyuyorlar. Onun için uzun saatler konuşmacıları dinlediler, daha sonra Anıtkabir'i ziyaret ettiler. (Keşke bu mitingin 'renkli' etkinlikleri de olsaydı, alana giremeyenler için ses ve görselli müzik grupları...)
Miting alanından ayrılan bizi tanıyan bir dostumuz, bir önerisinin köşemizden duyurulmasını istiyor:
"Böyle muhteşem bir etkinliği Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in Köşk'e veda günü olan 16 Mayıs'ta da yapalım."
Bu mitingden aklıselim sahibi herkesin dersler çıkartması gerekiyor.
Katılım hesabı
SAKIN kimse bir abartı sanmasın; dünkü 'Cumhuriyet Mitingi', Cumhuriyet tarihinde görülen en büyük miting sayılmalıdır. 1977'deki Ecevit'in Taksim Mitingi, Uğur Mumcu'nun cenazesi, Ecevit'in cenazesi, 28 Şubat sürecinde Zülfü Livaneli'nin konserinden çok daha büyüktü. Sayı olarak ifadesiyle ilk başlarda polis anonsuna göre 200 bin (daha sonra bir dostumuzla görüşen üst düzey bir emniyet yetkilisine göre bu sayı 1 milyona yakın), bizlerin hesabına göre 500-600 bin, Ankaralı bazı siyasetçilere göre ise 1 milyonu aşkındı... Beş koldan birleşen Tandoğan Meydanı, Taksim'in en az üç misli kadar büyük... Bir de buna Anıtkabir'e giden geniş bulvarı ve kendi alanını hesap ederseniz, siz de bir tahmin yapabilirsiniz.
Saat 09.00'dan itibaren 17.00'lere kadar süren ve Anıtkabir'i ziyaretle sonuçlanan miting, 8 saatlik bir süreyi kapsadığından ayrı bir 'rekor' olarak da değerlendirilebilir.
Bir olayı da gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Anıtkabir, hiç bu kadar bir kalabalık görmedi; çimlerine bu kadar insan ayağı değmedi ve 'laik rejim' için bu kadar slogan duymadı...
Miting için helikopter, kamera ve klasik her metrekareye 4 kişi hesabı yapılamadığından dolayısıyla hiçbir 'resmi' makamın 1 milyona itirazının olamayacağı ve bu gerçeğin siyasi tarihin kaydına düşürülmesi gerektiğini de vurgulamak gerekiyor bize göre.
Karşıt afişler
MİTİNGİN organizasyonunu Atatürk Düşünce Derneği ile CHP Çankaya İlçe Örgütü'nün birlikte hazırladığını gördük. Sabaha karşı Tandoğan Meydanı'nda bayrakların asıldığı sırada hiçbir belediyenin aracı yoktu; bu işlerle ilgili teçhizat özel firmalardan kiralanmış. Tandoğan'a çıkan yollardaki Büyükşehir'in billboard'larında "Suça ortak olmayın" yazıları dikkati çekiyordu hemen... Ne demekti bu?.. Sonra anlaşıldı; Spor Toto Teşkilatı'nın 'yasadışı' oyun oynayanlara karşı bir uyarısıydı. Bunun dışında BBP'nin bugün yapılacak 'Milli İktidar Kurultayı'nın duyuruları ile 'Gökçek'in üstgeçitlerine' asılan çeşitli esnaf, fotoğrafçı, pasta-tatlıcı odaları ile Döşemeci ve Düğün Salonu Çalgıcıları Derneği gibi imzaların yer aldığı "Milletin iradesi demokrasidir", "Halkın tercihi demokrasidir" ve "Cumhurbaşkanını Meclis seçer, Meclisi halk seçer" yazılı 'demokratik' afişleri... (Bunlar İstanbul'da asılıyor.) AKP yandaşlarının organizasyonu ile 'Cumhuriyet Mitingi'ne karşı bir caydırı etkisi olabileceği düşüncesiyle asılmıştı. Miting sırasında alana giriş yollarında CHP'nin birkaç, DSP'nin de bir seçim aracı dikkat çekti... ÇYDD, CUMOK ile yerel bazı derneklerin afişleri de vardı. Bunların dışında başka örgüt adına rastlanmadı.
Bu arada İP'liler, Erdoğan'ın Çankaya'ya neden çıkamayacağını anlatan 'suç dosyası'nın yer aldığı Aydınlık'ı satıyorlardı.