‘‘Bize güç vehmetmişsiniz. Yazdıklarınıza göre biz antidemokratik bir çizgiye çıkmış oluruz. Organ seçimlerinde öyle
Tayyip Bey'in,
Ekrem Erdem'in ve benim tüzük gereği bir etkimiz olmadı, olamaz da...
Tayyip Bey,
'listeni yap' önerisini bile reddetti. Seçimler demokratik şekilde oldu. Tabii yarışmada rahatsızlık duyanlar olabilir’’ dedi.
Tüzüklerinin
ANAP'ın tüzüğü ile benzerlikleri olduğunu kabul etmeyen Yazıcı, ‘‘Bizde hükümler var. Mesela, genel başkanın %5 kontenjandan milletvekili adayı önermesi var. Ancak seçilen bir kişi bir daha kontenjan adayı olamıyor’’ dedi.
- Karadenizliliğin partide egemen olduğu görülüyor.
- Doğum yerleri farklı, arkadaşları olabilir
Tayyip Bey'in... Merkez Karar'da
Tayyip Bey dahil iki Rizeli var. Ben de
Rizeliyim ama
İstabullu sayılırım. Kurucular Kurulu
Türkiye'yi kucaklıyor. Kurucular tanındıkça dağılımın dengeli olduğu görülecektir.
-
Türkiye'yi kucaklamak, diyorsunuz, sosyal demokrat ve Alevi yurttaşlar var mı aranızda?
- Var; Dr.
Hüseyin Tuğcu'yu
MKYK'ya taşıdık. Özgün ve yetkin bir kişi...
Kırıkkale Üniversitesi'nde sosyal bilimler ve Alevi kültürü konusunda çalışıyor. Alevilere hitap ediyoruz.
Ertuğrul Yalçınbayır, tam bir sosyal demokrat. Kuruculardan Baro İnsan Hakları Komisyonu üyesi
Nimet Çubukcu ile
Reha Denemeç de sosyal demokrat olabilir. Ben de sosyal demokratım.
MHP'li de,
DYP'li de var aramızda, milletvekili olarak. Tayyip Bey, popüler isim istemedi, yeni insanlar getirdi.
- Eski CHP'li misiniz?
- Yok,
Turgut Özal'ın partisinde bulundum.
BAHÇELİ KUTLADI
- Nasıl bir örgütlenme...
- Vatandaş iştiyaklı. Örgütler için bina tuttuk diyenler var. Bu konuda seçkinci davranacağız, her eğilimi temsil edecek kişilerden oluşacak örgütler kuracağız.
-
Parti ismindeki 'Adalet',
kurulu bulunan Adalet Partisi ile sorun yaratabilir mi?
- Tek isim olsaydı olurdu ama ayrı kullanırsanız sorun olmaz. Bir ricam; partimizin adı
'AK Parti'dir;
AKP diye yazanlara itirazımız var.
- Erbakan, ampule üç mum diyor.
- Ne demekse... Ama ampul amblemini öneren benim.
-
Erdoğan'a Erbakan ve Kutan'dan kutlama var mı?
- Özel Kalem bilir ama
Devlet Bahçeli'nin kutladığını biliyorum.
pladı. Acıları, haykırışları ve deprem öyküleri yanında insanların çaresizliğini, devletin acizliğini ve rantçılığı ve buna gözyuman belediye yetkililerini, hırsız müteahhitleri bir kez daha yad edeceksiniz!
‘Villam’ı hibe ediyorum
KOCAELİ'ni geçenlerde sel bastı. Ama hiçbir gazetede en ufak bir haber olarak geçmedi. Özellikle yeni yapılan kalıcı konutların zemin katları hálá balçık içinde. Ben de buradan,
‘‘Depremzedelere villa yaptık’’ diyenlere duyuruyorum; tek varlığım olan
Gölcük Saraylı'daki 181 ada, 49 parsel 5. Blok'taki zemin kat 1 No'lu dairemi
'villa yaptık' diyenlere hibe ediyorum. Yeter ki gelip bir saat otursunlar.
Bu evler bize sadaka olarak verilmiyor, bizi borçlandıracaklar ve biz daha sonra evlerin parasını ödeyeceğiz. Ancak Nisan 2001'den bu yana adeta bürokrasi savaşı veriyorum ne yazık ki sonuç alamadım.
Kocaeli Milletvekili
Turhan İmamoğlu ile görüştüm, yapacak bir şeyi olmadığını söyledi. Yarın bu yerleşim alanları dolunca kanalizasyon sorunu da başlayacak. Ne yapacağımızı şaşırdık.
Nurcan ALTINTAŞ- GÖLCÜK Deprem ve kitap
NAYLON KÖŞK 17 Ağustos depremzedelerinden birisi de 14 yaşındaki
Melis Özcan'dı. Depremden sonra
Melis'in günlüğü bir kitap olarak
‘‘Naylon Köşk’’ adı altında
Bilgi Yayınları'ndan çıktı. O dönem
Melis'in heyecanlarını, sevinçlerini, üzüntüsünü anlatan kitap çok tutmuştu. Şimdi bu kitap
Almanca'ya çevriliyor. Kitabın yayın hakkını alan ve
Almanya'nın özellikle gençlik ve çocuk kitapları yayınlayan
Stuttgart'taki
Thienemann Yayınevi, gazeteci
Dilek Zaptcıoğlu'ndan kitabı çevirmesini istemiş.
Zaptcıoğlu, çevirdiği kitabın
Almanca adı
‘‘45 Sekunden, Erdbeben’’ (45 Saniye, Deprem). 14 yaşında bir insanın başına gelebilecek en zor ve ağır saniyeleri yaşayan
Melisa şimdi 16 yaşında. Ve bu kitabın
Almanya'da yayınlanması onun acılarını biraz olsun hafifletmiş, şimdi kendisiyle gurur duyuyormuş ve en önemlisi de kendine bir meslek seçmiş,
'Yazar' olmak istiyormuş.
DIŞARDA KİMSE VAR MI? 17 Ağustos depreminde ailesi ile birlikte enkaz altında kalan binlerce yurttaşımızdan birisi de gazeteci
Yıldırım Boran'dı.
Boran ve ailesi binbir güçlükle o korkunç yığıntının altından kurtuldular.
Boran gerek enkaz altındayken, gerekse çıktıktan sonra yaşadıklarını ve deprem bölgesindeki olayları
‘‘Dışarda Kimse Var Mı?’’ (Beyaz Balina Yayınları) adlı kitabında topladı. Kitapta acıları, haykırışları ve deprem öykülerini okuyacaksınız. İnsanların çaresizliğini, devletin acizliğini yeniden yaşayıp, çıkar uğruna tarım topraklarını katledenleri, bunlara göz yuman belediye yetkililerini ve daha fazla kazanmak için demirden, çimentodan çalan müteahhitleri bir kez daha yad edeceksiniz!
İnsanlık ölmüş
16 Ağustos akşamı TV kanalları bir rezaletti.
TGRT'deki
'Telekritik' programında
İbrahim Türüt hamamda keselenerek türkü söylüyor.
Bir başka kanalın
'Magazin Keyfi'nde de buna benzer görüntüler. Vay efendim şu şarkıcı, bu manken bunu yaptı, şunu yaptı... Paparazzilerin baş oyuncuları;
Sibel Can, Mehmet Ali Erbil, Serdar Ortaç, Seda Sayan ve mankenler bilmem kimler... 17 Ağustos felaketinin yıldönümüne birkaç saat var ama saygı yok. Ölen binlerce insanı ne çabuk unuttuk? Vur patlasın, çal oynasın tamam da acılı insanlara da saygı duyun. İnsanlık öldü mü?
Mustafa GÜLER-ANKARA O kafaya
DATÇA'da köpekleri denize sokmayan zihniyete seslenmek istiyorum. Mavi bayraklı
Datça sahillerinde kaç tane tuvalet var? İnsanlar serin denize girince refleks olarak işerler. Tuvalet ihtiyacını gidermek için aptes yaparlar. Köpekler denize girerler ve işemek için karaya çıkarlar, bir direk dibine işerler, üstünü de örterler sonra tekrar denize girerler. Bunu hayretle tespit ettik.
Datça'yı ziyaretimiz sırasında yeraltı sularının meydana getirdiği havuzu, çevresini ve oradaki sahilde gördüğümüz çöp yığınlarına şaşırmıştık. Ya lokantaların bulunduğu sokaklar ile yatların ve toprak yolların civarındaki pisliğe ne demeli?
‘‘Köpeğin denize girmesi günahtır’’ diyen Kaymakam
Savaş Tuncer'e
‘temizlik imandandır’ sözünü hatırlatmak isterim.
Evet
Datça'nın müthiş idarecileri, sahilinizde kaç tane umumi tuvalet var?
Dr. Üner ÇAĞLAR Kimi aldatıyorsunuz?
Beyler, neyi tartışıyorsunuz...
Adama sorarlar, bu millet,
Osmanlı battığında bütün dünyaya bugünün parası ile 2 milyar dolar borcu varken, son 10 yılda 200 milyar dolar borç yaratıp ekonoyi batıranların,
'Ekim ayına kadar tren kaçacak AB'ye giremeyeceğiz, buna da asker engel oluyor' yalanına hiç inanır mı?
İstediğiniz kadar
'demokrasiiii...' diye bağırın, hepinizin eli hepinizin cebinde. Kimi aldattığınızı sanıyorsunuz.
Asker bugün elini çeksin, sonumuzun
Yugoslavya gibi olması kaçınılmazdır.
Pınar MOROVA-Boston MASSACHUSETS Deprem şovu
17 Ağustos'un yıldönümünde, Büyükşehir yetkilileri ‘depreme hazırız’’ diyorlardı. Ben 2000 yılında
Acil Yardım ve Can Kurtarma Müdürlüğü'nün açmış olduğu eğitim programına katılan 500 kişiden biriydim. Aradan 1,5 yıl geçti, ne arayan var ne de soran. Bizler boşuna mı eğitildik?
Ben
Büyükşehir'in depreme hazır olduğuna inanmıyorum. Kendi eğittiği kişiyi olası bir depremde, nerede nasıl kullanacağını bilmeyen kişilerin
‘biz depreme hazırlıklıyız' demeleri pek inandırıcı olmuyor. Yetkililer diyor ki; ‘Biz eğittiğimiz kişilere gerekli her tür donanımı verdik. Bize verdikleri yalnızca bir sertifika ile bir de bel çantası. Bir bel çantasında neler bulunabilir tahmin edersiniz.
Oysa arada bir tekrar çağrılsak, bilgilerimiz tazelense, ek bilgiler verilse, donanımlar artırılsa ve olası bir depremde nerede nasıl çalışacağımız anlatılsa daha verimli olmaz mı?
Bence bunların yaptığı şov... 500 kişiye birden basının önünde sertifika vererek hoş gözükmekten başka bir şey yapmadılar.
Oysa ben bir eczacı kalfasıyım acaba bunlara faydalı olamaz mıydım?
Hüdai TÜRKMEN-İSTANBUL MESAJ
ÖZYEĞİN'e... Sayın Hüsnü Özyeğin oğluna görkemli bir düğün yaptı. Helali hoş olsun, vergileri ödenmiş, ekonomiye, çalışma hayatına katkıları olan işadamlarımıza bu düğünler az bile. Eskiden paşalar, ağalar, beyler böyle önemli günlerinde yanında çalışanları ödüllendirirlerdi. Oysa Sayın
Özyeğin, sekizinci ay olmasına rağmen çalışanlarının temettüsünü ödemedi. Krize dolarla yakalandığını, kárlılıkta 1. banka olduğunu gazetelerden okuduk. Bu mutlu gününde çalışanlarının da katkısıyla kazandıklarından çalışanların payını ödese çok şık olur; böylece onlara şevk gelirdi. Ben de çalışanlardan birinin babası olarak çok sevinirdim.
Yılmaz YURDAKUL-A.Ayrancı-ANKARA
VURAL'a... Ulaştırma Bakanlığı çalışanlarından bir not geldi; Bakan
Oktay Vural'a iletiyorlar: ‘‘Işık TV'nin sahibi
Yunus Doğan'ın teyzesinin oğlu
Selçuk Coşkun'u, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na atadınız. Sizin
BOTAŞ Genel Müdürlüğünüz sırasında İdari ve Mali İşler Başkanı'ydı
Coşkun... Korkut Eken de, Savunma Sekreteri'ydi.
Coşkun'un
Susurluk'la bir bağlantısı olmuş mudur? Bunlar doğru mudur?’’
GÜREL'e... Devlet Bakanı Sayın
Şükrü Sina Gürel'in kriz ortamında Devlet Bakanı olarak bizlere daha güzel örnek oluşturmasını isterdik. Büyüklerimizin bizlere ve geleceğimiz olan çocuklarımıza daha asil, daha güzel davranışlara örnek olmasını dilerdik. Parçalanmış ailelerin çocukları her zaman için çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Çocuklarının, medyaya malzeme olduklarında kendilerini üzüntü içinde izlediklerini hiç düşünmediler mi acaba?
Sibel AKKOÇLAR-ANKARA