Paylaş
Kemerburgaz halkının şikâyeti dün köşemizde yer alırken, CHP Tekirdağ Milletvekili Av. Emre Köprülü dün telefon etti.
“AKP iktidarının çıkardığı bir kanun hükmünde kararnameye dayanılarak bu tesisin Çorlu’da yapılmasına karar verildiğini öğrendim” dedi
Kemerburgaz’da yaşanan sıkıntılar ortada, belediye böyle bir dayatmayı da
reddetmişken Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından verilen karara ne demeli?
Ne halka soruluyor, ne de belediye dikkate alınıyor.
Çorlu Belediye Başkanı Ünal Baysan’a, dün ne diyeceğini telefonla sorduğumuzda “Babamı kaybettim, şu anda cenazesini kaldırıyoruz. Acı içindeyken bu Çorlumuz için bir başka darbe oldu; acımız ikileşti” dedi.
(Baysan’ın babası Kadir Baysan, Kepirtepe Köy Enstitüsü mezunu saygın bir öğretmendi, Almanya’ya ilk giden öğretmenlerdendi; gerçek bir Atatürkçüydü...)
Yani belediye, “İstanbul Kemerburgaz halkının istemediği fabrikanın dibimize kurulmasını istemiyoruz, günde en az her türlü atığı getiren 1000 kamyon kentimizi yaşanmaz hale getirir” derken, bakanlık Tekirdağ Valiliği’ne bir yazı yazarak durumu bildiriyor. Vatandaşa saygı yok; çevreci derneklerine saygı yok.
Bakanlık ne vatandaşı, ne STK’ları dikkate alıyor.
Artık belediye başkanlarının hiçbir anlamı yok.
BELEDİYELER BİTİRİLDİ
Ergene’nin kirliliği, angusların barınma yeri yapılması ve şimdi de katı atık berteraf tesisi!.. CHP’li Tekirdağ ve Çorlu belediyelerine tam bir darbe. AKP örgütlerinden nedense hiç ses çıkmıyor.
Yani ‘al zehri’.
Katı atık fabrikası gerekli tabii, ama yer seçimi konusunda ortak bir yaklaşımı yok bakanlığın... Eğer bu tesis kurulursa bir-iki yıl sonra hava, su ve toprak ölçümlerinde ne olacağı görülecek ama iş işten geçmiş de olacak.
TÜBİTAK keşke bir araştırma yapmış olsa!
Belediye ve halka haber bile verilmedi
- KATI atık tesisinin Çorlu’da kurulacağı ilk kez köşemizde yer aldı. Belediye bir anda uyandı. CHP’li milletvekilleri, olayı parlamentoya taşıdılar. Kayseri kökenli firmanın sahibi bize ve Çorlu’daki Devrim gazetesi sorumlularına tazminat davası açtı.
- CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, “1. sınıf verimli buğday ve ayçiçeği tarlaları içine Türkiye’nin en büyük katı atık bertaraf tesisi nasıl kurulur? Bilim adamları ve çevre kuruluşları ortaya koydukları raporlarla bu projenin tehlikeli olacağını ve insan sağlığını ciddi tehdit edeceğini söylüyorlar. Karatepe bölgesine böyle bir tesisin yapılmasını istemiyoruz” demiş ve bu olumsuzlukların araştırılması için Meclis araştırması yapılmasını istemişti.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Tekirdağ Valiliği’ne gönderdiği yazıya göre, ‘Entegre Atık Bertaraf ve Enerji Üretim Tesisi’nin Nazım İmar Planı’nın 17 Şubat tarihinde onaylandığı belirtiliyor. 24 Şubat’ta Tekirdağ İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde bir ay için askıya çıkarıldı. Projeye karşı yargıya gidilecek.
- Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın bir açıklamasına göre, Tekirdağ 2011 yılı yatırım
tahsisleri açısından 50’nci
sırada, kişi başına düşen kamu yatırımı tahsisinde ise 75’inci
sırada bulunuyor. (Tekirdağ,
önümüzdeki seçimlerde büyükşehir statüsüne geçiyor.)
- Eyüp Ziraat Odası Başkanı Halit Anıtaş “Biz Kemerburgaz’daki tesisten
kurtulmak isterken, şimdi de
Kemerburgaz-Işıklar Köyü arasında yeni bir atık tesisinin kurulacağını öğrendik” dedi. İki yerin arasında 8-10 km var.
TL’nin alım gücü yok, sembolü var
TL’nin sembolü belli oldu. Olmalı mı idi? Olabilirdi de. Oldu ve olur olmaz da balıklama atladık. Bir şeylere benzettik, bir yerlere taşıdık ve senaryo yazma yeteneğimizi yansıttık.
Öyle bir sunuldu ki, sanki ekonomide dünya devleri arasına girmişiz de, Dünya Ticaret Örgütü bizi sembol hakkı tanıyarak ödüllendirmiş! İnanın yaratıcılığımızın üzerine yok. TL sembolünü ‘zaman yitirmeksizin’ varsıllaştırmışlar, bir baş iki ayak ve de.. çizerek. Bu yeni çizim bence daha anlamlı.
Bence varsıl TL sembolü yürüyen iskelet izlenimi veriyor. Yürüyen mi kim? Ücretliler; yürütenleri de siz söyleyin! Ben Türk Lirası’nın simgesini beğenmedim. Tıpkı, katlı kavşağın Ankara amblemi gibi... Belki de TBMM’yi oturumlarında veya parti grup toplasında bir AKP’li vekil, önündeki kâğıdı karalarken ‘Bulduum, buldum!’ feryadıyla dışarı fırlamışlığın ürünü olabilir.
Aslında iki paralel çizgi ile doları yansıttığı gibi yen ve Euro’yu da anımsatıyor. Bu iki paralel çizgide bir sır saklı gibi. Anlaşılan bu sır, salt ABD’de, AB’de, Japon’da ve bir de Erdoğan var. Adama sorarlar, “İthalat, ihracat dengen ne durumda?” diye, halbuki elma ve armudu bile ithal ediyoruz. Sakın elma ve armudu karıştırmayalım.
Şevket ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
‘Mega’ değil ‘Azman Kent’
“İSTANBUL için ‘Mega Kent’ deniyor ama ben ona ‘Azman Kent’ diyorum. Çünkü şehrin nüfusu 15 milyona dayandı. Yaşanabilir olması için nüfusun daha fazla artmaması gerekiyor. Bugün Londra’da da, Paris’te de, Roma’da da nüfus frenlendi. Hiçbiri artık nüfus bakımından bir yarış içinde değil, çünkü sonuçta, altyapı, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanma olanağı yok.
Bakın metrobüs var ama akşamları binilemiyor. İstanbul için 1993 yılında bir ulaşım planı yapıldı. O plana göre raylı sistem ve deniz taşımacılığı ön plana alınacaktı. Ama 19 yıldır hep aynı yerdeyiz, değişen bir şey olmadı.”
Doğan HASOL / Mimar-yazar
Ertegün’ün eşi bizi yaraladı
DÜNKÜ ‘Oxford’a Türk bağışı’ başlıklı haber doğrusu bir Türk olarak bizleri zerre kadar etkilememiş, eğer Türk diye tanımlanabiliyorsa tam tersine yaralamıştır. Ahmet Ertegün’ün Türklüğü babasının ABD’deki eski elçilerimizden olmasından öte bir şey değildir. Türkiye için ne yapmıştır? Yazları, eşi Mica Ertegün ile birlikte Bodrum’a gelmekten başka bir şey hatırlamıyorum.
Ayrıca, Amerikalı sinema sanatçıları Pamela Anderson ile Megan Fox’a kendilerini getiren firmalar ne kadar para vermiştir? Keşke eğitime harcamış olsalardı da hiç olmazsa dövizimiz dışarıya gitmezdi. N. DEMİRKOL
Paylaş