AKP’nin insan kaynakları giderek daralıyor

SİYASETİ iyi takip eden bir yazar dostumuzla konuşurken “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın perspektifi daraldıkça partiyi kuşatan hareler kayboluyor. Dış halkalar eksildikçe de aday kalitesinde büyük düşüş yaşanıyor” dedi.

Haberin Devamı

Çok doğru bir değerlendirme...
Başbakan, partinin oyunun yüksek olduğunu belirtirken, adayların düşük olduğunu söyledi.
Yani “Ben tepedeyim” demek istedi.
Doğru...
Dostumuz iki örnek verdi, Başbakan’ın son açıkladığı Adana ve Mersin’le ilgili.
Açıkladığı adaylar parti tabanında, hatta kadrolarında bile hayal kırıklığı yarattı.
Bunun iki nedeni var.
Birincisi, özellikle 12 Eylül referandumundan bu yana liberallerle bağlantısı iyice koptu. Artık insan kaynağı olarak liberal kadrolardan beslenemiyor. Eski ‘sol kadrolar’la da bağlantısı koptu doğal olarak. Yani artık bir Ertuğrul Günay örneği yakalaması zor.
Bağlantının koptuğu bir diğer kesim de Fethullahçılar... AKP kadrolarına göre daha eğitimli, daha sosyal ve geniş bir çevreyle ilişkisi olan Fethullahçılar da artık AKP kadrolarını beslemiyor. Zaten Erdoğan’ın da bu kadrolardan beslenmeye niyeti yok. Aradığı sonuna kadar kendisine biat edecek kadrolar. Hal böyle olunca da Fethullahçılar da devre dışı kalıyor.
(İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da AKP’den adaylık teklifi gelmesi önemli sayılırken ve hemen üzerine atlanırken, batı bölgeleri ve sahil kentlerinde TOBB üyesi işadamlarının, aman bana teklif gelmesin diye bir tedirginlik yaşandığını bazı olaylardan biliyoruz...)
Geriye kala kala eski milletvekilleri, bürokraside AK Parti sayesinde yükselmiş ve çoğunlukla ‘Milli Görüş’ kadrolarından gelenler kalıyor.
Bu adaylar da beklentileri karşılamıyor.
Şimdi AKP’nin bazı kadrolarında yeni bir endişe var. O da, Milli Görüş kadroları da tükenince Erdoğan’ın devşirme ‘Ülkücü’ kadrolara yönelmesi...

Haberin Devamı

İDO ve BUDO farkı

KABATAŞ-Bursa Güzelyalı seferini yapan İDO’nun gemileri hava rüzgârlıysa, satılan bilet azsa hemen hava şartlarını öne sürüp sefer iptali yapıyorlar.
2 Aralık Salı günü 17.15 Bursa-Güzelyalı seferi poyraz nedeniyle iptal edildi. Yakınındaki BUDO (Bursa Belediyesi’nin deniz otobüsleri) iskelesine gittim ve 18.00’de Mudanya’ya kalkacak deniz otobüsüne bilet aldım. İnanın yaklaşık iki saat süren bu yolculukta rüzgârın yarattığı rahatsızlık aralıklı olarak toplam 4-5 dakikayı geçmedi. Bu duruma Ulaştırma Bakanlığı niye sesini çıkarmıyor. Bursa Belediyesi bu tekeli yıktı
ancak yetkililer İDO’yu uyarmayacak mı?
Ekrem Hayri PEKER

Haberin Devamı

Turmepa koyları koruyor ama İstanbul’da durum vahim...

“TURMEPA dört kıyı bölgesinde (Göçek, Marmaris, Hisarönü, Fethiye) gerçekleştirdiği katı ve sıvı atık toplama çalışmalarıyla, son iki yılda 10 bine yakın tekneden 8 milyon litre atık su, 4 bin 315 litre atık su, 4 bin 315 sintine ve 83 bin 443 jumbo boy poşet katı atık topladı.
Sanko Enerji’nin sponsorluğunda sadece Gökcek’te 2 milyon litreye yakın pis su ve 200 litre sintine toplandı. Kısacası bu uygulama milyonlarca litre sıvı vile onbinlerce kilo katı atığın, denize karışması bu uygulama sayesinde önlenmiş oldu.
Kirlenmesi önlenen su miktarı 32 olimpiyat havuz hacmine eşdeğer. Kirlenmesi önlenen su miktarı, yaklaşık 1 milyon kişinin günlük su ihtiyacına eşdeğer... 2 yılda toplam 3.672 kez tekneler ziyaret edilerek atıkları alınmış toplanan atıklar karadaki atık bertaraf tesislerine götürüldü.”
Bunları TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Yaramancı, SANKO Enerji Satış ve Pazarlama Grup Başkanı Turgut Konukoğlu ve TURMEPA’nın Genel Müdürü M. Akşit Özkural’dan dinledik. İstanbul’un günlük 2 milyn 800 bin sıvı atığın denize verildiğini, bunun ancak 600 bin tonunun biyolojik arıtmadan geçirildiğini belirten Yaramancı “5 milyar dolarlık yatırımla İstanbul’un her yerinden denize girilebilir” dedi.
Tezcan Yaramancı şöyle konuştu:
“Derneğimizin gibi sivil toplum kuruluşlarının en önemli görevi sürdürülebilir örnek projeler geliştirmektir.
Yerel yönetimlerin yanı sıra özel sektörün de bu örnek projelerin hayata geçirilmesinde destek olması hayati önem taşıyor. Son iki yıldır Göcek korunması için yapitığımız çalışmaya Sanko Enerji destok olması buna güzel bir örnek teşkil ediyor. Göcek Atık Kabul Merkezi ile TURMEPA I Atık Alım Teknesi ve iki flika sistemli bir şekilde işletilmesi neticesinde GÖcek koruma şemsiyesi altında diyebilirim. Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Temsilcisi Andianu Dinu, gerçekleştirilen IUCN-Dünya Koruma Parkları Kognresi’nde TURMEPA tarafından uygulanan bu programın model olarak sunuhması için çalışmalara başlanmasını talep etti.”
Sanko Satış ve Pazarlama Grup Başkanı Turgut Konukoğlu, genç yaşına karşın böyle bir sosyal sorumluluk projesinde yer alması bir çok işadamına örnek olmalı... Ailesinin desteğini de aldığı muhakkak.. Konukoğlu diyor ki:
“Türkiye denizler konusunda son derece şanslı ve dört denizde kıyısı olan bir ülke... Denizde olmak, denizde zaman geçirmek insana çok faydalı tecrübeler kazandırır. Çevre ve doğa bilinci konusunda öğreneceğimiz ve kendimizi geliştirdiğimiz konular var. Burada önemli olan gelecek nesillere bize bırakılandan daha iyi bir gelecek, daha temiz bir yaşam alanı bırakmak... Bunu bireysel olarak çalıştığımız ya da bağlı olduğumuz kurumlar ile birlikte yapmalı, çevremize örnek olmalıyız.”
Genel Müdür Özkural “Umarım iki kurumun işbirliği uzun yıllar boyunca devam eder ve bu ortaklık, denizlerimizi korumak adına başka şirketlerin de aksiyon almaları için ilham olur” diye konuştu.
Konuşmalardan çıkardığımız sonuç, yerel otoritelere de büyük sorumluluk düşüyor... Büyükşehir olacak olan Tekirdağ ve Muğla’ya da büyük görevler düşüyor; belediye başkanları şimdiden Turnepa ile işbirliği yollarını aramalı demek geliyor içimizden...

ATİNA’DA HER YERDE DENİZE GİRİLİYOR

Bizi en çok etkileyen Tercan Yaramancı’nın İstanbul’un biyolojik atık tesislerinin tamamlanmasından sonra İstanbul’un her kıyısında denize girebilme olanağının sağlanması... “Yunanlılar, Pire’de çevre temizliğini tamamladıktan sonra Atina’nın her sahilinde denize girebiliyorlar. Öğle tatilinde denize giren yüzlerce bürokratı görünce hiç şaşırmadım” dedi.
Ulaşım mı, deniz mi?
Yaramancı “Toplum hangisinin öncelikli olduğunu biliyor... Şimdi ulaşım diyor ama denizin temizliğinin de ilerde çok gerekli olduğunu anlıyor. Biz bu konuda Büyükşehir Belediyesine sorunları anlatıyoruz, onlar da bu konuda bizi dinliyorlar. Daha sonra İSKİ bütçesinin çevresel anlamda arttırıldığına tanık oluyoruz. Biz de yetmez ama evet diyoruz.”
Dünkü Turnepa’nın toplantısında şunu farkettik:
Denizden geçimini sağlayan bir çok kurum ve kişinin elini cebini atmıyor.
Galiba ilk önce görev liman işletmelerine düşüyor.
Turmepa’nın, toplumun ilgilenmediği bir konu ile ilgilenmesi Türkiye’ye çok şey kazandırıyor.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

Trakya’ya bastırıyor

BAŞBAKAN Erdoğan’ın Trakya’ya üç günlük bir bindirmeyle Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne’de toplu açılışlar yapacağını, bu arada Ergene arıtma projesinin temelinin atılacağını, Çorlu’da Silver Side Oteli’nde Trakyalı sanayicilerle yemek yiyerek onlara hitaben bir konuşma yapacağını; Başbakan’ın seçimlerin yapılacağı 30 Mart öncesinde de bölgeye yine geleceğini...
TEKİRDAĞ Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday adaylığı için başvuran Namık Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta’nın, 28 Kasım’da kendisine il başkanlığından gelen teklife teşekkür ederek, hazırlık süresinin daralması nedeniyle 16 bin üyeye düşünce ve projelerini anlatmanın mümkün olmaması gerekçesiyle seçime katılmama kararı aldığını...
GEÇEN yıl vefat eden Prof. Dr. Turan Yazgan anısına 7 Aralık Cumartesi 14.00’te İ.Ü. Fen Fakültesi Konferans Salonu’nda Anma Programı ve Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu’na ‘Turan Yazgan Ödülü’ verilmesi” töreni yapılacağını...

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“(İstanbul’daki imar planları konusunda) Tarihi görüntüyü bozan yapılara kaç kez itiraz edip Belediyeleri uyarmıştır. Ama onların gücü beni aştı. Nihayet bir (mahkeme) kararı çıktı!”
(Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay)


Karayolları taşeron işçilerinin feryadı

BİZLER
Karayolları’nda çalışan taşeron işçileriz. Daha önce sendikalı olup ardından da sendika adımıza kadro için dava açtı. Mahkemeyi kazandık Yargıtay da çalışma sisteminin kadrolu olduğuna ve geriye dönük ücretlerimizin ödenmesini onadı. AKP dönüp dolaşıyor hukuk devleti diyor.
Yargıtay kararları en geç 30 günde uygulanması gerekirken 28 aydır uygulamıyor. Oysaki anayasanın 138. maddesinde (Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez) diyor… Maliye Bakanlığı kadromuzu vermeyip bizleri oyaladığından, Yargıtay KARARI TANIMAYAN AKP’ye 6 ay önce 30 günlük süre Verdi, AKP yine karara uymadı. Bu ülkede hukuk var, yargı var, insanlar yargıya güvenmediği bir ortamda nasıl yaşar, nasıl önünü görür, bu nasıl hukuk devleti.
Ne olur duyun bu feryadımızı duyun.

Haberin Devamı

Mamaklı, gökdeleni sevmiyor

MAMAK
Belediyesi’nin vatandaşlara daha hızlı hizmet vermek amacı ile hayata geçirdiği, çağrı merkezi hattı, 2013 yılında 18 bin şikâyetle rekor kırdı. Ama Mamak Belediyesi bu şikâyetleri diğer ilçe belediyeler gibi saklamıyor. Kamuoyu ile paylaşıyor.
Teşekkürler Mamak Belediye Başkanı Sayın Mesut Akgül’e.
En çok şikâyet temizlikle ilgiliymiş... Temizlik işlerini özelliştirdikten sonra, taşeron işçilerinin maaşlarının düşük olması, temizlik işlerini aksatıyor.
Şikâyetlerin ikincisi imarla ilgili... Mamaklı, yeşilleri arasında gecekondu hayatından 20 katlı gökdelen site içinde betonlarda yaşamak istemiyor.
Mamak betonlaşıyor. Şirintepe, Ege Mahallesi, vb mahaleller betonlaşmış.
Şikâyetlerin üçüncüsü hava kirliliği, betonlaşan mahallelerden, pahalılıktan doğalgaz alamayan vatandaşlar, kömür yakıyor. Mamak geceleri, kömürün siyahından gökyüzünü görmekten zorlanıyor.
Dördüncü şikayetleri Hatip Çayı ve kokusu ve görüntüsü; Mamak’a Ankara’ya yakışmıyor.
Osman GÜMÜŞ

Üniversite bütçeleri: ABD’nin herhangi bir üniversitesinin yanında devede kulak

KASIM
-Aralık ayları bütçelerin TBMM’de konuşulduğu ve yasallaştığı dönemdir. Diğer kamu kurum ve kuruluşları gibi Üniversiteler de bu aralar kendilerine verilen bütçelerini konuşuyorlar. Rektörler doğal olarak bir yılı hazırladıkları bütçe tablolarına göre yönetecekler. Üniversiteler 5018 Sayılı Yasaya dayalı olarak Maliye Bakanlığı bütçeleme tekniği kuralları göre geçici bütçe hazırlar ve Maliye Bakanlığına sunar. Eskiden DPT, şimdiki Kalkınma Bakanlığında yatırım bütçesi koparmak için kulisler yapılır. Türkiye üniversiteleri çok genç oldukları için bina alt yapı için daha fazla yatırım ve bütçe talep edilir. Şimdi de sanırım benzer süreçler işliyordur. Bütçelerin ağırlığını yatırımlar ve personel giderleri oluşturur. Personel bütçeleri sabit elemanların maaşı üzerinden hesaplanmakta, yatırımlar önceden öngörüldüğü için hemen hemen üniversitelerin bütçeleri belirli. 2014 yılı için TBMM Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Yükseköğretim Kurumu (YÖK) ve üniversitelere 16 milyar 939 milyon 10 bin lira bütçe ayrıldığı bilgisi basına yansıdı.
Hazine’den ayrılan bütçe ödeneklerine göre 2014 yılı YÖK, Üniversite ve Yüksek Teknoloji Enstitülerinin ekonomik sınıflandırmaya göre en fazla bütçeyi sırası ile şu üniversiteler aldı;

ÜNİVERSİTELER BÜTÇE
İstanbul Üniversitesi 786.510.000
Hacettepe Üniversitesi 551.282.000
Ankara Üniversitesi 541.982.000
Gazi Üniversitesi 537.509.000
Ege Üniversitesi 479.132.000
Dokuz Eylül Üniversitesi 421.122.000
Atatürk Üniversitesi 382.000.000
Anadolu Üniversitesi 378.833.000
Marmara Üniversitesi 373.529.000
Selçuk Üniversitesi 342.805.000
ODTÜ 336.810.000
Çukurova Üniversitesi 335.092.000
Uludağ Üniversitesi 310.501.000
VE DİĞERLERİ...
- En düşük payı alan üniversiteler içinde ne yazık ki Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (ABTÜ) ise 41.018.000 TL ile sondan 6 sırada kalmıştır. Yeni kurulan ABTÜ bütçesi bu ise nasıl güçlü bir üniversite olacak, nasıl bölgenin yıldızı olacağız? Bu konuda Adana’da çok önemsenen Bilim Teknoloji Üniversitesi daha çok destek görmelidir. Adana her konuda ihmal edildi ancak eğitim ve üniversiteye destek konusunda da çok ihmal edildi. Çukurova Bölgesinin bir bütün olarak kalkınması için Adana ve Üniversitelere ciddi destek çıkılması gerekir. ABTÜ ile yerleşim yeri belirlenmesi konusunda iki üniversite yan yana olamayacağı ve tarım toprakları üzerine her türlü betonlaşmaya kaşı çıktığımızı belirtmekle birlikte Adana’ya çağın gereklerine uygun farklı söylemi olan güçlü bir üniversiteye değil itiraz etmek, tam tersi her türlü destek olunmalıdır.
- Bütçenin çoğunluğu personel giderlerine ayrıldığı biliniyor. İşçi ve çalışan memurlar dışında öğretim görevlileri toplamı 130 bin 563 olduğu belirtildi YÖK tarafından. Türkiye 2013 yılı itibarıyla 104’ü devlet, 71’i vakıf olmak üzere 175 üniversite bulunuyor. Üniversiteler ve diğer eğitim kurumlarında 17 bin 807 profesör, 10 bin 962 doçent, 27 bin 385 yardımcı doçent olmak üzere toplam 56 bin 154 öğretim üyesi görev yapıyor. Bunlara 40 bin 939 araştırma görevlisi, 20 bin 820 öğretim görevlisi, 9 bin 250 okutman, 3 bin 396 uzman, 27 çevirici ve 67 eğitim öğretim planlamacısı istihdam ediyor. Son on yılda 100 yakın kamu ve vakıf üniversitesi açıldı, akademik personel sayısı ikiye katlandı ancak bütçesi Real olarak çok fazla değişmedi. Mevcut bütçelere ile üniversitelerin dünya ölçeğinde bilimsel araştırma yapılamayacağı gibi üniversite çalışanlarının da insanca yaşam için maaş alamayacakları anlaşılıyor.

ABD’DE BÜTÇELER

2014 yılı YÖK’e bağlı devlet üniversitelerinin toplam bütçesi 11,5 milyar TL’ ve Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan toplam bütçe ise 34 milyar TL. Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi bir Amerikan üniversitesinin araştırma bütçesi kadar bile değildir. Amerikabulten.com haberine göre ABD’deki Harvard üniversitesinin bütçesi 2011 yılında Harvard’ın bütçesi 40 milyar dolar. Türkiye ve ABD’nin ileri üniversitelerinin bütçeleri karşılatıldığında aradaki fark ülkelerin gelişmişlik farkı ile paralel. Bir dolar 2 TL olduğuna göre Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi Columbia Üniversitesi bütçesi kadardır (7 milyar 789 milyon dolar). Harvard üniversitesinin bütçesinin çeyreği kadar. 2014 yılı üniversitelerimizin bütçeler ile Türkiye’nin ileri araştırma şansı neredeyse başından yok sayılmıştır.
Harvard Üniversitesi’nin 2011 yılında yalnızca bağış geliri 32 milyar 12 milyon 729 bin dolar. US News And World Report dergisi bilgisine göre ABD’nin 10 üniversitesinin bütçeleri.
1. Harvard Üniversitesi: 32 milyar dolar
2. Yale Üniversitesi: 19 milyar 174 milyon dolar
3. Princeton Üniversitesi: 17 milyar 162 milyon dolar
4. Stanford Üniversitesi: 16 milyar 502 milyon dolar
5. Massachusetts Institute of
Technology: 9 milyar 712 milyon dolar
6. Columbia Üniversitesi: 7 milyar 789 milyon dolar
7. Üniversitesi of Michigan: 7 milyar 725 milyon dolar
8. Üniversitesi of Pennsylvania: 6 milyar,582 milyon dolar
9. Üniversitesi of Notre Dame: 6 milyar 383 milyon dolar
10. Duke Üniversitesi: 5 milyar 747 milyon dolar

CİDDİ SORUNLAR

Bütün bu göstergelerde gerilerde olmamız tesadüfü değil ülkemizin bilime verdiği önem ve emekle ilgili. Her şey bir birine bağlı gelişiyor. Türkiye’nin bugün en ciddi sorunu sahip olduğu ekonomik büyüklüğe uygun bilgi ve teknoloji üretemiyor.
Bu gidişatla nasıl gelişeceğiz? Bilim, üniversite olmadan, yaratıcılık, serbestlik olmadan nasıl dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi içinde yer alacağız? Dünyada günlük milyon terabaytlık bilgi üretilirken biz halen güç ilişkisi içinde, yeme-içme, kılık-kıyafet konuşuyoruz.

YATIRIM ŞART

Sorun ekipman almak değil, nitelikli insan gücü yaratmaktır. Liyakate dayalı, akademik alt yapısı güçlü, kendine özgü fikirleri olan öz güvenli insan yetiştirmektir. Türkiye’nin bilim ve inovasyon yaratmadaki temel sorunu evet nitelikli insan yetiştirme sorunuzdur. Her türlü siyasi söylemi bir tarafa bırakalım Türkiye’yi geleceğe nasıl hazırlarız ona bakmamız gerekiyor.
Bu gidişat ülkemize yarar yerine zarar veriyor. Korkum, yarın durum düzelse bile üniversite kavramını bilmeyen, üniversite görmemiş kişilerin üniversiteyi okul gibi yönetmeleri sonucu daha da kötüye gideceğimiz yönünde. Bugün yaşadığımız sorun üniversitenin okul gibi algılanıp yönetilmeye kalkınmasından kaynaklanıyor. Bilemiyorum üniversiteler yarın tarihe nasıl hesap verecek. Bilim tarihinde nasıl anılacağız.
Yarın gelecek kuşaklara nasıl bir üniversite ve gelişmiş ülke bırakırız diye de kendimize sormamız gerekir.
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ- Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr

Yazarın Tüm Yazıları