Paylaş
Bundan sonra esas tahribat bağlantı yollarında olacak. Aslında böyle bir şey yoktu; yine göz boyandı. Metropolitan Planlama ile yapılan çalışmalar sırasında İstanbul’un kuzeyinde bir imar uygulaması olmayacaktı. Meğer burası, havaalanı, köprü ve olimpiyat hazırlıkları için el altında tutuluyormuş...
Vahşi yağlama yapılırken İstanbul halkı adam yerine konulmadı. “Böyle bir projeye gerek var mıdır?” diye sorulmadı.
Yazıklar olsun...
AKP iktidarının temel anlayışı bu: “Sen kimsin, kararı ben veririm; sonra bana oy verirsin”!
İBB Meclisi’nde 3. köprü ile ilgili oylamada, 112 üyeli CHP ret, 177 üyeli AKP olumlu oy verdi.
CHP grubu, orman alanlarındaki esas tahribatın bağlantı yollarının yapılmaya başlamasıyla ortaya çıkacağını belirterek, plan teklifine ret oyu vermesini gerekçe gösterdi.
Rapor üzerinde CHP’li Mimar Gökhan Zeybek (Sarıyer) konuştu. Kadir Topbaş’ın yaptırdığı 100.000 ölçekli İstanbul’un ‘Çevre Düzeni Planı’nda köprü ve yollarının öngörülmediğine dikkat çeken CHP’li Mimar Zeybek şunları söyledi: “İstanbul’un üzerinde herkes plan yapıyor, Kadir Topbaş ve Meclis devre dışı bırakılıyor, seçilmişler değil, atanmışlar karar veriyor. 2004’de Taksim Tepebaşı’nda çalışmaya başlayan ve İstanbul’un anayasasını hazırlayan ‘Planlama Merkezi’ndeki yüzlerce bilimadamı ve teknik adamların öngörüleri lağvedildi, hiçe sayıldı, öngörülen plan bütünlüğü dikkatlere alınmadı.”
Hatırlayalım, 2. Boğaz Köprüsü yapılırken de bağlantı yolları yapılmayacak denmesine karşın bir çok bağlantı yolu yapıldığını ve bunların orman ve baraj havzalarındaki yapılaşmayı yaygınlaştırdığını gördük. Meclisimize gelen bu plan ve rapor ile 3. Boğaz Köprüsü’nde de şüphesiz aynı şey olacak. Şu anda planda olmayan birçok yere, zaman içinde bağlantı yolları yapılacak. Esas tahribatı bu bağlantı yolları yaratacak. Bağlantı yolu kenarlarında nüfus artışı yaşanacak. Yani, bu plan değişikliği bölgedeki imar hareketlerine başlangıç oluşturacaktır. Derelerin üzerine köprü (viyadük) yapılacağı planda öngörülmesine karşın, dere tepe demeden bütün ağaçların kesilmesi mantıksızdır. Köprü yapılacak ise derelerdeki ağaçlar neden kesiliyor?”
Dileriz muhalefet bu plana ‘olumlu’ görüş bildiren kurum ve kuruluşların isimleri ile bunların müdürlerinin isimlerini Topkapı surlarının üzerine bir mermere ibret tablosu olarak kazıtır.
Gene kuşa bak!
BU yazıyı gönderirken Büyükşehir’den bilgi verdiler. “Büyükşehir çalışıyor, hem de çok çalışıyor” dediler; bir günde 80-100 imar dosyası olur mu? Başbakan Erdoğan, gene kuşa bak diyor; bize Bodrum’u gösteriyor, İstanbul tüketiliyor.
SSK emekli maaşımı Bulgaristan’dan çektiler
BEN maaşını Ziraat Bankası aracılığı ile alan bir SSK emeklisiyim. 11.9.2013 Çarşamba günü gece saat 23.27’de cep telefonuma Ziraat Bankası’ndan bir mesaj geldi.
Mesajda, “Son hanesi 4812 olan kartınızla 555.98 TL’lik işlem yapılmıştır. İşlem size ait değilse 444 0 000’ı arayın” deniyordu. Anında aradığım 444 0 000 numaradan karşıma çıkan Yıldız Hanım’a, “İşlem bana ait değildir. Şu anda evimdeyim. Herhangi bir para çekme işlemi yapmadım” dedim. Bana, “Sabah, 0212 286 55 00 numaraya faksla durumu bildirmemi önerdi ve biraz araştırdıktan sonra “Para çekme işlemi Bulgaristan’dan yapıldı” dedi.
12.9.2013 sabahı söylenen numaraya faks çekerek durumu bildirip, uluslararası bir şebeke olması ve başka insanların da mağdur olma ihtimaline karşı durumun mali polise veya emniyetin ilgili birimlerine aktarılmasını istedim. Aradan 48 saatten fazla bir zaman geçmesine rağmen beni arayan soran yoktur. Bir şebekenin varlığı halinde başka canların da yanma ihtimaline karşı ilgilileri uyarmak açısından durumu size bildirmeyi uygun buldum.Vahap KAYA
Edep ya hû!
CEM Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Sayın İzzettin Doğan’ın çok ünlü bir cemaatin önderiyle yürüttüğü “aynı yapı kompleksi içinde cemevi ve cami birlikteliği” projesinden ötürü kamuoyunun farklı kesimlerinden çok sert eleştiriler aldığını görüyorum.
Ancak Alevi sivil toplum örgütü kimliğini taşıyan bazı kuruluşların eleştiri sınırlarının çok ötesindeki düşük düzeyli ve açık hakaret içeren sözleri gerçekten kabul edilemez niteliktedir. Şöyle ki:
Sayın İzzettin Doğan, Alevilikte çok önemli bir yer tutan ocaklardan ‘Mürşid-i Kâmil’ katında kabul edilen Ağuiçen Ocağı’na mensup bir Alevi aydını ve inanç önderidir. 1960’ların başlarından, İÜ Hukuk Fakültesi’ndeki Devletler Hukuku kürsüsü asistanlığından bugüne, yarım asra yaklaşan bir sürede, ülkemizdeki milyonlarca Alevi ulus ferdinin eşitlik bağlamındaki medeni yurttaşlık hakları için çok emekler sarf etmiştir. 1990’da, Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olan İnterstar’da Ahmet Altan ile Neşe Düzel’in ‘Kırmızı Koltuk’ programında büyük bir sorumluluk duygusu ve eşsiz bir medeni cesaretle Alevi kültür yapısını tüm açıklığıyla dile getirmesi tarihe mal olmuştur.
Ben de Sayın İzzettin Doğan’ın son girişimini son çözümlemede isabetsiz ve hatta sakıncalı bulan Alevi yurttaşlardanım. Ama bu, ‘edep’ ve ‘adap’ bentlerini yıkıp çirkinleşmemi, etik açıdan dekadanslaşmamı, yani düşkünleşmemi hiç mi hiç gerektirmez! Eleştiri sınırlarıyla yetinmeyip kendilerini böyle bir düşkünlüğe sürükleyenlere, her kim olurlarsa olsunlar, söyleyebileceğim tek bir şey var: Edep ya hû!
Aziz Naci DOĞAN
YÖK ne yapıyor?
PROF. Dr. Mehmet Sait Doğan’dan bir uyarı:
CNN’deki ilahiyat fakülteleri ile ilgili programda hocalarımın söylediklerine katılıyorum. Osmanlı medreselerinde, Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt medreselerinde ağırlıklı olarak felsefe, mantık ve içtimaiyat okutulurdu.
İlahiyat fakültelerine yazık edilmemelidir. YÖK bunun gerisine düşmemelidir.
Paylaş