Paylaş
Taşucu'ndan (İçel) Mustafa Levent böyle diyor devlet büyüklerine çıkışarak: ‘‘Madem affedecektiniz, bari bu mahkûmların ceza süreleri olan her yıl için 1 milyar lira alsaydınız, deprem bölgesine katkı için...’’ Levent, Prof. Türk'e de sesleniyor: ‘‘Amerika'da cezasını tamamlayıp çıkan mahkûm, suç işlediği şehre bir daha dönemiyormuş... Hem de her gün polise imza veriyormuş. Peki bu Amerikalı hapisten çıkıp kendi memleketine gidemeyince intikamını nasıl alacak ve hasımları onu nasıl bulup intikam alacaklar? Böyle bir adaletsizlik olur mu? Bu insan haklarına aykırıdır. Amerikalıları buradan kınıyorum!’’
MUSTAFA N. KEVSEROĞLU (Kadıköy): Kim inanırdı yıllarca uğruna yüzlerce demokrasi şehidi verdiğimiz fikrin ölüm makineleriyle, ülkücü mafyayla işbirliği yapacağına? Üç ayda hangi çıkar uğruna bu kadar duyarsızlık, şahsiyetsizlik? Her dönemde ödün vermeden dimdik ayakta kalmış bir devrimci olarak ben dışarıda utancımdan yerin dibine girecek hale gelirken sizler hálá nasıl rahat dolaşabiliyorsunuz? Kör cahil bir sağcı bile böyle zarar veremezdi sosyal demokrasiye... Siz ise katlettiniz. İyi ettiniz sağolun. Bir de PKK'yı affedin de eksik bir katil kalmasın ülkede!
REFERANDUM YAPILSIN
İSTANBUL'dan bir okurumuz: Af için cesaretiniz varsa hadi referanduma gidelim; böylece affın toplumsal barışa katkıda bulunup bulunmadığı ortaya çıksın.
HALUK Akıncı (İstanbul): Sayın Ecevit, affı içine sindiremiyorsa, kanunun yeniden görüşülmesini sağlamak üzere Cumhurbaşkanı'ndan veto ricasında bulunursa tepkileri bir ölçüde göğüsleyebilir.
Ne ektiysek onu biçiyoruz
WASHINGTON'daki Atatürk Derneği Başkanı Hüdai Yavalar, 42 yıldır ABD'de yaşıyor. Dünyanın birçok yerinde inşaatlar yapan ABD firmalarında mimar-mühendis olarak çalışmış. Deprem konusunda tez çalışması da bulunan Yavalar, ‘‘Aslen İzmitliyim. BM ve Dünya Bankası adına bölgede deprem üzerine çeşitli zemin etütleri ve binaların dayanıklılığı konusunda incelemeler yaptık, Ankara'daki ilgililere raporlar verdik. Ama hiçbiri nedense dikkate alınmadı’’ diyor.
Bölgeyi bildiğinize göre, ne söyleyeceksiniz?
- İzmit'e birçok kez kez gittim, uyardım; 'Böyle 7-8 katlı bina olmaz, siz katil misiniz?' dedim. Yalova, Gölcük, Değirmendere'ye bakın, deniz kıyısında evler, iskambil káğıdı gibi birbirine yaslanmış. Bir su seviyesi vardır; bu temellerin su seviyenin altına inilmesi, demir veya betonarme kazıklar konularak yapılması gerekiyor. Kaymak tutmuş bir yoğurtun üzerine taş koyun, bir süre durur sonra batar. Bu binalar işte böyle çöktü. İnşaatlarda deniz kumu kullanılması, demir ve çimentonun kalitesizliği de etken yıkımlarda...
Kimse sorumlu davranmıyor Türkiye'de...
- Türkiye'de kimse kimseyi takmıyor. Ne ekersen onu biçersin. Temellerin başında kurban kesmekle ne cennete gidiliyor, ne de binalar ayakta kalıyor. Bu binaları yapanları katil ilan etmek gerekiyor. O güzelim Körfez'e, Tütünçiftlik'e, TÜPRAŞ ve PETKİM'in yapılmaması için birçok rapor hazırlandığını, Genelkurmay'ın da Donanma'nın karşısında böyle bir tesise karşı çıktığını, bir düşman saldırısında iki tesisin de tehlikeye girebileceği uyarısını yaptığını biliyoruz. Bütün yumurtalar bir sepete konulur mu? Sanki her şey inadına yapıldı.
ATATÜRK'ÜN KÖRFEZİ
Yazar Şevket Süreyya Aydemir, 'Tek Adam' kitabında, Atatürk'ün, İzmit Körfezi'ni geleceğin Türkiye'sinin dinlenme, sayfiye bölgesi olarak düşündüğünü yazıyor. Ama şimdiki hali başka...
- Evet... 1950-60'larda burası Riviera gibiydi... Çocukluğumuzda Körfez'den istakoz çıkarırdık. Ne yazık ki, cumhuriyet hükümetleri, bütün körfezlerin, kıyıların canına etti, katletti. Halka bir şey bırakmadı. Güzelim memleketimizin ağzının ortasına hep birlikte ettik. Doğaya hep vermek gerek, ama biz hep doğadan çaldık. Ne suyumuz kaldı, ne kiraz ağacımız, ne yeşilimiz... Ne aç gözlü toplummuşuz! Osmanlı'da köylü toplumunu bir sultan idare eder, gelirini de o alırdı. Ama şimdi haraççılar, vezirler çoğaldı. Para hırsıyla vatan ve insan sevgisinden yoksun ne kadar insan varmış? Emin olun bunlar bizi ülkemizden soğutuyorlar; bu kadar ilkellikten utanıyoruz buralarda.
Türkiye'dekiler de farklı düşünmüyor.
- Biz Müslümanlar ölmek için doğuyor, Hıristiyanlar da çalışmak için... Sonuç ortada, söylenecek başka şey yok.
Yardım gönderecek misiniz?
- Amerikan vatandaşları arasında 'yardım edelim, etmeyelim' diye bir ikilem oluştu. Sağlık Bakanı'nın 'yardım istemiyoruz' sözü üzerine bir Fransız doktor TV'de 'Siz öyle söylendiğine bakmayın, Türkiye'nin A'dan Z'ye yardıma ihtiyacı var' demesi durumu kurtardı. Amerika'daki bütün Türk dernekleri el ele verdik, açtığımız büyük yardım kampanyamız sürüyor. Yunan ve İsrail lokantalarında da 'yardım toplama' günleri düzenleniyor.
TÜPRAŞ çalışanlarından bir grup telefonlarda feryat ediyor: 'TÜPRAŞ yangınının ardındaki gerçekler' diyorsunuz. Ancak, siyasetçiler ile genel müdür ilişkilerini anlatıyorsunuz. Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Şimdiki Genel Müdür Hüsamettin Danış'ın, daha ilk gün yangın felakete gidiyor diye panik yaratıp tesisi tahliye kararı üzerine bizlerin dağlara kaçmasına neden olduğunu biliyor musunuz? Bu yüzden enkaz altındaki birçok yaralı kurtarılamadı. Kurtardığımız yaralıları ise acıları içinde dağlara çıkardık, indirdik. Bu sorumsuzluk nedeniyle Tütünçiftlikliler olarak kendisini mahkemeye vereceğimizi duyurmak istiyoruz.
EFE-KOOP Genel Başkanı Hüseyin Aslan, Ege bölgesindeki gıda-giyim gibi yardım malzemelerini deprem bölgesine ulaştırabileceklerini bildiriyor. Tel: 0232-484 45 29.
PARİS'ten köşemizde 'Rüyam gerçekleşti' başlıklı yazısı yer alan Ermeni gazeteci Raffi A. Hermonn'un adresini isteyenlere: CRDA, 9, rue Cadet, 75009, PARİS; Tel: 00331-42 46 05 58, Faks: 42 46 33 78.
ANAMUR Belediye Başkanı Süreyya Çelik: ‘‘Korkulan oldu. Anamur çöplüğünde gaz sıkışması sonucu yangın çıktı, ancak büyük bir gayretle söndürüldü. Çöp yeri sorunu süratle çözümlenmelidir. Sivil toplum örgütleri ile çevreci kuruluşları bir kez daha destek vermeye çağırıyoruz.’’
Tedavileri gerekiyor
EMEKLİ Albay Ertuğrul Taner, depremden mal kaçırır gibi af yasası çıkaranlar, halkla yaşamadan 'halk, halk' diyenler, Atatürk'ün Nutuk'ta (1927) şunları yazdığını bilmelidirler diyor:
‘‘Bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından, büyük diye tanımladığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu kalp ve vicdanlar için tedavi edilmezse yaradır.’’ (Alıntı: Harbiye Askeri Müze)
Bu sözlerden kim ders alacaktır?
Paylaş