Paylaş
Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, ”Bir milyon kişiyi ağırladık. Bu sayıya inanmıyorsanız 500 bin de diyebilirsiniz, 1.5 milyon kişiye de çıkarabilirsiniz. Çünkü gelen ve gideni tespit etmek zor” dedi. Biz de festival çiçeğinin kokusunu hissetmek için bir ilçe otelinde kalmayı göze aldık. Adana’nın komşu illeri Mersin, Hatay, Osmaniye K.Maraş ve Gaziantep’ten binlerce kişi gelmişti. İstanbul, Ankara ve İzmir’den de gelenler çoktu. Dört gün süren karnavalda sokak şovları, sportif ve sanatsal performanslar, yarışmalar, sergiler, söyleşiler, kortej yürüyüşleri, Adana turları gibi aktiviteler yer aldı... Türkiye’nin ilk ve tek sokak karnavalı olan ‘Portakal Çiçeği Karnavalı’ etkinliklerinde herkes yedi-içti ve keyiflendi. Bu tablo çeşitli ‘baskılar’a karşı bir tepki miydi? Galiba öyle... Örneğin böyle bir şöleni ne denirse densin İzmir yapamıyor, Antalya hiç yapamıyor. Ankara düşünemiyor bile... Adana’nın bu çoşkusunun sosyolojik bir anlamı olmalı, birileri bunu kamuoyuna açıklamalı... Adana’nın merkez ilçeleri Seyhan’a (Zeydan Karalar) ve Çukurova’ya (Soner Çetin) Adana’lıların teşekkür ve alkışlarını buradan kendilerine iletelim.
PORTAKALLI KEBAP
Adana Portakal Çiçeği karnavalında bu yıl ‘Portakallı Lezzetler Yarışması’ da yapılarak Adana’nın en önemli tarım ürünlerinden olan Portakalı bu sene değişik lezzetlerle de buluşturdu. Yarışma Komisyon Başkanı Tayyar Zaimoğlu, “Karnavala lezzet de kattık” dedi. Park Zirve Zaimoğlu tesislerinde yapılan yarışma sonucunda Sıcak Yemekler dalında Vahit Şemi’nin yaptığı ‘Portakallı Kebap’ birinci seçildi. Soğuk Yemekler dalında birinciliği ‘Portakallı Mettüs’ ile Eda Barutçu, Pasta dalında birinciliği ‘Portakallı Pasta’ ile Sadettin Söğüt, Tatlı dalında ‘Turunç Sorbe’ ile Orhun Atilla Dinkcioğlu aldığını belirten Zaimoğlu, yarışmada Portakal, Limon, Turunç gibi narenciye ürünleri kullanılarak yapılan toplam 98 yemeğin yarıştığını belirtti.
Aktör Tamer Karadağlı, yapımcı Birol Güven, İyi Yaşam ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak, gazeteci Müge Akgün gibi ünlülerden oluşan 20 kişilik Jüri üyeleri seçim yapmakta oldukça zorlandı.
Yarışmacılara Ödüllerinin verildiği törende konuşan Adana Valisi Mahmut Demirtaş, “Adana Festivalleriyle, Lezzetleriyle, Kültürel zenginlikleriyle de ülkemizin en önde gelen şehirlerinden birisidir, gelecek yıl Portakal çiçeği Karnavalını da diğer festivallerimizi de kapsamını büyüterek daha da geliştireceğiz” dedi.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü yaptığı konuşmada “ Adana Lezzetlerimizi tüm dünyaya duyurmalıyız, Adana iklimiyle, Lezzetleriyle, insanıyla bir numaradır” dedi.
Toplu Gitar Çalma Rekor Denemesi’ yapılırken, istenilen sayıya ulaşılamadı.
Beyazevler Mahallesi’ndeki çamlık alanda gerçekleştirilen rekor denemesine, çok sayıda müziksever gitarıyla katıldı. 6 bin 346 kişiyle Polonya’da bulunan rekoru kıracak kişi sayısına Adana’daki denemede ulaşılamadı. 750 kişinin katılması nedeniyle çeşitli üniversite öğrencileri “Keşke bu müzik yarışmasının duyurusu daha iyi yapılmalıydı” dediler.
ORMANLARIN İMARA AÇILMASI ANAYASA’YA AYKIRIDIR
HAZIRLANAN yasa tasarısı ile orman sınırları değiştirilip bazı orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılması ve imar ve ranta açılması öngörülmektedir. Bakanlar Kurulu imara açmak istediği orman alanını Hazine’ye devredecek, hazine de bu alan üzerine konut ya da tesis yapılabilecek şekilde ister parayla satacak isterse de dilediği dernek veya vakfa hibe edebilecek.
Hazine’ye devredilen ormanlık alana karşılık hazine herhangi bir bölgedeki en az iki katı büyüklüğündeki boş alanı orman yapmak için Orman Genel Müdürlüğü’ne verecek.
1982 Anayasamızın 169. maddesi ormanların korunması ve geliştirilmesi, 170. maddesi ise orman köylüsünün korunması hükümlerini içerir. Devlet, halkın işletme araç ve gerçekleriyle diğer girdilerin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köy halkına ait araziler, ‘Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır’ denilmektedir.
Anayasamızın 169 ve 170. maddeleri doğrultusunda 1956 tarih ve 6831 sayılı orman kanununun 2. maddesi değiştirilerek uygulama başlamıştır. Orman kadastro komisyonlarınca tespit edilen ve kamuoyunda 2/B arazileri olarak geçen orman dışına çıkarılmış bu sahaların satılması için çeşitli yasalar çıkarılmasına, hatta bazılarının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmelerine rağmen, işgalcilerine Anayasa’ya rağmen satılmıştır.
Bunun anlamı, 31.12.1981’den sonra ormandan açılmış alanların orman dışına çıkartılması mümkün değildir. Bunun mümkün olabilmesi için yeni bir Anayasa değişikliğinin yapılması gerekir.
Cahit NÂSIRLI
Emekli Orman Genel Müdürü
BİLİYOR MUSUNUZ
- SARIYER Belediyesi’nin düzenlediği bugün 19.00’da Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gazeteci-yazar Oktay Ekşi’ye ‘Ustalara Saygı’ etkinliğinin yapılacağını...
- İÇİNDE Nazım Hikmet Halk Kütüphanesi, İsmail Hakkı Tonguç Etüt Merkezi, Nene Hatun Çocuk Evi, Bakırköylüler Emekliler Evi ve çocuk oyun alanları bulunan Bakırköy Belediyesi Demokrasi Parkı ve Cumhuriyet Evi’nin 23 Nisan Pazartesi 15.00’de açılacağını...
- RAMİS Çınar’ın çocuk istismarı ve kadın cinayeti konusunu işlediği 5’inci romanı ‘Kanadı Kırık Kelebekler’in Fenomen Kitaplar’dan çıktığını...
- 23. İZMİR Tüyap Kitap Fuarı’nda Algan Hacaloğlu’nun 15 Nisan Pazar 17.00’de, ‘Siyasette Tutkuyla Yaşanan Yıllar’ (Cinius Yay.) kitabına imza günü yapılacağını...
- EKREM Hayri Peker ve Tayfun Çavuşoğlu’nun kurdukları, Ön-Türk Tarihi, Osmanlı Tarihi, Cumhuriyet Dönemi Tarihi, Genel Tarih, Kafkasya-Balkanlar-Türkistan ve Göçler kategorilerinin yer aldığı www.belgeseltarih.com sitesinin hizmete girdiğini...
BİR ORGAN BAĞIŞI ÖYKÜSÜNÜ DİNLER MİSİNİZ?
AYÇA’NIN ACI MEKTUBU
PROF. Dr. Bingür Sönmez yazıyor:
“Anestezi uzmanı Ekrem Selçukoğlu hastanede icap nöbeti tutuyor. Akşamüstü hastaneden arayıp karaciğer nakli için bir verici bulunduğunu, karaciğerin İstanbul dışından geleceğini ve alıcının hazır olduğunu söylüyorlar. Bu arada alıcının 8 yaşında, vericinin ise 11 yaşlarında olduğunu öğrenen Dr. Ekrem Bey’in 15 yaşındaki kızı Ayça çok etkileniyor ve ekteki kompozisyonu yazıyor. Okurken ağlamamak mümkün değil.”
Ayça mektubunun sonunda “Oyuncaklarım sana emanet minicik arkadaşım” diyor.
Organ bağışını teşvik etme adına Ayça’nın mektubunu okurken gözlerimiz doluyor.
AYÇA’NIN MEKTUBU
BEN bugün çok heyecanlıyım. Her zaman hayalimdi İstanbul’a gitmek ne mutlu ki bugün gidiyorum. Özel bir helikopterle almaya gelmişler beni, herkeste anlam veremediğim bir telaş. Annem yanı başımda ağlıyor sanırım o da benim gibi heyecanlı. Arkadaşlarım, evim, okulum her şeyimi burada bırakıyorum ama olsun, hayallerime gidiyorum ben bugün, hepiniz hoşça kalın. Duyduğum kadarıyla küçücük bir arkadaş bekliyormuş beni bana çok ihtiyacı varmış, o da benim gibi yolun başındaymış. Orada ayırdılar beni ailemden, annem öpüp kokladı, biliyor musunuz babam bile geldi yanıma, öptü, sanki bir daha göremeyecekler gibi, sanki sonmuş gibi.
Beyaz üniformalı bir sürü abi, abla karşıladı bizi indiğimizde. Pas parlak ışıkları olan bir odaya geldik. Oyuncak dolu bir oda ama sanırım biri bozulmuş. Üstünde düz bir çizgi sürekli bağırıyor. Parmağıma bir mandal taktılar, yaşasın, oyun oynayacağız. Ama korkmaya başladım anneme sesleniyorum, yok. Hep “En kıymetlim” diye seslenirdi bana, şimdi nerede? Ninni söylese keşke bana, onsuz uyuyamıyorum. Ben anneme seslenirken abiler, ablalar oyuna başlamış bile. Hepsi acıyarak bakıyor yüzüme, hayalim böyle değildi ki. Ben deniz kenarında koşup oynayacaktım. Bir baktım yanımda küçük bir arkadaş uyuyor, onun annesi de yok yanında. Mavi bir kutunun içine gizemli bir şey koyup herkes onun yanına gitti. Ben de bu bozuk oyuncakla tek kaldım.
Bir ninni söyler misin bana anne? Oyun bitti herkes gitti. Biz seninle meleklerin oyun oynadığı yerde buluşalım mı? Ben seni orada beklerim. Hem belki orada ağlamazsın bu kadar. Ben sanırım bu sefer oyunu kazanamadım. Olsun ben kazanamasam bile minik arkadaşıma yardım etmişim, o benim sayemde kazanmış, öyle dediler.
Oyun bitmemiş daha annem geldi bir güzel yıkadı beni. Abiler ablalarla oynadığımız oyundan sonra üstüm kıpkırmızı olmuştu. Şimdi tertemiz oldum, melekler gibi. Kaybetmiş olsam bile annem bana bembeyaz bir pijama almış, her zamankinden biraz farklı ama olsun. Sonra kapattılar beni küçük tahta bir kutuya. Sonrası tam olarak bilemiyorum, karanlıktı tutamadım ki minicik ellerimle annemi. Bu dünyaya küçük geldim ben, büyüyüp koskoca insan olacaktım.
Ama bakın herkes ziyarete gelmiş beni o minik arkadaşım bile gelmiş. Şimdi üstümde çiçekten yorgan annemin ninnileri olmasa bile haykırışlarına rağmen huzur içinde uyuyorum. Oyuncaklarım sana emanet minicik arkadaşım.
Ayça SELÇUKOĞLU
Paylaş