Yalçın Bayer

‘Mafyanın bayramı’

31 Mart 2005
ÇOK canlar yaktı 4422... Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası olarak bilinen ancak ‘mafya ile mücadele yasası’ olarak nitelenebilecek bu yasa, rahmetli Ord. Prof. Sulhi Dönmezer tarafından hazırlanmış, Sadettin Tantan döneminde yürürlüğe girmişti.‘Paraşüt Operasyonu’ bu yasaya göre yapılan ilk polis operasyonuydu; sanıkların çoğu ceza aldılar.Hayali ihracatçıdan, akaryakıt kaçakçısına kadar birçok yolsuzluk sanığı bu yasa ile cezaevini boyladı. Hele banka hortumcuları içeri girmeye başlayınca tartışma başladı, gösterilen tepkilerle yasayı hazırlayanlar karalandı. Bunun sonucunda yasa değiştirilip herkesin bildiği birçok yolsuzluk sanığı dışarı çıktı. Bu da yetmedi DGM yasası değiştirilip ‘cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak’ görev alanından çıkarıldı. Böylece yolsuzluk davaları DGM’lerden alınıp ağır ceza mahkemelerine gönderildi. Bir yandan yolsuzlukla mücadele edip diğer yandan yasa değişiklikleri ile hırsızı, vurguncuyu hapisten çıkaran zihniyetin partileri son seçimde %1 ile 5 arasında kaldılar. Onlar bugün siyasi enkaz artık.Fakat bugünkü iktidar, 4422’yi, suç tanımları ve soruşturma yöntemleri itibarı ile yeni TCK ile CMK’ya koyduk diyerek, bu hükümleri ortadan kaldırmaya çalıştı. CMK’nın yürürlüğe girmesini sağlayacak olan yasa Cumhurbaşkanı’nın önünde. İmzalarsa 4422 yürürlükten kalkmış olacak.Oysa yeni TCK ile CMK, 4422 kadar etkili değil.Ankara’dan bir dostumuz 4422 kapsamında soruşturmaya uğramış bir grubun, bu yasanın tümden kaldırılması için ne tür çabalar gösterdiklerini hatırlatarak, ‘Bazı bilim adamları bugün hortumcuları kurtarmak için TV’lerde boy göstererek, bir dönem yanında pek aktif oldukları Prof. Dönmezer’in kemiklerini sızlatıyorlar’ diyor.Türkiye’de hortumculuk devam edecek mi?Pendik’te bir limanRODER Başkanı Saffer Ulusoy, CHP İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu’nun ‘Yozlaşma ve Teslimiyet’ (29.3.2005) başlıklı yazısı üzerine aradı, ‘Yalçın Bey, Türkiye’de ilk defa çok güzel bir liman yaptık. Artık afyon ve esrar kaçakçılığı olmayacak. TIR’larımız, Haydarpaşa yerine Pendik’ten kalkıp İtalya’ya gidip gelecekler. Bu modern limanı Başbakanımız 29 Nisan’da hizmete açacak’ dedi.Ulusoy, Pendik’te Ro-Ro tersanesi ile ilgili olarak kanunsuz bir iş yapmadıklarını öne sürerek ‘Ne yazık ki, Türkiye’de iş yapanlar cezalandırılıyor. Dünyanın malı dünyada kalır, biz bunu öbür dünyaya götürmeyeceğiz’ diye konuştu ve şunları anlattı:‘RODER’de 201 nakliyeci bir araya gelerek üç şirket kurduk. Değeri 1 milyar doları bulan 12 Ro-Ro gemisi aldık, iki adet daha siparişimiz var. Bir Ro-Ro gemisi 245 TIR alıyor; bunları arka arkaya dizerseniz 4.5 kilometre tutar. Limanın yapımı için 85 bin dönümlük arsayı STFA’dan 25 milyon dolara aldık. Milli Emlak’tan 30 dönüm araziyi kiraladık, Kumcular Kooperatifi’nin yeri vardı; onlarla anlaştık, bu yeri Pendik Belediyesi’ne verdik. Onların da bize kiraladığı bu yer için yılda 700 milyar ödeyeceğiz kendilerine. Bunun dışında 35 milyon dolarlık da liman yatırımı yaptık. TIR’lar, İstanbul’u terk ediyor artık, gümrük işlemleri Erenköy yerine burada yapılacak.Gümrüksüz akaryakıttan bu yolla yılda 4.5 trilyon tasarruf sağlanacak. En önemlisi insan ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı modern teknolojik aygıtlar getirdiğimizden artık bu olaylar tarihe karışacak.’BAYINDIRLIKTAN İZİNUN RO-RO İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Solakoğlu ve Genel Müdür Cemil Bayülgen, milletvekili Kumkumoğlu’nun köşemizde çıkan yazısına şu yanıtı verdiler:‘Liman devletin ilgili birimlerinin ‘bilgisi, izni ve onayı’ ile, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak yapılmıştır. Sn. Kumkumoğlu’nun iddiasının aksine, bu birimlerin başında Denizcilik Müsteşarılığı gelmektedir. İzni ve onayı olan diğer idareler; Çevre-Orman, Ulaştırma, Bayındırlık-İskan Bakanlıkları, Genelkurmay Başkanlığı ve Valiliktir. Limanın imar planları Bayındırlık-İskan Bakanlığı’nca Kıyı Kanunu ve İmar Kanunu hükümlerine göre onanmıştır. Tüm yapılar, imar planları ve Ulaştırma Bakanlığı’nın onayladığı uygulama projesine göre inşa edilmiştir. İddia edilenin aksine Pendik Belediyesi’nce yapı ruhsatı ve yapı kullanım izni verilmiştir. Maliye Bakanlığı’nca yapılan işlemler Kıyı Kanunu, Tapu Kanunu ve Devlet İhale Kanunu’na dayanmaktadır ve yasaldır. Viyadük ve yol çalışmaları liman kurulmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce hazırlanan ‘İl Ulaşım Master Planı’na göre ve belediyece yapılmaktadır. Liman, mahalle ‘içinde’ yer almamakta ve ayrı bir trafik güzergahından işletilmektedir.’Müzecilik böyle olmaz1973 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Kahramanmaraş, Aydın, Yalvaç (Isparta) ve İzmir müze müdürlüğü görevlerinde bulundum. 2004’ten beri 30 yılda görmediğim soruşturma ve cezalarla çok sevdiğim mesleğimden zoraki emekli olarak ayrılacağım. 3 yıldan beri görev yaptığım İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü görevi sırasında başta Sayın Vali Yusuf Ziya Göksu, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ve İzmir’in ESİAD, EBSO gibi kuruluşları da İzmir’de nasıl çalıştığımı (İzmir Agorası Teşhir ve Tanzimini yaptığım Tarih ve Sanat Müzesi’ni, 1. Uluslararası Smyrna Sempozyumu gibi çalışmalarımı) yakından bilmektedirler. Ne var ki siyasi nedenlerle bana gönderilen Bakanlık müfettişleriyle -ki soruşturmalar gerçekdışı olup, Bakanlık Başmüfettişi Zafer Yer adındaki müfettişin yaptığı gerçek ve doğru soruşturmayı dikkate almadan Ali Atlıhan adındaki yeni, genç ve özellikle gönderilmiş Bakanlık müfettişinin gerçek dışı raporuyla- 1/8’lik maaş cezasıyla beni Mardin’e sürgün kararnamesi çıkarttılar. Benim için hizmet her yerde kutsaldır. Tüm müze müdürü arkadaşlarım tedirginlik içerisindedirler. Ben emekli olacağım. Bu şartlarda çalışmam söz konusu olamaz. Ailem perişan oldu. Ben sağlığımı yitirdim. Böyle baskı ile müzecilik yapılmaz.Dr. Mehmet TAŞLIALAN-İZMİRGÜNÜN SÖZÜ‘Bir memlekette bütün kurumlar bozulmuş olabilir, ama adalet konusunda bir tereddüt hasıl olursa, o memleketin ayakta kalma şansı yoktur.’(Montesquie)Biliyor musunuzAKP Yalova İl Başkanı Fikri Demirel’in yerel basına verdiği demeçte ‘Ben göreve atadığım (memur) her arkadaşa kefilim. Eğer bir yolsuzluk olur, şaibeye karışırlarsa bunun hesabını ilk önce ben sorarım’ dediğini... BEYOĞLU Belediyesi’nin eğlence yerlerinden aldığı aylık 6 YTL’lik müzik rusum ücretini 450 YTL ‘ye çıkardığını...AKP Termal İlçe Örgütü’nün, İlçe Milli Eğitim Müdürü Muhittin Nayman’a başarılarından ötürü plaket verdiğini...
Yazının Devamını Oku

Doğalgaz lobisi ‘rüzgar’a karşı

30 Mart 2005
<B>TÜRKİYE, </B>doğalgaz lobisinin etkinliği nedeniyle ‘yenilenebilir enerji’ye bir türlü geçemiyor. Enerji Bakanı <B>Hilmi Güler</B>, bu konudaki kanunun çıkmasını istiyor, ancak Devlet Bakanı <B>Ali Babacan </B>bu daldaki yatırımlara pek sıcak bakmıyor. AKP programında su, rüzgar, güneş, jeotermal, hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçireceği vaadinde bulunmuştu. Nitekim bu konuda hazırlanan tasarı geçen haziranda Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonu’ndan geçerek genel kurul gündemine girdiği sırada Babacan ‘Durun’ demişti.

Bakan bir toplantıda rüzgar enerjisi yatırımcılarına ‘Ben BP ve Shell’in temsilcileri ile görüştüm, ‘bana yenilenebilir enerji çok kárlı bir yatırım değil Türkiye için, bunun üzerinde çok durmayın, dediler. Onun için tasarıyı bekletme kararı verdim. Zaten bu yatırımlar Hazine’ye 40 trilyon yük getiriyor’ demişti.

Bu sözler karşısında ‘Artık rüzgar eserken bakmayacağız’ diyen bakan arkadaşı Güler ise çaresiz kalıyordu.

Halbuki, yenilenebilir enerji yatırımlarına kalkışan işadamları dış krediyi kendilerinin bulacağını söylüyorlar.

Uzun süre Babacan’ın görüşüne karşı çıktılar ve hükümete ısrarcı oldular.

KANUN ÇIKIYOR AMA

Şimdi öğreniyoruz ki, tasarı 10 ay önceki haliyle bugün veya yarın Meclis gündemine geliyor. Bu önemli bir değişim sayılıyor ancak yatırımcılar, Ali Babacan’a alım garantisi ile getirdiği koşullara karşı tepki gösteriyorlar. Ve şöyle diyorlar:

‘Nedense bu yatırımlara Amerika’nın görüşüyle hálá sıcak bakmak istemeyen Babacan, bize ‘alım garantisini 5 (Euro) cente düşürelim, alt limit belli olmasın’ diyor. Peki Enerji Kurulu ben 4 veya 3 (Euro) centten alırım derse bu yatırımlar ne olur! Aslında bu tür yatırımlar 8 yıl alım garantisi ile en az 5, en çok 6 (Euro) centten teşvik görürse dış kredi bulunabilir. Bu da en alt limittir. Ama hükümet, doğalgaza 10-12 cent fiyat verirken, yenilenebilir enerjileri desteklemekten uzak duruyor.’

RUSYA GAZI KESERSE

CHP
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, ‘Sayın Güler’in söz vermesi üzerine nihayet tasarı komisyona geliyor. Sayın Babacan’ın alım garantisiyle ilgili hesabının yatırımcıları tatmin etmeyeceğini sanıyorum’ diyor. Master’ını dünya enerji politikaları üzerinde yapan Endüstri Yüksek Mühendisi Seyhan, komisyon üyeleriyle tasarının çıkması için büyük gayret gösterdiklerini belirterek şunları ekliyor:

‘Enerji kaynaklarımızın %69’u doğalgaza bağlı; bunun da %40’ı Rusya’dan geliyor. Cezayir, Libya ve İran’dan da doğalgaz alıyoruz, ancak bunlar arasında Botaş hiçbir bağlantı yapmamış. Rusya bir gün vanayı kapatırsa mahvoluruz. Bugün doğalgazdan enerji üreten 20 bin fabrikamız var. Doğalgaz gelmediğini düşündüğünüzde İstanbul’un %50’si elektriksiz kalır. Doğalgaz lobisinin etkisiyle bu duruma gelinmiştir. Hidroelektrik santrallarının (Atatürk ve Ceyhan gibi) kapasitesi düşürülmüştür. Yeni hidroelektrik santrallarının yapılmasına engel olunmaktadır. Yerli kömür yerine ithal kömüre bağlı termik santrallar kuruldu. Bunların hepsine de yüksek bedelle alım garantisi verilmiştir. Bu ülkeye en büyük kötülük enerji yatırımlarında yapılmıştır. Dünya artık ülkelerin enerjilerindeki çeşitliliğe göre çağdaşlığı belirliyor. Yerli stratejik kaynaklarımızı yeterince kullanmıyoruz. Tam bir teslimiyetçilik, vurdumduymazlık ve umursamazlık almış başını gidiyor. Avrupa’da enerjinin %25’i yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaya çalışılıyor. İyi rüzgar alan bir ülke olmamıza rağmen bu enerji daha %1’in altında. Çeşme ve çevresi bugün Alaçatı’daki rüzgar enerjisi ile aydınlatılıp ısıtılıyor. Ulusunu sevenlerin mutlaka yerli kaynakları rasyonel bir şekilde kullanmaları için yatırımcıların önünü açmaları lazım.’

BABACAN KİMİN BAKANI

Bu arada bir rüzgar enerjisi yatırımcısı, ‘Termik santralların hiçbirinin açılma izni’ olmadığını belirtirken, bu santrallardan alım garantisinde çevresel etki maliyetlerinin neden konulmadığını soruyor ve ‘Devlet bu yolla termiği 3.5 sent daha ucuza gösteriyor, hiçbir çevresel etkisi olmayan rüzgar enerjisine ise bunun altında fiyat vermek istiyor. Doğalgazın çevre maliyetleri neden göz önüne alınmıyor’ diyor.

Ve bir uyarı:

Babacan, Türkiye’nin bir bakanı değil de Amerikalı bakan gibi bizlerle konuşamaz.’

AKP’li başkan ‘ceza’larla birahanemi kapattırdı

KİLİS’teki tek birahanenin işletmecisiyim. Bundan bir süre önce belediyeden gerekçesi belli olmayan 500 YTL’lik bir ‘ödeme emri’ geldi. AKP’li belediye başkanına giderek hangi gerekçeyle bunu gönderdiniz, diye sordum. Bana parti tabanının bu birahaneden rahatsız olduğunu, birahanemi kapatmamı söyledi. Ben de yasal her türlü formalitemin tamam olduğunu, kapatamayacağımı bildirdim. Bana birahaneyi kapatana kadar bu çeşit cezaların gönderileceğini açıkladı. Arkasından yine sebebi belli olmayan 1000 YTL’lik bir ödeme emri daha gönderildi. Ben de olayı yargıya götürdüm. Şu anda birahanem kapalı. AKP’li başkanın tutum ve davranışları yüzünden mağdur oldum.

AB kapısındaki AKP yöneticilerinin bu çifte standardı bırakmalarını istiyorum.

Mehmet ZELZELE-KİLİS

Ulla hálá dipte

DÖRT
yıl önce ambarında 2200 ton toksik atıkla Türkiye karasularına giren, 7 aydır denizin dibinde bekleyen Ulla hálá çıkartılmadı. Varillerdeki kimyevi maddelerin yayılmaya başlayıp başlamadığına dair henüz bir rapor hazırlanmadı. Ve hálá, buradan geçen yabancı gemiler çöplerini, balıkçı tekneleri de motor yağlarını denizimize boşaltıyorlar. Bu ihmal ve bürokratik yavaşlıklar daha ne kadar sürecek?

Ahsen Nedim DEMİRTAŞ

Emekliler arası fark

İŞÇİ,
Memur, Emekliler Derneği Genel Başkanlığına yeniden seçilen Hamdi Öz, genel kurul delegelerinden üç Başbakan’a (Ecevit, Gül ve Erdoğan) dava açmak için yetki aldı. Öz, ‘Emekli kesimler arasındaki zamlardan ötürü fark doğarsa kanun, ‘Bakanlar Kurulu bu farkı kapatır’ denmesine rağmen, üç Başbakan da bu görevini yerine getirmedi. Bu yüzden haklarında dava açacağız’ dedi.

Biliyor musunuz

İSTANBUL Sağlık Müdür Vekili Mehmet Bakar’ın, Cağaloğlu’ndaki il sağlık müdürlüğü binasını,

Vakıf Gureba Onkoloji’nin arkasındaki yere taşımak üzere girişimlerde bulunduğunu... TEPEBAŞI’ndaki eski TÜYAP binasının önündeki parkın otopark haline dönüştürüldüğünü... SSK’nın Sultanahmet’teki dispanserinden sonra Cibali Dispanseri’nin de kapatılarak otel haline getirileceğinin düşünüldüğünü...

Mesaj panosu

ULUSLARARASI Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı’nın düzenlediği ‘Hidrojen Enerjisine Geçiş Süreci’ konulu konferansının konuşmacısı Prof. T.Nejat Veziroğlu. The Green Park Otel’de yarın 20.00’de.

İLK
önce elli yıllık zeytin ağaçlarımızı kestiler. Şimdi de Kazdağı Milli Parkı’ndaki dere yatağının çöplük yuvası olmasına göz yumuyorlar. Çevre ve Orman Bakanlığı yetkililerini bu katliamı yerinde görmek için Edremit’e davet ediyoruz.

Çamlıbey Köyü sakinleri-BALIKESİR

YÜKSEL Caddesi
sağlı sollu işportacıların işgali altında. Hatta burası için Çin Malları Pazarı diyebiliriz. Güven Caddesi de aynı şekilde; karşı kaldırıma geçmek için kimi zaman işportacılardan izin almanız gerekiyor. Defalarca belediyeye şikayet ettik ama Kızılay caddelerinde değişen bir şey olmadı.

Arzu NIKŞAT-ANKARA

KONYA
iline bağlı Akşehir, İlgin ve Yunak Cezaevleri İzleme Kurulu üyeleri, cezaevlerindeki mahkumlar için kitap toplama kampanyası başlattılar. İletişim: saslan42@hotmail.com

GÜNÜN SÖZÜ

‘Siyasi Partilere verilen Hazine yardımından, liderlerin kendileri, politbüroları ne kadar para harcanıyor? Var mısınız bunu deklare etmeye. Bunu yapmaya yüreğiniz yetmez. Bu kanun teklifini çıkaranlar hayırla yadedilemez.’ (CHP’den SHP’ye geçen İstanbul Milletvekili Ahmet Ketenci)
Yazının Devamını Oku

Yozlaşma ve teslimiyet

29 Mart 2005
TEKEL yazınızda (25.3.2005) iktidar partisinin içerisinden bazı milletvekillerinin de yapılan yanlışlıklara itiraz etmeye başladığını, ancak bugüne kadar gazetecilerin, muhalefet milletvekillerinden ve iktidar partisine mensup milletvekillerinden hiçbir cevap alamadığını haklı olarak ifade etmişsiniz.Herhalde bu, AKP’nin siyaset literatürüne kazandırdığı ‘tüccar siyaset’ olsa gerek.Bir milletvekili olarak Plan Bütçe Komisyonu gibi önemli bir komisyonda gazetecilerin, milletvekillerinin ve bürokratların önünde Bayındırlık ve İskan Bakanı’na, ‘Sayın Bakan siz hangi gerekçeyle İstanbul Pendik’te yapılan kaçak RO-RO Limanı’na imar planı yaptınız. Bu izni neyin karşılığında verdiniz’ sorusuna hiçbir yanıt alamadım.Devletin bütün birimlerinin kaçak ve imara aykırı olduğunu bildiği, hiçbir yasal başvuru yapılmadan, hiçbir planda yeri olmayan bir RO-RO Limanı inşaatını Maliye Bakanı iki defa ziyaret eder, ilgisi olmadığı halde imar planlarını Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yapar, sonra da mahallenin ortasına yapılmış RO-RO Limanı’na ulaşımı sağlayabilmek için viyadüklerle, tren yolu geçitleriyle yol yapılmaya çalışılırsa bu hepimize kanunsuzlukların hangi düzeye geldiğini açıkça gösterir. Bayındırlık Bakanlığı’nın imar durumu verdiği bu RO-RO Limanı’nın kaçak olduğu, bu sebeple yıkılması ve inşaatının durdurulması gerektiğini ifade eden Pendik Belediyesi’nin, Kaymakamlığı’nın, İstanbul Valiliği’nin, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın, bütün bu birimler adına konuyla ilgili tespitlerde bulunmak üzere Denizcilik Müsteşarlığı’nın görevlendirdiği bilirkişinin yazı ve raporları var. Belge niteliğindeki bu resmi yazışmalar bugüne kadar hem ilgililerin dikkatine yeniden sunuldu, hem de basında genişçe yer aldı. Ancak sonuç değişmedi. RO-RO Limanı tamamlanmak üzere. İşin ilginci bakanlar, ilgili bürokratlar sorulan sorulara cevap veremezken, basına da defalarca yansımış bu konularla ilgili olarak devletin hiçbir biriminin bugüne kadar harekete geçmemiş olmasıdır. Ne dersiniz, topyekûn bir yozlaşma ve teslimiyetin içerisine mi sürükleniyoruz?Kemal KUMKUMOĞLU İstanbul MilletvekiliSağlık’ta bir vekil portresiSAĞLIK Bakanlığı’nda en etkin isimlerden bir isim Mehmet Bakar; aslen Arhavi’li. Cerrahpaşa’dan mezun olduktan sonra ‘uzmanlığını’ Azerbaycan’dan sağlamış. Başbakan’ın Belediye Başkanlığı döneminde ‘has adamı’ olarak biliniyor.Yine Erdoğan’ın ‘abi’ diye hitap ettiği eski İl Sağlık Müdür Vekili Prof. Erman Tuncer’i, görevinden ‘kaçırtan’ yardımcısı Dr. Mehmet Bakar, ‘Milli Görüş’ anlayışının dışındaki sağlık personelinin ‘kabusu’ sayılıyor. Bazı yasadışı uygulamalarına da ‘korku’dan ses çıkartılamıyor. Prof. Tuncer’den sonra bu görevi ‘vekaletle’ yürüten Bakar’ın Haseki Hastanesi’nde başhekim muavinlığı sırasında Dr. Hikmet Feyzioğlu’nun Başbakan’a verdiği bir günlük raporun hangi şartlarda ve nasıl verildiği; bu rapordan sonra Feyzioğlu’nun abisi Dr. Akif Feyzioğlu’nun SSK Marmara Bölge Müdürlüğü’ne atandığını dillerden düşmüyor.Bakar’ı nasıl bir yönetici olduğunu anlamak için İstanbul 1. İdare Mehkemesi’nin esas no 2002/350, karar no: 2002/1733 sayılı 3 sayfalık kararını okumak yeterli:‘... (Bakar) görevini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak, (...) kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı görev yapanları koruyup kollamak, (...) başhekimlikçe (Haseki) yazılan resmi yazıların altına başhekimin imzasının taklit edilerek atılması...’Bu karar niye mi verildi?Dr. Bakar, Haseki Hastanesi’nde başhekim muavinliği yaptığı sırada, bazı yasadışı uygulamaları nedeniyle Valiliğiğin talebi üzerine Mülkiye müfettişlerinin yaptığı soruşturma sonucunda hakkında yukardaki ‘kademe ilerlemesinin durdurulma cezası’ uygun görülüyor. Dr. Bakar’ın yaptığı itiraza 1. İdari Mahkemesi bu karara varıyor.Bakar’ın İstanbul’da, SSK’dan devredilenlerle birlikte 40 bin kişilik sağlık camiasının en üst yöneticisi olduğunu gözönünde alınırsa, bazı doktorların anlattığına göre siyasi gücü karşısında Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ’ın elinin kolunun nasıl bağlı olduğunu anlayabilirsiniz.Piriştina unutulmadıEGE Üniversitesi Rektörü Prof. Ülkü Bayındır dün telefonda ‘Sizi bir vatandaş olarak arıyorum. Pazar günkü yazınızda Aliağa-Menderes demiryolu hattının metroya dönüştürülmesiyle ilgili törende merhum Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın adının sadece Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından anıldığını söylüyorsunuz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, Piriştina’nın projedeki emeğini sevgi ve saygıyla dile getirmiştir. Aynı şekilde eski belediye başkanları Burhan Özfatura ile Yüksel Çakmur’un da çabalarını anlatmıştır. Bunları eklemek istedim’ dedi. Sayın Bayındır’a bu ikazı için teşekkür ediyoruz.TCK’da bir ‘ince ayar’ durumu varYÜRÜRLÜKTEKİ TCK’nın 205. maddesi ile yürürlüğe girecek yeni TCK’nın 235. maddeleri önemli farklılıklar içeriyor. Yüce Divan’da yargılananlara kıyak getiriyor.Artık, ihaleye fesat karıştırma suçları kapsamında, sadece, mal veya hizmet alım satımı ya da kiralanması kalıyor. İhaleye fesadın kaymak tabakası olan yol, kanalizasyon, bina gibi yapım ihaleleri tarihe karışıyor ve suç olmaktan çıkarılıyor.Bu arada milletvekili Miraç Akdoğan, AKP’den istifasında ‘AKP aldığı oyların yarattığı meşruluğu süratle yitiriyor’ demekle neyi kastetti acaba? Nurettin KAPTAN-ANKARABAYRAKTÜRK milleti basiretsiz ve zayıf değildir. Bu ülkenin bir ulu önderi varsa onun mirasına ve şehitlerimizin kanlarıyla arşa yükselmiş bayrağına sahip çıkacak bir gençliği, bir dinamik kuvveti de bulunacaktır. Adalet kurumlarımız, bu hainliği yapanlara ve azmettirenlere gereken cezayı muhakkak vermelidir. Bu ülkeden yediği karpuzun çekirdeğini bu ülkenin yüzüne püskürtenler, bu ülkenin vatandaşı olamaz, olsa da benimsenemez.Doğa CAN KARACADYP’ye e-mail çekmeme rağmen bir türlü Nazilli Belediyesi’ne Bayrak Kanunu gereği asılı olan direkteki bayraktan hariç bayrak astıramadım, nedenini bir türlü çözemedim. Resmi ve özel günlerde metrelerce büyüklükte kendi resimli afişlerini asan sayın belediye başkanı neden Türk bayrağı asmıyor.Bir grup esnaf-NAZİLLİİzmit-Karamürsel’e raylı sistem olsunKARAMÜRSEL’de (Kocaeli) yaşıyorum son 5 yıldır. Küçük ama güzel bir ilçe. Yalova’ya 26, İzmit’e 30 km uzaklıkta. İlçede bir minibüs terörü söz konusu ki, en son geçen cuma Yalova-Karamürsel arasındaki belediye otobüsü seferden kaldırıldı. Artık ulaşımımızı minibüslerle sağlamak zorundayız. 15 kişilik minibüslerde neredeyse 30 kişi taşınıyor ve durak diye de bir şey yok. Minibüslerin korna çalıp yoldaki insanların yanından geçerken dur-kalk şeklinde yolcu almaları çok rahatsız edici. Polis bunları görmüyor mu? İzmit-Karamürsel arasında niye bir raylı sistem düşünülmez.Deniz CANDEMİRGÜNÜN SÖZÜ‘Başbakan Erdoğan, tabii ki Oktay Ekşi’ye randevu veremez, çünkü basınla yüzyüze gelmekten kaçınıyor. Basını umursamamak, demokrasiyi umursamakla eşdeğerdir.’(DSP Genel Başkanı Zeki Sezer)Biliyor musunuz?RECAİ Erdoğ’un yeni çıkardığı ‘Çamur Belge-Seli: Deniz Baykal’ (Güçlü Yayıncılık) kitabında ağırlıklı olarak ‘Sarıgül olayı’ ile gelişen olayların anlatıldığını; Baykal ve bazı parti yöneticileri hakkındaki iddialara ve belgelere yer verildiğini, yazarın kitabı CHP tabanına ithaf ettiğini...MESAJ PANOSUTHY’nin İstanbul-New York gidiş-dönüş (mart) bedeli 300 dolarken, 45 dakikalık İstanbul-Ankara tek yön yaklaşık 100 dolar (129 YTL). Neden? Çünkü İstanbul-Ankara arasında THY uçuyor, rakibi yok. Olmasına da izin verilmiyor. Rekabet Kurulu denen bir kurum var mı? İstanbul-Ankara arasında özel havayollarının uçmasına hangi mantıkla izin verilmiyor?Cem TOKER-İSTANBULBAKIRKÖY Yunus Emre’de Prof. Ümit Özekinci ve Prof. Ergun Eyüpoğlu’nun ‘Menopoz ve Meme Kanseri’ semineri 11.00’de; Büyükşehir’in, Doğu illerindeki çocuklara gönderilmek üzere başlattığı kitap toplama kampanyası Taksim, GS Lisesi ve Tünel çıkışındaki gezici kütüphanelerde.SİVAS İmranlı Boğazören Köyü ve çevre köylerde cep telefonları çalışmıyor. Konuyu Turkcell’e Eylül 2004’te bildirmemize rağmen henüz bir gelişme yok. Turkcell, reklamlarında hálá ‘Türkiye’nin her yeri kapsama alanı’ ifadesini kullanmasın.Kemal AYYILDIZ
Yazının Devamını Oku

Piriştina'yı AKP'li Bakan hatırlattı

27 Mart 2005
<B>İZMİR </B>dün hareketliydi; bir bayrak mitingi, bir de yürüyüşü vardı. İlkinde kalabalık bir topluluk vardı; ‘Bayrağa uzanan eller kırılsın... Kahrolsun PKK, şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diye bağırılıyordu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da arkadaşlarıyla mitinge sonuna doğru katıldı. Diğeri de MHP’nin tepki yürüyüşüydü.

Özdere beldesinde AKP’nin bölge eğitim toplantısı vardı. Bir otel kapatılmıştı. AKP, örgütlerini hem denetliyor, hem de onlara ‘parti politika’larını öğretiyor. Bakanlar, Abdüllatif Şener ile Prof. Mehmet Aydın ve Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu bu nedenle İzmir’de idiler.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP olarak İzmir’in yeniden yapılandırılmasına damgasını vurmak istiyor. Nitekim dün Bayındırlık Bakanı Binali Yıldırım ile ilginç bir sözleşmeye tanıklık etti. Aliağa ile Menderes arasında 79 km’lik demiryolu hattının metro standartına getirilmesi amacıyla Ahmet Piriştina döneminde başlatılan projeyi oluşturan taraflar; TCDD ile İzmir Büyükşehir Belediyesi idi; imzacılar da Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve TCDD Genel Müdür Vekili Talat Aydın’dı.

PİRİŞTİNA'NIN ADI

9 ay önce vefat eden Ahmet Piriştina’nın adı, Bakan Yıldırım tarafından törende telaffuz edilmeseydi belki de hiç geçmeyecekti. ‘Merhum Priştina da çok çaba harcadı, ölmeden 10 gün önce bana projenin önemini anlattı. Sözümüz vardı, vaadimizi bugün yerine getiriyoruz’ derken, bazı CHP’liler mahçup olmuşlardır.

Kültürpark’taki törenin, yerel yönetim-devlet işbirliği anlamında bir ilk olması açısından ayrı bir önemi bulunuyor. Ve bu nedenle proje ‘toplu ulaşımda’ bir devrim sayılıyor.

340 MİLYON DOLAR

Peki projenin kaynağı nereden bulunacak?

İzmir’i kuzeyden güneye bağlayan mevcut demiryolu hattında TCDD daha önce komuta ve elektrifikasyon çalışmalarını yapmış, bunun için Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Yatırım Bankası’dan 150 milyon Euro kredi bulmuştu, ancak Hazine krediyi ekonomik nedenlerle onaylamamıştı.

Şimdi Büyükşehir Belediyesi ile TCDD %50’şer paylı kuracakları ortaklık sonucunda, belediye inşaat faaliyetleri için 200, vagonlar için de 140 olmak üzere toplam 340 milyon dolarlık yatırım yapacak. Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bu parayı kendi özkaynaklarından karşılayacaklarını belirtti. Ancak, bu paranın nereden bulunacağı merak konusu oldu.

Toplam 30 istasyonu olacak hatta günde 550 bin yolcu taşınacak. İzmir’in trafiğini büyük ölçüde rahatlatacak projenin 24 ayda bitirileceği sözleşmede yeralıyor.

İddialı bir kooperatifçi

100 bin kişinin yaşadığı 6 modern kent yarattık’... Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan’ın bu sözleri Atatürk Kültür Merkezi’ndeki konuklar tarafından alkışlarla karşılandı. ‘20. Yılında Ege-Koop ve Türkiye’ konulu eğitim seminerinde ilginç konuşmalar yapıldı, İzmir’in Doğu ve Güneydoğu’dan yılda 20 bin göç aldığı, çevrenin ‘yağ lekesi’ gibi gecekondu ve kaçak yapılarla dolduğu söylendi.

Ankara’daki Batıkent modelinden yola çıkılarak 20 yıl önce İzmir’de kurulan Ege-Koop bugüne kadar 20 bin konut yapmış. Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonu’ndan, Hazine garantörlüğünde şimdiye kadar üç kez kredi kullanmış...Yani ‘yaratan da, yaşatan da halk olmuş’ bu modelle... Aslan, bu nedenle iddialı bir şekilde ‘Söylemi eyleme, planı projeye, riski başarıya güvenle dönüştürerek İzmir’de bir destan yarattıklarını’ söyledi. Ege-Koop halen Türkiye’nin en büyük ve Avrupa ölçeğinde 22 tip projenin uygulandığı Seyrek’te, 1000 bahçeli konutu bitirme aşamasında olduklarını ve Karşıyaka ile Seferhisar’da da yeni projeler başlattıklarını bildirdi.

‘Mortgage’ uygun sistem değil

EGE-Koop’un seminerinde, son zamanlarda Türkiye’ye uygulamaya başlanan Mortgage sistemi de eleştirildi.

Konuşmacılardan Ankara SBF’den Prof. Cevat Geray, Türkiye«de örnek ‘kent kooperatifçiliği’ varken ve bu uygulamanın Özal döneminde getirilen Toplu Konut sistemiyle başarılı uygulamaları daha da artmışken, AKP’nin ortaya attığı Mortgage sistemine bir anlam veremediklerini belirterek şöyle dedi:

AKP iktidarının yeni anlayışı ile kooperatifler dışlanırken, Toplu Konut ihalelerini müteahhitlere vermektedir. Bu konut projelerinin tutarı 6 katrilyon lirayı bulmuştur. Kooperatiflere verilen kaynak ise çok düşük (200 trilyon) kalmaktadır. Kooperatifler ‘ekonomi demokrasi’ önemli bir unsurudur. Ancak yeni anlayışta «halk« dışlanmaktadır; üretici kooperatifleri de... Bu arada yeni getirilmek istenen «dönüşüm projeleri«nde de halkın katılımı ve denetimi yoktur. Kooperatifçiliği dışlayan bir konut anlayışı yanlıştır. Devlet yap-satçılık yapamaz. Geçmişte Toplu Konut Fonu’nun desteğiyle 1 milyona yakın konut üretildi; hiçbir kooperatif de arsa pazarlayıcılığı yapmadı, işadamlarının paravan örgütleri olmadı. Hükümet bu örneği yeniden gözden geçirmelidir.’

Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan’da tepkisini şöyle dile getirdi:

‘Nasıl uygulanacağı henüz bilinmeyen, kaynağı hakkında bilgi sahibi olmadığımız bu sistem daha bugünden bazı kötü niyetli kooperatif tüccarları tarafından bir reklam aracı olarak kullanılıp, konut özlemi içindeki dar ve sabit gelirlilerden para toplanmaktadır. Şu ana kadar elde ettiğimiz bilgilere ve değerlendirmelere göre, Türkiye koşullarına yeterince uygun gözükmemektedir. Nasıl sonuç vereceği tartışmalıdır.’

Kıbrıs pasaportu

İZMİR’deki toplantı da Kıbrıs ve Irak konusundaki eleştiriler üzerine Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın, nezaketli ama içinde ‘ipucu’ yakalanabilecek bir yanıt verdi. Aydın’ın bu sözleri şöyleydi:

Kıbrıs, Irak meselesi, bunlar öyle devre dışı kalınmış değildir. Kıbrıs için her Türk gibi, Bakanlar Kurulu üyesi olarak bu arkadaşınız da herhangi biri kadar hassastır. Hassasiyet ölçülmez ama dile getirmek zorundayız. Türkiye’nin Kıbrıs politikası yoktur, demek doğru değildir.

Eleştiri demokrasinin ruhudur. Ülkeyi ilgilendiren büyük konularda ilgili cümlelerin sonu «dır« veya ‘değildir’ diye bitecekse, biraz daha beklemek, acaba demek, sorgulamak gerekir diye düşqünüyorum.’

Ve bir hükümet üyesi olarak endişesini şöyle dile getirdi:

‘Sürüp gelen bir şey var. Kuyrukta olan insanlar var. Yarın ne kadarının, Güney Kıbrıs’ın pasaportuyla hareket edeceğini şu anda endişeyle seyrediyoruz. Ne yapacaksınız, nasıl mani olacaksınız? Bizim bütün çabamız Kıbrıs’ta çözümdür. Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türk’ün hakkını ve hukukunu koruyan, onun yapısını koruyan bir başka yapıyla entegre eden ama bu entegrasyonda kimliğini yitirmemesi için bir çabamız vardır.’
Yazının Devamını Oku

MKEK modernizasyon ihalesi ‘Gizlilik’ adına neler saklanıyor

26 Mart 2005
<b>ANKARA’</B>dan G+G Uluslararası Yatırım Danışmanlığı Ltd. Şti’nin sahibi <B>Nazım Barkçın </B>yazıyor:

Şirketimiz, yabancı uzman firmalarla kurduğu işbirliği ile Türkiye’de yatırım danışmanlığı yapmaktadır. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Genel Müdürlüğü 4 yerleşim merkezindeki 13 fabrikasında yeniden yapılanma, reorganizasyon ve modernizasyon ihalesi açtı.

Bu ihaleye de ‘gizlilik’ zırhına sığınarak, güvenlik belgesi olmayan firmaları sokmadı. Kendi tespit edip ‘güvenlik belgesi’ verdiği birkaç firmayı şekli olarak ihaleye davet etti.

Bu konuda MKEK’ya, Kamu İhale Kurumu’na ve Milli Savunma Bakanlığı’na başvurduk. Konu Milli Savunma Bakanlığı’nca incelemeye alındı.

Bizim Danışmanlık konseptimizde yerli ve yabancı konusunda uzman ve benzeri konularda uluslararası tecrübesi bulunan a) savunma sanayii uzmanları, b) patlayıcı ve mühimmat uzmanları, c) askeri silah pazarlama uzmanları, d) şirket mali denetçileri, e) firma yeniden yapılandırma uzmanı firmalardan oluşmuş bir konsorsiyum teklif verecektir.

Yazının Devamını Oku

Makinelerin faturası yine Hazine’ye mi çıkacak

25 Mart 2005
<B>HÜRRİYET’</B>ten <B>Şükrü Küçükşahin </B>geçenlerde, <B>Başbakan’</B>ın milletvekilleriyle yaptığı toplantıda yolsuzluklarla ilgili olarak <B>AKP’</B>nin içinden çok çarpıcı ayrıntılar yazdı. Zaten yazının başlığı ‘Yolsuzluklar, Milletvekilliğini Bıraktırabilir’ idi. Yolsuzluklar bazı milletvekillerini ciddi şekilde rahatsız ediyor. Uşak Milletvekili Ahmet Çağlayan’ın ‘30 yıl hákim-savcılık yaptım, hep bu olaylarla mücadele ettim. Siyaseti de bunlarla mücadele yeri gördüm. Siyaset yolsuzluk için kullanılamaz. Eğer yanlış anladıysam hemen bırakmaya hazırım’ demesi yolsuzlukların yeterince üzerine gidilmediğini göstermiyor mu?

Başbakan ise ‘Somut olaylar getirin’ diyor. Adana Milletvekili Zeynep Tekin buna karşılık, ‘Bazı iddialı dosyaları ilgili yerlere iletiyoruz, sonuç yok. Kim getiriyor deniyor. Kimin getirdiği değil, ne getirdiği önemlidir’ demek zorunda kalıyor.

AKP Grubu’nda bunlar şimdiye kadar pek konuşulan şeyler değildi. AKP’li bir milletvekili, daha önceki bir konuşmasında Erdoğan’ın ‘Yolsuzluğu kim yaparsa hatta bizim getirdiğimiz adamlar dahi olsa kafasını koparacağız’ biçiminde konuştuğunu hatırlatıyor.

Biz de bunlara dayanarak Tekel’de yaşananları sık sık gündeme getirirken ‘Tekel’den bıkmayın’ diyoruz. Bunun üzerine de önümüze inanılmaz konular akıyor.

Halının ucunu kaldırdıkça gün yüzüne neler çıkıyor neler!

MÜFETTİŞE CEZA

Bu vesileyle TEKEL Genel Müdürü Sezai Ensari’ye kamuoyu adına yeni sorular yöneltmek gerekiyor ki iddialar aydınlansın.

Bremen’de yerleşik Alman Weserfruch GmbH firmasına 2003 yılında 198 bin ton tütünün düşük fiyatla satışı hakkında Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan ‘Tütünde Hortum Dumanı’ (30.8.2003) başlıklı haberi genel müdürlüğe gönderen ve incelenmesi talebinde bulunan kurumun en kıdemli başmüfettişi Ahmet Talay’a neden ‘kınama’ cezası verildi? Bu, müfettişlere yapılan bir gözdağı mıydı?

Meclis’te Tekel’le ilgili görüşmeler sırasında CHP İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu’nun adından söz ettiği Şenol Çelik kimdir? Tekel Genel Müdürü Ensari’nin ağabeyi Tevfik Ensari ile bir ilişkisi var mıdır?

2003 yılında tütün alan Weserfruch GmbH ile 2004 yılında tütün alan Dubai’de yerleşik Interlink firmaları ayrı firmalar mıdır? Ayrı ise Şenol Çelik her iki firmanın işlerini nasıl ve niçin yürütmektedir? Söz konusu firmalar adına sözleşmeleri imzalayanlar kimlerdir?

Weserfruch GmbH’nin bir tabela firması olduğu söyleniyor. Bu firmanın yetkilileri kimlerdir? Bu firmayla, tütün satışı için yapılan sözleşmeyi kim imzaladı?

BU ÇELİŞKİ DEĞİL Mİ?

Aynı konuya devam ediyoruz:

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Tekel’in makine alımını Meclis’te savunurken Sıfır numara makineleri yepyeni yaptıralım, dedik. Bunlar 10 milyon dolar falan. Çok fazla yüksek fiyatlar ve 2-3 sene sonra ancak yapılabilecek’ diyor. Oysa, konu derinlemesine incelenseydi Nisan 2004’te, dakikada 500 kutulu paket makinesinin alım ihalesinde teslim süresinin 10 ay, bedelinin ise 2.7 milyon Euro olduğu anlaşılacaktı. TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nun CHP’li üyeleri bunu sık sık gündeme getirdiler; ne yazık ki hiç dikkate alınmayarak ‘kılıf yasa’ çıkartılmak istendi.

Sonunda, duyarlı bazı AKP’li milletvekillerinin de katkısıyla yasa geri çekilmek zorunda kalındı.

İşte açmaz bu noktada ortaya çıkıyor.

ŞİMDİ NE OLACAK?

‘Kılıf yasa’
ile çözülemeyen, adedi 1.7 milyon Euro’ya alınan 8 ikinci el makine, bu durum karşısında geri gönderilecek midir? Peki KKTC için peşin parayla alınanlar ne olacaktır?

Üç adedi için 3.3 milyon Euro ödenirken, KKTC’de bu makinelere gereksinim var mıydı? Tekel’in Genel Müdürü Sezai Ensari’nin önceki demeçlerinde ‘Kıbrıs’ın bu makinelere ihtiyacı olmadığını’ söylemesi ilginç değil midir?

Bu makineleri Tekel’e kiraya veren ve en garibi Tekel’de kiralayan kimdir?

Tekin Kaymakoğlu... Peki, Kaymakoğlu kimdir?

Kıbrıs’taki fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Tekel’in Genel Müdür Yardımcısı.

Genel Müdürlük’te, Ensari’nin yaptığı atamayla Tekel’in ‘gizli genel müdürü’ olduğu biliniyor.

Şimdi yüzde 51 hissesi Tekel’e ait Kıbrıs’taki fabrikanın ceremesini yine Tekel dolayısıyla Hazine ve bu yoksul millet mi çekecektir?

Dananın kuyruğu, makinelerin yurtdışına iade edilmesi kararıyla ortaya çıkacak.

Dileriz, İspanyol MTS firması, Tekel’deki teminatını (varsa) yaktırmak istemezse Tekel yönetimi de, Tekel aleyhine olan bu duruma imkán vermez. Bu makineler için alelacele alınmış yaklaşık 2.5 trilyonluk malzeme de bir sorun olmaz.

Yaklaşık iki yıldır Tekel A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci’nin, bütün bu olanlara karşı bugüne kadar seyirci kalması dikkat çekici değil mi?

İktidarın aklıselim ve yolsuzluklardan rahatsızlık duyan vekilleri, bunların da hesabını sorarlarsa AKP’nin yolsuzluklara karşı mücadelesinde samimi olduklarını ispatlamış olmazlar mı?

Gazeteci neden dövüldü

ÇILDIR’ın 20 yıldır belediye başkanlığını yapan ve son seçimlerde aday olmayan Ercan Şirin dün şunları anlatıyor:

‘DHA muhabiri Ümit Kılıç’ın dövülmesi olayını İstanbul’da gazetelerden okudum. Kılıç’ın neden dövüldüğünü biliyorum. Milliyet’te gördüğüm fotoğrafta ava giden iki kişi var; ilçe emniyet amiri Arif Şenal ile yargıç Ali İhsan Gerçi... Kılıç bu fotoğrafı çekti diye dövdürülmüştür. Sayın yargıca bir şey sorabilir miyim; bir yılda en az 30 defa Kars ve Ardahan’a Çıldır Sağlık Ocağı’ndan alınan ‘sevk’le gidilir mi? Yoksa bu ilçe dışına çıkmak için bir bahane midir? Ne kadar yol parası ve ilaç almıştır? Son seçimlerde aday adaylığı için başvuran iki isimli bir kişinin ‘sabıkasız’ olan kimliğine neden göz yummuştur? Bunları Hákim ve Savcılar Kurulu acaba biliyor mu? Bir emniyet amirinin ilçe dışındaki bir köyde arı ve kümes hayvanı yetiştirmesi, bir ‘amir’e yakışacak davranış mıdır?

Mesaj panosu

BAYRAK
yakma olayının biraz abartıldığı kanaatindeyim. Bu olayı yapanlar sonuçta birkaç yaramaz çocuk. Kabahat biraz da bizde ki bu çocuklara bayrak sevgisini aşılıyamamışız.

Mehmet ŞAHİNER- E. Kurmay Albay

FLORYA’da seçim öncesi hızla yapılan, seçim sonrası birkısmı yıkılan kaçak binalar konusunda sık sık değindiğiniz için bilginiz olsun diye, belediye yerine size yazmayı uygun gördüm. Konaklı Sokak 42 numaralı Yosun apartmanı seçim öncesi hızla inşa edildi. Seçimden sonra belediye çatı katını yıktı. Etrafı naylonla kaplandı ve yeniden inşaat başladı. Halis ÖZDEMİR

IHLAMUR’da Beşiktaş Belediyesi’nin Dünya Ormanı 2000 parkını verdiği taşeron firma parka hiç bakmıyor, ne sular akıyor, ne temizleniyor, fıskiyeler durmuş, aydınlanma yok. O güzelim dünya bayraklarına ayıp oluyor.

Veysel ÇELEBİ-BEŞİKTAŞ

Biliyor musunuz

MALİYE’nin vergi borcu olan esnafın, pos makinalarından çektiği müşteri paralarının, ilgili vergi dairesindeki alacak hesaplarına aktarılmaya başlandığını... Aşık Veysel’in 32. ölüm yıldönümünde Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nında bu akşam Edip Akbayram, Gülay (Damlalar) ve Kıvıkcık Ali’nin Aşık Veysel’in türkülerini seslendireceklerini...
Yazının Devamını Oku

Bu kaçakçılık bitmez

24 Mart 2005
<B>GÜMRÜKLERDEKİ </B>başıbozukluktan olsa gerek kaçakçılık almış başını gidiyor. Önceki gün büyük bir motorin kaçakçılığı daha ortaya çıkartıldı. Hükümet üyeleri bile kaçakçılığın boyutunun yılda 2.5 milyar doları bulduğunu açıklamak zorunda kaldı. Nitekim iktidar, sorunu parlamentoya taşıdı ve Akaryakıt Kaçakçılığını Araştırma Komisyonu kurdu. Çok geç kalmış bir araştırma! Ne yazık ki hálá ‘götürülmeye’ devam ediyor.

AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in başkanlığındaki komisyon iki haftadır çalışıyor; bu konuyla ilgili bazı bürokratlar, bu arada BOTAŞ yetkilileri de dinleniyor.

Komisyon, çalışmaları sırasında ‘önemli’ bir ismi dinleyecek:

Bu kişi Bağımsız Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez...

Mardin
’de çevresine ‘para’ gücüyle etkili olan ve kendisini parlamentoya atarak ‘dokunulmazlık’ zırhını elde eden Bölünmez, komisyonda bakalım neler anlatacak?

Bölünmez, 3 Kasım seçimlerinden önce Sadettin Tantan’ın başlattığı mazot kaçakçılığına ilişkin ‘Fırtına Operasyonu’nun ‘başaktörü’ olarak kabul ediliyordu.

Bir ihbar üzerine Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi ekiplerinin Antalya Emniyet Müdürlüğü ile birlikte Ray Denizlik şirketini takibe aldığı sırada, yabancı bandıralı gemiler için ithal edilen akaryakıtın sahte belgelerle iç piyasaya sürüldüğünün anlaşılması üzerine operasyon genişletilmiş, çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. Kaçakçılığın maddi boyutunun 100 trilyonu bulduğu açıklanmıştı. Aramalarda yabancı bayraklı gemilerin adları elde edilmişti.

MECLİS SPONSORU

Gözaltına alınanlarla birlikte cezaevine gönderilen sanıklardan 1956 Mardin doğumlu Süleyman Bölünmez 7 ay hapis yattıktan sonra tahliye edilmiş; üç dört ay sonraki seçimlerde de ‘bağımsız’ milletvekili seçilmişti. O dönemde 21 trilyon vergi borcu olduğu gazetelerde yazılmıştı.

Sahibi olduğu M-Oil, Mardinspor ile TBMM’nin birçok etkinliğinde de sponsor olmuştu geçmişte... Antalya’da yatarken Bölünmez’in çok sevdiği ‘Kayseri mantısını’ getiren hanım arkadaşının savcılıktan izinsiz görüşme yapması sonucunda, ‘rüşvet’ten tutuklanmasına yol açmıştı. Bu arada bazı gümrük görevlileri de gözaltına alınmıştı.

Bölünmez’in Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dosyası, milletvekili seçildiğinde kazandığı ‘dokunulmazlık’ nedeniyle dondurulmuştu.

KAÇAKÇILIĞA DEVAM MI?

Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu’nun 3.3.2004 tarihli bir raporu ile Bölünmez’in milletvekili olduktan sonra da ‘akaryakıt kaçakçılığını’ sürdürdüğü ortaya çıktı. Raporda, Bölünmez Petrol’ün gümrüğü ödenerek millileştirilmiş yakıtın yerine uluslararası sularda bir başka gemiden alınan kaçak yakıtın sokulması yöntemiyle çalıştığı belirtildi. Milliyet’ten Nedim Şener, bu olayı belgeleriyle yazdı.

TBMM Akaryakıt Yolsuzluğunu Araştırma Komisyonu’nun bilgisine başvurma kararı aldığı Bölünmez’in doğal olarak ilginç sorularla karşılaşacağı bekleniyor. Bu arada tekstil ihracatıyla ilgili olarak bir bakanın 5 milyon dolar rüşvet aldığını geçenlerde STAR TV’de isim vermeden anlatan emekli Gümrük Başmüfettişi Necati Can’ın da komisyonda dinleneceği bildiriliyor. Can’ın, kaçakçılıklara karşı büyük mücadeleler veren İzmir Gümrük Muhafaza Başmüdürü rahmetli Mehmet Yıldırım’ın, meçhul bir trafik kazasında nasıl öldüğünü anlatması da bekleniyor.

TEKEL’E ‘MAL’ SATMIŞ

Bölünmez, Tekel’
in akaryakıt ihalesini de alan bir petrolcü... 2003’te Tekel’in Türkiye genelinde tüm birimlerinin akaryakıt ve fuel-oil ihalesini önce bir firma kazanıyor. Ancak ihale onaylanmadan, ‘bir bahane’ ile (muhammen bedel 20 trilyon değil de 18.5 trilyon olacakmış) iptal ediliyor. Bu arada daha önce ihalede adı geçmeyen Süleyman Bölünmez’in ‘M-Oil’ firması ihaleye katılarak ‘en düşük’ teklifle işi alıyor. 2004’te ise Tekel yönetimi, nedense bir yıl sonraki ihaleyi ‘birimler’ bazında yapma kararı almış.

Mardin Milletvekili Bölünmez, ihaleyi yapan Tekel’in Genel Müdürü Sezai Ensari’nin hemşerisi.

Bölünmez’i bugün ‘sakıncalı’ bulan partiler, kendisini ‘transfer’ etmeye cesaret edemiyor.

Zavallı Önal

YÜCE Divan’da Hüsamettin Özkan’la ‘usulsüzlük’ten yargılanan DSP hükümetinin Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal’ın ‘Karım öğretmen, kirada oturuyorum, 1991 model Tofaş marka bir arabam var’ demesi karşısında vicdanlarımız sızladı.

Böyle bir bakana ancak ‘beceriksiz!’ denilebilir. Bunun gibi benzer görevlerde bulunanlara bakarsak, maşallah hepsi saltanat içinde; yedikleri içtikleri yanlarına kár kalmış; villaları, son model arabaları, yurtdışında okuyan çocukları, danışman şirketleri de cabası.

Önal’ın ekonomik politikalarını eleştirebilirsiniz, hatta kullanılmış olabilir diyebilirsiniz ancak kendisine ‘hırsız’ diyemezsiniz. Hele bunların gerçek olanları dışarıda gezerken saygın sayılıyorlarsa...

Bu nasıl adalet!

M.B.-İSTANBUL

Medyaya çağrı

TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti, tüm gazetecilere çağrıda bulunuyor:

TCK; yazılı, görsel ve elektronik basına hapis cezaları getiren bir çok hükmü içinde barındırıyor. Söz konusu hükümler; Kopenhag kriterleri, AİHM kararları ve içtihatları, Basın Kanunu ve birey özgürlüklerini esas aldığını iddia eden TCK’nın yeni anlayışı ile çelişiyor. Yeni TCK bu haliyle, demokrasinin omurgasını oluşturan halkın haber alma hakkına yönelik ciddi ve kaygı verici bir kısıtlamadır. Yeni TCK; içerdiği ağır hapis cezaları ve demokratik değil otoriter devlet anlayışını sürdüren yapısıyla, basın suçlarına yönelik cezaları yarı yarıya artırıcı hükümleriyle, mesleğimizi olanaksız hale getiriyor.

Biz gazeteciler; basın ve ifade özgürlüklerini tehdit eden hükümlerin değiştirilmesini talep ediyoruz.’

Başkaldırı

BAZI sapkınların davranışlarını büyük bir üzüntüyle izliyorum. Devlete ve bayrağa saygı ve itaat hepimizin tartışılmaz görevidir.

Her bireyin, saygı gösterisi olan el öpme için tercihini, eli kanlı bir ailenin sözde vatandaşları arasından seçmesi, hoşgörüye karşı bir başkaldırıdır. Bugün devletine ve bayrağına sahip çıkmayanların gelecekte yaşanacak olumsuzlukların kaynağı olacaklarına inanıyorum.

Daha önce görev yapmaktan büyük onur duyduğum TBMM’nin şu andaki sayın üyelerinden, bildikleri yabancı dili Kürtçe olarak açıklayan ve Kürt kökenli olduklarını ilan eden sayın üyelerden, yaşanan bu talihsiz olaylar karşısında görüş ve davranışlarını açıkça ortaya koymalarını bekliyorum.

Yılmaz HASTÜRK- 17. dönem İstanbul Milletvekili

GÜNÜN SÖZÜ

‘Her bireyin, saygı gösterisi olan el öpme için tercihini, eli kanlı bir ailenin sözde vatandaşları arasından seçmesi, hoşgörüye karşı bir başkaldırıdır.’

(17. dönem İstanbul Milletvekili Yılmaz Hastürk)

MESAJ PANOSU

ODTÜ
Vişnelik Salonu’nda cumartesi 14.00’teki söyleşinin konusu ‘Türkiye’nin Büyük Orta Doğu Projesi içindeki yeri, koşulları ve diğer alternatifleri’. Konuşmacı; Prof. Anıl Çeçen.
Yazının Devamını Oku

Ermeni tehcirinde Almanya’nın rolü

23 Mart 2005
<b>TEMPO </B>Dergisi’nin bugün yayınlanan sayısında çarpıcı bir iddiaya yer veriliyor. Avrupa Parlamentosu’nun Almanya SPD Milletvekili <B>Vural Öger, Ermeni </B>tehcirinde Osmanlı hükümeti üzerinde etkili olan Alman görevlilerinin de rolü olduğunu savunuyor. Öger şöyle diyor:

‘O zaman orduların başında olan Bronsart von Schellendorf, 1921 yılında bir Alman gazetesine yazdığı yazıda ‘Deportasyonu (tehcir) yapmak gerekiyordu. Çünkü siperlerin arkasındaki Ermenilerle Ruslar birleşerek savaştılar. Çok miktarda Türk köyü yakılıp yıkıldı ve Ermeni çeteleri tarafından 60 bin civarında Türk katledildi’ diye yazdı. Hatta burada ‘Almanların siperlerin arkasının temizlenmesi gerekiyor’ diye bir tavsiyesi ve zorlaması da var.’

Hatta Öger’e göre, Almanların deportasyon tavsiyesi dönemin pek çok önemli devlet yetkilisi tarafından itirazla karşılanıyor, ancak Enver Paşa, Talat Paşa ve beraberindekiler ağır basmış... Tarihçi İlber Ortaylı, ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu’ adlı kitabında benzer görüşlere yer veriyor ve ‘Ermeni tehcirini Alman Genelkurmayı tavsiye etti’ diyor.

TEMPO’ya konuşan Kandilli Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Dikran Kevorkyan da, Ermeni meselesinde Almanların parmağı olduğu görüşünde... Kevorkyan, Almanların o yıllarda inşa ettiği Bağdat demiryolu yapımı sırasında herhangi bir iç karışıklık çıkmaması için Ermenilerin bölgeden uzaklaştırılmasını savunduğunu iddia ediyor. Dergide ayrıca Osmanlı politikasında etkili olan Alman subay ve politikacıların bu konudaki rolleri anlatılıyor.

Bugün Ermeni konusunda belge arayanlar, halen kapalı olan Alman ordu arşivlerine başvururlarsa ilginç sonuçlar çıkabilir.

Sanırız, bu iddialar çok tartışılacak.

Çıldırıyorum

NEVRUZ
bahanesiyle ‘bölücülük’ oyunları İyice hızlandı. Leyla Zana ‘Valiyi halk seçsin, kolluk kuvvetleri belediyeye bağlansın’ demesi bölücülük değil mi? Mersin’de Türk bayrağını yakmak/yırtmak hainlik değil midir? Hani ülkenin bütünlüğünü savunuyorlardı. Ülkemizin ortağıyız demekle ne kastediliyor? Bunları içime sindiremiyorum, çıldırıyorum. Türkiye parçalanmaya doğru gidiyor, baştakilerın hiç sesi çıkmıyor. Ben ne yapmalıyım?

Aydemir GÜNGÖR-E. Albay

İSTANBUL


Bulgaristan Türklerini bölmek mi istiyorlar?

BULGARİSTAN’daki bir parti Türkiye’de kurulur mu?

Kuruldu bile; adı da ‘Bulgaristan Kalkınma ve Eşitlik Partisi’ymiş.

Gerisini, İstanbul’da bizi ziyaret eden bir göçmen grubunun sözcüsü anlatıyor:

‘Bir anda ortaya çıkan bu partinin ne olduğunu anlamadık. Bu partinin adı ve ambleminin neleri çağrıştırdığını çözmeye çalışıyoruz. ‘Kalkınma’ sözcüğünü kullanarak AKP mi ima ediliyor? Amblemde kullanılan beş ok, CHP’yi mi kastediyor. Biz Bulgaristan göçmeni Türkler, bu partiyi kuran Doç. Bedri Şefik’in Dobruca bölgesinde şeker fabrikası işlettiğini, ortağının da Bulgaristan’ın bir önceki Başbakanı İvan Kostov olduğunu biliriz.

Bizim Ahmet Doğan’ın başkanlığındaki ‘Hak ve Özgürlükler Partisi’ (HÖP) ayrımcı bir parti değil, din, dil ve ırk farkı gözetmiyor. Üyeleri ve milletvekilleri arasında Bulgar vatandaşları da var. HÖP, Bulgaristan’da kilit parti konumunda, birçok belediye başkanına sahip.

Daha önce Türk kökenli Osman Oktay’ın da kurduğu bir parti var. Türklerin partilerinin dördü bulduğu böyle bir ortamda amaç, HÖP’ü bölmek mi? İşin içinde bir oyun olduğunu zannediyoruz.

25 Haziran’da genel seçimler var. HÖP, 24 olan milletvekili sayısını 35’in üzerine çıkartmak istiyor. Eğer bu sayı sağlanırsa, 2007’de AB’ye girecek olan Bulgaristan parlamentosundan AB Parlamentosu’na dört Türk üye gidecek.

İstanbul’daki göçmenler arasında Bedri Şefik’in, fabrikasının borcu olduğundan ötürü Bulgar pasaportu ile Türkiye’ye çıkarılmamış. Ama bir başka yoldan Türk pasaportu geldiği anlaşılıyor.

Dış Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Prof. Mehmet Aydın Bey’in Türklerin oyunu bölecek oyunlardan haberdar olması gerekiyor.

TCK Almanya’dan geride

YP Genel Başkanı Tantan uyarıyor: Yeni yürürlüğe girecek olan TCK içeriği açısından Alman Ceza Kanunu’ndan alıntı yapılmış olmasına rağmen terör konusunda Almanya’nın 22.8.2002 tarihli düzenlemeleri gözden uzak tutulmuş, TCK’ya değişiklik eklenmemiştir. Almanya’da terörle mücadele mahkemeleri görevlerine devam ederken, Türkiye’de bunlar nedense ortadan kaldırılmıştır.

Vatana ihanet suçunun tanımı da değiştirilmiş, Öcalan’ın yeniden yargılanmasının yolu açılmıştır. AİHM’nin Öcalan’la ilgili olarak Türkiye’nin aleyhine karar vermesi sürpriz olmayacaktır. Yeni yasada yolsuzluklarla mücadeleye de yer verilmemiştir. Halkımız uyanık olmalıdır.

Arıtman’ı destekliyoruz

‘MECLİS’e yasa teklifi sunarak devlet can güvenliğini sağlayamıyorsa, vatandaşa kendini koruma hakkı tanımalıdır’ diyen Sayın CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın bu girişimini destekliyoruz. Sokakta gezemez, evde uyuyamaz hale geldik. Kendim ve bunu destekleyen arkadaşlarım adına duyuruyorum.

Cevat ELGİN-ANTALYA

Türk-Arnavut dostluğu

İNÖNÜ Stadyumu’nda cumartesi günü Türkiye-Arnavutluk milli maçı var; katılabilenler Türk ve Arnavut bayrakları ile tribünde yerlerini almalılar. Ellerimizde sallayacağımız Türk ve Arnavut bayrakları ile ve de her iki milletin dostluğunu yansıtan bir pankartla çok güzel bir mesaj vermiş oluruz. Bence her iki millet için de bu dostluk bir lüks değil, bir zorunluluktur.

Gökhan VATANSEVER

Mesaj panosu

YAKLAŞIK bir yıldır Erzurum’da yaşıyorum ve şehir merkezinde oturmama rağmen sular yalnızca saat 05 ile 08 arasında gelmektedir. Bazen de tamamen kesilmektedir; ben böyle bir becerisizlik ve rezalet görmedim. Erzurum büyük bir kent, doğudaki bazı ücra köylerde bile sular kesilmiyor. Belediye ne yapıyor merak ediyorum? Çeşmelerin çoğu boşa akarken, evlerimizde su bulunmaması nasıl açıklanabilir?

Ali DEMİR-ERZURUM

ANKARA TEB Otel Fitness Center, 12.7.2001’den beri Saral International Fitness Center&Aerobic şirketi tarafından işletilmektedir. Ümitköy’ün en elit mekanlarından olan salonumuz hiçbir ödeme yapılmadan zorla ele geçirilmeye çalışılmaktadır. İlk olarak mecuru basarak hasar ve zarar vermişlerdir. Elektriklerimiz, sularımız kesilerek üyelerimiz mağdur edilmiştir. Jeneratörümüz saldırıya uğramıştır. Bütün bunlar jandarma kayıtlarında, savcılık ve mahkeme kayıtlarında mevcuttur. Replik Tur. Ltd. Şti aleyhine açtığımız maddi ve manevi tazminat davası vardır. Yenimahalle Belediyesi’ne tehditler savurulmaktadır. Bizler Saral I.F.A. olarak çevre halkımızın desteğiyle onur savaşımızı sürdüreceğiz.’

ŞİŞLİ
Milli Eğitim Müdürü Nevzat İspirli ‘Efendim dün köşenizde yer alan ilköğretim müdürü Tacettin Yiğit’le ilgili olarak bir çocuğu 7 saat alıkoyması dolayından ötürü velisinin şikayeti üzerine yargıda devam ediyor. Zaten biz bu konuda kendisine disiplin cezası verdik. Ayrıca, bir başka ailelerin şikayeti sonucu idari soruşturma başlatıldı, müfetişleri bekliyoruz.’ dedi.

BAKIRKÖY Belediyesi’nde neler oluyor? 80 kadın çalışan park ve bahçelere; 13 erkek de Veteriner Müdürlüğü’ne gönderildi. Kadınlar bahçelere bakıyor, erkekler de köpek ve kedi kovalıyor. Bakırköy Belediyesine bu baskı yakışmıyor.

‘MECLİS’e yasa teklifi sunarak devlet can güvenliğini sağlayamıyorsa, vatandaşa kendini koruma hakkı tanımalıdır’ diyen sayın CHP İzmir Milletvekili Canan Aritman’ın bu girişimini destekliyoruz. Sokakta gezemez, evde uyuyamaz hale geldik.

Cevat ELGİN-ANTALYA

GÜNÜN SÖZÜ

‘AKP hükümetinin yaptığı duble yollar, bu sene onarılmaya başlandı.’

(DSP Genel Başkanı Zeki Sezer)
Yazının Devamını Oku