Yalçın Bayer

İnanılmaz bir hukuk mücadelesinin öyküsü

27 Nisan 2005
<B>‘BEYEFENDİ </B>ben <B>Paris’</B>te oturan bir emekliyim. Adım; <B>Fazlı Cemil Akmansoy’</B>dur. <B>Galatasaray Lisesi’</B>ni bitirdikten sonra Sanayi Mühendisliği okudum. Daha sonra şimdiki Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’la aynı dönemde ‘Sciences Politigues’te okudum. Fransız Milli Bankası’nda müşavir-mühendis olarak; ondan sonra da Amerika’da da 11 yıl süreyle ‘Industrial Appraiser’ olarak çalıştım.

Yazları da Pendik Güzelyalı’daki evimde geçirirdim. Ta ki, buralarda 1990’larda yasadışı olarak sanayi faaliyetlerinin başlamasına kadar. Artık Marmaris’i tercih ediyorum.

Bunları neden yazıyorum. Köşenizde ‘Pendik’te bir liman’ (31.3.2005) başlıklı yazıyı görünce bazı gerçeklerin bilinmesini istedim. Çünkü, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu’nun dediği gibi önce bir emrivaki yaratıldı; sonra da yolsuzluklara yasal kılıf bulundu. Ama bu gene de yasadışıdır. RODER Başkanı Saffet Ulusoy ve Un Ro-Ro İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Solakoğlu size bazı şeyleri eksik olduğu kadar yanlış da söylüyorlar.

Güzelyalı’da Un Ro-Ro ve bitişiğindeki Proteksan yat ve gemi tesislerinin nasıl kurulduğu bir ‘yılan hikayesi’ kadar uzundur. Hatta evime ve haklarına tecavüz edilmiş, yolum kapatılmış, hatta arabam bahçede ‘hapis’ bırakılmıştır. Usulsüz işlemleri anlatmak istiyorum.

İHALE NEREDE

1- Güzelyalı Mahallesi’nde 60 dönümlük deniz alanı kaçak olarak dolduruldu. Kartal Milli Emlak Müdürlüğü, kadastroda var olmayan bu parselleri, denizi ruhsatsız doldurmuş (Kumcular Kooperatifi, STFA ve (Topal Yaşar) Yavuz Yaşar Yamak) olan kişilere, yani suç işlemiş olanlara ihale açmadan kiraya verdi. Bu kişiler de kanunen geçersiz bu kira sözleşmelerini UN Ro-Ro ve Proteksan’a satmak suretiyle yollarını buldular. Ve bütün bu kira ve devir işlemleri, gene ihale açılmadan yapıldı.

2- Kaçak dolgu işlemi senelerce sürdü ama Güzelyalı sakinlerinin şikayetlerine rağmen, Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya, Pendik Kaymakamı Haluk Tunçsu ve Pendik C. Başsavcısı ses çıkarmadı. Erol Kaya bu ruhsatsız dolguları durduracağı yerde, tuttu şikayet edenlerin evlerini de yıktırıp ahaliyi susturmak yolunu seçti. (Örneğin bana gözdağı vermek için evimin yarısını yıktı, ancak mahkeme sonucunda bana tazminat ödemek zorunda kaldı.)

3- Benim ve bölge halkının şikayetleri daha üst makamlarda da örtbas edildi. İstanbul Valiliği’ne intikal eden şikayet dilekçelerim hasıraltı edildi. İçişleri Bakanlığı (R. K. Yücelen dönemi) gerekçe göstermeden şikayetimi reddetti ve soruşturma açılması engellendi.

AKP’nin Başbakanları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan da bu dolgulara göz yumdular.

4- Bazı tuhaf şeyler de oldu; dolgulara karşı çıkanlardan biri, Proteksan Müdürü’nü ayağından vurdu. Bu dönemde 4 kaymakam gelip geçti, hepsi sustu.

DOLDURULAN DENİZ

5- İdari makamlar dolgulara göz yumdu ama yargı gücü (İstanbul İdare Mahkemesi) 31.3.2003 tarihli kararıyla bunların yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle o kira sözleşmelerinin iptaline ve ‘deniz doldurulduktan sonra kiraya verilmesi’ adı altında yapılan işlemlerin durdurulmasına karar verdi; ‘yürütmeyi durdurma’... Bu tür kararları içeren dosyalara öncelik verilir ama... Türk milleti adına verilen bu kararı icra ettirmek hálá kabil olmadı. Çünkü bazı ‘gizli kuvvetler’in baskısıyla bu karar tam 6 ay kalemde bekletildikten sonra taraflara tebliğ edilebildi. Ve hakkı yokken Proteksan firması müdahil olarak Danıştay’a gitti. Yasalar, ‘Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır’ ve ‘tekemmül tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde sonuçlandırılır’ diyor. 18 ayı geçmesine rağmen hálá karar için bekliyoruz. Fransa’dan konsolosluk kanalıyla Danıştay Başkanı Sayın Ender Çetinkaya’ya başvurarak ‘zamanaşımını’ bilgisine sundum. Hálá cevap bekliyorum. Ama dolgular devam ediyor.

DENİZ KAMUNUN MALIDIR

6- Evet, deniz kamunun malıdır. Anayasa’nın 43. maddesi ve bundan doğan 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na bağlıdır. UN Ro-Ro Genel Müdürü Cüneyt Solakoğlu’nun açıklamasında, liman için devletin ‘bilgisi, izni ve onayı var’ diyor... Ama kamu yararı gerekçesi gösterilmezse, bu onay geçerli sayılmaz. 58.368 metrekare deniz alanı, kamu yararı için mi kullanılacak? Yasalar denizin mülkiyetinin özel kişilere devredilmesine katiyen izin vermiyor. Mülkiyet değil kiralıyoruz deseler dahi deniz, kamu yararı olmadan doldurulamaz, etrafına duvar çevrilemez.

Bu arada ne yazık ki, UN Ro-Ro’nun, o yeri almak için STFA’ya ödediği 25 milyon dolar için Defterdarlık’a ne kadar vergi ödediğini öğrenemedik.

Dilerim, Başbakan’ın bu ayın 29’unda açacağı bu gayrimenkulü ileride yabancı bir şirkete satmazlar; çünkü böyle bir bedelin %80’i kamu parasıyla yapılmış yol ve köprülerdir.

Yargıtay’dan onay geldiğinde bu yerin bir çocuk parkı olmasını isteyeceğim.’

Evet, ilk kadın milletvekili Nazlı Tlabar’ın ve Merkez Bankası Dinlenme Kampı’nın da bulunduğu şirin bölgede her şeyi ‘kıldan yağ çeker gibi çözümlendiğini’ söyleyen Akmansoy’un 10 yıldır sürdürdüğü mücadelesinin kısa özeti böyle...

Bardakçı’ya tebrikler

SAYIN Murat Bardakçı’yı tebrik ederim. Ermenilerin tehcir palavrası için dünyanın her yerinde sayısız kitap, dergi, gazete yayınlanırken üniversitelerimiz hocalarından hiçbir tepki yok. İlmi olarak arşivleri araştırarak ‘Ben düşmanla boğuşurken, kendi vatandaşım beni arkamdan vurursa, ona, yasamız ne diyorsa onu yaptık’ diyemediler.

Murat Bey’in tarih dergisindeki ‘Zaptiye’de ondan bundan çalıp kitap yapan mollaların intihallerini nasıl yakalıyorsa, Talat Paşa dizisiyle sözde Ermeni soykırımını gün ışığına çıkardığı için kalemine sağlık, tebrikler.

Kazım ERBİL-Deniz Albay

Tunceli’de yakınma dönemi bitti, artık iş var ‘Umudun Türküsü’

TUNCELİ’
den Taşkın Su yazıyor: Sinan Samat, Tunceli Bedensel Engelliler Derneği’nin onursal başkanı... ‘Umudun Türküsü’ projesi kapsamında gerçekleştirilecek Tunceli Eğitim Rehabilitasyon ve Buluşma Merkezi inşaatının öncülerinden... Samat, ‘Bir toplum kendi engellisine olan mevcut bakış açısını yeniden ve bu defa doğru, yani çağdaş değerler ve insan haklarına dayalı bir biçimde inşa etmeye çalışıyor’ diyor.

Tunceli’de bu nedenle anlamlı bir temel atma töreni vardı dün... CHP Milletvekili Sinan Yerlikaya ve Hasan Güyüldar; Pülümür, Nazimiye, Hozat, Pertek, Çemişgezek, Ovacık, Mazgirt belediye başkanları ile SHÇEK Genel Müdürü İsmail Bar, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Başkanı Faruk Timuçin, 4. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Süha Tanyeli, Vali Mustafa Erkal, Emniyet Müdürü Osman Öztürk’ün katıldığı törene Başbakan Erdoğan da bir kutlama mesajı gönderdi.

Milli Emlak’tan kiralanan 5.5 dönümlük alanda inşa edilecek 1500 metrekarelik tesisi, ilgili dernek ile valilik ve SHÇEK ortaklaşa yönetecek ve burada 25 kişi çalışacak. Projenin mimarlığını Cengiz Kırmızıtaş’ın üstlendiği merkezin iç donanımlarını da Milli Eğitim Bakanlığı karşılayacak.

HAYIRLI BİR İŞ Merkezin yapım maliyetini karşılamak için şimdiye kadar Avrupa ülkelerinin çeşitli kentlerinde 17 yardım konseri yapılmış. Yine bu şehirlerde yapılan Tuncelili ailelerin düğünlerinde ‘1 Euro da sen ver’ kampanyaları düzenlenmiş. Konser ve yardım kampanyalarından şimdiye kadar 570 bin YTL toplanmış... Üçü Türkiye’de olmak üzere 17 yardım konseri daha yapılacak. Törende CHP Milletvekili Hasan Güyüldar, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın 1 trilyonluk bir ödenek tahsis edilmesi için Milli Piyango İdaresi ile görüştüğünü, ödeneğin programa alındığı müjdesini Arınç adına verdi... Tesisin iki yıl içinde bitirilmesi düşünülüyor.

Yaklaşık 100 bin nüfuslu Tunceli’de kayıtlı 1261 engelli bulunduğu, ancak bu sayının ‘arka odadakilerle’ birlikte daha yüksek olduğunu söyledi Türkiye Sakatlar Derneği Genel Sekreteri Yılmaz Demirel... Engellisine sahip çıkan ‘Avrupalı Tunceliler’ çok önemli bu yerel soruna sahip çıkarak epeyce katkıda bulunmuşlar.

Artık Tunceli dağlarında silah sesleri yerine ‘hayırlı bir iş’ için önceki akşam atılan havai fişeklerinin sesleri yankılanıyordu.

‘Umudun Türküsü’, insanın türküsüdür.

Gelin çıplak

CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın (Erdemir) satılıp satılmaması konusunda Türkiye’de referandum önerisini getirerek ‘Ulusal değerlerimizin satışına halk karar versin’ dedi. Baykal doğru söylüyor.

Hükümet, sadece Erdemir’i değil, TÜPRAŞ’ı da, Petkim’i de, THY’yi de halka sorsun; satalım mı satmayalım mı?

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, ‘2004 yılında ülke ekonomisine 8.2 milyar dolar katkı sağlayan TÜPRAŞ, bölgesel enerji şirketi olma potansiyeline sahipken geleceğimiz neden satılıyor?’ diye soruyor. Bunlar bizim altın bileziğimiz, kolyemiz... Başka değerli neyimiz var?

Bir de onları satarsak, çeyizimizde bir şey kalmayacak. Gelin çıplak kalacak.

Dışişleri’nin abidesiydi

DIŞİŞLERİ Bakanlığı’na 42 yıl hizmet vermiş E. Büyükelçi Özdemir Benler’i (83) 23 Nisan günü Marmaris’te vefat ettiğinden ve Armutalan’da toprağa verildiğinden sanırız çok kişi haberdar olmadı.

Olayı bize duyuran emekli öğretmen Duran Ergül, Benler’i şöyle anlatıyor:

‘Onu tanımak, onun dostu olmak, onunla oturup ülke sorunlarını konuşabilmek bir onurdu. Bizler onun dost çevresi olarak bu onuru yaşadık. Alçakgönüllü bilge kişiliğiyle çevresine hep umut, yaşama sevinci, direnme gücü verdi. Son nefesine kadar yerel gazeteye yazdığı yazılarda hem ülke sorunlarına, hem de yerel sorunlara değinerek ‘aydın sorumluluğu’ nedir hepimize öğretti.

BM ve NATO’da verdiği üst düzey görevler yanında büyükelçi olarak da seçkin bir isimdi.

1965’te Kıbrıs’ta görevlendirildi ve saçlarını orada ağarttı.

1979’da Lahey Büyükelçisi iken yaşamının en büyük acısını yaşadı. 26 yaşındaki tek evladı Ahmet Benler’i Ermeni terörüne kurban verdi. Şehit Ahmet Benler, Fransa’da Grenoble Üniversitesi’ni bitirmiş, New York’ta master yapmış, Lahey Delft Üniversitesi’nde doktorasını yapmakta olan bir elektrik yüksek mühendisiydi.

Tek suçu, büyükelçinin oğlu olmasıydı.

Bu büyük acıya karşın Özdemir-Jale Benler çifti dimdik ayakta durdu. Yaşamdan kopmadı; çevrelerine ışık saçtı; örnek oldu. Jale Benler Hanımefendi, sevgili eşini oğlunun yanında toprağa verirken yine bir metanet anıtı gibiydi. Başsağlığı dileklerini dudaklarındaki acı tebessümle kabul edişi hafızalardan silinmeyecek bir görüntüydü.

Büyükelçi Özdemir Benler, şehit oğlu Ahmet Benler’e kavuştu ama ülkemiz muhteşem bir insan kaybetti.’ Sevenlerinin başı sağolsun.

GÜNÜN SÖZÜ

‘Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması her şeyden önce etnik temelde meydana gelmiştir.’

(Prof. İlber Ortaylı)

Biliyor musunuz

İSTANBUL 2 No’lu Şube Yönetici, temsilci ve üyeleri; Tez Koop-İş Sendikası Disiplin Kurulu Başkanlığı’na başvurarak, ‘sendika yönetim kurulu üyelerinin, Migros ve Gima işverenleriyle anlaşarak bilerek veya kasten üyelerin yasayla kazanılmış haklarını işverenlere peşkeş çektiklerini’ öne sürerek genel merkez yöneticilerin sendikadan ihraç edilmelerini istediklerini...

MESAJ PANOSU

MALTEPE
Üniversitesi’nde bugün 14.00’te ‘AB Sürecinde Sermaye-Emek İlişkileri’ konulu konferans var. Konuşmacılar TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ve Yrd. Doç. Engin Ünsal. 0216-626 10 50
Yazının Devamını Oku

Ermeni ‘çeribaşı’

26 Nisan 2005
<b>YIL 1963... Yozgat-Akdağmadeni’</B>nin bir dağ köyünde yedek subay öğretmen olarak yaşadığım bir anım, acaba <B>‘Ermeni soykırımı’</B> iddialarında yerini bulabilir mi? Köyün karşı yamacında kurulan çadırları, köylü, her yıl gelen, kalay ve keklik kafesi yapan Çingene (Roman) göçebeler olarak tanımaktadır.

İki jandarma ile sözde kontrol olarak gittiğimizde karşılaştığım ise bambaşka bir dünyaydı. Çeribaşlarını çağırdım. Gelen 90 yaşında bir hanımdı. Nüfus belgelerini istedim. Bir tomar halinde gelen nüfus belgelerini açınca karşılaştığım ise Ermeni kimlikleriydi.

Uzun sohbetimizde yaşlı nine, ‘Tehcir sırasında Doğu’dan geldiklerini, dağda bir köy oluşturduklarını, köylülerin tepkileri nedeniyle kendilerini Çingene (Roman) olarak tanıttıklarını’ anlattı. ‘1915’te ne oldu?’ sorusu üzerine söyledikleri ise kelimesi kelimesine ‘Önce biz sizi kestik, sonra siz bizi kestiniz’ idi. Ancak bu konu üzerine fazla konuşmak istememesine saygı göstererek sustum.

Tarihin karanlık günlerini yeniden deşmenin anlamsızlığında, bilmem o yaşlı ninenin sözleri bir mana ifade eder mi?

Oysa ben, çocukluğumun Konya’sında ekmeğimizi getiren Hayk Amca’yı, hastalandığımızda iğnemizi yapan Leon Amca’yı, öldüğünde Sivas’taki Müslüman köylü hemşerilerinin otobüsle gelip Kumkapı Meryem Ana Kilisesi’ni dolduran muhtarı Yalın’ı rahmetle anıyorum.

Fehmi KURŞUN-KOCAELİ

Yolunacak kaz mıyız

ÜYESİ bulunduğumuz İstanbul Ticaret Odası (İTO), üyelerinden aidat (Şirket sermayesine göre alınmaktadır) ve munzam aidat (Vergi matrahının binde 5’i oranında alınmaktadır) adı altında aidat almaktadır. 2004 yılında ödediğimiz aidat 50 YTL iken, 2005 yılı için 100 YTL’ye çıkarılmıştır. Enflasyonun yüzde 10’un altına indiği bir dönemde hiç çekinmeden yüzde 100 artış yapılabilmektedir. Böyle bir zam hangi mantık ve zaruretle yapılmıştır? İTO yönetimi 240 bini aşkın üyesini yolunacak kaz olarak mı görmektedir?

Bu zam kararı eski yönetim tarafından verilmiş ise yeni seçilen yönetime düşen görev, acil olarak bu zammı geri çekmektir. Eğer bu artış Mart 2005’te göreve başlayan yeni yönetimin kararı ise söyleyecek söz bulamıyoruz.

Mehmet AYDEMİR

Yurtdışı belgesi

YURTDIŞINA
çıkmak için tüm elçilikler bizlerden bağlı olduğumuz ticaret odalarından faaliyet belgesi istiyor. Bu belge sadece 1 sayfa maliyeti takriben 2-3 kuruş civarında. Fakat Ankara Ticaret Odası bizlerden 10 YTL alıyor. Aradaki farkı düşünün. Aslında AB ile yaptığımız ikili anlaşmalara göre Avrupa ülkeleri, ticaret erbaplarından vize isteyemez. Bunun takipçilerinden birisinin de ticaret odaları olmaları gerekir. Neden takip etmiyorlar?

Nejat TEKİNER-ANKARA

Kandırılıyor muyuz?

33 özel hastane ile anlaşma yapıldığı ve sevk olmaksızın söz konusu hastanelere gidilebileceği, her türlü muayene ve tahlilin yapılacağı açıklandı.

SSK emeklisi olarak Bakırköy Acıbadem Hastanesi’ne telefon açtığımda yalnızca kalp branşı için sözleşme yapıldığını, bunun da muayenede geçerli olduğunu, diğer birimlerde söz konusu olmadığını; International Hospital (Yeşilköy) hastanesini aradığımda böyle bir şeyin söz konusu olmadığını öğrendim. Sayın Bakanım, sizden bu konuda bir vatandaş olarak sanırım açıklama bekleme hakkına sahibim.

Tayfun AKÇADAĞ

Yollar sizin olsun

KAĞITHANE’
den TEM karayoluna çıkarken beni sıkıştıran ve sürekli olarak korna çalarak el-kol hareketleri yapan 34 UD 670 plakalı araç sürücüsüne sesleniyorum: O arabada senin bir yakının olabilirdi. Panik yaparak kazaya yol açabilir ve belki de birkaç canın yok olmasına neden olabilirdi. Sebep; keyif... İki güne kadar tekrar yurtdışına dönüyorum. Ama benim birkaç günlük seyahat sırasında gördüğün tek şey artık iyice insanlıktan çıkmış olduğumuz! Buyrun efendim yollar kendi malınız, dilediğiniz gibi kullanınız ve önünüze çıkan bütün bayan sürücüleri size göre yavaş gidiyor diye sıkıştırınız. Bir gün sizin canınız da (!) aynı yollarda araba kullanacak. Sizin gibilerden de bol miktarda var nasıl olsa. Begüm SEMEN

Kırmızı karınca aslanı ısırınca

UNİCEF
Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Talat S. Halman ‘Hem çocukları, hem yetişkinleri heyecanlandıran bir olay öyküsü... Hem olumlu bir mesaj, hem yararlı bir ders’ diye tanımlamış ‘Kırmızı Karınca’nın Anıları’ (Opsilon) adlı resimli çocuk kitabını... ‘Çocuk edebiyatı, büyükleri de büyüler. Hayvanları güzel anlatanlar, insanları da seslendirir, onlara da seslenir’ diyor. İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nazır Şentürk yazmış; Prof. Nazan Erkmen resimlemiş; Emre Erdem de aynı başlık altında radyofinik oyun biçimine sokmuş. 23 değişik hayvan, böcek, kuş ve sürgünenin insanları andıran ve heyecan uyandıran yaşantısını okurken, büyükleri bile bir başka dünyaya sürüklüyor.

TOKİ’den Polsan’a soru

TOKİ,
kamu kurumlarından gelen konut taleplerini de karşılıyor. TSK, MEB mensubu öğretmenler, Emniyet ve GSGM’de çalışanlar için protokoller imzalandı, inşaatları da başladı.

Bazı polislerin şikáyetlerini yazdık; ev sahibi olanlar da başvuruyor ve ayrımcılık yapılıyor diye... TOKİ ile muhatap Polis Sandığı (Polsan) bu iddialara karşı bir açıklama yaptı; kura çekiminde 708 konutun % 64’ünün polis memurlarına, % 8’inin 1. sınıf emniyet müdürlerine, % 28’inin de diğer rütbedeki personele dağıtılacağını açıkladı. İhbarlardaki iddialarla ilgili personelden yeniden beyanname isteneceği, şartlara uymayanların tahsislerinin iptal edileceği duyuruldu.

Böyle bir açıklamaya neden gerek duyulduğu, TOKİ
Genel Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın gönderildiği yazıdan anlaşılıyor:

‘Bu konutlar protokol gereği Polsan tarafından ‘kendisi, eşi ve bakmakla yükümlü olduğu çocukları üzerinde konutu olmayan emniyet mensuplarına’ tahsis edilecektir. Tahsis işlemlerindeki tüm sorumluluk ve uygulama prensipleri Polsan’a aittir. Protokol esaslarına aykırı olarak konut tahsisinin yapıldığının TOKİ’ye bildirilmesi halinde genel uygulamalarında olduğu gibi TOKİ konuya ivedilikle müdahil olmaktadır. Nitekim konuyla ilgili olarak son günlerde basında yer alan haberler ve TOKİ’ye yapılan şikáyetler dikkate alınarak şikáyet konusu uygulamalar hakkında Polsan’dan yazılı bilgi ve belgeler istenmiş olup, yapılacak değerlendirme sonrası TOKİ mevzuatı ve protokol esaslarına göre işlem tesis edilecektir.’

GÜNÜN SÖZÜ

‘Türkiye’de aydınlar ve bilim adamları, Ermeni soykırımı iddiaları konusunda umursamaz bir tavır takındı.’

(Eski Jandarma Genel Komutanı E. Orgeneral Şener Eruygur)

Biliyormusunuz

PETROL-İş Sendikası, TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine yönelik endişelerini dile getiren ‘TÜPRAŞ Raporu’nu bugün bir basın toplantısı ile açıklayacağını (www.petrol-iş.org.tr)... KIBRIS’taki Türk Mukavemet Teşkilatı’nın 1970-72 döneminin 6. Bayraktarı E. Tümgeneral Süleyman Eyüpoğlu’nun (kod adı: Cengiz Bey) İstanbul’da 22.4.2005’de vefat ettiğini... ARA Güler’in ‘O’nun fotoğrafları çercevenin dışına çıkıyor, bağırıyor, koşuyor’ diye tarif ettiği ‘Duraklar’ın fotografçısı Mehmet Ünaydın’ın 2. kişisel sergisi Teşvikiye Şakayık Sokaktaki ‘Ayşe Takı Galerisi’nde 30 Nisan’a kadar süreceğini...

MESAJ PANOSU

TRT 2’de Ramazan Öztürk’
ün ‘Kırılma Noktası’nda 27 Nisan Çarşamba akşamı Arjantin anlatılıyor: Darbeler, ekonomik, krizler, tango, Evita, Che Guavera ve Maradona.
Yazının Devamını Oku

‘Halkoyunu’ hak arama oyunu değildir

24 Nisan 2005
<B>BEN Kültür </B>ve Turizm Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme emekli Genel Müdürü <B>Nail Tan’</B>ım. Köşenizden bir uyarı yapmak istiyorum: Halay, horon, bengi, zeybek, bar vb. halkoyunlarımız, sosyal hayatımızda sevincimizi, sevgimizi yansıtırlar. Düğünde-dernekte, bayramda-şenlikte coştururlar ulusumuzu. Acılarımız, üzüntülerimiz ise ağıtlarda, türkülerde dile getirilmiştir.

Gelin görün ki, bir türlü aklını yerinde kullanmayı beceremeyen bazı yönetici, memur, işçi ve öğrenci vatandaşlarımız, acıklı olayları (grev, lokavt gibi) ve beğenilmeyen davranış-yasaları protesto ederken de güle oynaya halkoyunlarımızı oynuyorlar.

Neşeleri yerlerinde... Mağduriyetleri yok sanki. O halde, onların isteklerini dinlemenin, yerine getirmenin bir anlamı olmasa gerek. Çünkü hallerinden çok memnun oldukları izlenimini veriyorlar.

Bir halk kültürü uzmanı, yöneticisi ve yıllarca halkoyunlarımızı özgün biçimiyle yaşatmanın savaşını vermiş bir kişi olarak, söz konusu kişilere ve yöneticilere sesleniyorum: Lütfen eğlenmesini de, hak istemesini de bilelim. Üzülecek yerde; gülerek, oynayarak durumunuzu, düşüncelerinizi, isteklerinizi hükümete anlattığınız zaman zayıf kalırsınız.

Bu takdirde, haklı olarak size şöyle cevap verecek olanlar çıkabilir: ‘İyi eğlenceler! Aman daha çok davul-zurna çalıp oynayın! Biz sizin yerinize ağlayacak ve üzülecek, derdini anlatacak adam buluruz.’

‘Tehlikeli oyuncak’ cep telefonu

RADYASYON yayan cihazlar içinde en ‘hayatımıza girmiş’ görüneni cep telefonu... Türkiye’de bugün cep telefonu abonesi sayısı 30 milyon, dünyada ise 1.5 milyarı aşmış durumda. Bilimsel verilere göre insan vücuduna ve beynine bu kadar yakın olan başka bir radyasyon kaynağı olmadığını biliyoruz ama ondan artık vazgeçmek olanaklı değil.

Bu yayın, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selim Şeker ve Columbia Üniversitesi’nden Anıl Korkut’un ortak çalışması olan ‘Tehlikeli Oyuncak’ adlı bir kitap hazırlamışlar. Hayykitap’ın yayınladığı kitapta, cep telefonunun insan sağlığına verdiği ‘ölümcül’ zararlar anlatılıyor. Kitaba göre çocuklar çok büyük risk altında; çünkü kafatasları daha ince ve cep telefonlarından yayılan radyasyon çocukların beyinlerinde daha derinlere nüfuz ediyor.

‘Tehlikeli Oyuncak’ta açıklanan bilimsel verilere göre, uzun süreli ve yoğun cep telefonu kullanımı, görme ve duyma bozukluklarından beyin tümörüne kadar birçok ciddi hastalığı tetikleyebiliyor. Cep radyasyonu ayrıca genetik yapıyı bozabiliyor. Cep telefonu dışında günlük hayatta kullandığımız elektromanyetik radyasyon yayan diğer cihazların da insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve bu etkilerden korunma yöntemlerini anlatıyor kitap.

Herkesin anlayabileceği sade bir dille kaleme alınmış; hatta konuyu işlerken sergilediği ‘cesur tarafsızlık’ açısından da bir ilk sayılabilir. Zira bir yanda dev cep telefonu sektörü, diğer yanda ise NASA’da çalışmış idealist bir profesörle (Prof. Şeker), Amerika’da doktora yapan genç bir dáhi (Korkut)... Bu iki bilim adamı Türkiye’de cep telefonu kullanan herkesi ve özellikle çocukları ‘ilk kez’ bu kadar net bir dille uyarıyor. Ürkmemek elde değil.

Bu gençlere yazık

NİŞANTAŞI’ndan arayan bir okurumuz, ‘Yeğenimi izlemek üzere AKM’deki kutlama törenlerine gittim, ancak çeşitli olumsuzluklarla karşılaştım’ diyerek şunları anlatıyor:

‘Tören 10.30’da başlayacaktı; çocuklar ve veliler hazırdı; ancak devlet erkanı gelmediği için başlayamıyordu. Bir protokol görevlisi, homurdanmalar karşısında ‘Vali Bey’i beklememiz gerekir’ diyordu. Bu sırada yaşları 3.5-14 arasında değişen ana ve ilköğretim okulu öğrencileri sahne arkasında heyecanla bekleşiyorlardı. Protokole ayrılan ilk üç sıra bomboştu. Vali Bey’in gelmeyeceği açıklanınca program 11.00’de başlayabildi. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’na dönük slayt gösterileri; şiirler ve Harbiye Marşı; sonra bale ve öteki gösteriler... Tören biraz 10 Kasım ve 29 Ekim törenlerini andırıyor; gördüğüm kadarıyla 30 yıldan beri değişmemiş bu anlayış... Adı üstünde Çocuk Bayramı bu ve çocuklar cep telefonları ve ‘play station’larla büyüyorlar. Çocuklar keyif alıyorlar mı; emin olun böyle bir ‘ciddi tören’den sıkılıyorlar. Tören, çağdaş ve modern olmaktan çok uzak; insan bir de verilen eğitimi düşünüyor. ‘Egemenliği’ anlatırken onların kendi aralarında eğleneceklerini, becerileri ve yaratıcılıklarını ortaya koyacakları bir güzellik ve coşku yok. Atatürk’ün geleceği emanet ettiği çocuklarımızın bayramı bu olmasa gerek.’

TRT’NİN YAYINI

TRT’
nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebeti ile Anıtkabir’den yaptığı canlı yayınlarda ‘Mozole’yi hiç göstermeyip, 1 kare dahi olsun yansıtmayıp, çevreden ve heyetten görüntüler veren başta yayın yönetmenini ve TRT’yi şiddetle kınıyorum.

Nedim SOYLU-BURSA

23 Nisan’ı kutlamıyorum! Ulusal bağımsızlık savaşımının karar merkezi TBMM idi. İşte o binanın bir Amerikan sigara tekelince yenilenmiş olmasını kınıyorum. Ulusal bağımsızlığın meclisini onartmak için 500 bin dolar bulamayan bir ülkenin devleti, insanları hangi yüzle egemenliğini kutlayacak?

Mustafa YILDIRIM

Başkana bak!

EDİRNE Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi (CHP) Fransa’da Versailler Sarayı bahçesinde gördüğü çıplak kadın heykelinin kendisini tahrik ettiğini belirterek, Edirne’de yeni düzenlenen bir parktaki kadın heykelini de kaldıracağını söylemiş. Okurumuz Nebil Kaya diyor ki: ‘Melih Gökçek tükürüyordu, bu da tahrik oluyor. AB’nin ilk sınır kapısındaki kafaya pes yani...’

‘Tehlikeli oyuncak’

RADYASYON yayan cihazlar içinde en ‘hayatımıza girmiş’ görüneni cep telefonu... Türkiye’de bugün cep telefonu abonesi sayısı 30 milyon, dünyada ise 1.5 milyarı aşmış durumda. Bilimsel verilere göre insan vücuduna ve beynine bu kadar yakın olan başka bir radyasyon kaynağı olmadığını biliyoruz ama ondan artık vazgeçmek olanaklı değil. Ancak önünüze bir kitap gelirse gene endişeye kapılıyorsunuz.

Bu yayın, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selim Şeker ve Columbia Üniversitesi’nden Anıl Korkut’un ortak çalışması olan ‘Tehlikeli Oyuncak’ adlı kitap. Hayykitap’ın yayınladığı kitapta, cep telefonunun insan sağlığına verdiği ‘ölümcül’ zararlar anlatılıyor. Kitaba göre çocuklar çok büyük risk altında; çünkü kafatasları daha ince ve cep telefonlarından yayılan radyasyon çocukların beyinlerinde daha derinlere nüfuz ediyor.

‘Tehlikeli Oyuncak’ta açıklanan bilimsel verilere göre, uzun süreli ve yoğun cep telefonu kullanımı, görme ve duyma bozukluklarından beyin tümörüne kadar birçok ciddi hastalığı tetikleyebiliyor. Cep radyasyonu ayrıca genetik yapıyı bozabiliyor. Cep telefonu dışında günlük hayatta kullandığımız elektromanyetik radyasyon yayan diğer cihazların da insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve bu etkilerden korunma yöntemlerini anlatıyor kitap.

Herkesin anlayabileceği sade bir dille kaleme alınmış; hatta konuyu işlerken sergilediği ‘cesur tarafsızlık’ açısından da bir ilk sayılabilir. Zira bir yanda dev cep telefonu sektörü, diğer yanda ise NASA’da çalışmış idealist bir profesörle (Prof. Şeker), Amerika’da doktora yapan genç bir dáhi (Korkut)... Bu iki bilim adamı Türkiye’de cep telefonu kullanan herkesi ve özellikle çocukları ‘ilk kez’ bu kadar net bir dille uyarıyor. Ürkmemek elde değil.

GÜNÜN SÖZÜ

‘Para çok önemli, para ile herşeyin yapılabileceğini sananlar yanılıyorlar. Parayla tarih ve onur satın alınamaz.’

(GS Sutopu Takımının Türkiye Şampiyonu olması üzerine şube sorumlusu Prof. Ahmet Özdoğan)

Biliyor musunuz

İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur’un, Riva deresi ve yemekle (Paper Moon) ilgili ‘yanlışları doğru bilgilerle’ açıkladığını belirterek ‘Şahsımın Acarlar Sitesi’nde, ne de başka bir yerde villası yoktur. Devlette üst düzey yönetici olarak tarafımdan mal bildirimim kanuni süreler içinde yapılmaktadır; devletin kayıtlarındada mevcuttur’ dediğini...

BÜYÜKŞEHİR Kültür AŞ Genel Müdürlüğü’nden ‘Star Medya Grup Başkanlığı’na (4.ekip) gelen Cengiz Özdemir’in uygulamalarının TMSF müfettişleri tarafından soruşturmaya alındığını, isminin dün künyeden çıkartılarak yetki alanının Star TV ile sınırlandırıldığını...4

KARADENİZ Ereğli Belediye Başkanı Halil Bosbıyık’ın, belediyenin 125. kuruluş yıldönümünde bugüne dek belediye başkanlığı (29 kişi) ve belediye meclisi üyeliği yapmış olanları, hayatta yoksalar onların çocuk ve torunlarını 23 Nisan gecesi düzenlenen ‘Vefa Gecesi’nde bir araya getirdiğini... MEMUR-Sen’e bağlı Eğitim-Bir Sen Genel Merkezi’nde, ek ders ücretleri, görev tazminatı, hizmetlilerin görev tanımlarının yapılması, kalkınmada öncelikli yörelerde çalışanlara teşvik zammı verilmesi gibi konuları dile getiren 100 bin mektubu okullara dağıttığını...
Yazının Devamını Oku

Özel hastaneler batık bankalara dönüşmesin

23 Nisan 2005
<B>A.F.</B> adlı doktor yazıyor:<br><br><B>BEN</B> de birçok doktor gibi <B>AKP</B> hükümetinin mağduruyum. Önce apar topar uzmanlık sınavına girdik, sonra da jet hızıyla <B>Doğu’</B>ya gönderildik. 15 yıllık hekimim, mecburi hizmetimi 2 yıl yaptım; eşim-çocuklarım İstanbul’da olmasına rağmen... En büyük hayalim uzmanlıktan sonra eğitimime devam etmekti. Benle birlikte birçok arkadaşım da istifa etti, kalanlar da şimdi istifaya zorlanıyor. Özel sektörde 5.5 ay çalışıp ayrıldım, 15 gündür işsiz bir çocuk doktoruyum. Özel sektörde ödemeler düzenli yapılmıyor, emeğiniz sömürülüyor. Son duyumlarımıza göre bakanın bir danışmanının ve 7 milletvekilin (belki daha fazla) özel hastanesi olduğu, bu hastanelere ucuz hekim sağlamak olduğu yönünde duyumlar aldık.

Sağlık hizmeti özel sektöre verildiğinde devlet daha fazla sömürülecek, hastalara gereksiz tahlil ve müdahale yapılacak, özel hastaneler kasasını daha çok dolduracaktır. Tıpkı banka batıkları gibi birkaç yıl sonra özel hastane batıkları oluşacak.

23 Nisan

Bir nazlı kuşa benzer çocuk dediğin.

Ev ister, ekmek ister,

Öpülüp okşanmak ister.

Cahit KÜLEBİ

TÜRKİYE Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’ndan: Dileriz ki bütün çocuklar hep gülsün; tüm 23 Nisan’ları aynı keyif ve mutlulukla yaşasınlar... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun. www.cocukkoyleri.org

TRT’yi anlayamıyorum

TRT’ye... 1) Çanakkale Zaferi’nin 90. yılı münasebetiyle 18.3.2005’de TRT2’de yayınlanan Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda ve Galler televizyonları ile TRT ortak yapımı ‘Çanakkale Geçilemedi’ (Revealing Gallipoli) belgeseli 25 Nisan’da tüm dünya TV’lerinde gösterime giriyor. Türkiye’de sessiz sedasız, hiçbir tanıtım yapılmadan yayınlanan bu belgesele acaba TRT yöneticileri neden itibar etmediler? Zeytinburnu Belediyesi’nin Çanakkale belgeselini TRT1’de tekrar yayınlamak acaba doğru, güvenilir ve tarafsız yayıncılık mıdır? 2) Dumlupınar denizaltı faciasının 50. yılı dolayısıyla yayını düşünülen ‘Son Söz Vatan Sağolsun’ belgeseli hangi yöneticinin itirazı ile 3-4 Nisan akşamları yayınlanmadı? 2004 TGC Sedat Simavi ödüllerinde övgüye değer bulunan bu yapım acaba para değil, vatan için ölenlere ithaf edildiği için mi beğenilmedi? Savaş KARAKAŞ

‘Ranta’ dozer

SSK’ya bağlı Vakıf Gureba’nın, Sağlık Bakanlığı’na devri sırasında Başhekim Nedim Samancı’nın, hastanenin otoparkını, iki kantinini ve çiçekçisini, SSK ve Vakıflar Genel Müdürlüklerinin izni olmadan, ihalesiz-ilansız olarak TMS Gıda, İnşaat Turizm Ltd.Şti adlı firmaya kiralamıştı. Herşey kılıfına uydurulmuş; hastane bünyesinde kurulan SSK Spor Derneği, hastanenin devrinden sonra ‘hükmi şahsiyeti’ olmamasına rağmen işletmeci ile yapılan ‘rant amaçlı’ sözleşmelerin, vergi dairesi ve belediyede verilen kira sözleşmelerinin farklı olduğu ortaya çıkmıştı.

‘Skandal’ı, ‘Gureba’da bu rant kime’ (7.4.2005) yazımızla gündeme taşımıştık. O sabah Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu arayarak durumu yaratanlar hakkında ağır bir söz sarfetmiş, ‘Size teşekkür ederim. Şimdi üç müfettiş görevlendiriyorum’ diyerek olaya elkoymuştu.

Vakıflar idaresi de olayı teftişe verirken, ayrıca uyarması sonucu AKP’li Fatih Belediyesi, ruhsatsız-izinsiz olduğu için bunları mühürledi, önceki gün de dozerle yerle bir etti.

Ve Sağlık Bakanlığı’nın genelgesi doğrultusunda, 10 dönümlük otopark alanı ücretsiz hale getirildi. (Rantı ayda yaklaşık 250-300 milyar) Ayrıca yazımızı ihbar kabul eden Fatih C. Savcılığı soruşturma açararak, Başhekim Nedim Samancı ve Hastane Müdürü Kadir Altaş’ı sorguladı.

AKP İstanbul teşkilatından arayan bir kişi ‘Bu rantı yaratanların suçlu olup olmadıklarına müfettişler ve yargı karar vereceklerdir’ dedi. Başhekim Samancı’nın bütün bu olanlara karşın ‘Benim arkam siyaseten sağlam, bunlar birer dedikodudan ibaret’ dediği ileri sürülürken; bu arada elden ele dolaşan ‘rant’ içerikli bir kasetin AKP Kadınlar Kolu İl Başkanı Ayfer Yaman’a verildiği konuşuluyor.

Omuzu çıktığında Tayyip Erdoğan’a da ‘şifa’ veren Gureba’da AKP döneminde bu ‘kırmızı mühür’ yemesi sonucu ortaya çıkan keşmekeşlik yakışıyor mu?

Kurucu Bezmi Alem Valide Sultan’ın bedduası şimdiye kadar çok insanı savurdu.

‘Balkan soykırımı’

ANNE
tarafım 93 Harbi’nden (1877-78 Osmanlı-Rus Harbi) sonra Balkanlar’dan Trakya’ya göç etmiş. Bu tarihten sonra göçlerin dalga dalga sürdüğü özellikle 1913 Balkan Harbi’nde İstanbul sokaklarının muhacirlerin hazin görünümleriyle kaplandığı bilinmektedir.

O dönemde hastalıklar ve Bulgar çetelerinin mezalimi nedeniyle hayatını kaybeden Balkan Türklerinin sayısının 2-3 milyonu bulduğu belirtiliyor. Türkler vakurdur, acılarını sessizce içlerinde yaşarlar. O günlere ilişkin acılarını gösteriye dönüştürmeyi akıllarından bile geçirmemişlerdir.

Soykırım çığlıkları atanlara hatırlatırım.

Prof. Nadir PAKSOY

23 Nisan ve çevre

TRAKYA Bölgesi’nden ‘Ergene çocukları’ imzalı ile gelen faksta ‘çevreden dersler’ var: Ülkemizin kurucusu, önderimiz Atatürk’ün bize bıraktığı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, cumhuriyetimizin geleceği açısından çok önemlidir. Adı üzerinde, bayramlar sağlıklı ve mutlu olduğumuz (toprak, su, hava) temiz bir çevrede yaşıyorsak anlamlıdır.

Ancak; bizler Ergene çocukları, Trakya’daki yoğun kirlilikle iç içe yaşamak zorunda kalıyoruz. Bölgemizdeki verimli tarım topraklarına aşırı sayıda yapılan arıtmasız fabrikalardan, evsel atıklardan ve tarımda kullanılan ilaçlardan yoğun bir şekilde etkileniyoruz.

Lütfen içme sularımızı koruyun!.

Toprak Yasası’nı çıkarın, onu sahipsiz bırakmayın!

Trakya Alt Çevre Planı’nı ciddiye alın!

Bizleri koruyun, geleceğinize sahip çıkın!

Böyle gelmiş, böyle gitmesin!

Trakya’daki ova köyleri ağaçlandırılsın!

Sen katılmazsan bir eksiğiz!

Ergene’mizi geri istiyoruz!’

Soykırım çığlıkçılarına

ANNE
tarafım 93 Harbi’nden (1877-78 Osmanlı-Rus Harbi) sonra Balkanlar’dan Trakya’ya göç etmiş. Bu tarihten sonra göçlerin dalga dalga sürdüğü özellikle 1913 Balkan Harbi’nde İstanbul sokaklarının muhacirlerin hazin görünümleriyle kaplandığı bilinmektedir.

O dönemde hastalıklar ve Bulgar çetelerinin mezalimi nedeniyle hayatını kaybeden Balkan Türklerinin sayısının 2-3 milyonu bulduğu belirtiliyor. Türkler vakurdur, acılarını sessizce içlerinde yaşarlar. O günlere ilişkin acılarını gösteriye dönüştürmeyi akıllarından bile geçirmemişlerdir.

Soykırım çğlıkları atanlara hatırlatırım.

Prof. Nadir PAKSOY

Yoksullaşan mühendis

BAYINDIRLIK
Bakanlığı bünyesinde çalışan mühendislerin maaşlarının düştüğünden ve mühendislerin emrinde çalışan işçilerin aldığı maaştan bahsetmişsiniz. Hükümet daha önceki hükümetler gibi maalesef bu kanayan yaraya parmak basamadılar. Trilyonluk hakedişlere imza atan mühendisler yoksulluk sınırı altındaki maaşa imza atmakta, sonra da bakanlar gazete ve TV’lerde şov yapmaktadırlar, ‘Rüşvetle mücadele edeceğiz’ diye... Neyin mücadelesini yapacaksın... Adalet sağlanır, çalışmanın hakkı, yüksek öğrenim yapanların hakkı yerine getirilir, ondan sonra memurdan hesap sorulur. Ülke kalkınmasında her taşın altında imzası bulunan mühendisler bugün yoksulluğa itilmektedir.

Celalettin KAYA

GÜNÜN SÖZÜ

(Meclis’te TÜBİTAK Yasası’nın değişikliği teklifi görüşmelerinde) ‘YÖK Yasası’na biz muhalefet ettiğimizde dinlemediniz ama Silahlı Kuvvetler muhalefet ettiğinde dinlediniz.’

(CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce)

Biliyor musunuz

ADI son günlerde arıtma tesislerinin Riva deresine akıtılılması ile çevre kirliliği yaratılması olayı; enerji yolsuzluğundan tutuklu bulunan işadamı İbrahim Selçuk, Azerbaycanlı işadamı Aslan Turancı ve AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin ile geçen aralık ayında Akmerkez’deki Paper Moon’da yedikleri ‘dost yemeği’ ile gündeme gelen İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur’un Beykoz Acarlar Sitesi’de villa aldığının İSKİ koridorlarında konuşulduğunu...

Mesaj panosu

HARBİYE Askeri Müze’
de bugün 13.00’te yapılacak ‘Ulusal Egemenlik’ konulu toplantının konuşmacıları; Prof. Coşkun Özdemir, Prof. Necla Arat, Bedri Baykam, Osman Özbek, Prof. Türkel Minibaş, Ümit Zileli.

MEHMET Ağar-Nuri Bayar; ikisi de Türkiye sevdalısı; el ele verin; Bayar-Menderes gibi... Misyonu bugünlere taşıyan büyük devlet adamı Demirel-Cindoruk-Sezgin, hatasıyla sevabıyla Çiller... 14 Mayıs Büyük Kongremize yol gösterin, ele ele, Türkiye için tek ses, tek nefes olalım. Bir olalım, diri olalım, iri olalım ve DYP’yi iktidar yapalım.

Necmettin SÖNMEZ
Yazının Devamını Oku

Özkök’ü okumak

22 Nisan 2005
<B>GENELKURMAY </B>Başkanı Orgeneral <B>Hilmi Özkök,</B> önceki günkü <B>‘nezaketli’ </B>olsa da <B>Türkiye’</B>nin <B>‘hassas’</B> sayılabilecek sorunlarını neden sergileme gereğini duydu? Böyle bir eleştiri yöneltmek acaba doğru mu?

Bir kere kamuoyuna karşı konuşmadı Özkök... Kendine bağlı kuvvet komutanları, generaller ve geleceğin kurmay subaylarına karşı TSK’nın ‘yıllık değerlendirmesini’ yaptı.

Sonuç itibarıyla emir ve komutası altındaki general ve subaylara ‘Türkiye fotoğrafı’ndaki ‘lekeleri’ ortaya koydu ve yaşanan sıkıntıları onlarla paylaşmak istedi.

Konuşmasında laiklik, üniter yapı, ılımlı İslam, PKK ve irticai terör konusunda Türkiye’nin ‘kırmızı çizgileri’nin bir kez daha altını çizerken, TSK’nın laiklik ve çağdaşlaşma konularında tarafsız kalmasını kimsenin beklememesini özellikle vurgulaması ciddi bir mesaj sayılabilir.

İŞTE ASIL MANZARA

Aşağıdaki sözlerine kimin itirazı olabilir?

‘İrticai unsurların; irticai terör örgütleri, radikal dini gruplar, dini motifli siyasal gruplar, dini gruplar, tarikatlar ve cemaatler adı altında legal ve illegal oluşumlar halinde geniş bir yelpazede yapılanarak ve Cumhuriyet rejiminin ve demokrasinin hoşgörülerini ustalıkla kullanarak bir aldatma içerisinde oldukları görülmektedir.

Bu konuda Ercan Çitlioğlu’nun değerlendirmesini okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.

Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Ercan Çitlioğlu, stratejist ve terör uzmanı olarak öne çıkmış, bir araştırmacı ve yazar.

KONUŞMADAN DERSLER

Çitlioğlu
şöyle konuşuyor:

‘Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök’ün Harp Akademileri’nde yaptığı değerlendirme, çok dikkatli ve bütünün içine ustalıkla serpiştirilmiş parçalar bir araya getirilerek okunduğunda ortaya çıkan net bir mesaj var:

‘Endişeliyiz, her şeyin farkındayız, bu ülke sahipsiz değil.’

Bir ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu silahlı gücün 1 numarası; ülkenin parçalanması, üniter yapının hedef alınması, iç çatışma, tesadüfi çatışmalardan kaynaklanabilecek yüksek yoğunluktaki -ki savaş demektir- çatışmaya neden olabilecek olan simetrik -devletten devlete- bir tehdit algılamasından söz ediyorsa ortada ciddiyi de aşan bir durum var demektir.

Sayın Özkök’ün yaptığını, ülkenin hastalıklı tüm yönlerinin röntgenini çekerek, mevcut urlar habis karakter kazanmadan siyasi irade ve kamuoyunun dikkatine sunması ve Türkiye’yi bir yol kazasına karşı uyarması olarak nitelemeli. Sanırız Türkiye; gerekli dersler alınmadığında sözün bittiği bir kulvara doğru gitmek üzere.

Umarız Sayın Özkök’ün bilinen nezaketi ve seçtiği duyarlı, özenli söylem, konuşmasının içeriğindeki ağırlığın yeterince algılanması yönünde bir engel oluşturmaz.’

Bir okurumuzun söylediği gibi, ‘Genelkurmay Başkanı, bu gerçekleri söylemekte geç kaldı; ama sonunda taşı gediğine koydu’.

Türklerin 4 partisi oldu

BULGARİSTAN’
da 25 Haziran Cumartesi günü yapılacak genel seçimlerin hayli ilginç gelişmelere sahne olacağı anlaşılıyor. Partilerin bütün dikkatlerini Bulgaristan’daki Türkler ile Türkiye’deki göçmenlerin üzerine yoğunlaştırması dikkat çekiyor. Türkiye’deki 33 derneğin oluşturduğu ‘Balkan Türkleri İttifakı’ ile Bulgaristan’da yine çoğunluğu Türklerin oluşturduğu ‘Demokratik Kanat Hareketi (Osman Oktay) ve Demokrasi ve Adalet Partisi (Nedim Gencev), ‘Balkan Demokratik Ligi’ altında seçim ittifakı yaparak Ahmet Doğan’ın liderliğindeki Hak ve Özgürlükler Partisi’ne karşı alternatif bir cephe oluşturmak istiyorlar.

Amaç, 2007’de AB’ye girecek olan Bulgaristan Parlamentosu’na daha çok Türk üye sokmak ve AB Parlamentosu’na Türk üye göndermek...

8.5 milyonluk Bulgaristan’da büyük çoğunluğu Türk olmak üzere Pomak ve Roman (Çingene) Müslümanların sayısı 2 milyonu buluyor; seçmen sayısı ise 1.5 milyon olarak hesap ediliyor.

2001’de son seçimlerde İspanya’
dan gelen eski Kral Simeon Sakskoburgotski’nin kurduğu Ulusal II. Simeon Hareketi, parlamentodaki 240 milletvekilliğinden 120’sini almıştı. Yüzde 4 barajını dört parti aşmış, bunlardan Ahmet Doğan’ın liderliğindeki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) 340 bin oy alarak (yaklaşık 40 bini Türkiye’deki konsolosluklarda kullanıldı) 21 milletvekili çıkararak koalisyon ortağı olmuştu. Hükümette de 2 bakanlık ile 6 bakan yardımcılığı sağlamıştı. 2003’teki belediye seçimlerde ise HÖH’nin oyu, bazı yerel Bulgar adayların etkinliği nedeniyle 234 bine düşmüş, 28 belediye başkanlığı sağlamıştı.

Türkler, geçen seçimlerde sandığa gitmeyen veya Bulgar partilerine oy veren yaklaşık 1 milyon ‘Müslüman’ seçmenin oylarını tek bir partide toplayıp ‘demokrasi’ içinde daha aktif hale gelmek ve bölgelerine ekonomik yardım getirmek amacıyla kendi aralarında ittifaka gidiyorlar. Bu nedenle seçim kampanyalarını Türkiye’ye yöneltiyorlar.

Çünkü, Türkiye’de yaşayan Bulgaristan göçmenlerinin sayısı 1 milyonu geçiyor; bunlardan 400 bininin ‘çifte vatandaş’ konumunda olması çok önemli. Bunların içinde 1980’de sınırdışı edilenler ile tezkereli veya kaçak olarak gelenler de bulunuyor.

Bulgaristan’daki seçimlerle ilgili yazılarımızı sürdüreceğiz.

Biliyor musunuz

THY’de istifa etmek zorunda kalan Genel Müdür Abdurrahman Gündoğdu ile Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin arasındaki anlaşmazlık konularından birinin; Gündoğdu’nun bir ülkeye vermek istediği özel bir ‘genel satış acenteliği’ne Karlıtekin’in karşı çıkmasının olduğunu... CHP’li Mustafa Gazalcı ve arkadaşlarının TÜBİTAK Yasası’nda yapılan değişiklik önerisine, bu kurumun özerkliğine son vermek, yasa kararlarını uygulamamak, Başbakan’a bağlı bir kurum yaratmak amacından öte bir anlayış getirmediği için karşı çıktıklarını...

POLİS Sandığı üyeleri arasında noter huzurunda yapılan çekilişle, TOKİ konutlarının yüzde 64’ünün polis memurlarına, yüzde 8’inin 1. sınıf emniyet müdürlerine, yüzde 28’inin de diğer rütbelerdeki personele düştüğünü...
Yazının Devamını Oku

O bizim ‘deniz feneri’mizdir

21 Nisan 2005
<B>RAUF DENKTAŞ’</B>ın 1980’li yıllarda <B>ABD’</B>nin Kıbrıs Özel Temsilcisi <B>Nelson Ledsky </B>ile yaptığı bir diyalog var ki, hiç unutmuyorum, sizinle paylaşmak istedim: Ledsky, Denktaş’a artık çekilmesi gerektiğini ima ediyor. Daha sonraki birkaç görüşmede de yine Denktaş’a çekilmesi gerektiği şeklinde imalarda bulununca Denktaş, Ledsky’ye şöyle cevap veriyor:

- ABD’nin Missouri zırhlısı bir gece Akdeniz’de yol almaktadır. Missouri’nin süvarisi, rotası üstünde bir ışık görür ve 250 metre güneye çekil diye mesaj gönderir. Karşıdan ‘Ben çekilemem, sen çekil!’ diye mesaj gelir. Missouri’nin süvarisi kızar, ben Missouri’yim, diye cevaplar. Karşıdan cevap gelir: ‘Ben de deniz feneriyim!’.

ABD Kıbrıs Temsilcisi Nelson Ledsky, kahvesindeki son yudumu da içer ve görüşmeyi bitirir!

Sayın Rauf Denktaş bizler için hep ‘deniz feneri’ olacak ve bizlere hep yol gösterecektir!

Yıldıray ÇAMLIK-BURSA

Tüzmen’in şıklığı (2)

‘TÜZMEN’in Şıklığı’ yazısının çıktığı gün (19.4.2005), e-postamıza saat 08.59’da düşen eleştiride şöyle deniliyor:

‘Sayın Tüzmen’in şıklığından söz eden bir mektuba yer vermişsiniz. Bugün Sayın Tüzmen sizi arar ve ‘Bursa’da başka bir program amacıyla bulunuyordum, o nedenle o kıyafetle gittim’ der. Sanırım siz de buna inanırsınız. İnsan cenazede korumasının veya şoförünün kravatını bile kullanabilir.’

Erhan ÖZ

DEVLET
Bakanı Kürşad Tüzmen’den aynı gün saat 11.29’da gelen açıklama ise şöyle:

‘Şehit Üsteğmen Kemal Baltacı’nın cenaze törenindeki kıyafetim eleştirilmektedir. Ben o gün iki ay önceden belirlenmiş Bursa Gümrük Müdürlüğü tesis ve laboratuvar açılışları ile KALDER, TÜSİAD, Bursa Sanayi Odası’nın düzenlediği toplantı için Bursa’da bulunuyordum. Sabahın erken saatlerinde bir başka ilden Bursa’ya geçtim. Cenaze töreninin o gün yapılacağını da orada öğrendim. O an kıyafet değiştirme olanağım olmadığından hemen cenazeye katıldım. Kıyafetimin bu çerçevede değerlendirilmesini rica ederim.’

Eylemimizden haberiniz oldu mu?

GELİR
İdaresi Başkanlığı Kanun Tasarısı, 14.04.2005’te TBMM’de kabul edilerek kanunlaşmıştır. Ancak biz Maliye çalışanları yaklaşık bir aydır çeşitli eylemlerle bu kanunun olumsuzluklarını kamuoyuna duyurmaya ve yetkililerin dikkatini çekmeye çalıştık. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde vergi dairelerinde işi bırakma eylemi yaptık; AKP Fatih İlçe binasına yürüdük, basın açıklaması yaptık; Defterdarlık önünde toplandık.

Ancak ne yazıktır ki, bütün bu eylemlerimize ait tek satır haber bulamadık gazetenizde.

Peki size göre haber nedir?

Serdal ÖZBAY-Türk Büro

Sen Şube Başkanı


Nazarbayev’in önerisi

KAZAKİSTAN Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, 18.2.2005’teki Ulusa Sesleniş konuşmasında şöyle diyor:

‘Orta Asya Devletler Birliği’ni kurmayı teklif ediyorum. Kazakistan, Özbekistan ve Kızgızistan arasında yapılan Ebedi Dostluk Anlaşması böyle bir örgütün sağlam temeli olabilir. Bölgemizin başka ülkelerini saymıyor değilim. Bizim ekonomik çıkarlarımız, tarihi ve kültürel köklerimiz, dilimiz, dinimiz, ekolojik sorunlarımız, dış tehditlerimiz ortaktır. AB mimarları böyle müşterek noktaları sadece hayal edebilirdi?’

Bu sözlerinin dünyada yankı uyandırması üzerine Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı, Kazakistan Ankara Büyükelçiliği ve Türkiye-Kazakistan Dostluk Derneği’nce ‘Orta Asya’da Bütünleşme Stratejileri Çerçevesinde Kazakistan’ın Yeni Yaklaşımı: Orta Asya Devletler Birliği’ konulu bir panel düzenliyorlar. Bugün TÜBİTAK Feza Gürsey Konferans Salonu’nda 14.00’teki söz konusu organizasyona Namık Kemal Zeybek ve başta Kazakistan olmak üzere diğer ülkelerin büyükelçilerinin yanı sıra çok sayıda akademisyen ve uzmanların katılacağı bildiriliyor.

Doktorlar grevde

TÜRK Tabipler Birliği bugünkü ‘grev’i neden yapıyor? ‘Sağlıkta dönüşüm programı’nın hekimler için ne ifade ettiği artık çok açık; bir sağlık ordusu mensubunun ‘ceheneme döndürüldü’ dediği Eğitim Hastaneleri’ndeki 2.500 uzman ve başasistan için sürgün... Şimdilik güvencede olduklarını düşünen hizmet hastanelerindeki hekimlerin ‘Standart Kadro Cetvelleri’ndeki değişikliklerle ilçelere ya da il dışına tayinleri... Pratisyen hekimlerin yarısına işsizlik, diğer yarısına 7 gün 24 saat çalışacakları aile hekimliği... İşyeri hekimliğinde hekimler aleyhine uygulamalar... Hukukdışı geçici görevlendirmeler... Öden(e)meyen nöbet ücretleri... Güvencesiz ve iş barışını bozan performans döner sermaye ödemesi... İş güvencesiz sözleşmeli çalışma... Partizanca inanılmaz kadrolaşma... Hürmetsiz, sevgisiz ve değer bilmez yönetici tutumu...’

Tepkiler bu kadar değil tabii... SSK’dan Sağlık Bakanlığı’na geçerken, SSK’da idareci konumundaki doktorları düz uzman olarak ataması... SSK ‘Fatura Komisyonu’da istek dışında uzman doktorları çalıştırarak, klinik haklarının elinden alınması... Bu konuda Bölge İdare Mahkemesi’ne giden doktor sayısı 400’u bulmuş durumda. Bugünkü eylemin en büyük nedeninin AKP’nin kadrolaşma girişimi olduğu bilinmelidir.

Kaçak katlar

‘SARIYER Belediyesi’ne soruyorum; Amerikan Konsolosluğu mensuplarının oturdukları İstinye, Dr.Ferit İncedayı ve Mezarlık Üstü sokaklarındaki iki binada (biri büyük) kaçak kat çıkıldığı görülmüyor mu? Bunlar bir takım tarikatçı hocalara ait midir? Boğaz’ın ‘öngörüm bölgesi’nde bir binanın kiremitini bile değiştirmek mümkün değilken, bu izin nasıl veriliyor? Yoksa Belediye Başkanı Yusuf Tülün’ün gücü mü yetmiyor bunlara?’ E.T.T.-İSTİNYE

Çift katlı rezaleti

İETT’nin özel işletmelere izin verdiği çift katlı otobüslerin tamamı döküntü halinde; kaportaların üzerine yapıştırılmış olan reklamlar neredeyse düşecek. Egsozlarından kapkara dumanlar yükseliyor. Sıkışık trafikte etraftaki tüm yurttaşların zehirlenmesine sebep oluyor. Yetkililer bunu nedense görmezden geliyor. Bugün İstanbul’da bir çift katlı otobüsün freni patlayıp onlarca araca hasar verince, bu araçların içler acısı halini ilgililere duyurmak istedim. Bülent BERKSAN

Biliyor musunuz

CEVAT Şakir Kabaağaçlı’nın (Halikarnas Balıkçısı) 115. doğum gününde, ‘Aganta Burina Burinata’ romanından tiyatroya uygulanan eseriyle Bağcılar Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikle anıldığını... CHP Antalya Milletvekili Nail Kamacı’nın, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a, 22 Nisan 2005 günü 70 bin camide ‘Milli Egemenlik’ konulu hutbe okutulacağı haberinin doğru olup olmadığını, böyle bir hutbe okutulacaksa Atatürk’ün adından hiç söz edilmemesini nasıl karşıladığını sorduğunu...

MESAJ PANOSU

İSTANBUL Ticaret Üniversitesi’nin, ‘Antika Eşyanın Çeşitli Maksatlarla Alım Satımı, Değerlendirilmesi ve Koleksiyon Oluşturulması’ konularındaki sertifika programı 2 Mayıs’ta başlayıp haftada 3 gün olmak üzere bir ay sürecek. Katılım ücreti 500 YTL.; eğiticiler; Raffi Portakal, İzzet Günay, Prof. Uğur Derman, Sabahattin Türkoğlu, Hülya Tezcan, Çiçek Derman, Erdinç Bakla, Ari İstanbulluoğlu, Ateş Arcasoy, Oya Boyla, Nalan Türkmen, Ayla Ersoy, Turgay Artam, Yılmaz Uyar. Bilgi: 0212-511 41 50-312; 212-511 41 71; hgezer@iticu.edu.tr

‘TÜRKİYE için Temiz Siyaset’ paneli, Sarayburnu Sepetçiler Kasrı’nda bugün 15.00-19.00 arasında. Konuşmacılar; Samim Uygun (yönetmen), Zeki Sezer, Murat Karayalçın ve Hüsamettin Cindoruk.

PROF. Köksal Bayraktar’ın ‘Yeni Türk Ceza Yasası’ konferansı yarın 14.00’te Süleymaniye Kültür Merkezi’nde.

YÖN Alışveriş Merkezleri’ (Bursa) firması konusunda vatandaşları uyarmak istiyorum. Bir süre önce 14 milyon taksitle 70 milyon TL’ye Arzum Vızır Vızır satın aldım. Ödeme yapmayı 2.5-3 ayda unuttum. Haber vermeden icraya verildim; şimdi 270 milyon isteniyor. Bu firmayı protesto ediyorum.

Abdullah ER

EŞİNİN
yüzüğünü beyaz eldivenin üzerine takan, türbanlı şoförü olan, evlerinin kapısında kadın ve erkek diye iki zil bulunan AKP milletvekilinin kim olduğunu bilenlerin köşenizden haber vermesini rica edebilir miyim?

E.Y.-ANKARA

BAYINDIRLIK
ve İskán Bakanlığı’nda mühendislerin maaşlarında 50 milyona yakın indirime gidildi. Böylece maaşları 800 milyona indi, (işçi) odacıların maaşı ise 1 milyar 750 milyon TL’ye çıkarıldı; haydi hayırlısı... Fennin bu memlekette işi yok, adalet nerede?

Ahmet HÜDAVERDİ

GÜNÜN SÖZÜ

Tekel’in özelleştirilmesi, reji günlerine geri dönmektir. Türkiye’nin yarı sömürgeleşmesidir.

Tekel özerkleştirilmeli, çalışanları yönetime katılmalı ve politik amaçlar için kullanımından vazgeçilmelidir.’

(Prof. Tayfun ÖZKAYA-İzmir)

GÜNÜN SÖZÜ

Tekel’in özelleştirilmesi, reji günlerine geri dönmektir. Türkiye’nin yarı sömürgeleşmesidir.

Tekel özerkleştirilmeli, çalışanları yönetime katılmalı ve politik amaçlar için kullanımından vazgeçilmelidir.’

(Prof. Tayfun ÖZKAYA-İzmir)
Yazının Devamını Oku

Taksim gazetesiz

20 Nisan 2005
<B>TAKSİM’</B>de gazete ve dergi satılan son büfenin kaldırılması için girişimler yine başladı. Bir başka büfe daha vardı, bir kaç ay önce kaldırıldı. Son büfenin yıkılması için daha önce de girişimde bulunulmuştu. Bu büfenin kaldırılması ile Taksim Meydanı’nda gazete-dergi satan tek yer kalmayacak. Amaç insanları gazete ve dergisiz bırakmak mı?

Zeki KARAKAŞ

O tapınmak değil saygı

KENDİMİ
bildim bileli okuduğum Hürriyet’te Hadi Uluengin’i ‘Tabutname’ (7.4.2005) başlıklı yazısı nedeniyle kınıyorum. Nedenine gelince; yazısındaki bazı paragraflarda aynen şöyle demekte:

‘Ve, ekranlar sabahın köründen itibaren çiroz istifi kuyruğa girip 2. Yuhanna Pavlus’un cesedi önünden akan milyonları göstermiyor mu, işte o an benim nevrim dönüveriyor. Gel de elinin körü deme? Tövbe tövbe, ne duruyorsun be mübarek, bari koynuna gir, ekspres biletle ve üstelik VIP mevkiinde hemen cennete gidersin. Hadi hadi katafalka balıklama dal da, cuma günkü cenaze töreniyle birlikte eski papa 23. Yuhanna’nın aziz lahdine çinko kutu içinde kapatılmak şerefine sen de nail ol.’

Bu kadar gün yazmamamın nedeni, çok sevdiğimiz bazı köşe yazarlarının bu konuyla ilgili bir yazı yazabilecekleri düşüncesiydi ama maalesef böyle bir şey olmadı ve ben yazmak zorunda kaldım.

Bu sözlerin, tüm dünya milletlerine, ırklarına ve dinlerine mensup kişilerin, ölümünden had safhada üzüntü duyduğu, dünya barışına ve dinlerarası diyaloğa önem veren ve bu fikirlerini dünya üzerinde birçok ülkeye ziyaretler yaparak yaymaya çalışan, bir camiyi ilk defa ziyaret eden, hümanist bir Papa’ya yapılacak en büyük hakaret ve saygısızlık olduğu inancındayım.

Sevilen ve önem verilen bir kişinin ölümünden sonra naaşının katafalka konması ve önünden saygı geçişi yapılmasını Uluengin, ‘kadavra putperestliği’, ‘ölü tapınıcılığı’ gibi tabirlerle yorumlamış, bu durumda terbiye sınırlarını ve haddini aşmıştır. Kendini bilen hiç kimse kimseye kadavra putperesti, ölü tapınıcısı diyemez.

Bizler daha doğmamıştık ama Büyük Önderimiz Atatürk’ün ölümünden sonra naaşının katafalka konuşunu, halkın ağlayarak ve bazılarının da ellerini açıp kısa bir dua okuyarak önünden geçmelerini belgesellerde izledik. Bu Ata’mıza bir saygı gösterisi idi; bir tapınma değildi.

Hadi Bey’in bu yazısında, aynı dönemde benzeri bir olay yaşayan, Monaco Prensi Sayın 3. Rainier’in vefatı nedeniyle hanedan için yazdığı son derece aşağılayıcı, terbiyesiz ve alaycı cümlelere burada yer veremiyorum.

Stephan ABRAHAMYAN-İSTANBUL

Ermeni kitapçığı

BUGÜN
açık olarak gelişmiş (Hıristiyan) dünyası Türk düşmanlığı bileniyor. 30 yıldır Avrupa’da yaşayan biri olarak bunu görüyorum. Bunun çok önemli bir aracı da 1915’te olan olayların çarpıtılmış olarak, tek yönlü yayınlanması. Türkiye’nin buna karşı yapacağı çok basit bir şey var; arşivlerdeki fotoğraflarla belgelenmiş, birkaç dilde yayınlanmış ufak ve kolay okunabilir bir kitapçık havalimanlarımızda turistlere dağıtılmalı... Emin olun ayağımıza gelen bu turistlere karşı yeterince inandırıcı olacağımızı düşünüyorum. Avrupa’daki beyin yıkamaya karşı ancak ilk etapta böyle savaşabiliriz.

Cemal DRAMAN cdraman@free.fr

‘Atom Karınca’

KOYU bir FB’li olarak Beşiktaş’ı, stattaki tüm Fenerliler gibi ayakta alkışladım.

Açılan pankartı kınıyorum. Çocukluğumun ‘Atom Karınca’sını yetiştiren babanın ellerinden öpüyor; hem hocamdan hem de ailesinden, kendini bilmez birkaç taraftar adına özür diliyorum.

Reşit SEBER

İKİ ekmek, bir süt kokain alemlerinden daha iyidir.

Ersin KALENDEROĞLU

Bu nasıl polise ev!

EVSİZ
polisleri ev sahibi yapmak amacıyla Polis Sandığı ile TOKİ arasında yapılan anlaşmanın birinci şartı; evi olmayan polisleri ev sahibi yapmak amacı idi. Ancak bazı Emniyet Müdürleri evleri oldukları halde müracaat ederek 300 konutun 105’ni kendilerine tahsis ettirdiler. Son durumda evsiz polisler yine evsiz kalıyor. M. A.

0 kontenjan

MİLLİ
Eğitim Bakanlığı’nın 2005-2 atama döneminde alacağı öğretmen kontenjanları branşları itibarıyla internet sitesinde yayınlandı. Bakanlığın alacağı 10.509 öğretmen arasında Resim öğretmenleri için hiç kontenjan ayrılmamıştır. Yani sıfır kontenjan! Biz tayin bekleyen Resim öğretmenleri olarak çok üzüldük, kahrolduk. Resim derslerine başka branşlardan, resimle yakından uzaktan ilgisi olmayan öğretmenler mi girecektir?

Aslı TÜRK- Resim öğretmeni-TRABZON

Vekil Cemal Kaya için hangi parti sorumlu

CHP’den AKP’ye geçen, adı ‘Enerji Yolsuzluğu’ ile ilgili olarak hakkında fezleke hazırlanan Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın dün milletvekilliğinden istifa ettiğine dair açıklaması üzerine Ağrı’dan arayan ve kendisini ‘İştihasız bir CHP’li’ olarak tanıtan okurumuzu dinliyoruz:

‘Efendim, Cemal Kaya Ziraat Lisesi mezunudur. 2002 seçimlerinde milletvekili aday adayları arasında okumuş vasıflı aydınlarımız, mühendislerimiz, eczacılarımız ve veteriner vardı. Ne var ki, Cemal Kaya’nın adı bir anda öne çıktı. Ankara’ya gitti, parti yöneticilerimiz Mehmet Sevigen’le görüştü. Ancak Sevigen’in gücü listeye konulmaya yetmemiş. Bu kez Eşref Erdem’le görüşmüş. Ve Baykal’ın ikna edilmesiyle Ağrı 1. sıraya konuldu. Sayman Mahmut Yılmaz da kendisini desteklemiş. O zaman hakkında çeşitli söylentiler duyuyorduk. Cemal Kaya’nın baştan ekonomik gücü yoktu, ailesi de zengin değildi. Ama İstanbul ve Bursa’da elektrik işleri yaptığını duyardık. İstanbul’da ‘Simit Sarayı’ kurmuş... AKP’ye ‘geçtikten’ sonra iyice zenginleştiği öğrendik. Ağrı’da parti çevrelerinde konuşulduğuna göre, 2003’te, Batman Milletvekili Nesir Nasıroğlu ile CHP’den istifa ettikten sonra, İstanbul’da Boğaziçi Elektrik’ten İzmir’de TEDAŞ’tan ve yine İzmir’de TOKİ’den Ulukent’te 720 konut yapım işini almış... Nitekim, komisyonculardan enerji ihaleleri isterken ismi ‘telefon dinleme’ye takılmış da biz de olanları öğrendik.’

Cemal Kaya’nın, ‘Aram Grup’ adlı şirketinin isminin çeşitli olaylarla ilişkilendirilmesi ve bundan rahatsız olması üzerine, bu kez yeğenlerinin üzerine Şira İnşaat ve Elektrik diye bir başka şirket kurdurttuğunu duyuyoruz.

CHP Genel Baykal, ‘Bu insanın ihale alma sözünü veren kim?’ diye soruyor.

Ama böyle bir ismi listesine koyarak parlamentoya taşıdığı için CHP yönetiminin kendisini sorgulaması gerekmiyor mu?

Kaya’nın istifa dilekçesi Meclis Genel Kurulu’na geldiğinde AKP’nin tavrı ne olacak; asıl konu bu olsa gerek.

GÜNÜN SÖZÜ

‘Hortumcuların çoğu sonradan görme... Çoğunun zenginliği bazı manipülasyonlarla oluşmuş. Normal bir işadamının rutin gelişmesi için sermaye birikimini edinerek gelmiş insanlar değil.’

(TMSF Başkanı Ahmet Ertürk)

Biliyor musunuz

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi’nin, Maçka Akif Tunçel Endüstriyel Teknik Okulları’nın bulunduğu tarihi binanın ‘Kültür Merkezi’ yapma gerekçesiyle devri için MEB’e başvurması üzerine mezunların tepki gösterdiğini...

SİRKECİ Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği’nin,Mevlüt Kandili nedeniyle Hocapaşa Camisi önünde 17.00’de, ‘Nefes Tasavvuf Grubu’nun dinletisinin icra edileceğini, Osmanlı şerbeti, kandil simidi ve irmik helvası ikramında bulunulacağını...
Yazının Devamını Oku

Zeytinburnu’da bir hareketlilik var

19 Nisan 2005
<B>ZEYTİNBURNU </B>Belediyesi, ‘acil yol bakım ve onarım ambulansı’ uygulamasını başlatmış... Yolun bozuk olduğunu hemen 0212-664 55 55 (3334)’i bildirdiğinizde bozuk yola anında müdahale ediliyormuş. Güzel bir proje...Belediye Belediye Murat Aydın, aynı şekilde kaçak inşaatlara aynı hassasiyeti gösteriyor mu?

Başkan Aydın bilir de okurlarımız için hatırlatalım; 23.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu’nun 11. maddesi şöyledir:

Büyükşehir belediyesi, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını denetlemeye yetkilidir. Denetim yetkisi, konu ile ilgili her türl bilgi ve belgeyi istemeyi, incelemeyi ve gerektiğinde bunların örneklerini almayı içerir. Bu amaçla istenecek her türlü bilgi ve belgeler 15 gün içinde verilir... Denetim sonucunda belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi için ilgili belediyeye üç ayı geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde eksikliklik ve aykırılıklar giderilmediği takdirde, Büyükşehir Belediyesi eksiklik ve aykırılıkları gidermeye yetkilidir. Büyükşehir Belediyesi tarafından belirlenen ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılar gerekli işlem yapılmak üzere ilgili belediyeye bildirilir. Belirlenen imara aykırı uygulama ilgili belediye tarafından üç ay içinde giderilmediği takdirde Büyükşehir Belediyesi 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddelerinde belirtilen yetkilerini kullanma hakkına haizdir...’

Yani belediyeler kaçak bina için yapı tatil tutanağı tutacak, bunu Encümen’den geçirecek ve İmar Kanunu’nun ilgili maddelerini uygulayarak yıkım işlemi yapacak.

(Bazı belediyeler Encümen kararını alıyor, ancak kaçağı yıkmak için ihale açıyor. Oyun burada başlıyor ve yıkım ihalesine kimse katılmadığı için kaçak yıkılamıyor ve ilgili rant yapanın yanına kar kalıyor. Kimse de bu ‘hile’yi çözmüyor ya da çözmek istemiyor.)

İstanbul
böyle rezil oldu ve olmaya da devam ediyor.

YAPI İSKELE BELGESİ

Aydın, Zeytinburnu Belediye Başkanlık
makamının bulunduğu çevrede (dericiler) etrafı tahtalarla çevrilmiş ‘tarihi’ binanın (2.000 m2) nasıl işmerkezine dönüştürüldüğünü hiç görmüyor mu? Koca bir inşaata ‘yapı iskele belgesi’ verilmesi suç teşkil etmez mi? Sabah 06.00’da araçlarlarla beton döküldüğünden de mi haberi olmuyor?

Zeytinburnu’nda bazı konutların (planda altı dükkan, üstü daire olan) dış cephe kaplaması yapılarak işhanına dönüştürülmesi belediye yasalarında suç değil midir?

Bunlara ‘hatır’ için mi ‘izin’ veriliyor, yoksa bir bedeli mi var? Bedeli varsa makbuz ne adına kesiliyor?

Zeytinburnu’nda daha yazılacak çok şey olsa gerekir; Sahil Yolu’na bakan ve Demirciler Sitesi’ndeki beş yıldızlı iki otelin durumuna ayrıca bakmak lazım; deprem çalışmaları gibi...

‘İnşaat canavarları’ ile mücadele edebilmek için Başbakan’ın kan bulmak için söylediği sözden yola çıkarak ‘Kaçağı yıkmak için illa benim mi telefon etmem gerekiyor’ demesi mi lazım?

Diş macunları

TOLGA Özder adlı okurumuz uyarıyor: Hürriyet’te pazar günü ‘Diş macununda kanser tehlikesi’ başlıklı bir haber yayınlandı. Likit sabun ve anti bakteriyel temizlik ürünlerinde bulunan Triclosan adlı madde suyla reaksiyona girerek Kloroform gazı yarattığı, ortaya çıkan Kloroform gazının başta kanser olmak üzere, karaciğer hastalıkları ve depresyona neden olduğu bildiriliyor. İngiltere’de diş macunları bu nedenle toplanmaya başlamış... Evimizde kullandığımız bir markada Triclosan maddesinin olduğu yazılıyor. Peki bizde Sağlık Bakanlığı veya Tüketici Dernekleri, bizleri uyarmayı hiç düşünmez mi?

Depremzedelere son süre

AFET İşleri Genel Müdürü A. Neşet Özdemir ‘Bakan Ergezen deprem kanununu uygulamıyor’ (16.4.2005) Değirmendere’den Vedat Karal’ın yazısına bir açıklama gönderdi ve 7269 sayılı afet ve afete ilişkin kanunun 28. maddesine göre depremle ilgili inşaat kredi verilmesi ya da bina yapılması konusunda bilgi verirken şöyle dedi:

‘Bu madde kapsamında; Kocaeli’ndeki hak sahipleri için 15.11.1999 ile 15.01.2000 tarihleri arasında müracaatta bulunmalarıyla ilgili ilana çıkılmış; bu süre 4123 sayılı kanunun ek 2. maddesi gereği 15.2.2000 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu tarihler arasında orta hasar kredisi isteyen vatandaşlar bu krediden yararlanmışlardır.’

Bayındırlık Bakanlığı’nın depremle ilgili yasaları titizlikle uyguladığını öne süren Özdemir’e göre, Kocaeli ili ve çevresinde 22.584 aile orta hasarlı konuttan, 1.985 aileninde orta hasarlı işyerinden hak sahibi; 2004 sonu itibariyle 19.653 konutun, 1.491 işyerinin onarımları bitirilmiş... 1.595 konutun, 175 işyerinin onarımı ise devam ediyormuş. 1.336 konut ile 319 işyerinin onarımının ise; hasar tespit davaları, hissedarların anlaşmazlığı, kat maliklerinin kendi aralarında yönetici seçememeleri vs. nedeniyle çıkan sorunların giderilmesi için son kez süre uzatma kararı verilecekmiş.

Denktaş’a teşekkür

BİR
okurumuz telefonda diyor ki.

‘Denktaş, şükranla anılacak ‘vatan’ hizmetinden dolayı hükümetten bir teşekkürü haketmiyor mu? Hükümet sadece Dışişleri Bakanı Gül’ün bir mesajı ile yetinmemeli.

Denktaş’ı gerçek anlamda onu yerli yerine koyan bir tek Demirel oldu.

Peki Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı bir şeyler söylemeyi düşünmüyor mu?

Denktaş’ın yüreğini kırık bırakmaya kimsenin hakkı yoktur.’

Tüzmen’in şıklığı

HÜRRİYET’
in (16.4.2005) 25.sayfasında yayınlanan resimli haberde, Şehit Üsteğmen Kemal Baltacı’nın cenaze törenine katılan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in kıyafetinde çok renkli gravat ve mendil kullanmasının, gerek şehit üsteğmenin naaşına ve gerekse de cenazeye katılanlara karşı saygısız bir davranış olduğunu düşünmekteyim.

Güral OKUYAN

Vatandaş da işini takip etmeli

‘BAKAN Ergezen Deprem Kanunu’nu uygulamıyor’ (16.4.2005) başlıklı yazıya Afet İşleri Genel Müdürü A. Neşet Özdemir bir açıklama yaptı. Özdemir önce, depremzedelere 7269 sayılı kanunun 28. maddesi gereği ‘inşaat kredisi verilmesini ya da bina yapılmasını isteyenlerin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca yapılacak yardıma dair o yerde yapılan ilandan itibaren 2 ay içinde mahalin mülki amirine müracaatta bulunmaları mecburidir’ hatırlatmasını yaptıktan sonra, şu bilgiyi veriyor:

‘Bu madde kapsamında; Kocaeli’ndeki hak sahipleri için 15.11.1999 ile 15.01.2000 tarihleri arasında müracaatta bulunmalarıyla ilgili ilana çıkılmış; bu süre 4123 sayılı kanunun ek 2. maddesi gereği 15.2.2000 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu tarihler arasında orta hasar kredisi isteyen vatandaşlar bu krediden yararlanmışlardır. Belirtilen tarihlerde ise Vedat Karal’ın, inşaat kredisi için normal sürede başvuruda bulunmadığı gibi, verilen süre uzatımında müracaat etmediği anlaşılmıştır.’

İzmit Değirmendere’den Sn. Vedat Karal’ın yurttaşlık duyarlılığı kapsamında orta hasarlı binalarla ilgili dilekçe ile bakanlığına müracaatları olduğunu ve kendilerine 31.12.2004’te cevap verildiğini hatırlatan Özdemir, şöyle devam ediyor:

‘Sayın Bakanımız başta olmak üzere, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı teşkilatı; 7269 sayılı afet ve afete ilişkin hükümler taşıyan bütün kanunları titizlikle ve duyarlılık içinde uygulamaktadır.

Vedat Karal’ın ise ‘deprem kanunları uygulanmıyor’ iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece Kocaeli’nde orta hasarlı binaların yaklaşık %87’si; işyerlerinde ise yaklaşık %75’i bitmiştir.

Bu kapsamda kayıtlarımıza göre; Kocaeli ili ve çevresinde 22.584 aile orta hasarlı konuttan, 1.985 aile de orta hasarlı işyerinden hak sahibidir ve 2004 yılı sonu itibarıyla 19.653 konut, 1.491 işyeri onarımları bitirilmiş, 1.595 konut, 175 işyerinin onarımı ise devam etmektedir. 1.336 konut ile 319 işyerinin onarımının ise aşağıda belirtilen nedenlerle gerçekleştirilemediği anlaşılmıştır.

Hasar tespit davalarının mahkemelerde kesinleşmemesi nedeniyle hukuki sorunu bulunan orta hasarlı yapıların bulunması.

- Yapıların hisseli olması ve hissedarlarının bir kısmının hak sahibi olmadığı için onarıma katılamaması.

Proje müşavirliği belirlemede afetzedeler arasında anlaşma sağlanamaması.

- Yapı maliklerinin bir kısmının başka şehirlere taşınması veya yurtdışında bulunması.

Kat maliklerinin kendi aralarında yönetici seçememeleri.

Yukarıdaki şıklarda belirtilen problemlerin çözülebilmesi ve mağdur vatandaşlarımızın sorunlarını gidermek amacıyla bu yıl son kez süre uzatma verilecektir.

Bakanlığımız yukarıda ifade edilen çerçeve içerisinde iyi niyet ve özveriyle, kamusal duyarlılık çerçevesinde hizmetlerini sunma gayretindedir.’

Görüldüğü gibi vatandaşın da sorununa sahip çıkması gerekiyor.

Avcılar’a dikkat

İÜ’nün Avcılar kampusunda Mühendislik Fakültesi’nde okuyorum. Bazı endişelerim var; fakültemiz binası depreme ne kadar dayanıklı? 1999’daki depremde büyük hasar alan binamız o günden bu güne kadar hiçbir onarımdan geçirilmemiştir. Öğrenciler olarak büyük endişe içindeyiz. Sayın Rektörlüğümüzün bu konuyu ciddi şekilde ele almasını diliyoruz.

Fikri BIYIK

Bir yılda 100 kişi öldü

BEN Elvankent’te oturuyorum ve her gün işe gelip giderken İstanbul yolunu kullanıyorum. Bu yolda her gün onlarca trafik kazası yaşanıyor ve onlarca insan hayatını kaybediyor.

Bu yol transit bir yol ve son birkaç yıldır alt ve üstgeçitler sayesinde çok hızlı ve aslında çok faydalı. Geçmiş yıllarda bu yoldan Kızılay’a gitmek için en az 45 dakikamız yolda geçiyordu fakat şu anda 15 dakikada ulaşıyoruz. Yol üzerinde yayaların geçmesi için 7-8 tane üstgeçit yapılmaya başlandı, çünkü en çok kaza karşıdan karşıya geçişlerde yaşanıyordu. Bir yıl boyunca devam eden bu üstgeçit inşaatları birdenbire durdu ve üstgeçitler kapatıldı. Bunun nedenini anlayamıyorum, çünkü son bir yılda bu yolda 100’e yakın insan can verdi ve ben bu konunun haber yapıldığını duymadım.

En son kaza bu sabah (dün) gerçekleşti, karşıdan karşıya geçmek isteyen biri bir aracın altında kalarak feci şekilde can verdi, işin ilginç tarafı kaza yerinin 25 metre uzağında bir üstgeçit vardı fakat bitmediği (3-4 aydır bu şekilde) için kullanılamayan bir üstgeçit.

İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?

Ben bu yolu yapanlara çok teşekkür ediyorum, hayatımızı kolaylaştırdığı için, üstgeçitleri yapanlara çok teşekkür ediyorum, fakat üstgeçit inşaatlarını durduranları kınıyorum. Bu ölen insanların vebali bu inşaatları durduranlardadır ve hesap vermeleri gerektiğine inanıyorum.

Dede ŞİMŞEK-ANKARA

MESAJ PANOSU

BODRUM’
da çekilen sıkıntılara yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Dilerim Bodrum Belediyesi yetkilisinin dedikleri gibi işler zamanında bitirilir. Belediyenin yol tamiratları en az 5-6 sürecektir. Özürlülerin sorunları da dikkate alınmalıdır. Yazın Bodrum’a 500-600 bin kişi geldiğinde bakalım ne yapacaklar?

Hasan DULAGİL-BODRUM
Yazının Devamını Oku