2 Haziran 2005
<B>AB Anayasası’</B>na ‘hayır’ oyu verilmesinin ardında, birliğe üye 25 ülkede büyüyen ‘işsizlik’ tehlikesi yatıyor. Global politikalar, <B>Avrupa’</B>yı korkutuyor. Bu gelişmeler, dağınık örgütlenme yapısı karşısında Türkleri büyük ölçüde etkiliyor. Bunun için Avrupa ile kucaklaşmak daha çok önem kazanıyor. Bu görüşü savunan ‘turizm elçisi’ Hüseyin Baraner... Alman dergisi ‘Focus’ta (9 Mayıs) ‘Gülümseyen Ülke’ başlıklı yazıda, ‘25 yıldır Avrupa’da yaptığı çalışmalarla Türkiye’ye milyonlarca turist ve buna bağlı olarak milyar dolarlar getirilmesinde payı olan turizmci’ diye tanıtılan Baraner’e göre, ‘Bu gelişmeler karşısında Türkiye ne yapmalı?’ sorusunun yanıtı şöyle:
‘Türkiye, bugüne kadar atılan yanlış adımlara ve AB’deki son siyasi gelişmelere karşın yeni bakış açıları geliştirmeli hemen... Bugüne kadar hep hükümetler, parlamentolar düzeyindeki ilişkiler ve demeçlerle kendimizi tanıttık. Schröder ve Berlusconi ile kucaklaşmanın hiç önemi yok. Çünkü, Türkiye’yi anlatmayı halka indirgeyemiyoruz. Bazı kişilerin ileri sürdükleri gibi ‘Avrupa’nın Çin’i değil kalitesi’ olmalıyız. AB Anayasası üzerine doğan krizden ‘yarar’ çıkarmamız gerekiyor. Türkiye her alanda kapsamlı bir tanıtımla, Avrupa için ne kadar önemli olduğunu bizzat köye, kasabaya inerek göstermelidir. İnanın, Avrupa halkının yüzde 75’i küçük kasaba ve köylerde yaşıyor ve bunların çoğunluğu muhafazakár... Türkiye’ye karşı önyargılılar; çünkü ekmeğim elimden alınacak diye korkuyorlar. (Bugün Bulgaristan ve Romanya’yı AB’ye niye alıyoruz diye düşünenler de var.) Aslında bu önyargı onlardan değil bizden kaynaklanıyor. ‘Türk korkusu’nun gereksiz olduğunu sokaktaki adama anlatmanın çeşitli yolları var. Büyük bir tanıtım kampanyasıyla, AB’ye neden girmemiz gerektiğini, yaşlı kıtaya ne gibi yararlar sağlayabileceğimizi yüzlerce gerekçeyle sergileyebiliriz.’
YENİ BİR BAKIŞ
Turizmci Hüseyin Baraner, Avrupa Anayasası üzerinde ‘hayır’lar arttıkça, Türkiye’nin ‘siyasi oyun’ topu haline geldiğini, siyaset üretemeyen Avrupa’nın da Türkiye’yi hedef göstermek istediğine dikkat çekiyor ve şu öneride bulunuyor:
‘AB ile görüşmelerde nasıl bir ‘başmüzakereci’ gerekiyorsa onun yanında bir de ‘baştanıtıcı’ olması gerekiyor. Yoksa AB mücadelesinin içi boş kalır. Geçenlerde önemli bir bankacıyla görüşüyordum. O hálá ‘İstanbul’dan sonra bir de Bağdat’ı korumak zorunda mıyız?’ gibi bir söz edince görüşme çabalarının boşa gidebileceğinin düşünülmesi gerekiyor. Bir Alman işsizi, hálá Türkler benim ekmeğini kapacak diyorsa, bu işi becerememiş oluruz. Çünkü Avrupa’da kararı halk veriyor; Schröder’in politikalarını beğenmeyip iktidardan indirmek istediği gibi...’
‘Avrupa’nın rengi’
ALMAN siyasetinde, Avrupa’da ortaya çıkan ‘hayır’lardan sonra Türkiye için kötümser hava daha da ağırlaşıyor. Türkiye, başmüzakerecisini atamışken, 3 Ekim’deki görüşmelerin ertelenmesi görüşü ortaya atılıyor. Türkiye’ye nasıl bir ‘imtiyazlı ortaklık’ statüsü verilmesi konusu daha çok dillendirilmeye başlıyor. Avrupa liderleri, din ve kültür farkı nedeniyle AB üyesi olması halinde Türkiye’nin ‘Avrupa’nın rengini’ değiştireceği kuşkusunu öne çıkartıyor.
Dikkat edilirse bu gerekçelerde ‘ekonomi’ yok. Halbuki Türkiye 2005’te üye olsaydı 9 milyar dolar gelecekti.
Bunlar beklenmedik gelişmeler.
AB geri adım atmaya çalışıyor, birliğe girme şansımız gün geçtikçe azalıyor.
Bir not... Avrupa Anayasası’nın yürürlüğe girebilmesi için 25 üyenin onayı gerekiyor. Anayasa’yı beş ülke onaylamazsa, karar AB yönetimine bırakılıyor.
Almanyalı Türk ölmüş de haberimiz yokmuş
SABRİ Çankaya, Düsseldorf’un Remscheid kentinde bir metal fabrikasında çalışıyormuş; fabrika üç ay önce kapanınca işsiz kalmış.
- Durumunuz nasıl?
- Burası çöktü. Bu şartlarda Türkiye’nin artık AB’ye girmesini istemiyorum. Türkiye’ye dönmeyi düşünüyorum.
- Neden?
- Türkiye’de ekonomi daha canlı, hareketlilik var. Almanya’da eskisi gibi para yok. Eskiden 20 DM (10 Euro) saat ücreti alınıyordu. Haftada 40 saatten 400 Euro... Krizle işsiz kalmaya başladık. İşsizlik parası olan işçiler artık çeşitli işlere gönderiliyor; çalışmak mecburi, yoksa kesiyor. Gönderdikleri bir işin saati 1 Euro; haftada 40, ayda 160 Euro ediyor; devletin 200 kira, 150 Euro çocuk yardımı var; eline geçeni hesap et. Böyle çalışan çok arkadaşımız var.
Doktor ve ilaç paralarındaki kesintileri anlatmaya geçince, ‘Dur’ diyoruz. Avrupalı Türk, Türkiye’dekiler gibi ölmüş de haberimiz yokmuş!
GÜNÜN SÖZÜ
‘Kuran kursları sadece Arapça bir metni ezberletmek için açılamaz. Bu kurslar, Yüce Allahımızın ve Hazreti Peygamberimizin varlığını anlatmak ve onların yolunu göstermek için vardır. Ve hükümetlerin değil devletin gözetiminde faaliyet gösterir.’
(Rahşan ECEVİT)
Biliyor musunuz
ALMANYA’nın Heilbronn Kenti’nde Alevi Kültür Derneği’nin ‘Sivas Cemevi ile Dayanışma’ etkinliğinde konuşan Almanya Aleviler Birliği Federasyonu (AABF) Başkanı Turgut Öker’in, Solingen’de 5 Türk’ün yakıldığı yerin Almanlar tarafından anıtmezara dönüştürüldüğünü, 37 kişinin yakıldığı Sivas Madımak Oteli’nin ise et lokantası olduğunu belirterek ‘Solingen’e gelir, 2 Temmuz’da Sivas’a da gelmezse, Deniz Baykal’a orayı dar ederiz’ dediğini... Deniz Baykal’ı Düsseldorf Havaalanı’nda karşılayan CHP İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek’in ise aynı toplantıda sadece AKP’ye yüklendiğini...
MESAJ PANOSU
YAZ Festivali adı altında, trafiğin felç olmasına göz yuman Beylikdüzü Belediyesi yetkililerini; sağlık ocağı ve itfaiyenin bulunduğu caddeyi trafiğe kapatıp, uygulamaya karşı çıkan Atriun Çarşı esnafını provakatör ilan eden Vehbi Orakçı’yı kınıyorum.
Ali OĞUZ
TEŞVİKİYE’de, İkbal İş Merkezi’nde her gün 24 saat boyunca yapılan tadilat çalışmalarından duyduğumuz rahatsızlığı defalarca Harbiye Polis Merkezi’ne ilettik. Ancak Şişli Kaymakamlığı izin verdiği için polis bir müdahalede bulunamıyor. Kaymakamlık geceyarısı ve resmi tatil günleri nasıl tadilat izni verebiliyor?
Aziz AKYAVAŞ
CAZ Sanatçısı Yıldız İbrahimova’nın Nardis Caz Kulübü’ndeki konseri 22.00’de. (0212-2446327)
MARMARİS, Datça ve Bozburun çevresinde bir rezalet yaşanıyor. Datça’nın geniş asfalt yolu kazılmış ve öylece bırakılmış. Güya müteahhidin parasını vermemişler... Ayrıca sürekli elektrikler kesiliyor. TEDAŞ’ın turizmi baltalama gayreti değilse insanları elektriksiz yaşamaya alıştırma programı mı bu?
H.Y-MARMARİS
TEKİRDAĞ III. Macar Günü etkinlikleri çerçevesinde bugün 17.00’de Rakoazi Evi’nde Rakoazi yarışmasında dereceye girenlere ödüller dağıtılacak. Saat 21.00’de Belediye Kültür Salonu’nda Cellissima Viyolonsel Dörtlüsü bir konser verecek.
Yazının Devamını Oku 1 Haziran 2005
<B>TÜRK </B>Araştırmalar Merkezi, <B>Türkiye </B>ile <B>Almanya </B>arasında siyasal ve ekonomik araştırmalarıyla köprü görevini yapan bir sivil toplum örgütü... <B>Avrupa’</B>daki Türklerle ilgili birçok gelişme bu araştırmaların sonuçlarından öğreniliyor. Merkezin Başkanı Prof. Faruk Şen; hafta sonu Türk Alman Dostluk Federasyonu’nun ‘dayanışma’ ödülünü aldı. Şen, Fransa’daki referandumdan önce Die Wielt gazetesindeki yazısında ‘Avrupa’dan Türkiye’ye karşı negatif rüzgarlar estiğini’ yazmıştı.
Prof. Faruk Şen’le, Almanya’yı da gayet olumsuz etkileyen Fransa’daki referandumdan sonra Türkiye-Avrupa ilişkilerinin geleceğini konuşuyoruz:
Avrupa çatlıyor mu?
- Avrupa Birliği’nde Fransa’daki ‘hayır’dan sonra Hollanda’daki referandumdan da ‘hayır’ çıkacağından hareketle gelişmeler o yöne doğru gidiyor. İngiltere ve Polonya’nın AB’ye bakışını büyük ölçüde değiştiriyor. Bugüne kadar yalnız 9 ülke tarafından kabul edilen AB Anayasası, beklendiği gibi Kasım 2006’da katiyetle uygulamaya konulamayacak bu durumda. Avrupa yeni bir tartışmanın içine giriyor. Özellikle ekonomik açıdan güç durumda olan Almanya ve Fransa, AB’ye ödeyeceği paraları da azaltmak için büyük bir savaş veriyor. (82 milyonluk Almanya, 55 milyonluk Fransa, AB bütçesinin %40’ını karşılıyorlar.)
Türkiye’ye yansıması ne olabilir?
- Bu kargaşa tablosunda fatura Türkiye’ye çıkarılıyor. Türkiye ile 3 Ekim’de başlayacak görüşmeler beklendiği gibi 5-6 yılda sonuçlanmayacak ve Türkiye’nin 1 Ocak 2014’te üyeliği artık çok güç olacak... 18 Eylül’de Hıristiyan Demokratlar (CDU), Almanya’daki seçimleri rahatlıkla kazanacak. Dolayısıyla 18 Eylül’e kadar da Türkiye, Alman seçimlerinde gündemde olacak.
AB üyeliği güçleşiyor mu?
- 600 bin Türk kökenli Alman’ın oyu bu seçimlerde hiçbir şey ifade etmeyecek. 61 milyon seçmeni olan Almanya’da dış politika, seçimlerde önemli bir yer tutacak, Hıristiyan Demokratlar dış politikada Türkiye’nin üyeliğini büyük ölçüde gündeme getirecekler. Bu açıdan Türkiye’nin AB üyeliği tabii güçleşiyor. Nitekim dün Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz, bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye’nin tam üyeliğini ve görüşmeleri tekrar tartışmaya açmamız gerektiğini belirterek, ilk olumsuz sinyali verdi. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin önüne ‘imtiyazlı ortaklık’ statüsü gayet açık bir şekilde konacak... Fransa ve Almanya’nın beraber hazırlayacağı bu konsept, Türkiye tarafından kabul edilmesi için tartışmaya açılacak. Türkiye’ye bu konuda önümüzdeki günlerde ciddi baskılar artacak.
Türkiye, dönüşe hazırlıklı olmalı
Türklerin dönüşü hızlanır mı?
- Almanya’daki aktif Türk nüfusunun %31’i işsiz durumda. 216 bin Türk işsizlik parası ile yaşıyor. Bir ailenin 4 kişiden oluştuğundan hareket edersek 860 binin üzerinde Türk, yaklaşık 1000 Euro ile geçinmek zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra Almanya’da 230 bin Türk de emekli statüsünde. Emekli maaşı 550 Euro civarında; bunları da iki kişilik haneden sayarsak 460 bin Türk çok az bir gelirle yaşıyor demek... Böylece Türklerin %30’u fakirlik sınırının altında; %35’lik bir grup da her geçen gün daha da fakirlik sınırına yaklaşıyor. Türklerin artık eski güçlü durumları ortadan kalkıyor. Bizim araştırmalarımıza göre, yavaş yavaş geri dönüş eğilimi ağır basıyor Türklerde... İşsizlik faktöründen dolayı Almanya’dan dönecekler için Türkiye şimdiden uyum konusunda hazırlıklar yapmalıdır.
‘Doldurma sandık’
‘CHP’nin kongre takvimi başladı... Türkiye, içerde kaçak Kuran kursları, dışarda AB Anayasası tartışmaları ile meşgulken, CHP örgütü yine ‘naylon’ üye, naylon delege ve kaçak mahalle kongreleriyle uğraşıyor.
28 Mayıs’ta delege seçimleri ile başlayan kongre süreci 2 Ekim 2005’te il kongrelerinin tamamlanmasıyla sürecek. Ekim sonunda yapılacak Kurultay’da belirlenecek yönetimle 2007 seçimlerine gidilecek.
İstanbul’da birçok naylon üyeye karşı itirazlar yapıldı, ama itiraz eden mercii Genel Merkez tarafından atanan yönetimler olduğu için bir sonuç alınamadı ve delege seçimleri naylon üyelerle başladı.
Üye listelerini askıya çıkartamayan ilçeler ise delege seçimi bile yapmadılar. Seçimlerin hangi tarihte, nerede ve saat kaçta yapılacağı gizlendi, ‘seçim yapılmış’ gibi sonuçlar ilan edildi.
Maltepe İlçe Başkanı İbrahim Arslan bir süre önce görevden alındı, itirazlar yapıldı. Ancak hukuksuzluklar aşılamadı. Üye listeleri askıya çıkartılmadı, birçok naylon üye yazıldı. Seçimlerin nerede yapılacağı ilan edilmedi. Eski üyeler, topluca ilçe merkezine giderek yaptıkları baskı sonucu seçimlerin nerede ve saat kaçta yapılacağını öğrenebildiler.
Maltepe’nin Altıntepe mahallesinin 42 delegesi var; burada delege seçimi 10.00’da başlayacak, üyeler 09.45’de sandığa gidiyorlar. Sandığın başında oy kullanan kimse yok ama sözde 80 kişi oy kullanmış. Bu duruma itiraz ediyorlar, sandık görevlileri ‘Seçim 10.00’da başlayacaktı ama biz 08.30’da başlattık’ diyorlar. Oysa seçim başlamadan hazirun cetvelinin imzaya açılması, 1’e 3 çoğunluk sağlandığında seçime gidilmesi lazım. Üye 436, sandıkta ise hazır 80 oy var.
Eski İlçe Başkanı Arslan, görevden alındığında (4.3.2005) ilçenin üye defterini seçim kuruluna onaylatıyor. Altınptepe mahallesinde o sırada 193 oy var. Delege seçiminde ortaya 346 üyelik bir liste çıkıyor. Daha üç ay dolmadan 153 üye ilave edilmiş... Bu 153 üyenin büyük bir kısmının belirtilen adreslerde oturmadıkları muhtarlık kayıtlarından belgeleniyor.
Ümraniye’de durum Maltepe’den de vahim.. Üye listeleri askıya çıkartılmadı, seçimlerin nerede, ne zaman yapılacağı duyurulmadı, yapılmış gibi tutanaklar tutulduğu tespit edildi. Ümraniye Ihlamurkuyu mahallesinde, İl Başkanı Şinasi Öktem’e ait ‘Forsa Kağıtçılık’ firmasında yapılacağı ilan edilen seçimde delegeler sandık bulamıyorlar.
Ne yazık ki, bu yöntemlerle seçilen naylon delegeler bu yolla daha kimleri kimleri seçmez ki?
Mehmet BÖLÜK
CHP İstanbul Eski İl Başkanı’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Şans diye bir şey yoktur, bize tümüyle raslantı gibi görünen şeyler, kaderin en derinliklerindeki kaynaktan fışkırırlar.’
(Friedrich Schiller)
Yazının Devamını Oku 31 Mayıs 2005
<B>ALMANYA</B>’nın, Türklerin en yoğunlukta olduğu en büyük <B>Kuzey Ren Westfelya Eyaleti</B>’nin bir kenti <B>Solingen.</B>.. Ünlü çatal ve kaşık firması adını buradan alıyor. Belediyenin Kültür Merkezi binasının önünde üç bayrak dalgalanıyor; Türk, Alman ve AB bayrağı... Sahne, kırmızı güllerle süslenmiş; ortada da bir piyano duruyor.
Türk-Alman Dostluk Federasyonu’nun (DTF) geleneksel ödül töreni, Solingen’de 12 yıl önce yaşanan ‘vahşet’in yıldönümüne denk getirilmiş bu yıl.
29 Mayıs ‘Dostluk Günü’ olarak kutlanacak artık... Solingen’li turizmci Alişan Hızlı ve arkadaşlarının desteğiyle gerçekleştirilen anma töreninin, Almanya’da şimdiye kadar yapılan ‘barış ve sevgi’ içerikli toplantıların en anlamlısı olduğu söylendi bize. Konuşmalar hep dostluk üzerineydi. Amasyalı Mevlüde (Genç) Ana’nın yüreğinde ömür boyu kapanmayacak ‘yarasından’ kimse söz etmedi. O, ‘Yüreği öpülecek insan’dı.
İki oğlunu, iki torununu ve yeğenini kaybeden Mevlüde Genç, 1993 yılındaki ‘Çocuklarımızın ölümü bizi birbirimize yakınlaştırsın. Alman’la eşit tutulalım. Kin ve husumet olmasın aramızda’ sözleri ile ‘felsefi’ dersler vermiş her iki topluma; uygarlık adına...
Genç’in bugüne kadar ağzından yabancı düşmanlığı ile ilgili kin ve husumete dönük hiçbir ifade çıkmamış.
Zaten törende, iki mesaj çıktı; artık çağdışı ırkçılık olayları yaşanmasın; barış ve sevgi egemen olsun Avrupa’da...
Türk-Alman Dostluk Federasyonu (DTF) bir anlamda bu anlayışı egemen kılmak için kurulmuş zaten... Üyelerinin yarısı Almanlardan oluşuyor. Merkezi Münih’te; 32 derneğin çatı kuruluşu olan DTF, bu yıl beşincisi yapılan ödül törenlerinden önce üç ay sureyle ‘Türk Alman Kültür Haftaları’ düzenliyor. Birçok Alman ve Türk sanatçılar bir araya geliyor. Bu yıl etkinlikleri 32 bin kişi izlemiş; iki toplumun kaynaşması açısından bu çok önemli bir girişim.
MESAJLAR
Almanya Başbakanı Schröder, Dışişleri Bakanı Fischer ve Hıristiyan Demokrat Partisi Genel Başkanı Angela Merkel’in mesajları gelmişti; ancak nedense üst düzey Alman siyasetçiler pek yoktu.
Baykal’ın gelmesine karşın SPD’nin üst yönetiminden kimsenin bulunmaması sadece ‘Kuzey Ren Westfalya’daki ‘seçim hezimeti’nin sonuçlarının etkisi olmasa gerek. Schröder, son yıllarda Baykal’la görüşmeden iktidardan ayrılacak gibi görünüyor.
Başbakan Erdoğan, gönderdiği mesajında Mevlüde Genç gibi Türk kadınını yetiştirdiği için Türklerin gurur duyması gerektiğini belirtti. Başbakan’ın mesajının okunmasından sonra, Devlet Bakanı Mehmet Aydın ‘Çokluk içinde birlik anlayışının temel alınmasını’ diledi. Baykal, ‘Türkiye AB’den dışlanmamalı, çünkü Avrupa bizim de kıtamız’ diye konuştu. DTF Başkanı Ali Kılıç ise konuşmasında şöyle dedi: ‘Bu acıdan dostluk çıkardık. Avrupa’nın Yunus’u, Mevlana’yı ve Hacıbektaş’ı anlaması gerekir. Aksi halde 11 Eylül gibi terör olaylarının önüne geçemeyiz. Biliyoruz ki dostluğun vatanı olmaz.’
Rau’nun hüzünlü vedası
ALMANYA’nın geçen dönemki Cumhurbaşkanı Johannes Rau, Türklerin ‘babası’... Ağır hastalığına ve 4 ameliyat geçirmesine rağmen törene katılarak ‘siyaset’ ödülünü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın elinden aldı.
Türklerin acılarını hep yüreğinde hissetmiş saygın bir devlet adamı.
İki çocuğu, iki torunu ve yeğenini kaybeden Mevlüde Genç’in evinin kundaklanmasından hemen sonra olay yerine gelmiş. O zaman Kuzey Ren Westfalya Başbakanı olan Rau, şöyle seslenmiş:
‘Kin öldürür, sevgi yaşatır.’
(Bir dövüş sanatları okulunda ‘yetiştirilen’ 4 Alman, ırkçı saldırıyı gerçekleştirdikten sonra yakalandı; 3’ü 10’ar yıllık cezalarını çekti, diğeri de 15 yıl hapis cezasını çekiyor hálá.)
12 yıldan beri Genç Ailesi’nin evini üç kez ziyaret etmiş Rau, zaman zaman da telefonlar edip hatırlarını sormuş ailenin... Bunu da kimseye haber vermeden yapıyormuş. Rau, duyduğu acıyı törendeki konuşmasında şöyle ifade etti:
‘29 Mayıs gecesi olay yerine geldiğimde benim için o an yaşam durmuştu. Ama hemen kendimi toparlayarak yaşamın devam etmesi gerektiğine inandığım için mücadeleyi sürdürmemin en doğru yol olduğuna inandım.’
Rau sonra Cumhurbaşkanı oluyor. Berlin’de bir kafeye girerken bir taksi şoförü önüne çıkıyor. ‘Ben sizi tanıyorum, konuşmalarınızı takip ediyorum. Böyle bir konuşmayı yıllardır bekliyorduk, dedi. Bu söz benim için daha sonra bana Ankara’dan verilen fahri doktoralıktan daha önemliydi.’
Son sözü de Türkçe ‘Teşekkür ederim’ diyerek bitirdi ve dakikalarca ayakta alkışlandı.
Türklere son vedasıydı ve Türk şoförünün vurgulamak istediği de onun ‘Kin öldürür, sevgi yaşatır’ mesajıydı.
Baykal da çok etkilendi ve ‘Solingen katliamıyla tarihi yeniden yazdıran, acıyı sevgiye dönüştüren, iki toplumu kaynaştıran Rau gibi devlet adamları geleneğinin sürmesini dilerim’ dedi.
Böyle olur bizim fuarımız
ULUSLARARASI Oto Modifiye, Oto Hi-Fi ve Aksesuarları Fuarı 27-29 Mayıs tarihleri arasında CNR EXPO’da düzenlendi. 3 gün süren fuarı yaklaşık 50 bin ziyaretçi gezdi. Fuarı gezen okuyucularımızdan ve stand kiralayan firmalardan bir çok şikayet mesajı aldık:
FUARDA sigara içilmesine nasıl izin verildi anlamış değilim. Modifiye araçların içinde NOS (nitrojen-oksijen) tüpleri olduğunu fuar görevlileri bilmiyorlar mıydı?
Arif KUŞ
STAND açan bazı firmaların motor gürültüleri ve arabaların egzoz kokuları ziyaretçileri standlardan uzaklaştırdı. 50 m2 standa 6000 YTL ödedik ama ürünlerimizi tanıtamadık.
A. EROL
BİRÇOK firmanın arabalarını hostesler tanıtıyordu. Ellerindeki kameralı cep telefonları ile arabalar yerine hostesleri çekmek için birbirini ezen ‘yaratıklara’ engel olmayan görevlileri kınıyorum.
Neslihan SERBEST
Yazının Devamını Oku 29 Mayıs 2005
<B>AVUSTRALYA’</B>dan yeni dönen bir dostumuz bize ilginç şeyler anlatıyor: ‘İki hafta kadar Avustralya’da bir yakınımın yanında kaldım. Ekonomileri iyi; madencilikte ve hayvancılıkta dünya liderlerinden biri. Son derece organize ve iyi işleyen bir sistem kurmuşlar. Her yer tertemiz, sahiller temiz; arabanı çek, denize gir... Hiçbir yerde sigara içilmiyor, lokantalarda sigara içilen bir bölüm dahi yok. Yaşanılası bir ülke doğrusu. Hiçbir ayrımcılık yok; Avrupa’daki gibi Türk olduğunuz için farklı bir muamele görmüyorsunuz. Hatta çıkıştaki pasaport memuru damga bastıktan sonra ‘Teskur edrim’ diye uğurladı bizi.
Avrupa’daki gibi ‘dönercilik’te de buraya damgamızı vurmuşuz. Son zamanlarda sosyal güvenlikte, hükümetin getirdiği kısıtlamalar Türkleri zor durumda bırakmış; bazılarının geri döndüğünü anlattılar bize.
CEP TELEFONU ZARARI
Bir de size cep telefonlarındaki uyarıları aktarmak isterim. İnsanlar bulundukları odalarda cep telefonlarıyla konuşmamaya özen gösteriyor. Hele asansörde cep telefonları hiç açılmıyor.
Cep telefonları açık alanda kullanılmak için tasarlanmış. Bu yüzden herkes radyasyondan daha az etkilenmek için cep telefonlarını açık alanda kullanıyor.
Sydney’de bir yakınımın aracıyla giderken kırmızı ışıkta doğal olarak durduk. Arkadaşım yorgun olduğu için şehir içinde kırmızı ışık yoğunluğunda hafifçe gözünü dinlendiriyor. Ben de yorgunum, kestiriyorum. Bir ışıkta dururken, birisi cama vurdu. Yeşil yanmış, biz dalmışız.
Arkadaşım pencereyi açtı, arkadaki aracın sürücüsü merak etmiş bir şey var mı diye, aracından inmiş gelmiş, ‘İyi misiniz, her şey yolunda mı?’ diye sordu. Biz de özür diledik. Devam ettik. Bu olay İstanbul’da olsaydı, nasıl kornalar çalınacağını, ne küfürler edileceğini tahmin etmek zor değil.
Bir pasaport olayı da anlatmak isterim.
Yakınımın pasaportunun yeniliği dikkatimi çekti. Avustralya pasaportlarını yeni değiştirmişler. Pasaportun içinde aynen şöyle diyor:
‘Bu pasaportu taşıyan Avustralya vatandaşını dünyanın her noktasındaki Avustralya elçilikleri ve konsoloslukları korumak ve kollamakla yükümlüdür.’
Yani ülke olarak vatandaşının arkasında duruyor, onun haklarını sıralıyor.
Hemen pasaportumu açtım: ‘Dikkat edilecek hususlar’ başlığı altında sıralananlar sadece bir yasaklar ve talimatlar manzumesi... Hatta son 15. maddede yıllar öncesinden kalan ‘Aldığınız dövizi pasaportunuza kaydettiriniz’ diyor.
Daha fazla yoruma gerek yok sanırım.’
Dileriz bunları İçişleri Bakanlığı yetkilileri okurlar.
Türkiye aşağılanıyor
‘YEŞİL pasaport’ sahibiyim. 18 yaşındaki oğlumla yaz tatili için ikimizin de merak ettiği İrlanda ve İskoçya’ya gitmeyi planladık. Zaman kısıtlı olunca, bu konuda iyi bir ünü olan bir seyahat firmasına başvurduk. Vize için istenen belgeleri okuyunca nevrim döndü, gitmekten vazgeçtim.
İrlanda ve İngiltere’nin yeşil pasaport dahil vize için istedikleri belgeler arasında iki tanesi gerçekten incitici. Öfkelenmemek elde değil. Gayrimenkul tapuları ve banka hesapları soruluyor. ‘Para pul, mal mülk’ sorgulanması yeterli gelmiyor. 11 Eylül ve İstanbul’daki bomba eylemlerinden dolayı son 10 yıl içinde ABD-Kanada ve İngiltere vizesi almış olma koşulu da öne sürülüyor.
İrlanda-İngiltere’yi turistik amaçla ve bir turla hatırı sayılı bir meblağ ödeyerek 10 günlüğüne gezmek isteyen ‘yeşil pasaport’ sahibi resmi görevlilerden, gayrimenkul ve banka hesabı gibi özel bilgileri istemeye ne hakları var?
Bu ülkelerin vize için istedikleri koşullar düpedüz Türkiye’yi aşağılamaya yöneliktir. ‘Kaçak işçilik, göçmenlik, mültecilik’ gibi gerekçeler inandırıcı değildir. Yeşil pasaport sahibi akademisyen, doktor, mühendis vb. Türk vatandaşı İrlanda’da, İngiltere’de ve yeşil pasaporta vize isteyen İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde kaçak işçilik mi yapacaklar? Zaten buralara kaçak girmek isteyen, bir yolunu bulup giriyor. Bu ülkelerde binlerce kaçak işçi ve mülteci var. Bunlara oturma izni verirlerken geldikleri ülkelerdeki banka hesaplarına ve gayrimenkullerine bakılmış mı!
40-50 bin Liverpool taraftarı maç için İstanbul’a geldi. Yediler, içtiler, açılıp saçıldılar. Vizelerini havaalanında aldılar. Hiçbirini geri çevirmedik. Benzer bir final Liverpool’da yapılsa, finalistlerden biri de Türk takımı olsaydı, 40-50 bin Türk taraftara vize verecekler miydi?
Bunların asıl sorumlusunun bizim hükümet yetkilileri olduğunu düşünüyorum. Sayın Başbakanımız madem ki maç sonrası, ‘Haydi Tony’yi arayıp kutlayalım’ diyebilecek kadar İngiliz yetkililere yakın, vize konusunu da görüşmeyi düşünmez mi? Uluslararası her konuda neden sadece Türkiye’den hoşgörü ve barışçı yaklaşım beklenir.
‘AB ne yana düşer usta, Türkiye ne yana, özveri hep bana mı düşer usta!’
Prof. Nadir PAKSOY-İZMİT
Gül: Benim müdahalem olmaz
DIŞİŞLERİ Bakanlığı sözcüsü Namık Tan dün aradı. Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Gülen Aktaş’ın aktardığı, ‘Rektör Hanım müsterih olsun, erteleme kararı yerindedir’ sözlerine itiraz ederek, Abdullah Gül’ün böyle bir ifadesi olmadığını iddia etti. Sözcü Tan şunları söyledi:
‘Sayın Bakan’la biz İsveç’te idik. Boğaziçi’nden Bakanlık Özel Kalemi’ne sormuşlar. Konu İsveç’e aktarıldı. Bir müşavir arkadaşımız konuyu Sayın Bakan’a iletti. Sayın Bakan’ın ‘Kendileri rektördür, onlar nasıl karar verecekse kendileri verirler. Benim bir müdahalem olamaz’ biçimindeki ifadesi rektöre iletilmiştir.’
Namık Tan’ın bu açıklamasının ardından Prof. Gülen Aktaş’tan bir mesaj aldık. Aktaş mesajında:
‘Dünkü yaptığımız söyleşinin ardından rektörümüz Prof. Ayşe Soysal’dan bir uyarı aldım. Dışişleri yetkilileri ile telefon görüşmesini yapan kendisiydi. Kendisine Dışişleri Bakanı’ndan iletilen mesajın yalnızca, ‘Rektör Hanım müsterih olsun’ şeklinde olduğunu ifade ediyor. Yani bu cümleyi izleyen, ‘Erteleme kararı yerindedir’ cümlesinin Bakan tarafından söylenmediğini belirtiyor.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Çocuklar ve kaçıklar hakikati, gerçeği söylerler.’
(Prof. Horst Geyer)
Biliyor musunuz
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı, Haydarpaşa Mendireği’ne, Kadıköy Belediyesi’nin tepkisine karşın Fatih heykeli dikmek isterken; Bakırköy’deki Ataköy Geyikli Park’taki dünyaca ünlü Fransız bilim kurgu yazarı Jules Verne’in büstünün çalındığını...
MESAJ PANOSU
TELEVİZYONDA, Mehmet Ali Erbil’in ‘koruma ordusunun’ görüntülerini seyrettim. Erbil istediği sayıda korumayla gezebilir ama sivil plakalı aracına nasıl ‘tepe lambası’ takabilir? İçişleri Bakanlığı sanatçılara böyle bir ayrıcalık tanıyor da bizim mi haberimiz yok?
Nazım CEBİR-İSTANBUL
HATAY’da yapılan arıtma tesisini, hangi partiden gelirse gelsin hiçbir başkan faaliyete geçirmemiştir. Bundan dolayı Hatay’ımızın ortasından geçen Asi Nehri’nde kirlilik gittikçe artıyor. Bu vergilerimiz neden doğru harcanmıyor?
Ahsen Nedim DEMİRTAŞ
Yazının Devamını Oku 28 Mayıs 2005
<B>BOĞAZİÇİ </B>Üniversitesi’nde yapılacakken son anda iptal edilen <B>‘İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları’ </B>başlıklı konferans hakkında üniversite yönetimi ne düşünüyor? Çünkü hiçbir açıklama yapmadılar. Rektör Yardımcısı Prof. Gülen Aktaş, ‘Biz biraz haksızlığa uğradığımızı düşünüyoruz. Çünkü biz işin organizatörü değiliz; sadece ev sahibi idik’ diyor.
Konferansın organizasyonu nasıl oluştu?
- Üniversitemiz hiçbir organizasyonun yöneticisi değildir, bunları akademik birimler organize ederler. Bize gelirler, şu salonu istiyoruz derler. Üç üniversiteden (Boğaziçi, Sabancı ve Bilgi) öğretim üyelerinin birlikte çeşitli konulardaki konferansları daha önce çok yapıldı.
Müdahaleniz oldu mu?
- Biz karışmadık, zaten karışmamız uygun değil, ádetimiz de değil.
Size yönelik tepkiler?
- Ne yazık ki çok... Çeşitli partilerden, kuruluşlardan e-mailler, telgraflar geldi; ‘vatan hainliği’ suçlamasına kadar uzanan tepkiler... Hatta bir partinin gençlik kolu, ‘otobüslerle geleceğiz, bu konferansı yaptırmayacağız’ dediler, ‘hainlere göstereceğiz’ diye tehditler savurdular. Bunları bir okusanız... Van’dan bile konferansı dinlemek üzere geleceklerini söyleyenler vardı. Konuyu fazla büyütmek istemedik.
Baskılar...
- Baskılar çok artınca, güvenlik konusunda sorun olacağını düşündük. Hiçbir mensubumuzun burnunun kanamasını istemeyiz.
Hükümetten bir şey oldu mu?
- Vali Bey telefon etti, biraz bilgi aldı; konferans gününden iki gün önceydi. Ayrıca Cumhuriyet Savcılığı, bildiri metinlerini istedi; yapılmamış bir konferansın bildirilerini nasıl verebilirdik? Konferanstan sonra veririz, dedik. Ama Adalet Bakanı’nın konuşmasından sonra hedef gösterildiğimizi hissettik, bu da bizi korkuttu. Bir risk analizi yapmak gerekiyordu. İlginçtir, birtakım yazarlar, devletin üniversitesi hainlik yapıyor diyerek Boğaziçi’ni hedef gösteriyordu. Tahsis ettiğimiz salon 400 kişi, konferans komitesi 600 davetiye göndermiş. Kapıda izdihamı nasıl kontrol edeceğiz, güvenliği nasıl sağlayacağız; bizi bunlar çok tedirgin etti. Ama biz yönetim olarak düşük profilli kalıp kimseye müdahale etmek istemedik. Sonunda erteleme kararını, organizasyon komitesinden Edhem Eldem, Selim Deringil ve Çağlar Keyder (yurtdışındaydı) birlikte aldık, yani biz onlara bir şey empoze etmedik. Onlar da güvenli bir konferans olmayacağını gördüler. Bir de şunu tartıştık; bu konferans Türkiye’nin imajını zedeler mi? Sonra bize, ‘Resmi tezdi, tek taraflıydı, siz dışarıya koz verip Türkiye’yi zor durumda bıraktınız’ demesinler diye... Bu konuda Dışişleri Bakanlığı’na telefon ettik. Bakan Bey Norveç’teymiş... Birkaç telefon görüşmesi daha oldu. Daha sonra Dışişleri Bakanı’nın müşaviri aradı, Rektörümüz Prof. Ayşe Soysal’a ‘Bakan Abdullah Gül’le görüştüm, Rektör Hanım müsterih olsun, erteleme kararı yerindedir, dediğini iletti’ dedi.
ELEŞTİRİLERİ HAK ETMİYORUZ
Benzer konferanslar yapıldığını hatırlıyoruz üniversitenizde.
- Tabii; ‘Sözlü Tarih’ konferansına, keskin görüşteki Ermeniler de geldi. Bizans Konferansı da oldu... O zaman da tereddütler geçirdik, İstanbul’a ‘Konstantinapolis’ denilecek diye. Ama hiçbir şey olmadı, Rektörümüz Prof. Ayşe Soysal, o zaman Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı’ydı.
Başımıza hiç böyle bir şey gelmedi. Yineliyorum; görevimiz sadece ev sahipliğidir. Ama iyi bir akademik konuyu da tabii ki bilim adamları tartışacak, biz de onlara ‘yönetici şapkamızla’ hizmet vereceğiz. Sonuç itibarıyla üniversite olarak bu tür eleştirileri hak etmediğimizi düşünüyoruz.
KİPTAŞ için zehir sorular
CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Büyükşehir’in yan şirketi olan KİPTAŞ’la ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a çok ilginç sorular yöneltti:
KİPTAŞ’ın Zekeriyaköy’de inşa ettiği 7.bloktan oluşan 196 daireninin yapıldığı arsanın çayır vasfında olduğu, 2. derecede yasak askeri bölgede bulunduğu, Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgeleri içinde kaldığı, imarın bulunmadığı iddiaları doğru mudur? 8. Asliye Ticaret Mahkemesi, bu konutlar için imara aykırı kararı vermesine rağmen konutların yapılmasına onay verenler için soruşturma açıldı mı? Bu projenin başladığı tarihte Belediye Başkanı ve KİPTAŞ Genel Müdürü kimdir; altında imzanız var mıdır? Mimarlar Odası’nca 1. İdare Mahkemesinde açılan iptal davası sonucunda, iptal kararının uygulanmama gerekçesi nedir? Kaçak yapılaşma ve gecekondulaşma ile mücadele etmek için kurulan KİPTAŞ’ın kaçak konut yapması kuruluş amaçına uygun mudur?
Kongre sürecine giren CHP’de liste oyunları
CHP ilçe ve il kongre takvimini geçen nisan ayında açıkladı. Genelgeye göre üye çizelgelerinin 9-13 Mayıs tarihleri arasında ilçe merkezlerinde askıya çıkartılması gerekiyordu. ‘Ara da bul. Nerede bu listeler?’ diyor İstanbul’daki bazı muhalif üyeler?
Delege seçimleri bugün başlayarak 5 Haziran’a kadar devam edecek.
CHP’li bir üye ‘Baykalcılar, kendi delegelerini seçtiler, muhalifleri ise dışladılar’ diyor. Birçok eski parti yöneticisi delege olarak yazılmamış ya da yazılanların isimleri bir taktik olarak ‘Adresleri belirlenemedi’ gerekçesiyle ‘2. liste’ye alınmış. Asıl oyun bu yolla yapılıyormuş.
Ümraniye’den İbrahim Ovacık ‘İlçemizde üye listeleri askıya çıkartılmamıştır. Durum noterle tespit edilmiştir. Muhtarlık bölge seçimlerinin hangi gün, nerede ve saat kaçta yapılacağını, kimlerin oy kullanacağını bilmiyoruz’ diyor.
‘Liste oyunları’nın bütün Türkiye’de yapıldığı öne sürülürken; ‘Bu kongreler öncesinde muhalifleri tasfiye operasyonudur. Baykal sonbahardaki Kurultay için şimdiden tedbir alıyor’ deniliyor.
Muhalifler; Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, CHP Tüzük ve Yönetmelikleri, Genel Sekreterlik genelgesine aykırı uygulamalar nedeniyle parti organlarına ve yargıya gideceklerini açıklıyor.
Bu haberlere baktıkça, partilerin partiiçi demokrasiden koparak atama delegelerle ‘sarı kongreler’ yaparak güçlerini korumayı amaçlıyorlarsa bunun ülkeye bir yararı olur mu?
Bunu duyarlarsa Avrupalı sosyal demokratlar, yarın-öbürgün ‘Sosyalist Enternasyonel’ toplantılarında CHP’ye ne derler acaba?
‘Türkücü’ vekilimiz Anbarcıoğlu’na tepki
Meclis’e şarkı-türkü öğretmek için mi girdiniz
25 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekliye ayrılan ve AKP’nin Bursa 11. sırasından milletvekili olan Faruk Anbarcıoğlu, ‘Öğrencisinin adını bilmeyen öğretmenler hafta boyunca FB-GS maçını konuşuyorlar. Öğretmenlerin ufukları yok!’ diyerek öğretmenlerin tepkisini çekmiştir.
Sayın vekil TBMM’ye, halkın sorunlarını çözmek ve halkın dertlerini dile getirerek kamuoyuna taşımak üzere gönderildi. Ancak sayın vekil, öğretmenlere kamuoyu önünde kendisinin de bir öğretmen emeklisi olduğunu unutarak hakaret etmiştir. Bizler hafta boyunca futbol konuşan öğretmenlerin yanında kendilerinin de neler konuştuğunu biliyoruz. ‘TBMM Korosu’nun kurucusu olan sayın vekil, öğretmenlik hayatı boyunca uğraştığı, iştigal ettiği konu ile milletvekili sıfatıyla da uğraşmayı kendine iş edinmiştir.
TBMM’de yapılacak başka bir iş kalmadı da işimiz milletvekillerine şarkı-türkü öğretmeye mi kaldı? Öğretmenleri küçümseyen bu anlayışı şiddetle kınıyoruz. Sayın vekilimizi vatan, millet, devlet ve memleket hayrına projeler üretmesini, önergeler vermesini beklerken, basit medyatik uğraşılardan vazgeçmesini öneririz.
Ayrıca eğitimci olan sayın vekilimizin, öğretmenlerin sosyal problemleri ve eğitim projeleri hakkında kaç önerge verdiğini ve hangi konuları başardıklarını gerçekten çok merak ediyoruz. Emekli bir öğretmen ve yıllarca çalışmış eski bir meslektaşımız olan sayın vekilimizin, kaç okulu ziyaret ettiğini de çok merak ediyoruz. Alışmış politikacı davranışı yerine sadece Bursa’da 18 bin çalışanı olan Milli Eğitim camiası kendisinden iltifat beklemiyor ama hak etmediği eleştirileri de vekilimize iade ediyoruz.
Mehmet BAŞAY- Türk Eğitim Sen
1 No’lu Şube Sekreteri
Mesaj Panosu
RUMELİ Balkan Dernek ve Vakıflarının düzenlemiş olduğu Geleneksel Rumeli Pikniği yarın Kemerburgaz-Kurtkemeri piknik alanında yapılacak.
(0212-588 28 22)
Biliyor musunuz
NECİP Fazıl Kısakürek’i Anma ve Geleneksel Kahramanmaraş Gecesi’nin bu akşam Dolmabahçe Sarayı’nda kutlanacağını...
UKRAYNA’dan ihraç etme koşuluyla ithal ettiği ayçiçeği ve ham yağı iç piyasaya sürüp Nusaybin’den sahte belgelerle Suriye’ye göndermiş gibi gösterdiği gümrük müfettişlerince ortaya çıkarılan Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Yurdanur ve eşi Canan Yurdanur (Tek-Yağ AŞ) hakkında ‘sahte evrak düzenlemek ve kullanmak’tan, Mardin Savcılığı’nın yazısı üzerine Bakırköy’de ‘sahte evrak düzenlemek ve kullanmak’ suçlarından dava açıldığını... Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği’nin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok’u ‘dürüstlük’ ödülüne, eski Ankara DGM Savcısı Ömer Süha Aldan ve Akçaabat Sebatspor Kalesi Sefer Hakan Olgun’u ‘teşekkür’e layık bulduğunu (0212-281 94 96)...
GÜNÜN SÖZÜ
‘(Boğaziçi) Konferansın, Cemil Beyin yapmış olduğu bu açıklama sebebiyle iptal etmelerinin bana göre anlamı yoktur. Hükümet olarak rahatsız değiliz, isteyen düşüncesini söyler.’
(Başbakan Tayyip Erdoğan)
Yazının Devamını Oku 27 Mayıs 2005
<B>BAKÜ</B>’de Cumhurbaşkanları <B>Ahmet Necdet Sezer</B>, <B>İlham Aliyev, Şaakasvili, Nazarbayev </B>ve <B>BP </B>yetkililerinin katılımıyla <B>Bakü-Tiflis-Ceyhan</B> (BTC) ham petrol boru hattına güya petrol doldurulmaya başlama töreni yapıldı ve dünyaya <B>‘hat bitti’ </B>mesaji verilmek istendi. Oysa durum çok farklı ve uyumsuzluklarla doludur.
‘Asrın projesi’nde bizim açımızdan bildiğim olumsuzluklar şöyledir:
1- BTC boru hattı Türkiye bölümündeki müteahhitlerin işi bir yıl geciktirmeleri yüzünden, BTC boru hattı normal bitim tarihi olan 31.3.2005 yerine 31.12.2005 tarihinde bitebilecektir; o da biterse...
GÜLER’İN SÖZÜ
2- BTC boru hattı; 18.5 milyar dolarlık toplam Azeri projesinde (6 platform, Hazar denizinin altında 1.300 km. boru hattı, terminal dahil) 3.6 milyar dolarlık önemsiz bir orana sahiptir. Bunun da ancak 1.9 milyar dolarlık bölümü (Kars Damal-Ceyhan) Türkiye topraklarında bulunmaktadır. Bunda ana sebep, müteahhitlerin yeterli olmasına bakılmayarak seçilmiş olmasıdır. Boru hattı müteahhitleri Tepe İnşaat ile Pink Loyyd/Limak şirketleridir. Tepe İnşaat şirketi İhsan Doğramacı’ya ait olup, boru hattı inşaatında uluslararası bir tecrübeye sahip değildir. Hal böyle iken bu firmaya boru hattının yanında 8 adet pompa istasyonu inşaatı verilmiştir. Türkiye bölümünün geri kalması BP Azerbaycan çevrelerinde son derece olumsuz karşılanmıştır.
3- BTC hattının gecikeceği teknik çevrelerce kabul edilirken, Enerji Bakanı Hilmi Güler, 20.9.2004 tarihinde Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve tüm devlet ve şirket temsilcilerinin bulunduğu bir açık toplantıda Türkiye adına yaptığı konuşmada, hattın Mayıs 2005 sonunda Ceyhan’da petrol yüklenerek tamamlanacağını üstüne basarak taahhüt etmiş, hatta kendi ‘mühendislik kariyeri’nden söz etmesi dikkat çekmiştir. Ayrıca BP Azerbaycan Genel Müdürü David Woodrow da, bundan sonra yaptığı açıklamalarda hep bu tarihi (Mayıs 2005) vermiştir.
CAN ALICI NOKTA
4- Botaş, Türkiye adına gecikme cezası olarak BP’ye günde 500.000, ayda 15 milyon dolar ödeyecektir. BP ürettiği ham petrolü, BTC boru hattı bitmediğinden dolayı, taşıma için varili 20 dolardan (bizimki ise 2 dolar olacak) Kuzeyden Rusya’nın Novorossisk terminaline göndermeye başlamıştır. Şimdilik 7 aylık bir gecikme cezasının tutarı 105 milyon dolardır. Halktan gizlenen budur. 24 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi’nde BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal, projedeki gecikme nedeniyle tazminat ödenmesi konusunun hat bittikten sonra gündeme geleceğini söylemiştir. Şimdilik 7 aylık bir gecikme cezasının tutarı 105 milyon dolardır. Halktan gizlenen budur. 24 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi’nde BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal gecikme tazminatının açılıştan sonra ele alınacağını beyan etmiştir. (Can alıcı nokta buradadır; Rusya kendi boru hatları hem eski, hem de dolu olduğundan fahiş fiyat istemiş ve BP de nasıl olsa Türkiye’den alacağım tazminatla karşılarım diye bu fiyatı kabul etmiştir.)
5- Hazar Denizi’ndeki ilk petrol 6.3.2005 tarihinde çıkarılarak 120 km uzaklıkta Sangacal terminalindeki (önceki gün törenin yapıldığı yer) 2 adet birer milyon varillik depolarda oyalanmış, artık tanklar dolduğundan sanırım boru hattının tamamlanan Azerbaycan-Gürcistan bölümü doldurulmaktadır. Oysa normalde Bakü-Ceyhan arasındaki 1.770 km boru hattınn dolum süresi üç aydır.
Açıkçası BTC boru hattı tamamlanmamıştır ve Türkiye tazminat ödemeye mecbur kalmıştır.
Aslan ÖZMEN - Yüksek Makine Mühendisi / Petrol Uzmanı
Muhtarlara görev
BİR vergi mükellefi anlatıyor: Emlak Vergisi’ne esas arsa m2 birim fiyatları belediyeler tarafından astronomik artışlarla belirleniyor. 2006 yılında başlayıp 4 yıl süreyle uygulanacak m2 birim fiyatlarını belirleyecek komisyonlar kararlarını 31 Mayıs akşamına kadar imzalayıp Defterdarlıklara vermek zorunda.
Bakırköy Belediyesi’nin hazırlayarak ilgili komisyonlara gönderdiği arsa m2 fiyatları 2005 yılına göre %700 artış gösteriyor. Eğer komisyonlar belediyenin bu teklifini gözü kapalı kabul ederlerse Ataköy 9./10. kısımda 3 odalı bir daire için 2005’te ödenen vergi 117 YTL iken 2006’da ödenecek vergi 578 YTL olacak. Bu uygulama itiraz edecek tek kişi mahalle muhtarı... Eğer muhtarlar belediyenin önerilerini aynen kabul ederlerse daire sahiplerinin büyük bir bölümü bu rakamların ödeyemeyecek. Hükümetin açıkladığı resmi enflasyon ve TEFE-TÜFE rakamları ortadayken, belediyelerin emlak vergisine esas m2 birim fiyatları için istediği %700 orandaki artışlar hükümet politikaları ile ters düşmüyor mu?
68 yaşlının çığlığı
73 yaşındaki annem 1995-2002 arasında PTT’nin İçerenköy’deki huzurevinde kaldı. Huzurevi yeterli kazanç sağlanamadığı gerekçesiyle dışarıya açıldı. Satılacak dendi, fiyatlar arttırıldı. Kapatılacak dendi, dışarıdan alınanlar çıkarıldı. Şu an hepsi PTT mensubu 68 yaşlıya bazı evraklar imzalatılarak, 3 ay içinde başka yer ayarlamaları söylendi. Bu insanların çoğu 70 yaşın üstünde, çoğunun kimsesi yok. Eşlerinin veya babalarının maaşından kesilen paralarla yapılan huzurevinden kovuluyorlar. Bu yaşlıları kapı önüne koyan zihniyet, onları başka yerlere yerleştirmek zorunda değil mi? Nalan ÇETİN
Türk avukatın ‘Law Office’si
BAKIRKÖY’ün en kalabalık caddesinde bir avukatlık bürosunun tabelası: ‘Law Office.’ Avukatımız, yabancı isimli tabelalar asan esnafa özenmiş. ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak olmuyor mu sayın avukatım?’ diye tepki gösterilebilir. Ama bir de işin gülmece tarafına bakalım. Çünkü İngiliz kadın avukat Newin Fattah’ın da, Londra’daki bürosuna ‘Hukuk Bürosu’ diye tabela
astığını hayal etmememize fırsat yarattınız.
N.O-İSTANBUL
Gökçek haberlerini Kanal A’dan izleyin!
BUGÜN (26.05.2005) uyandığımızda Batıkent civarında suların kesik olduğunu öğrendik. ASKİ 185 numarayı aradığımızda yarın (27.05.2005) öğle saatlerine kadar suların kesik olacağı, bakım yapıldığı söylendi. ‘Madem bu kadar uzun süre bakım yapılacak, bu kesinti süresi duyuruldu mu?’ diye sorduğumuzda aldığımız cevap ‘Kanal A’da duyuruldu’ şeklinde oldu. Bu cevap karşısında o kadar şaşırdım ki, 5 dk. sonra ikinci bir telefon ile aynı cevabı bir arkadaşıma teyit ettirdim. 1.5 gün su kesintisi yapılıyor ve kaç kişinin izlediği belli olmayan Kanal A’da duyuruluyor. Bunun ancak iki amacı olmalı; 1) İnsanları, belediyenin resmi TV’si gibi çalışan Kanal A’yı izlemeye zorlamak; 2) Yapılan bu su kesintisini kamuoyundan saklamak.
İnsanları susuzluğa mahkum etmek nasıl bir işletmecilik anlayışının ürünü olabilir?
M. Akif YEŞİLKAYA-Öğretim görevlisi- ANKARA
Bitmeyen torpiller
BURSA’da bir ilköğretim okulu öğretmeni ‘Bilirsiniz Milli Eğitimi...’ diyerek şunları yazıyor:
‘İl içi atamalar 1-2 gün içinde sona erecek. Atamalarda öğretmenin görev süresince aldığı puanın yüksek oluşuna göre istedikleri okula sıra tayini yapılmakta. Ancak aldığım duyumlar ve bazı arkadaşların kadro dereceleri, puanları düşük olduğu halde Bursa İl Milli Eğitim Müdürü’nün yakını olanlar puan durumu dikkate alınmaksızın istedikleri okula atanmaktalar. Hani Başbakanımız torpil geçerli olmayacak, herkes bundan sonra adil bir anlayışın kucağında olacak demişti!
MESAJ PANOSU
TARIM’da ilaçlamada kullanılan Metil Bromide’yi düne kadar 19 milyon liradan alıyorduk. Tarım Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü’nün izniyle Hektaş firmasının getirttiği bu ilacın fiyatı bakanlığın müdahalesiyle dünden itibaren 7 milyon liraya düşürüldü. İlgililere soruyoruz: İlacın gerçek fiyatı nedir? Niye bugüne kadar müdahale edilmedi, iki katına satıldı?
R.C-İSTANBUL
YÖREMİZ safari, trekking ve dağcılık için çok elverişlidir. Çomakdağ ve İkiztaş köyleri gelecekte önemli birer turizm merkezi olacak ve turizm temel geçim kaynağı haline gelecektir. Deniz, kum ve güneş dışında alternatif turizm arayanları Milas’a davet ediyorum.
Hulusi DOĞAN
Milas Kaymakamı
Yazının Devamını Oku 27 Mayıs 2005
BAKÜ’de Cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Sezer, İlham Aliyev, Şaakasvili, Nazarbayev ve BP yetkililerinin katılımıyla Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattına güya petrol doldurulmaya başlama töreni yapıldı ve dünyaya ‘hat bitti’ mesaji verilmek istendi.Oysa durum çok farklı ve uyumsuzluklarla doludur. ‘Asrın projesi’nde bizim açımızdan bildiğim olumsuzluklar şöyledir:1- BTC boru hattı Türkiye bölümündeki müteahhitlerin işi bir yıl geciktirmeleri yüzünden, BTC boru hattı normal bitim tarihi olan 31.3.2005 yerine 31.12.2005 tarihinde bitebilecektir; o da biterse...GÜLER’İN SÖZÜ2- BTC boru hattı; 18.5 milyar dolarlık toplam Azeri projesinde (6 platform, Hazar denizinin altında 1.300 km. boru hattı, terminal dahil) 3.6 milyar dolarlık önemsiz bir orana sahiptir. Bunun da ancak 1.9 milyar dolarlık bölümü (Kars Damal-Ceyhan) Türkiye topraklarında bulunmaktadır. Bunda ana sebep, müteahhitlerin yeterli olmasına bakılmayarak seçilmiş olmasıdır. Boru hattı müteahhitleri Tepe İnşaat ile Pink Loyyd/Limak şirketleridir. Tepe İnşaat şirketi İhsan Doğramacı’ya ait olup, boru hattı inşaatında uluslararası bir tecrübeye sahip değildir. Hal böyle iken bu firmaya boru hattının yanında 8 adet pompa istasyonu inşaatı verilmiştir. Türkiye bölümünün geri kalması BP Azerbaycan çevrelerinde son derece olumsuz karşılanmıştır. 3- BTC hattının gecikeceği teknik çevrelerce kabul edilirken, Enerji Bakanı Hilmi Güler, 20.9.2004 tarihinde Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve tüm devlet ve şirket temsilcilerinin bulunduğu bir açık toplantıda Türkiye adına yaptığı konuşmada, hattın Mayıs 2005 sonunda Ceyhan’da petrol yüklenerek tamamlanacağını üstüne basarak taahhüt etmiş, hatta kendi ‘mühendislik kariyeri’nden söz etmesi dikkat çekmiştir. Ayrıca BP Azerbaycan Genel Müdürü David Woodrow da, bundan sonra yaptığı açıklamalarda hep bu tarihi (Mayıs 2005) vermiştir.CAN ALICI NOKTA4- Botaş, Türkiye adına gecikme cezası olarak BP’ye günde 500.000, ayda 15 milyon dolar ödeyecektir. BP ürettiği ham petrolü, BTC boru hattı bitmediğinden dolayı, taşıma için varili 20 dolardan (bizimki ise 2 dolar olacak) Kuzeyden Rusya’nın Novorossisk terminaline göndermeye başlamıştır. Şimdilik 7 aylık bir gecikme cezasının tutarı 105 milyon dolardır. Halktan gizlenen budur. 24 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi’nde BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal, projedeki gecikme nedeniyle tazminat ödenmesi konusunun hat bittikten sonra gündeme geleceğini söylemiştir. Şimdilik 7 aylık bir gecikme cezasının tutarı 105 milyon dolardır. Halktan gizlenen budur. 24 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi’nde BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal gecikme tazminatının açılıştan sonra ele alınacağını beyan etmiştir. (Can alıcı nokta buradadır; Rusya kendi boru hatları hem eski, hem de dolu olduğundan fahiş fiyat istemiş ve BP de nasıl olsa Türkiye’den alacağım tazminatla karşılarım diye bu fiyatı kabul etmiştir.)5- Hazar Denizi’ndeki ilk petrol 6.3.2005 tarihinde çıkarılarak 120 km uzaklıkta Sangacal terminalindeki (önceki gün törenin yapıldığı yer) 2 adet birer milyon varillik depolarda oyalanmış, artık tanklar dolduğundan sanırım boru hattının tamamlanan Azerbaycan-Gürcistan bölümü doldurulmaktadır. Oysa normalde Bakü-Ceyhan arasındaki 1.770 km boru hattınn dolum süresi üç aydır. Açıkçası BTC boru hattı tamamlanmamıştır ve Türkiye tazminat ödemeye mecbur kalmıştır.Aslan ÖZMEN - Yüksek Makine Mühendisi / Petrol UzmanıMuhtarlara görevBİR vergi mükellefi anlatıyor: Emlak Vergisi’ne esas arsa m2 birim fiyatları belediyeler tarafından astronomik artışlarla belirleniyor. 2006 yılında başlayıp 4 yıl süreyle uygulanacak m2 birim fiyatlarını belirleyecek komisyonlar kararlarını 31 Mayıs akşamına kadar imzalayıp Defterdarlıklara vermek zorunda.Bakırköy Belediyesi’nin hazırlayarak ilgili komisyonlara gönderdiği arsa m2 fiyatları 2005 yılına göre %700 artış gösteriyor. Eğer komisyonlar belediyenin bu teklifini gözü kapalı kabul ederlerse Ataköy 9./10. kısımda 3 odalı bir daire için 2005’te ödenen vergi 117 YTL iken 2006’da ödenecek vergi 578 YTL olacak. Bu uygulama itiraz edecek tek kişi mahalle muhtarı... Eğer muhtarlar belediyenin önerilerini aynen kabul ederlerse daire sahiplerinin büyük bir bölümü bu rakamların ödeyemeyecek. Hükümetin açıkladığı resmi enflasyon ve TEFE-TÜFE rakamları ortadayken, belediyelerin emlak vergisine esas m2 birim fiyatları için istediği %700 orandaki artışlar hükümet politikaları ile ters düşmüyor mu?68 yaşlının çığlığı73 yaşındaki annem 1995-2002 arasında PTT’nin İçerenköy’deki huzurevinde kaldı. Huzurevi yeterli kazanç sağlanamadığı gerekçesiyle dışarıya açıldı. Satılacak dendi, fiyatlar arttırıldı. Kapatılacak dendi, dışarıdan alınanlar çıkarıldı. Şu an hepsi PTT mensubu 68 yaşlıya bazı evraklar imzalatılarak, 3 ay içinde başka yer ayarlamaları söylendi. Bu insanların çoğu 70 yaşın üstünde, çoğunun kimsesi yok. Eşlerinin veya babalarının maaşından kesilen paralarla yapılan huzurevinden kovuluyorlar. Bu yaşlıları kapı önüne koyan zihniyet, onları başka yerlere yerleştirmek zorunda değil mi? Nalan ÇETİNTürk avukatın ‘Law Office’siBAKIRKÖY’ün en kalabalık caddesinde bir avukatlık bürosunun tabelası: ‘Law Office.’ Avukatımız, yabancı isimli tabelalar asan esnafa özenmiş. ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak olmuyor mu sayın avukatım?’ diye tepki gösterilebilir. Ama bir de işin gülmece tarafına bakalım. Çünkü İngiliz kadın avukat Newin Fattah’ın da, Londra’daki bürosuna ‘Hukuk Bürosu’ diye tabelaastığını hayal etmememize fırsat yarattınız.N.O-İSTANBULGökçek haberlerini Kanal A’dan izleyin!BUGÜN (26.05.2005) uyandığımızda Batıkent civarında suların kesik olduğunu öğrendik. ASKİ 185 numarayı aradığımızda yarın (27.05.2005) öğle saatlerine kadar suların kesik olacağı, bakım yapıldığı söylendi. ‘Madem bu kadar uzun süre bakım yapılacak, bu kesinti süresi duyuruldu mu?’ diye sorduğumuzda aldığımız cevap ‘Kanal A’da duyuruldu’ şeklinde oldu. Bu cevap karşısında o kadar şaşırdım ki, 5 dk. sonra ikinci bir telefon ile aynı cevabı bir arkadaşıma teyit ettirdim. 1.5 gün su kesintisi yapılıyor ve kaç kişinin izlediği belli olmayan Kanal A’da duyuruluyor. Bunun ancak iki amacı olmalı; 1) İnsanları, belediyenin resmi TV’si gibi çalışan Kanal A’yı izlemeye zorlamak; 2) Yapılan bu su kesintisini kamuoyundan saklamak.İnsanları susuzluğa mahkum etmek nasıl bir işletmecilik anlayışının ürünü olabilir?M. Akif YEŞİLKAYA-Öğretim görevlisi- ANKARABitmeyen torpillerBURSA’da bir ilköğretim okulu öğretmeni ‘Bilirsiniz Milli Eğitimi...’ diyerek şunları yazıyor:‘İl içi atamalar 1-2 gün içinde sona erecek. Atamalarda öğretmenin görev süresince aldığı puanın yüksek oluşuna göre istedikleri okula sıra tayini yapılmakta. Ancak aldığım duyumlar ve bazı arkadaşların kadro dereceleri, puanları düşük olduğu halde Bursa İl Milli Eğitim Müdürü’nün yakını olanlar puan durumu dikkate alınmaksızın istedikleri okula atanmaktalar. Hani Başbakanımız torpil geçerli olmayacak, herkes bundan sonra adil bir anlayışın kucağında olacak demişti!MESAJ PANOSUTARIM’da ilaçlamada kullanılan Metil Bromide’yi düne kadar 19 milyon liradan alıyorduk. Tarım Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü’nün izniyle Hektaş firmasının getirttiği bu ilacın fiyatı bakanlığın müdahalesiyle dünden itibaren 7 milyon liraya düşürüldü. İlgililere soruyoruz: İlacın gerçek fiyatı nedir? Niye bugüne kadar müdahale edilmedi, iki katına satıldı?R.C-İSTANBULYÖREMİZ safari, trekking ve dağcılık için çok elverişlidir. Çomakdağ ve İkiztaş köyleri gelecekte önemli birer turizm merkezi olacak ve turizm temel geçim kaynağı haline gelecektir. Deniz, kum ve güneş dışında alternatif turizm arayanları Milas’a davet ediyorum.Hulusi DOĞANMilas Kaymakamı
button
Yazının Devamını Oku 26 Mayıs 2005
<B>‘BEN </B>Adana Ticaret Odası’nda Basın Danışmanı olarak çalışıyorum. Adım <B>Mehmet Aka.</B> <B>19 Mayıs’</B>ta çocukları <B>Anıtkabir </B>ziyareti için <B>Ankara’</B>ya götürdüm. 22 Mayıs Pazar günü tekrar Adana’ya dönerken Aksaray’da polis tarafından çevrildim ve 118 km hızla radara yakalandığım, 180 milyon lira ceza ödeyeceğim ifade edilerek ehliyet ve ruhsatım istendi.
Ehliyet ve ruhsatımı alan polis memuru ilgili bilgilerimi telsizle merkeze geçerek aracın çalıntı olup olmadığını, ceza puanımım bulunup bulunmadığını sorguladıktan sonra belgelerimi uzatarak, ‘Gidebilirsiniz ama can güvenliğiniz için lütfen bir daha bu kadar hız yapmayın’ dedi.
Şaşkınlıkla ceza yazıp yazmayacağını sorduğumda, ‘Hayır ceza yazmayacağız’ dedi. Bu davranış biçimi karşısında tek duyduğum tek şey eziklikti.
Direksiyona tekrar geçtiğimde gaz pedalının 90’ın üzerine çıkmaması konusunda içten gelen bir çaba gösterdiğimi fark ettim. Bu çabanın da sonucu olarak 20 kilometre kadar sonra farkına vardığım 2. radardan sorunsuz geçtim.
Yol üzerindeki Gökgözler Tesisleri’nde mola verdiğimde trafik polisinin neden ceza yazmadığı sorusu hálá kafamı kurcalıyordu. Bir başka trafik ekibinin orada öğle yemeği yediğini fark ettiğimde masalarına giderek başımdan geçen olayı anlattım.
Kibar bir şekilde, Aksaray Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’ne bağlı olarak, hız kontrolü için iki radarın görev yaptığını, 1. radarın uyarı amacını taşıdığını, 2. radara yakalandıklarında ise ceza yazıldığını ve bunun sadece Aksaray’a özel bir uygulama olduğunu söylediler.
Bu uygulama, AB kapsamında ülkemizde yaşanan değişimlerin vatandaşa saygı ve güven anlamında Türk polisine de yansıdığını göstermesi bakımından beni son derece sevindirdi.’
Trafikte imtiyazlı bir sınıfın oluşturulmasına yönelik haberlerin kaygıyla izlendiği günlerde, Aksaray Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin bu olumlu uygulamasını dileriz her trafik polisi uygular.
%5 primin performans kriteri ne olacak
HÜKÜMET Kamu Personel Reformu üzerindeki çalışmalarını bitirmiş. Artık ‘performansı yüksek olan ‘memurlara %5 prim verilecekmiş.
Peki, performans kriterleri belirlenmeden böyle bir ödül olur mu? Amirin takdirine kalırsa neler olmaz.
İstanbul’dan okurumuz Özkan Güler soruyor:
‘Bundan bir süre önce iş için İstanbul’da bir AKP’li belediyeye aşvurdum, Bana AKP’li bir milletvekilinden veya örgütten imzalı kartvizit getirin dediler. Ayrıca AKP’ye de kaydolmam gerekiyormuş. Böyle işe alınılıyorsa, performans zammı neye göre verilecek acaba?’
Okul yoksa kızlar nereye
VAN’ın Bostaniçi Beldesi’nde önemli bir sorunumuz var. Aydınlanmak ve geleceğe iyi ve yararlı bir nesil yetiştirmek için, göreve geldiğim ilk günden itibaren eğitim ve öğretime öncelikli sorun olarak bakıp beldemizde bir lisenin olmayışını birçok resmi kurumla paylaştım.
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti ama bir ses yok. Belde sorunlarını içeren raporumu Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e, milletvekillerine ve resmi kurumlara sundum. Halen bekliyoruz, bekleyeceğiz.
Kızlar okula gönderilsin ama lise yoksa hangi okula gidecek kızlarımız... Feodalite ve yoksulluk okumanın önünde engel. Beldemizden Van’a okumak için gidip gelmek kolay değil. Beldemiz belediyesi bünyesinde bir kütüphane açtık. İki ay oldu, 1500 kitabımız var, ama yeterli değil. Her türlü kitap yardımlarızı bekliyoruz. Bostaniçi çocuklarını sevindirelim.
Gülcihan ŞİMŞEK
Bostaniçi Belediye Başkanı-VAN
Açıklamalar
ADALET Bakanı Cemil Çiçek’in, ‘Bu, Türk milletini arkadan hançerlemektedir.’ şeklindeki sözleri üzerine iptal edilen Boğaziçi Üniversitesi’ndeki ‘Osmanlı Ermenileri Bilimsel Sormluluk ve Demokrasi Sorunları’ konferansına sponsor olduklarının ‘Türkiye uyuyor, kitapçı uyarıyor’ başlıklı dünkü yazımızda yeralması üzerine HSBC Bank ve British Airways ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda, ‘Toplantıya sponsor olmadıklarını ve siyasetle ilgililerinin olmadığını’ bildirdiler.
HSBC Bank ayrıca, Erivan’da 27-28 Mayıs’da düzenleneceği iddia edilen Ermeni konferansına da sponsor olmadığını açıkladı.
Biliyor musunuz
FATİH Belediyesi tarafından düzenlenen Fetih Şenliği kapsamında yarın 14.00-16.00 arası Fatih Camii, Şehremini Büyük Meydanı, Kocamustafapaşa Meydanı, Aksaray Metro İstasyonu, Samatya Meydanı ve Sümbül Efendi Camii’nde ‘Fetih Pilavı’ dağıtılacağını...
Mesaj Panosu
GEÇENLERDE yöneticisi olduğum apartmanın kat malikleri listesini almak için Kadıköy 1. Bölge Tapu Müdürlüğü’ne gittim. ‘Her bağımsız bölüm için 3.5 YTL ödemeniz lazım’ dediler. 50 dairelik apartman için 6 sayfa bilgisayar çıktısı verecekler, 175 YTL istiyorlar. Bilgi Edinme Yasası suistimal mi edilmeye başladı? Adnan KEMALOĞLU
HER yıl geleneksel olarak düzenlediğimiz Anıtkabir ziyareti, bu yıl 28 mayıs cumartesi 13.00’de yapılacaktır. ‘Divriğililer Atasını özledi’ sloganı ile yapacağımız bu ziyaretimize, yüreği Atatürk sevgisi ile pır pır eden, tüm yurtseverleri, demokratik ve laik cumhuriyete inanan tüm dostları davet ediyoruz. Arif Ali Atay- Divriği Vakfı Genel Başkanı 0312-212 22 11-480 76 02
GÜNÜN SÖZÜ
‘ABD’nin söylediği hiçbir şey doğru değil. ABD’nin hedefi Türkiye’yi AB üzerinden yormak. (...) Sen (ABD) Öcalan’ı Kenya’da yakala, 5 bin PKK’lıya dokunma. (...) AB, Erdoğan’ı kendi istediği çizgiye çekerse, o zaman türban konusunda da destek verir.’
(Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli)
Yazının Devamını Oku